28 Kasım 2020 Cumartesi

2020’de ne oldu ve Yarın ne olacak? I

2020 yılı hiç unutulmayacak bir dönem olarak tarihe geçecek. Pandemi, günlük hayatlarımızda, bundan 11 yıl önce aklımıza bile gelmeyecek değişikliklere yol açtı.

Mart ayının sonu ile Nisan ayı boyunca, pandemi ağırlaştıkça, son 20 yılın en keskin ve en derin düşüşüne tanık olduk.

Oteller, restoranlar, online seyahat acenteleri, etkinlik şirketleri, destinasyon pazarlayan kurumlar, hep birlikte yere serildiler.

Seyahat talebi neredeyse yok denecek düzeye indi.

Ama Turizmciler için bir gerçeklik vardı. Sektör oyuncularının kararlılığı, adanmışlığı, yaratıcılığı ve cesaretini unutmamak gerekiyordu.

Yeni güvenlik önlemlerinin hızla uygulamaya girdiği otelcilik sektöründen, havalimanlarına ve havayollarına ve hatta destinasyonlara kadar her aktör hızla ayağa kalktı.

Yüksek maliyetli de olsa, yeni önlemler yatırımcının koşulsuz desteğini aldı. Çalışanlar daha mükemmel müşteri servisi için daha da kararlı bir performans sergiledi.

Seyahat edenlerin büyük bir çoğunluğu bu çabalara güvenle yaklaştı. Olumlu cevap verdi. Total karantina uygulayan ülkelerdeki oteller ve restoranlar, açılış sonrasında çok daha müşteri odaklı bir performans sergilediler.

Yaz ayları gelecek için umut verici gelişmelere sahne oldu. Bazı aylarda, özellikle Avrupa’da sektör 2019 seviyelerini aştı.

Pandeminin açık bir biçimde kısıtlamasına rağmen, insanların seyahat etme kararlılığınında bir gevşeme olmadı. Seyahat severlerin aile ziyareti yapma, yeni yerler görme ve stres atma arzuları hep canlı kaldı.

Toparlanma yolundaki olumlu işaretler dikkat çekti. Herkes şunu biliyor ki, büyüme yolu biraz uzun ve zorlu olacak.

Hayal üretmeye gerek yok.

Yaz aylarında manzara çok sevimli idi ama…

Ama sonbahar ile birlikte ikinci dalganın patlaması ülkeleri tekrar kapanmaya yöneltti. Yakın zamanda seyahate bazı kısıtlamaların gelmesi de ihtimal dahilindedir.

2021’e baktığımızda, birçok bilinmeyen önümüzde duruyor. Etkili bir çözüm olarak aşının bulunduğu haberi sektöre moral veriyor.

Bununla beraber, herkese uygulanabilecek kadar yaygınlaşmadan, tek başına aşının, hemen yakın gelecekte seyahat sektörünü roketleyecek bir enstrüman olacağını söylemek zor. Dahası, mevsimsel modellerin hemen bir talep patlaması yaratacağını düşünmek de aşırı iyimser bir yaklaşım olur.

Bunun yerine, seyahat edenlerin taleplerindeki değişimlere daha derin bir bakış ile yaklaşımda bulunmak en doğrusu olacaktır.

Uzun bir kış bizi bekliyor. Ama hiç endişe edilmesin. Tünelin ucunda hızla büyüyen ve parlaklaşan bir ışık var. Yaklaştıkça önümüzü daha da aydınlatacak.

Birkaç ay bile çok büyük farklılıklar yaratacak.

2020’ye girdiğimizde, seyahat sektöründe son birkaç yılda gerçekleşen artışın orta viteste de olsa devam edeceğini umuyorduk.

Bu umut ilk 2 ay devam etti. Minicik bir virüs seyahat sektörüne diz çöktürene kadar.

Virüsün yol açtığı tahribatın büyük boyutu, hükümetler sınırları kapatırken, havayolları uçaklarını yere indirirken, oteller kapılarını kapatırken ve gezginler evlerine sığınırken ortaya çıktı. Tam bir yıkım manzarası vardı.

On yıl önce, Phocuswright’ın yıllık konferans teması, sektörün seyahat işletmelerine daha önce hiç olmadığı kadar meydan okuyabilecek büyük bir yıkıma hazırlıklı olması gerektiği fikrine odaklanıyordu. Ancak şokun bu kadar hızlı vuracak ve neredeyse bir gecede yıllarca süren büyümeyi azaltacak bir pandemi şeklinde gelmesini beklemiyorduk.

2010 yılında Phocuswright’ın yıllık konferansındaki tema, Kaos Çağrıları- Sektör daha önce hiç karşılaşmadığı kadar büyük bir yıkıma hazırlanmalıdır, mesajını veriyordu. Ama kimse virüsün patlatacağı şokun bu kadar güçlü ve yılların kazanımlarını bir gecede yok edecek kadar ani olmasını beklemiyordu.

Seyahat herşeye rağmen gücünü koruyor

Seyahat sektörü ilk enfeksiyon dalgalarını ve kısa vadeli toparlama ışıltılarını izledi ve ikinci dalgaya ve kış için olumsuz tahminlere doğru yol almaya devam etti.

Seyahat şirketleri insanlara güven verme çalışmalarını hızlandırdı. Güçlendirilmiş temizlik protokolleri ve sosyal mesafe önlemlerinin yanında, Covid19 testleri ve temassız işlemlere kadar birçok aksiyonu başarı ile uyguladı. Sektör, seyahatin güvenli olduğuna dair her kanıtı seyahat edenlerle paylaşmayı sürdürüyor.

Bunlardan daha önemli bir husus var. İnsanlar, pandemi sonrası Dünyayı çok merak ediyor ve yeniden keşfetmek için büyük bir istek duyuyor. Araştırmalar, seyahatin insan hayatındaki tartışılmaz rolünü net olarak gösteriyor. Seyahat kısıtlamaları kalktığında, koşullar düzeldiğinde ve sağlık konusunda bir endişe kalmadığında, insanların eskisinden daha büyük bir arzu ile seyahate koşacaklarından herkes emin olabilir.

Pandeminin dokuzuncu ayına girdik. Biliyoruz ki toparlama rotası oldukça uzun ve çetrefilli olacak. Keskin dönemeçlere rastlayacağız. Ama zor yollar her zaman güzel manzaralara götürür. Buna inanarak yol alırsak, rotadan keyif alırız.

Rotamız uzun ve çok rüzgarlı bir yolu işaret ediyor

2020’deki seyahat sayıları ve harcamalar 2019’un çok altına indi. Bütün Dünyada kepenk kapatan işletme sayısında patlama yaşandı.

Bunlar kısa vadede yaşanan etkiler idi. Daha da derin bir analiz yaptığımızda, İnsanların COvid19 sonrasındaki seyahat davranışlarında, uzujn vadeli değişikliklere işaret ede bazı trend belirtilerini göreceğiz.

Phocuswright ekipleri seyahat trendlerini bu perspektif ile takip ediyorlar. Yapılan Pazar güncellemeleri, salgının büyük aktörlere yaptığı etki, kilit segment analizleri, 2020 için final tahminlerine genel bir bakış açısı sunuyor.

Haziran ayının başlarında Tripadvisor, o güne kadar toplanan verilere dayanarak küresel seyahat ve turizm sektörü için toparlanmanın şeklini öngören 'COVID-19'un Ötesinde: Seyahat Endüstrisi için İyileşmeye Giden Yol' başlıklı özel bir rapor yayınladı.

Bu raporda şu sorulara cevap arandı.

Yaklaşık altı ay sonra tablo nasıl değişti?

Beş aşamalı model hala geçerli mi ve öyleyse, turizm sektörü şu anda hangi aşamada?

Ve bu eğilimler dünyanın neresinde olduğunuza göre nasıl farklılık gösteriyor?

Bu soruları cevaplamak için, seyahat endüstrisinin iyileşme yolunda şimdiye kadar kat ettiği yolculuğun haritasını çıkarmak gerekiyor.


23 Kasım 2020 Pazartesi

Mengen artık kabuğunu kırmalı

Mengenliler ne yapmalı? 


Bu soruyu bundan sekiz yıl önce de sormuştum.

Şimdi tam zamanıdır. Sorumu yineliyorum. Başta kendim olmak üzere, Mengenlilere, Mengen’ sevenlere soruyorum.

Bu ilçe benim için büyük bir öneme sahip. Doğduğum, ilk nefesimi aldığım, ilk lokmamı yediğim kutsal bir coğrafya burası.

Atalarım bu topraklarda yatıyor.

Mengen benim kaderim.

Vefa borcum var.

Bu nedenle, Mengen’im için neler yapabilirim sorusu hep aklımdadır.

Aslında ne yapılacak ise Mengenli yapacak.

Önce durumunu görecek.

Sonra kendisinin durumunu bir gözden geçirecek. Sonra, bu şirin Batı Karadeniz kasabasında bir gelecek var mı? Burada bir gelecek görüyor mu? Buna karar verecek.

Mengen, Dünyaya ne sunabilir?

Bu soruyu cevaplandıracak.

Temiz tarım?

Sağlıklı bir çevre?

Eğitim kasabası?

Turizm?

Bunların en az birisine, hatta bence hepsine karar verecek. Bütün bu alanlarda güçlü bir kente dönüşmek için elinde neler var, bunları saptayacak.

Planlama ve yatırım için kaynaklarına bakacak.

Sonra en önemli adımı atacak.

Bu alanlarda büyümek için Mengenlilerin katılacağı bir platform oluşturacak. Mengen’de ve gurbette yaşayan Mengenlilerin en geniş katılımı sağlayacakları bir birlik olacak.

İsim çok önemli değil, ama benim aklıma bir tane geldi.

Mengen Gönüllüleri

Bu hareket yerel yönetim tarafından başlatılmalıdır. Merkezi ve yerel kaynakların doğru bir planlama ile verimli kullanılması için bu konuda tam bir işbirliği gerekir.

Bir kişi kıvılcımı çakar ve sonra bir girişimciler kurulu oluşur.

Nasıl bir yol haritası olur?

Bu gönüllü hareketi önce herkese ulaşacak. Bilgilendirecek. Katılım için davet edecek. İlk önce kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri belirleyecek. Bu hedefleri bir plana dökecek.

Bu gönüllü hareketinde kimler olmalı?

Mutfak Şefleri

Sanatçılar

Bilim insanları

Eğitimciler

İş insanları

Bürokratlar

Sporcular

Emekliler

Fenomenler

Muhtarlar

Bir sonraki adımda, bu gönüllüler hareketinin görev tanımı yapılmalı. Sorumlulukları belirlenmeli. İçinde ekipler seçilmeli. Her ekibin somut bir görevi olmalı.

Ama bu ekiplere seçilecek olanların Mengen için ayıracak zamanları ve buna yetecek enerjilerinin olması çok önemlidir. Bu şart aranmalı.

Mengen’in geleceğini belirleyecek olan sorular sorulmalı.

Bu soruları, alanlarında uzman profesyoneller hazırlamalı ve sonuçları da onlar değerlendirmeli. Cevaplar ve elde edilecek olan analiz sonuçları Mengenliler ile paylaşılmalı. Ki böylece ortadaki fotoğraf net olarak görülmeli. Herkes ona göre hazırlık yapmalı.

Mengen’de yaşayanlara sorular

Mengen dışında yaşayanlara sorular

Emeklilere sorular

Mengen için ne yapabilirsiniz?

Mengen’in mevcut durumunun analizi

Mengen hangi alanlara odaklanmalı?

Mengen Köyleri turizme kazandırılabilir mi?

Mengen için, yaşadığınız ülkede neler yapabilirsiniz?

Menden için yaşadığınız kentte neler yapabilirsiniz?

Mengen’e yatırım için hangi nedenler var?

Mengen’in geleceği için bir analiz yapıldı mı?

Mengen bir yaşlı dostu kent olabilir mi?

Mengen bir kadın dostu kent olabilir mi?

Mengen bir çocuk dostu kent olabilir mi?

Mengen bir eğitim dostu kent olabilir mi?

Mengen bir sağlıklı yaşam dostu kent olabilir mi?

Mengen bir doğal tarım bölgesi olabilir mi?

Mengen bir hayvan dostu kent olabilir mi?

Mengen engelliler için uygun bir kent olabilir mi?

Bence hepsine evet..

Olabilir.

Bunun için her türlü olanak var. Yeter ki irade ortaya çıksın.

Gelelim en önemli öneriye

Mengen, bütün bu adımları atarken bir gerçeği kabullenerek yola çıkmalı.

O gerçek de, Mengen’in Bolu ile bağıdır. Mengen, Bolu’nun bir ilçesidir. İdari ve Coğrafi olarak Bolu sınırları içindedir.

Büyümesi..

Gelişmesi..

Turizm ve diğer alanlarda yatırımlar alması..

Markalaşması..

Bolu ile birlikte düşünülmelidir.

Bolu, Mengen’in dayanacağı kaledir. Güçtür. Atadır.

Dolayısı ile Mengen’in kaderi Bolu’nun ve kardeş ilçelerin kaderine bağlıdır.

Mengen, Kars’ın ya da yabancı bir kentin ilçesi değildir. Bu şekilde yorumlanabilecek her türlü algı değiştirilmelidir. Mengen, Bolu ile bir bütündür.

Bolu ve kardeş ilçelerin gücü ve kaynakları bir araya gelebilirse, ortaya müthiş bir potansiyel çıkar. Bu da Bolu ve ilçelerini uçurur.

Sağlıklı Turizmin Başkenti Bolu..

20 Kasım 2020 Cuma

Antalya – Kemer karayolu kapatılmalıdır

Büyük bir değişimi ve dönüşümü öneriyorum. 


Büyük bir değişimi ve dönüşümü öneriyorum.

Antalya’nın elindeki en kıymetli turizm zenginliğini heba etmeyi bırakın. Dünyada eşi bulunmayan bu muhteşem yolu, Antalya turizmine değer katmak için parlatmaya başlayın.

Kentin beton denizinden çıkıldığı anda başlayan ormanın ve hemen aşağıda uzanan eşsiz maviliğin hakkını verin. Onu harap etmeyi bırakın.

Antalya'ya saygın bir turizm modeli daha kazandırın. Kente mutluluk ve zenginlik gelsin

O yolu, gezginlerin, sağlık turizminin, fotoğrafçıların, şairlerin, ressamların, tedavi edici bir yaşam coşkusunu hep birlikte tattıkları bir yeryüzü Cennetine dönüştürün.

Bu Cenneti, her gün binlerce aracın, ortalığı dumana boğarak insan taşıdığı basit bir yol olmaktan çıkarmanın zamanı geldi de geçiyor.

Çalışanlar, işi nedeniyle Antalya’ya gidip dönenler, turistler, o daracık otobüs, otomobil camlarından görünen manzarayı kanıksadılar.

Onlar için bir anlamı yok. Belki farkında bile değiller. Her gün sadece ve sadece o yoldan gelip geçiyorlar. Hepsi bu.

O zaman, sorun, insanları bir yerden bir yere taşımaksa, başka yollar açın. Antalya’nın Kuzeyinden yeni, geniş ve daha işlevsel bir yol yapın.

Ama artık bu muhteşem yola itibar kazandırın. Onu, hak ettiği eşsiz mertebeye yükseltin.

Nereden çıktı bu ‘çılgın’ öneri?

Türkiye’yi ve Dünyayı gezenler, sorum size..

Antalya’dan Kemer’e giderken, hemen solunuzda eşsiz bir mavilik, sağınızda gözbebeklerinize vals yaptıran muhteşem bir yeşil..

Var mı böyle bir ahenk?

Her bir dönemecin ardından patlayan bambaşka bir manzara?

Hele hele kış aylarında, fırtınanın yola kadar savurduğu dalgalar.

Ya Kemer’den dönerken her bir dönemecin ardından uzaklarda beliren sevecen Antalya silueti? Sanki kucağına davet eder gibi gülümseyen bu muhteşem kent?

Hem giderken, hem de dönüşte huzuru hücrelerine kadar hissetmeyen var mı?

Antalya- Kemer yolu bir Terapi Hattı olmalı

Hatta terapinin de ötesinde…

O yol bir sanat, kültür, yaşam, sosyalleşme rotası olmalı.

Dünyanın en temiz havası orada teneffüs edilmeli.

En sakin ve bir o kadar da keyifli bisiklet rotası, o yol olmalı.

O yolda yürüyenlerin ayakları, gözleri, burunları, ciğerleri bayram etmeli.

Ruhu sakatlanmışlar..

Hüzünlüler..

Yaşamdan darbe almışlar..

Enerjileri tükenmişler..

O rotaya gelip tazelenmeli..

Gücünü toplamalı.

Hayata bağlanmalı.

Konyaaltı- Kemer arasındaki asfaltı kaldırın

O yolda sadece toprak ve kum olsun. Yani yarısı kum, yarısı toprak olabilir.

Ama trafik bitmeli. Taşıtlara kapalı olmalı.

Sadece yürüyüş ve bisiklet..

Kum ya da toprakta yürüyüş her şeyin ötesinde bir masajdır.

Tedavidir…

O yolda yürüyenler canları istediğinde inip o güzel koylarda yüzebilmeliler.

Bu yürüyüşler zamanla Antalya’nın bir kaynaşma ritüeline dönüşür.

Markalaşır…

Dünyanın sayılı terapi etkinlikleri arasına girer.

Psikologlar, hekimler bu yürüyüşü tavsiye etmeye başlarlar.

Doğa ve yaşam dergileri, kanalları bu yürüyüşü haberlere taşırlar.

Hatta bir zaman gelir, yılın belirli bir günü belirlenir. Antalya Terapi Yürüyüşleri Haftası olarak seçilen bir zaman diliminde binlerce insan bu rotada kucaklaşır.

Orası bir Yaşam Vahası olur

Yılda bir kez Resim Haftası düzenlenir. Dünyanın sevilen, tanınan ressamları davet edilir.

Amatör ressamların da katılımı ile resim yapma seansları düzenlenir.

Her yıl yüzlerce amatör veya tanınmış ressam Antalya resimleri yaratır.

Elimizde dev bir resim arşivi olur. Bu resimler hem Dünyadaki tanıtım fuarlarında sergilenir… Hem de Antalya ile ilgili bir sitede online olarak sergilenir.

Fotoğrafçılar gelir..

Selfie meraklıları da…

O yol yılın her günü fotoğraf safaricilerinin en cazip rotalarından birisi olur

Şairlere de yer olur..

Yazarlara da..

En parlak önerimi en sona bıraktım

Meşhur Sıçan Adası..

Kıyıdan rahat rahat yüzme mesafesinde..

Bu adayı sonsuz yalnızlığından kurtaralım. Hayata katalım. O yolun heyecanına ve mutluluğuna o ada da ortak olsun.

Sıçan Adası artık Antalya gibi bir aşk ve heyecan kentinin parçası olduğunu anlasın.

Adanın yola bakan tarafına her yaz başında bir ahşap sahne kuralım.

Kolayca sökülüp monte edilebilen bir sahne..

Büyük ve işlevsel bir sahne olsun.

Sahile de yine ahşap oturma grupları, localar yapalım.

Bu ada ve sahil denklemine neler sığmaz ki..

Konserler…

Operalar…

Sahilde binlerce sanatsever..

Sahnede opera sanatçıları…

Karmen oynanıyor..

Moda defileleri…

Düşünün, Dünyanın sayılı moda sanatçıları, ünlü mankenler, tasarımcılar burada.

Mankenler deniz üstündeki sahnede…

Modacılar sahilde…

Lüks dürbünlerle defile izliyorlar..

Bütün Dünya nefesini tutar, bu etkinlikleri izler..

Bütün hepsi için bir tek karar yeter.

Yolu kapatmak.

Gerisi gelir.


9 Kasım 2020 Pazartesi

Otellerde 21 YY İnsan Kaynakları Politikası var mı?_

 Ya da şöyle soralım..

Akdeniz Turizmindeki yönetim anlayışı, çağımızın en önemli değerleri olan şeffaflık, alçakgönüllülük, bireye saygı temelinde mi şekilleniyor?

Hatta şöyle de sorabiliriz..

Türkiye’nin en iyi işverenleri listelerinde neden Hilton dışında hiçbir otel, acente, tur operatörü gibi turizm işletmelerinden bir tane bile yok..

Dahası da var..

Özellikle oteller için bu listelerde yer almanın bir kıymeti harbiyesi var mı?

Ben soruları burada keseyim.

İşin en başından itibaren atılması gereken minik adımlarla konuya girelim.

Akdeniz turizmindeki otellerde, bir çalışan işe başladığında ne oluyor?

Ona, yapacağı iş çok basit ve net olarak anlatılıyor mu?

Yapacağı işin önemi, değeri hissettiriliyor mu?

Bir takımdaşlık duygusu yansıtılıyor mu?

İşletme bu yeni çalışanı nasıl izliyor? Performansını nasıl ölçüyor? İlk birkaç haftasını nasıl takip ediyor? Rapor hazırlıyor mu? Yardımcı oluyor mu?

Haydi baştan alalım;

Bir çalışanı işe başlattınız.

Aralarında barmenler, garsonlar ve resepsiyonistler, mutfak çalışanları var.

Bir sonraki adımınız nedir? Geleneksel eğitim programlarınıza aldınız. Hemen ardından da sahaya sürdünüz. Şimdi kendi insiyatifleri ile baş başalar.

Biliyorsunuz ki saygı duyulacak bir iş çıkartıyorlar. Daha da iyi olacaklar. Artık boş olan pozisyonlar doludur, siz de bir sonraki sorun ile ilgilenebilirsiniz.

Bu yeni çalışanı, mesaisinde nasıl gözlemliyorsunuz?

Samimi olarak soralım, çalışanlarınızın herhangi birisini mesai sırasında nasıl gözlemliyorsunuz? Çalışanlarınızı değerlendirmek için hangi süreçleri kullanıyorsunuz?

Esasında, her bir çalışanınız eksiksiz olarak en üst seviyede performans sergilemeden istikrarlı bir üstün misafir hizmeti sunmanız çok zor. Ama herhangi bir çalışanımızın olması gereken seviyede çalıştığını nasıl anlarız?

Bir departmanda çalışanların değerlendirilmesi ve gözlemlenmesi için iki temel yöntem vardır. Ne acıdır ki birçok yönetici sorunlar ortaya çıkana kadar bu konuda hiçbir adım atmaz ve beklemeyi tercih eder.

Birinci Süreç: 30-60 günlük değerlendirme programı

Çalışanınızın işinde ne kadar başarılı olduğunu ölçmek için sistematik bir programınız olmalı. Bu program bir şablon içermeli.

Çalışanınız işe zamanında geliyor mu?

Çalışanınız görüntüsü ile kendisi ile gurur duyacağı bir profile sahip mi ve üniforma kodlarına aksamadan uyuyor mu?

Çalışanınız mesleğinde kendisini geliştirmek için üstlerine sorular soruyor mu?

Olması gereken zamanlarda ve özellikle misafir memnuniyeti konusunda insiyatif kullanmaya eğilimi var mı?

Çalışanınız kendisi ile birlikte çalışan ekip arkadaşları ile uyumlu mu?

Departman standartlarınızı öğrenmiş mi?

İşinde organize bir performans sergiliyor mu?

İkinci süreç: Çalışanınızı izleyin

Pozisyonumuz ne olursa olsun, bir müdür olarak halen yapılacaklar listesi ile dolu bir ajandamız var. Tamamlanması gereken projeler, takip edilmesi gereken bir bütçe, uyarlanması gereken bir forecast, maaşlar vb…

Bu liste daha da çoğaltılabilir. Ama kendinize bir sorun lütfen, en son ne zaman sahaya çıktınız ve kafanızda başka hiçbir şey olmadan sadece bir çalışanınızı seyrettiniz?

Bundan ne öğrenilebilir?

Örneğin:

Bir rezervasyon şefi olarak, en son ne zaman, bir müşteri gibi çağrı merkezini aradınız ve bir rezervasyon yaptırmak için görüştünüz? Eğer bunu yaptınız ise, o konuşmadan ne gibi sonuçlar çıkardınız?

Bir restoran şefi olarak bir gün gidip restoranın bir köşesine oturdunuz mu? Garsonlarınızın, barmenlerinizin, komilerinizin konuklarınız ile nasıl iletişim kurduklarını izlediniz mi?

Lobinin kuytu bir köşesinden misafir ilişkileri görevlilerinizin, hosteslerinizin insanları nasıl karşıladıklarını takip ettiniz mi?

Bu avantajlı noktadan çalışanlarınız ile ilgili farklı bir perspektif kazanmak ister misiniz?

Bir Housekeeper olarak en son ne zaman, oteliniz tamamen dolu olduğunda ve bir de büyük bir düğün varken lobiyi, salonları, genel alanları ve birkaç misafir odasını incelikle gözlemleyerek gezdiniz?

Bunları belki parça parça yaptınız, ama hepsini bir akşama sığdırmamış olabilirsiniz.

Yapsaydınız neler görecektiniz?

Acaba mutfak şefi her gün depoları, soğuk odaları, koltuk altı ambarlarını dolaşıp gıdaların nasıl istiflendiğini kontrol ediyor mudur?

Acaba şefler mutfaklarını hem sabahın çok erken saatlerinde, hem de akşam sona yakın inceden inceye gözlemliyor mudur?

Bir akşam büfesi telaşında ortalığın ne halde olduğuna bakıyor mudur?

Kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinin saatleri dışındaki zamanlarda kısımlara ani baskınlar yapıp aşçılarının nelerle meşgul olduklarını gözlemliyor mudur?

Bir yönetici olarak çalışanlarımızın başarılı olmaları için gereken her ekipmanı temin etmeliyiz. Klasik eğitimler, üniformalar, ekipman da yeterli olmaz.

Gözümüz sürekli olarak çalışanlarımızın üzerinde olmalı. Süreçleri takip etmeliyiz. Bu sayede olası aksilikleri önceden kestirir, önlem alma şansı buluruz.

Unutma: Bir Yönetici olarak bizimle ilgili hükümler hayata geçirdiğimiz aksiyonlar ve çalışanlarımızın performansı üzerinden verilir.

Onların olabileceklerinin en iyisi olmaları için her şeyi yapın ve en doğal hakkınız olan mutlu misafir alkışını da duyun.

Steve DiGioia’nın katkıları ile…

http://www.hospitalitynet.org/news/4064225.html

6 Kasım 2020 Cuma

2021 için Kapkara Tablo Çizenler kimler?

Gelin, önce şu geçtiğimiz yılın bahar aylarına gidelim.

Kimler neler demiş, neler yapmış, bir bakalım.

2020 Baharında neler oldu?

Dünya Sağlık Örgütü, yaşanan Coronavirüs salgınını Pandemi olarak ilan etti. Bu karardan hemen sonra Türkiye de önlemlerini almaya başladı.

Birkaç gün içinde patlayan panik bir anda kaosa neden oldu. Yapılan birkaç önemli hata Coronavirüsün yayılmasını tetikledi. Bir süre sonra da adeta hayat durdu.

Turizm sektörünün içinde olan herkes gözlerini belirsiz gibi duran bir geleceğe dikti. Ufukları kaplamış olan umutsuzluk bulutlarına bakan herkes, 2020 için turizmin bittiğini ilan etti.

Gözlerine taktıkları siyah güneş gözlüklerinin karası akıllarını da karartan bazıları turizmin en az birkaç yıl için çöktüğünü beyan etti.

Ben her mecrada buna itiraz ettim.

Daha henüz ortalığın toz duman olduğu bir ortamda, Nisan ayında, bu paniğin Mayıs ayı ortasında geçmiş olacağını, Coronavirüsün gündemin alt sıralarına düşeceğini vurguladım.

Kültür ve Turizm Bakanlığının Türkiye’de ve Dünya’da kabul görecek ve güven sağlayacak bir strateji ile süreci yöneteceğine inanarak, sektöre güven verdim.

Dedim ki;

Haziran ayında iç Pazar..

Temmuz ayında, İngiltere, Rusya ve BDT

Ağustos ayında Almanya ve bütün Avrupa pazarı hareketlenir.

Çarkları döndürecek bir ivme yakalarız.

Aylardan Kasım…

Herkes haklı çıktığımı teslim ediyor.

Gamlı Baykuşlar şimdi de 2021 için ötmeye başladı

Yüzleri de kızarmıyor.

Hayat her dediklerini yalanlıyor. Ama onlar hiç üstlerine alınmıyor.

Her seferinde, bir sonraki felaket senaryosunu yazmaya başlıyorlar. Şimdi de gündemlerinde 2021 yaz sezonu var. Oraya çalışıyorlar.

Yine kapkara tahminlerde bulunuyorlar.

Yine umutsuzluk yaymaya çalışıyorlar

Yine turizmin geleceğine dair olumsuz tahminler yapıyorlar.

Yine moral bozuyorlar.

Acaba kimdir bunlar, bir bakalım..

Ne dedikleri hiç önemli değil. Kim olduklarını görelim.

Bunlar birkaç farklı kategoride toplanabilir.

Yaklaşımları, donanımları, becerileri, eğitimleri, geçmişleri itibarıyla birbirinden farklılaşan bu kategorilere bir göz atalım. Tanıyalım ve anlamaya çalışalım.

Eğer bunları doğru tanırsak ağızlarından çıkan kelama da ona göre tepki veririz.

Müzmin felaket tellalları

Kendileri gelecekten ve çevreden korkarlar. Hep bir felaket beklentisi içindedirler. Her şeyin bir anda alt üst olacağını düşünürler. Olumlu düşünenlere de öfkelenirler. Bu beklentilerinde haksız çıkmak da ayrı bir korku nedenidir.

Bu tiplerden, Türkiye turizmi için hiçbir dönemde olumlu sözler duymadık. Hiçbir dönemi beğenmediler. Her türlü başarıyı gölgelemeye gayret ettiler.

Gerginlikten beslenenler

Huzur ve barış onlar için zehir gibidir. Asla sindiremezler. Bulundukları çevrede sıcak dostlukların, huzurun, iyi ilişkilerin olmasından mutsuz olurlar. Bu meyanda, Türkiye turizmi için kapkara tahminlerde bulunduklarında ortalık buz keser, insanlar gerilir. Ortalık karışır. Bu tipler de bundan büyük bir haz alırlar.

Ezeli ve ebedi işsizler

Belli ki yeteneksizsin. Belli ki eğitimsizsin. Belli ki hasbelkader bir koltuk bulmuşsun, ama kısa sürede foyan ortaya çıkmış. Bir ay bile sürmeden yollanmışsın.

Zira üstüne hiç uymayan bir elbiseyi giymeye çalışmışsın.

Dolayısı ile işsizsin. Hem de ezelden ebede. Ta ki hangi sektörde ve hangi pozisyonda çalışabileceğine karar verene kadar.

Ama yapma!

Sen işsizsin diye bütün bir sektörün batması için dua etme. Karalama. Herkesin de işsiz kalmasını dileme. Buradan beslenme.

Dediğim gibi, Turizm ve yöneticilik sana uymuyor.

Git rahatça oynayabileceğin bir oyun alanı seç. Turizm için beddua etme.

Her daim başarısızlar

Aslında üstteki model ile çok benzeşirler. Zira başarısız oldukları için genellikle işten ayrılmak zorunda kalırlar. Ama başarısız olduklarını asla kabul etmezler.

Onlara göre suçlu daima kendileri dışında kalan süreçler, diğerleri ve dış koşullardır. Gelecek yıllarda da başarısız olacaklarını bildikleri için şimdiden kara tablolar paylaşırlar ki, muhtemel bir olumsuzlukta ellerinde gerekçeler olsun.

Çağdışı kalmışlardır. 2020’lerde, geçen yüzyılın ölçüleri, doğruları ile hareket etmeyi tercih ederler. Bilgilerini tazelemeyi düşünmezler.

Tam da bu nedenle çağı yakalayamazlar. Asla başarılı olamazlar. Başarılı olamayınca da sektöre umutsuzluk yaymayı tercih ederler.

Klavye bilmişleri, klavye filozofları

Bir topluluğun karşısına sıkıp iki lafı bir araya getiremeyen klavye filozofları, iş sosyal medyaya gelince bülbül kesilir. Bunlardan özellikle turizmde çok vardır.

Burada, doğru dürüst işler yapmaya çalışan, topluma ve sektöre moral verenleri görünce sinir krizi geçirirler ve bir sosyal medya linçi başlatmaya çabalarlar.

Hepsi boş…

Türkiye turizmi çok güçlüdür

Dinlemeyin.

Bakmayın.

İnanmayın.

Her şey çok güzel olacak.

Türkiye turizmi 2020’de başardı. Güven verdi. Gelen konuklar güvenerek evlerine döndüler.

2021 orada bizi bekliyor. Hep birlikte yaşayacağız ve göreceğiz.

3 Kasım 2020 Salı

Burası dip idi, şimdi yükselişe hazır olalım

Bakın önce biraz olumsuz konular okuyacaksınız… Ama sonuna kadar gidin.

Bence çok umutlanacaksınız.

Bu yıl uçağın burnu toprağa çakıldı.

Bu gün itibarıyla toparlıyoruz. 2021 Nisan’ında motorlar çalışmaya başlayacak. Mayıs ayında ise tırmanışa geçeceğiz. Mayıs sonu sorunsuz bir uçuşa hazır olalım.

Böyle umutlu konuşmamı destekleyen birçok bilgi ve veri var.

Önce 2020’nin kısa bir analizini paylaşalım. Önce acı sonuçlar ve yaşanan sorunlar.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Gelişme Konferansı ( UNCTAD ) raporuna göre küresel turizmdeki her 1 milyon dolarlık kayıp, ülkelerin turizm gelirlerine 3 milyon dolar olarak yansıyor. Bu düşüşün istihdama etkisi ise akıl almaz boyutlarda.

Küresel turizm endüstrisinin 2020 yılı kaybı 1.5 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. Bu oran Dünya toplam gelirinin yüzde 1.5’ine denk geliyor.

UNCTAD, küresel turizm kısıtlamalarının birkaç ay daha devam etmesi halinde kaybın yaklaşık olarak 2.2 trilyon dolara çıkacağı uyarısını yapıyor.

Uluslararası turların sayısındaki düşüş 2020’de yüzde 80’i buldu.

UNCTAD – En kötü senaryo

UNCTAD, en kötü senaryoya göre 12 ay devam edecek seyahat yasaklamaları ve sıkıntılarının, global turizm hareketine 3.3 trilyon dolar kaybettireceğini öngörüyor. Bu da Dünya GDP’sinin yüzde 4.2’sine denk düşüyor.

BM Dünya Turizm Örgütüne göre, geçen 20 yılda gelirlerini 490 milyar dolardan 1.6 trilyon dolara yükselten küresel turizm Dünyanın bir çok ülke ekonomisinin bel kemiği. Aynı zamanda da milyonlarca insanın geçim kapısı. Birçok küçük ada devletinde döviz gelirlerinin yüzde 80’i turizmden sağlanıyor.

Covid19 turizm sektörünü sert bir durma noktasına getirdi. Bu da beraberinde ekonomik sorunların patlamasına neden oldu.

Müzelere bakalım. Bu gün itibarıyla Dünyadaki müzelerin yüzde 90ı kapanmış durumda. Bunların da yüzde 10 bir daha açılamayacak gibi. Karantinalar, seyahat yasakları, neredeyse kaybolan tüketici güveni sektörün geri dönüşünü yavaşlatacak gibi görünüyor.

İki ile 4 yıl arası sürecek bir iyileşme

Küresel boyutta tam iyileşmenin 2 ile 4 yıl arasında sağlanacağı tahmin ediliyor.

BM Dünya Turizm Örgütü Çalışma Grubu hazırladığı orta ve uzun vadeli raporlarda, Dünya turizminin 2019 düzeyini yakalaması için 2022 sonu işaret ediliyor.

Bu gün itibarıyla küresel turizm sektörünün pandemiye bağlı olarak yüzleşmekte olduğu sıkıntıların 2008 krizinin en az 8 katı daha şiddetli olduğu ölçümlenmiş durumda.

Daralmanın oranı- Yüzde 70

2020’nin ilk sekiz ayında küresel turların sayısı 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 70 oranında azaldı. BM Dünya Turizm Örgütünün Temmuz ve Ağustos ayları verilerine göre ise bölgelere göre düşüş aşağıdaki gibi oldu;

Asya Pasifik – Yüzde 79

Afrika – Yüzde 69

Avrupa – Yüzde 68

Amerika – Yüzde 65

Orta Doğu – Yüzde 69

BM Dünya Turizm Örgütü verilerinden devam edelim;

Temmuz ayında uluslararası uçuşlardaki düşüş yüzde 81 oldu. Ağustos ayında ise yüzde 79 düşüş gerçekleşti. Ki bu aylar Kuzey Yarım küre için seyahat bazında en yüksek ve en yoğun trafiğin yaşandığı sezon olarak kabul edilir.

Milyonlarca iş tehlikede

Temmuz ve Ağustos 2020 döneminde yaşanan bu düşüşün sayı olarak karşılığı 700 milyon daha az turisttir. Buradan da Dünya çapında 730 milyar dolar gelir azalması sonucunu çıkartabiliriz. Ki tam da bu miktar 2009 kaybının 8 katıdır.

Yaz toparlanması kısa kaldı

BM Dünya Turizm Örgütü, yaz başındaki rahatlamanın ve sınırların açılmasının göreceli olarak iyileşme sağladığını vurguladı. Düşüşler yüzde 69’a kadar indi. Ama bu toparlanmanın ömrü kısa sürdü. Yaz aylarının bitmesi ile birlikte Avrupa sınırları tekrar kapattı ya da geçişleri zorlaştırdı. Düşüş hızlandı.

Öte yandan Asya Pasifik’te durum daha da vahim bir tablo çizdi. Düşüş yüzde 96’lara çıktı. Çin ve bazı büyük destinasyonların sınırları kapatmasa felaketi getirdi.

İyileşmeyi yavaşlatan nedenler?

BM Dünya Turizm Örgütü turizm sektörünü zorlayan beş temel nedeni şöyle sıralıyor.

Seyahat engellemeleri

Virüse karşı mücadelede yetersizlik

Düşük tüketici güven endeksi

Ülkeler arası işbirliğindeki zayıflık

Ekonomik çöküntü

Türkiye farklı bir konumda

Biz bu kısa yaz sezonunda sınıfı başarı ile geçtik. Türkiye turizmi Covid 19 pandemisine karşı verdiği mücadeleyi kazandı. Tatilcilere güven verdi.

Bu başarının sağladığı prestij pazarlama için kullanacağımız heybeye girdi.

Elde ettiğimiz başarıdan sonuçlar çıkardık. Bu sonuçları 2021 pazarlamasında kullanacağız.

2021 ve sonrası için güçlü bir iyimserlik içinde olmamız için birçok neden var. 2020’den daha olumlu ve 2019 verilerine yaklaşan bir tablo göreceğiz.

Şunu baştan belirtelim. Sektör dip noktayı gördü. Bundan daha aşağısı olmaz.

Bu noktada tahminlerimizi gerçekçi ve somut işaretlere dayanarak yapmalıyız.

Avrupa’daki tur operatörlerinin 2021 projeksiyonlarını da hesaba katarak, 2021 yılında, turist trafiğinin 2019 sayılarına yaklaşacağını ifade edebiliriz. Ben 2021 sezonunda, 2019 yılının en az yüzde 65-70’inin yakalanacağını öngörüyorum.

Batı Avrupa’da bir yandan pandemiye karşı alınan önlemler sertleşiyor, ama bir yandan da 2021 tatil paketlerine olan ilgide hızlı bir yükseliş yaşanıyor.

Rusya ve BDT ülkelerinden bu yıl Türkiye’ye tatile gelememiş yaklaşık 4.5 milyon tatilci büyük bir mutsuzluk yaşıyor. Gelecek bahar aylarını iple çekiyor. Ben Rusya ve BDT trafiğinin 2021 Nisan ayında patlayacağını öngörüyorum.

Yaşananlar ve ülkelerden gelen turizm ve tüketim ile ilgili haberler, 2021 baharından itibaren istikrarlı bir yükselişi işaret ediyor.

Ülkemiz için olumlu bir gelecek yıl tahmin ediyorum. Bu tahminlerimi uluslararası medyada ve diğer kaynaklarda gördüğüm olumlu yazılara ve tablolara bakarak yapıyorum.

Kazanacağız…