29 Aralık 2014 Pazartesi

Benim de bir ‘Çılgın Proje’m var!

Antalya, insanlara bir kaç günde Türkiye’yi yaşatabilecek bir projenin altyapısına sahip ve kimseler bu muhteşem fırsatın farkında değil.

Öyle bir fırsat ki, bu projenin içinden patlayacak enerji Türkiye’nin en unutulmuş köşesindeki turizm değerlerini bile aydınlatır.


Kaleiçi- Mini Türkiye

Antalya Kaleiçi Türkiye’nin her noktasının tanıtılabileceği dev bir açık hava müzesi gibi orada, sessiz, küskün, kırgın duruyor.

Sağlam bir irade devreye girerse Antalya’nın göbeğinde bir mini Türkiye yaratmak işten değil. Bakanlık, belki de Başbakan müdahil olursa, Kaleiçi Türkiye’nin her kentinin kendisini tanıttığı muhteşem bir açık hava tanıtım platformuna dönüşebilir.

Antalya’ya gelen dokuz milyon turistin yarısının bu platformu görmesi, Türkiye’nin 80 vilayetinin kendisini zahmetsizce 4.5 milyon insana tanıtması demektir.

Kaleiçi’nin güzelim evleri, yoğun bakımda günden güne eriyen bir hasta gibi dökülmekten kurtulur, hayata döner, insana kavuşur.

Turistlerin, iki haftada tamamını tadamayacakları bir görsel cazibe ve gastronomi sofrası ortaya çıkar, Kent’in bu mahzun bölgesi allı pullu bir gelin gibi endama bürünür.

Önce Kaleiçi’nin özel mülk sahipleri ikna edilmeli, böyle bir yatırımın mülklerine neler katabileceği konusunda bilgilendirilmelidir. Zira restore edilmiş ya da yıkıntı halindeki evlerin büyük bir bölümü özel mülkiyettedir.

Onlar bu atılıma kazanıldıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir.

Bu konuya dahil olması gereken iradeler Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Kaleiçi Esnaflarıdır.

Nedir yapılması gereken?

İkinci adım, Türkiye’nin 81 ilinin Valilikleri ve Belediyeleri ile ortak bir platform yaratmak.

Kimi illerde kültürü, müziği, sporu, mutfağı ile ilin önüne geçen iddialı ilçeler de var. Örneğin Bodrum… Örneğin Seferihisar… Ya da Edremit…

Bu platformda, Antalya yerel Yönetimi, 81 vilayete Kaleiçi’ni birlikte değerlendirmeyi önerir.

Her bir vilayetin ağırlığına, gücüne ve elbette talebine göre belirlenecek sayıda evi bu vilayetlere tahsis eder. ( Kiralama, Satış )

81 vilayetin yönetimleri Kaleiçi’nde kendilerine tahsis edilen evlerin restorasyonunu üstlenir. Özel mülkiyetten kiralanan evlerin kirası bu yönetimlerce karşılanır.

Restorasyon sonrasında evler vilayetlerin geleneksel tarzına göre dekore edilecektir. Yöresel kilim, halı, mobilya, ahşap işlemeciliği, el sanatları kullanılır.

Kaleiçi evleri çok odalı ve yaşam alanları çok geniş yapılardır. Bu odalar vilayetlerin tanıtımı için mini birer müze olarak değerlendirilebilir.

Bir odada otantik giyim örnekleri sergilenebilir. Bir başka odada Vilayetin tarihine ait görsel malzeme sunulabilir.

Bir başka odada vilayetin doğal güzellikleri tanıtılabilir. Kartpostal, dergi, afiş gibi basılı malzeme yanında video gösteriminden yararlanılabilir. Hemen komşu odada genç kızlar, erkekler, yerel sanatçılar gün boyu marifetlerini sergiler…

Halı dokur…

Taş işi yapar…
Gümüş işçiliği yapar.
Resim çizer.
Daha bunun telkarisi var..
Edirnekarisi var…
Ebrusu var…
Çinisi var.

Girişteki bahçede yöresel folklor ekipleri gösteri yapabilir

Zaman zaman gösteriler hemen yukarıdaki Cumhuriyet Meydanına taşınırsa daha etkili olur. Meydandaki ilgiyi Kaleiçi’ne yönlendirir.

En önemli tanıtım unsurunu sona bıraktım;

Yöresel mutfak.

Mutfakta menü kesinlikle yöresel tatlardan oluşmak şartı ile yemekler pişer. Yörenin amatör mutfak ustaları bu işin olmazsa olmazıdır.

Abartmadan… Hile hurdaya dalmadan…
Tamamen doğal ürünler kullanarak.

Mengen’in kedibatmaz’ı… Tokat’ın büryan’ı… Erzurum’un cağ kebabı… Urfa’nın isotlu kebabı… İspir’in kuru fasulyesi… Trabzon’un muhlaması… Laz Böreği…

Bu evlerin, ziyaretçilerin gözünde, kulağında, dilinde, eve dönüşünde anlatmakla bitiremeyeceği izler bırakacağı kesindir.

Bu izleri broşürlerle, cd’lerle, turistlerin dilinde basılı dergilerle güçlendirmek muhteşem bir tanıtım avantajı sağlayacaktır.

Olabilir mi?

Antalya’ya gelen 9 milyon turistin Kaleiçi’nde Türkiye’yi tanımasını, tutulmasını sağlamak mümkün müdür?

Türkiye kabına sığmıyor. Ama Kaleiçi’ne sığabilir mi?

Kaleiçi, hasta yatağında günden güne eriyen bir yaşlı kadın kaderine mahkum değildir. Tam aksine, daha yüzlerce yıl Antalya’yı emzirecek kadar diri memeleri ile canlı, ateşli bir genç kadındır.

Yeni yetme kent bozuntularını kıskançlıktan çatlatacak kadar da alımlı, güzel ve şehvetlidir. Sokakları, evleri ayırmaz, kucak kucağa getirir.

İnsan sesleri devasa beton kentlerde olduğu gibi, sanayi toplumuna has gürültüler arasında kaybolmaz, o güzelim ahşap duvarlardan yankılanarak kentin semalarına var oluşun insani bestesi gibi akar gider.

Bu genç kadına doğru makyaj yapılması ve onun orada olduğunun anlatılması yetecektir silkinip ayağa kalkmasına.

Kaleiçi’ni bir mini Türkiye’ye dönüştürme projesi kimlere katkı sağlar?

Türkiye’nin, “ benim Dünya’ya sergileyebilecek becerilerim var” diyen her kentine, her kasabasına, her köyüne.

Ülkenin kuş uçmaz kervan geçmez tepelerinde, yaşar gibi yapan her insana. Hakkari’ nin o destansı kilimlerini dokuyan usta parmaklarına. Salihli’nin Allahdiyen köyünde o benzersiz kirazı üreten köylüye. Van’ın bin bir lezzetten oluşan kahvaltısını hazırlayan cömert restorancısına.

Türkiye’ye…

81 vilayetin gücü ve olanaklarına orantılı olarak birkaç ev alabileceğini düşünüyorum. Her evde, gerek duyulacak ekip ise en az 5 kişiden oluşmalıdır. Her belediyenin ortalama üç ev kiraladığını düşünürsek 243 ev hayata dönecektir.

Yani 1200 civarında yeni iş…

Gerekçemiz tamam.

O zaman, bir de aklımdan geçen girişim örgütlenmesini sunayım.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bu işin direksiyonunda olmalıdır.

Böyle projelerde merkezi olarak karar verilir. Bakan liderliğinde, icra yönü olan kurumların temsilcilerinden bir komite oluşturulur.

Valilikler… Belediyeler… Odalar… Turizm Örgütleri… Esnaf Birlikleri…

Ama, sivil toplum kuruluşları, gönüllüler derken işi sulandırma ve hiçbir zaman hayata dönmeyecek bir ölü doğum riski de vardır.

İşin içine entel tayfa da dahil olursa geçmiş olsun. Yıllar sonra, komisyonları hala projenin ilk adımı üzerinde gevezelik yaparken bulabilirsiniz.

Aman uzak tutun.

Bu konuda ilk adım Antalya’ya düşer. Antalya Valisi ve Belediye Başkanı Kaleiçi’nin sınırları içinde yer aldığı Muratpaşa Belediyesi’nin koordinasyonu ile bir evi sahiplenir. Mimari ve eşyalar zaten Antalya’lıdır. İşleri kolaydır. Bu örnek, Kentlerden davet edilecek yetkili kurullara sergilenir. Öncülük yapılır.

Antalya, böylesi bir projede, hem ev sahibi olarak, hem de turizm pratiği ile öncü olmak gibi bir misyon üstlenmelidir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı liderliğinde, Valiler, Belediye Başkanları, Odalar Birliği Temsilcileri bir komite oluşturur ve hemen bir yol haritası çizer ise, çok değil, 2012 yaz sezonunda Dünya’ya örnek oluşturacak Mini Türkiye’mizi yaşıyor ve yaşatıyor oluruz.

Valilerin ve Belediye Başkanlarının fiilen komitede yer alması gibi bir öneride bulunduğum sonucu çıkarılmasın. Mümkün değil. Bu komitenin yapacağı yoğun ve yorucu çalışmalara zaman bulamazlar.

Bu komite, kent, tarih, turizm, ekonomi alanlarında birikim sahibi profesyonelleri bünyesine almalıdır. Hızlı karar alınması ve projenin Kentlerin kimlikleri ile bire bir örtüşmesi için bu şarttır.

Bu komite, yerel değerleri ve Dünyaya sunulacak zenginlikleri saptar. Bunun için Kentler hakkında bilgi sahibi uzmanlardan katkı alınabilir.

Bu noktada, projenin mümkün olduğunca sivil bir insiyatifi yansıtmasının ve yukarıdan dayatılan bir uygulama olmaktan çıkarılmasının önemini vurgulamak isterim. Dayatılan projeler tarih boyunca kitlelerin ilgisini ve canlı katkısını çekmekte zorlanmıştır.

Özetle, bir komite. Kültür ve Turizm Bakanlığı liderliğinde, hızlı karar alacak, süreci biçimlendirecek senaryoyu kısa sürede yazacak, oyuncuları belirleyecek ve rol dağılımını yapacak güçlü bir komite.

Gelelim projeyi kitleler ile tanıştırmaya, insanları sürecin bir parçası olmak için ikna edecek yöntemlere.

Turizmciler bu sürece dahil olmalıdır.
Ulusal ve yerel medya da…
Kentlerdeki üniversiteler de…
Belediye Birlikleri de…
Kentlerin tarihsel kimliği ve folklörü üzerine bilgisi olan uzmanlar da…
Mimarlar ve mühendisler de…
Sanatçılar da…


Mini Türkiye, bir barış ve gönüllü bütünleşme projesi olacaktır.

Hiç yorum yok: