Avrasya, strateji biliminin deney tahtasıdır.
Bu devasa coğrafyada ülkeler arası ilişkiler yılda birkaç takla atar. Dünün
düşmanları bir anda dost olabilir, en azılı düşmanlar bir yıldan az bir zamanda
kol kola girebilir.
Asya-Avrupa kütlesi, jeostratejistler
tarafından tek bir kıta gibi algılanır ve Lizbon’dan Vladivostok’a kadar olan
coğrafya Avrasya olarak tanımlanır.
Avrasya anlaşılmaz, kuralsız ve vahşi bir
coğrafyadır. Masaya briç oynamak için oturulur, bir süre sonra taraflar
kendilerini poker oynarken bulabilirler. Zira bu coğrafyada dengeler sürekli
bir kazanan/kaybeden terazisi üzerine kuruludur.
Avrasya, küresel egemenlik peşinde koşan
güçlerin iktidar mancınığıdır. Bu dev coğrafyaya egemenlik, Dünya’ya yön verme hakkını
sağlar.
Avrasya’nın
en zor bölgesi ise Türkiye’dir.
En başta jeopolitik konumundan ötürü
böyledir. Coğrafyacılar Türkiye’yi Batı ile Doğu’nun birleşme noktası olarak
tarif ederler ve bu birleşmeye çoğu zaman kutsal bir anlam yüklerler.
Türkiye, Batı ile Doğu’nun birbirine çok
yakın siperlerde, her an kapışmaya hazır oldukları bir cephe ülkesidir de.
Coğrafi koordinatlarınız ve emperyal mirasınız, size, böyle bir cepheleşmede
tarafsız kalma lüksü tanımaz.
Bağımsız politikalar uygulamanızdan
rahatsız olan küresel aktörlerin ellerindeki röntgenlerde, Türkiye’nin
jeopolitik karnının bütün fay hatları olanca netliği ile görülmektedir. Bu fay
hatlarına, belirli periyotlar ile uygulanan güç denemeleri, Türkiye’yi zafiyete
düşürebilmektedir.
Türkiye’de
yaşamak zordur.
Türkiye insanı uzun zamanlardan bu yana
gardını almış pozisyonda yaşamak zorundadır, bu pozisyon adeta
içselleştirilmiştir. Türkiye’de iktidar hep birilerini ötekileştirme ve onun
üzerinden haklılığını, güçlülüğünü kanıtlama üzerine kurulmuştur. Her
ötekileştirilen iktidarı düşman bellemiş, kin, öfke, güç biriktirmiştir.
Gerginlik sorundur. Zorluktur.
Türkiye’de
yatırımcı olmak da zordur.
Çünkü Türkiye’de yatırımcıların Batı’lı
rakipleri karşısında çok önemli bir dezavantajları vardır.
Değişken politik ve ekonomik gündem,
yatırımcılara uzun vadeli düşünme, stratejik kararlar alma ve bunlara odaklanma
fırsatı tanımaz. Batı’lı rakipler 5-10-20 hatta 30 yıllık geleceğe yatırımlar
yapma avantajını kullanır.
Kurlar, rekolte, politik senaryolar, iklim
gibi önemli faktörlerde, yanılma payı çok düşük öngörüler üretebilirler. Bu
öngörülere dayanarak uzun vadeli politikalar oluşturabilirler. Türkiye’de, bir
ay sonrası için tahmin yapmak, en başarılı ekonomi- politik falcılarının bile
zorlanacağı bir iştir.
Türkiye’de
turizm yatırımcısı olmak daha da zordur.
Gerek Devlet politikaları, gerekse Bölgesel
istikrarsızlık açısından bakıldığında en zor yatırım alanı olarak turizmi
tespit etmek mümkündür.
Turizm, hayat karşısında bir kelebek
hassasiyetindedir. Ekonomik belirsizlikler, terör, savaş, salgın hastalıklar,
iklim dengesizlikleri, biyolojik terör, Ülke içi istikrarsızlık tatilcileri bir
anda tercih değiştirmeye zorlar.
Türkiye turizminin, birkaç yıl sonrası için
vaziyet alabilmek gibi bir şansı dün yoktu, bugün yok, uzun bir süre de
olmayacak gibi görünüyor.
Bu girişten sonra, politika oluşturan,
karar alan, yatırım yapan meslektaşlarımı bir bilge savaşçı ile tanıştırmak
isterim.
SUN
TZU
Bıraktığı eser sadece muharebe
alanlarındaki çarpışmalarda değil, hayatın her alanında, yüz yüze olduğumuz
kapışmalarda rehberlik edebilecek bir teorik derinliğe ve her zaman taze
kalacak güncelliğe sahip.
Türkiye’de,
turizmcilik bir savaş ise.
SUN TZU’yu anlamak, kavramak ve bilgece
önerilerinden küresel kavgamızda yararlanmak zorundayız.
“Belirli bir teşebbüs ruhu geliştirmeden
savaşlarını kazanmaya ve saldırılarında başarılı olmaya çalışan kişinin kaderi
kötüdür. Sonuç zaman kaybı ve genel durgunluktur. Savaşlarında ve
saldırılarında başarıyı garantilemek isteyenler uygun anlar geldiğinde görüp
değerlendirebilmeli ve kahramanca eylemlerden ürkmemelidirler. Yani ateşle, su
ve benzeri araçlarla saldırı yöntemlerine başvurmalıdırlar. Yapmamaları gereken
şey, ki bunun kendileri için zararlı olacağını göreceklerdir, sessizce bekleyip
sadece sahip oldukları avantajlara güvenmektir.”
İzin verirseniz yukarıdaki paragrafı kendi
işletme ve yatırım anlayışıma göre bugüne uyarlayayım;
"Bir girişim ruhu olmadan, genel
yatırım rüzgarı öyle esiyor diye bir yatırıma girişen sermayedar başarısız
olmaya mahkumdur. Kazmayı vurduğu andan itibaren bir strateji belirlemeden,
kısa ve orta vadede sektörün başına gelebilecek kazaları öngörmeden ve bu
öngörülere göre hazırlıklar yapmadan yapılan bir girişim ilk darbede yara
alacaktır. Yatırım düşüncelerinde ve rekabet dünyasında başarıyı garantilemek
isteyenler uygun zaman ve şartlar geldiğinde bunu değerlendirebilmeli ve cesur
kararlar alabilmelidir. Yani, kaliteyi daha da arttırarak, agresif tanıtım ve
satış programlarını hayata geçirerek rakiplerine saldırmalıdırlar. Fırsat
zamanları geldiğinde, avantaj gibi görünen konumlarına güvenerek, edilgen
bir bekleyişi tercih etmek rekabette geride kalmak anlamına gelecektir."
Sun Tzu Usta ile devam edelim;
“Düşmanın
durumunu öğrenmelisiniz ”
“Rakiplerinizin hücrelerine kadar girip
bütün işleyişi, bütün programlarını öğrenmelisiniz. Rakipler, genellemesi ile
turizmde Bölgesel rakiplerinizi, sektörün devlerini ve bu devlerin arkasına
Devlet iradesini koyan hükümetleri kastediyorum. Böylesi bir ekonomik/politik
istihbarat çalışması ise turizm şirketlerinin arkasında bütünü ile bir Devlet
iradesini de gerektirir.
“Askerlerinin
durumunu bilmelisin”
Rakiplerinin saldırıya hazırlıksız olduğunu
biliyorken, yetişmiş kadrolarının, personelinin saldırıya geçecek durumda olmadığından
haberiniz yok ise, başarıya giden yolun yarısındasınız. Ülke ya da
Bölge ölçeğinde geliştireceğin bir dizi hamleye başlamadan önce bu hamlelerde
kilit rol oynayacak kadrolarının moral, fiziksel, ekonomik şartlarını
bilmiyorsan, başarı zorlaşır.
“Savaşacağın
arazinin şartlarını incelemelisin”
Yatırım ya da tanıtım/pazarlama atağı
başlatacağın pazarların demografik, ekonomik, kültürel, politik koşullarını
biliyor olman gerekir. Çölde kum işletmeciliğine, kutuplarda buz fabrikası
kurmaya soyunmanın trajikomik neticesi ile karşılaşman mümkündür. Pazarın
beklentileri, tercihleri ile örtüşmeyen ürünler ve bu ürünlerin tanıtımı ters
teper. Daha spesifik bir örnek vermek gerekirse, kendisi de bir Sağlık Turizmi
arz merkezi olan Hindistan’a, tedavi merkezlerin üzerine bina edilmiş bir
satış/pazarlama programı ile gidersen, arkana zil takıp oynatmadıklarına dua
etmen gerekebilir. Çin’de, spa işletmelerindeki uzak doğu terapileri üzerine
bir senaryo ile hareket edersen, nezaketleri gereği gülmezler, ama gülmekten
beter ederler.
“Şartlar
oluştuğunda hiç durma, ilerle”
Bu nedenle deneyimli yatırımcı, uzman,
girişimci bir kez harekete geçtiği zaman asla şaşırmaz; bir kez kampını bozduğu
zaman asla kayba uğramaz. Kampını bozmak kavramını ekonomiye uyarlarsak, atıl
pozisyondan atak pozisyona geçmek, duran kaynaklarını devreye sokmak, yatırım
hamlesine girişmek diyebiliriz. Rakiplerinizi ve kendinizi tanırsanız başarınız
kesinleşir. Ortamı, sosyal manzarayı, politik havayı doğru tanımlarsanız,
zafere yolculuğunuzu kimse ve hiçbir şey engelleyemez.
* Siyah font ile yazılı cümleler Bilge
Savaşçı Sun Tzu’nun 2500 yıl önce kaleme aldığı Savaş Sanatı kitabından
alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder