İnsanoğlunun
geliştirdiği en adaletli üretimlerden birisi balık çiftlikleridir.
Hakkaniyetlidir.
Balık çiftlikleri olmasaydı gerçek deniz balıkları zengin
sofralarında siyah havyar muamelesi görürdü...
Denizlerde bir o yana
bir bu yana seyirterek, özgürce yetişmiş balıkların tadına aşık bir mide için
ise, balık çiftlikleri, yeme içme sanatına indirilmiş bir avam darbedir.
Ama çare yok. Manzara
bu. Balık çiftlikleri var. Ama çözüm de var…
Hem çiftlik balığını bu kadar da aşağılamayın. Onun tercihi değil ki daracık havuzlarda tıka basa beslenip tezgahlara obezitenin canlı tarifi gibi çıkmak...
Hem çiftlik balığını bu kadar da aşağılamayın. Onun tercihi değil ki daracık havuzlarda tıka basa beslenip tezgahlara obezitenin canlı tarifi gibi çıkmak...
Arada bir mecburen
satın aldığınız çiftlik balıklarını günahlarından arındırıp el değmemiş bir
deniz bakiresi kıvamında sofralara servis yapmanızın taktiklerini sunuyorum.
Doğadan
kopuk yetiştirilen çiftlik balıklarının pişmanlık yasasından yararlanabilmeleri
için gereken altyapıyı oluşturuyorum.
Gurme
değilim. Aman bu mertebeye yükseltmeyin. Sadece, hayatın tüm alanlarında olduğu
gibi, denizde de ötekileştirmeye ve dışlamaya karşıyım.
Denizde
doping yapmadan, aslanlar gibi ayakta kalan balıklar vardır. Ekmeğini taştan
çıkarır. Koç gibidir. Kas yapar. Yağlanır. Balık gibi balıktır.
Oltaya
gelişinde, ağa takılmasında bile asalet vardır. 'Albeni'den mülhem, 'Yebeni'si
vardır. Dil ve damak ile
ilk teması bir ön sevişme tadındadır. Ağızdan mideye seyahati kutsal yolculuk
gibidir. Midede hacı olur.
Bir
de toplama kamplarında yaşayan balıklar vardır. Dönektirler. Aslını inkar eden
haramzade muamelesi görürler. ÇİFTLİK BALIĞI ismi altında kategorize
edilirler.
Balıkçı
tezgahlarında ne kadar makyaja bulansalar da tanınırlar. Evden acele ile
çıkmadan önce makyaj setinde ne varsa sürüştürmüş, takıp takıştırmıştırlar.
Kamplarda yaptıkları detoxun yarattığı yapay canlılık hemen göze çarpar.
Tablalarda
fark edildikleri anda dudak bükülür. İhtilalci bir örgütte ajanlık yapmış ve
deşifre olmuş gibi aşağılanırlar.
Balığın
denize küstüğü, denizin dopingsiz balığa hasret kaldığı günlerde yaşıyoruz. E o
zaman ne yapmak gerekir? Balıksız bir rakı sofrası, ucunda elma olmayan
bir elma şekerine benzer. Ağaçtan sapı yala dur, neye yarar?
Rakı
masası benim için bir nikah masasıdır. Kallavi bir yudum öncesinde
midemi bir gerdek odası gibi hazırlayacak birkaç lokma balık indirmezsem,
rakı bana tecavüz etmiş gibi hissederim.
Haydarinin,
taratorun, beyaz peynirin, kavunun nikah şahitlikleri de bir işe yaramaz. Nikah
daha baştan hukuk dışı sayılır.
Kim
söylemişse ceddine rahmet, 'meşru zeminlerde çare tükenmez'. Biz de
meşruiyet zeminini terk etmeden, ÇİFTLİK BALIĞI da olsa, bir çuprayı gerdeğe
hazırlamanın yöntemlerini sunalım. Çiftlik çuprası dönmüş olsa da, bir
özeleştiri şansı verelim.
Haysiyet
kazandıralım.
Eliniz
alışkın olmayabilir, en iyisi pullarını balıkçıda temizletin. Aman kafasını
koparttırmayın. İçi temizlensin. Kafasından kuyruğuna kadar yardırın.
Mutfağa
vasıl olsun.
Sırada
ÇİFTLİK ÇUPRASINI çiftlikte yaşadığı paralı askerlik misyonundan kurtarmak
vardır. Ona balık olduğunu hatırlatmak gerekir. Biz buna marine etmek diyoruz.
Her mutfakta bolca bulunan birkaç basit malzeme ile ÇUPRA’ya beyin yıkama
uygulamasıdır.
Malzemenin
ÇUPRA’ya uygulanması hafif işkencevari olsa da, o tatlı 'gel keyfim gel'
zamanlarının tortusundan kurtarılması için başka da bir yol yoktur. Başka bir
yöntem kullanan da bence bir çuval inciri apteshaneye çevirmektedir.
Elma
sirkesi, sızma zeytinyağı, tuz, dövülmüş karabiber ve iki diş sarımsak. İşte
size ÇİFTLİK ÇUPRASI’nın eti bir tarafa, genetik hafızasını bile temizleyecek
malzeme.
Balık
sayısına göre miktar ayarlanabilir. Ama iki adet büyük çupra için;
Bir
çay bardağı dolusu sızma zeytinyağı
Bir
çorba kaşığı elma sirkesi.
Bir
çorba kaşığı dövülmüş karabiber.
İki
tutam tuz.
İki
diş sarımsak.
Bir
kapta bulamaç haline gelene kadar karıştırılır. ÇİFTLİK ÇUPRALARI süzgeçte
süzülmüştür. Bir fırça ile kıvama gelmiş karışım, balıkların içine, dışına
güzelce yedirilir. (Umarım kafalarını çöpe atmadınız, bozuşuruz ). İki yüzüne
attığımız çiziklere iyice bandırmayı unutmuyoruz. Sonra haysiyetine kavuşmaya
başlamış balıkları bir tepsiye diziyoruz. Karnını açıp birer tutam biberiye
yerleştirerek bir saat kadar uyumalarına izin veriyoruz. Sosyete eşrafı
biberiyeyi rozmeri olarak bilir.
Uykularının
sonuna doğru, balık olduklarını hatırlamış olan ÇİFTLİK ÇUPRALARINI öperek
uyandırıyoruz. Mangalda kömür ateşinin içi, TV karşısında dayanamayıp uyuklayan
ihtiyarlar misali geçmiştir. Izgaranın üstünü yağlamayı unutmayın. Tadına
varılmamış uyku sonrası hafiften esneyen balıkları ızgaraya yerleştirin. Ateş
dansını başlatın.
Aç
karnınıza salladığınız birkaç yudum rakının hassaslaştırdığı duyularınızın
etkisi altında, ızgaradan gelen cızırtıları yangın alarmı sanıp balıklara
saldırmayın. Bekleyin. Pişiyorlar. Piştikleri zaman ızgaradan kolayca
ayrılırlar, merak etmeyin. Eliniz
ısrarla rakı kadehine yapışmasın, arada bir fırçayı alın, birkaç dakikada bir
çupraların her iki yüzüne güzelce yedirin.
ÇİFTLİK
ÇUPRALARININ Nirvana’ya ulaşma yolculuğunun finalinde onlara rahat bir yatak
gerekir. Yaş nane, taze soğan, roka ve maydanozu ince kıyım doğrayın.
Tepside kuştüyü yatak benzeri bir zemin hazırlayın. Üzerine çok az nar ekşisi,
sızma zeytinyağı ve sumak ekleyin. Karıştırın.
Çiftlik
Çupraları bütün günahlarını ızgarada bırakmış, yeni doğmuş bebek masumiyetinde
gözünüzün içine bakmaya başlamıştır. İhtimamla alın. Hazırladığınız yatağa
yatırın. Üşümesinler, üzerlerini bir kapak ile örtüverin. Beş-on dakika dinlenme yeter.
Kapağı
kaldırın. Yemek yemek ile tıkınmak arasındaki ince ayrım tam bu noktada
gösterir kendini. Mide esiri hamallar anında yumulur balıklara. Durun. Önce
tepsiden yükselen koku ile burnunuzu ödüllendirin. Koklayın. (Laf aramızda, ben o baş döndürücü
kokuyu, o an Jenifer Lopez’in omuzlarını koklamaya değişmem. )
(Bakın,
eğer bütün tembihlerime rağmen işin başında kafalarını koparıp atmışsanız
yazıklar olsun. En başa dönün, eve getirdiğiniz balıkları aynen balıkçıya iade
edin. )
Tepsinin
kapağını açtınız. Koku ile burnunuzu ödüllendirdiniz. Başparmak ile işaret ve
orta parmaklarınızı bir tutam yapıp, o canım yanaklardan birer parça kopartın. Burundan sonra dilinizi, damağınızı da
ödüllendirin. Hakkınız.
Helal
olsun size.
Uzun paralı askerlik
zamanlarından sonra garip ÇİFTLİK ÇUPRALARINA HAYSİYET KAZANDIRDINIZ.
Afiyet
olsun.