Sevgili Dostlar,
Uzun bir aradan sonra bir şeyler karaladım yine. Hemen
bir not; yazının 1. Bölümü bana aittir. II. Bölüm ise internette çok
etkilendiğim bir siteden alıntıdır. Yazımın en altında da link verdim. Aman
bana bir ‘intihalci’ gözü ile bakmayın. Konu çok ilgimi çekti. Bu nedenle böyle
bir kombinasyona gittim.
I. ‘Pazarlama
olmayan Pazarlama Stratejisi nelerden oluşur?
Pazarlama stratejisi ya da
kurumsal strateji, bir şirketin tedarikçileri, müşterileri, rakipleri, işgücü
piyasaları ile nasıl bir stratejik etkileşimi olduğu ile ilgilidir. Pazarlama
olmayan pazarlama ise bu segmentlerin dışındaki etkileşimlerin toplamıdır.
Örneğin: Aktivistler, yasa koyucular, bürokratlar, mahkemeler ve medyalar bu
segmente girer. Pazarlama stratejisinden farklı olarak bu insanların karlarını
yükseltmek gibi bir çabalarının olabileceğini düşünemezsiniz. Bu segmentlerin
amaçları başkadır ve bu nedenle ilişkileriniz de tedarikçileriniz ya da
rakipleriniz ile olan ilişkilerinizden çok farklı olacaktır.
O halde, bu segmentin
bütün aktörlerini, şirketinize zarar
verebilecek politikaları yürütmemeleri ve tam tersine size yardımcı olacak
politikalar üretmeleri için nasıl çalışmalar yapmalısınız?
Bitmek tükenmek bilmeyen
reklam ve satış atakları karşısında bunalan, neredeyse marka düşmanı olmaya
başlayan tüketiciye nasıl seslenmelisiniz?
Caddeleri, bulvarları,
AVM’lerin tuvaletlerini, kaldırımları, her yeri kaplayan bir markalar savaşı
karşısında artık hissizleşen insanlara nasıl ulaşmalısınız?
Önce
milyarlarca insana tercüman olan şu aşağıdaki analizi bir okuyun.
Artık en mahrem alanımız olan
evimizde de cirit atıyorlar.
Televizyonu, radyoyu
açtığımız anda renksiz, ruhsuz, anlamsız bir reklam bombardımanı ruhumuzu esir
almaya çalışıyor. Aklını biz sıradan fanilerin cebindeki para ile bozmuş
Kapitalist Dilenciler Ordusu adeta yalvarmaya başlıyor. ‘Oku’ emrini, ‘kazan’
diye dönüştüren finansal tarikatlar havamızdan, suyumuzdan, ormanımızdan,
ruhumuzdan kar damıtmak için her şeyi yapıyor.
Bıktık!
Sanatın, sporun, iyiliğin,
aşkın, kutsal bilinen her değerin, geleneklerin, özel günlerin, her şeyin
finansal imbiklerde kan ve ter ile damıtılmasından ve markaların kasalarına kar
olarak süzülmesinden bıktık!
Binlerce benzeri olan
ürünlerin allanıp pullanarak bizlere birer mucize gibi yutturulmasından sıkıldık
artık. Adeta klonlanmış gibi tıpa tıp aynı otomobillerin, evlerin, otellerin, turların,
içeceklerin, giysilerin, traş kremlerinin, diş macunlarının ve daha milyon tane
ürünün gece gündüz önümüzden bir resmi geçit yapar gibi geçmesinden bunaldık.
Kafası dumanlı metin
yazarlarının yalap şap şettiriverdiği abuk sabuk sloganlar, şişirilmiş
palavralar yetti artık. Şundan emin olabilirsiniz, hiç birisine inanmıyoruz.
Bedeli yaşamın örselenmesi
ve yeryüzünün cehenneme dönmesi olan bu ölçüsüz üretim/tüketim döngüsünün bir
yerinden kırılması gerektiğine yürekten inanıyoruz. Ofislerde, tezgahlarda,
üretim bantlarında, tarlalarda adeta bir kıyamet uyarısı gibi patlayan “ daha…
daha… daha…” nakaratından bıktık, usandık. “ Daha çok üretin… daha çok tüketin…
daha çok çalışın… daha çok gezin… daha çok satın alın…” cümleleri artık bu
güzel hayatın ölüm fermanı gibi karışıyor toprağımıza, suyumuza…
Seçeneksiz, bilgisiz,
habersiz ve birbirimizden kopuk olduğumuz yıllar boyunca bu kurguyu
sürdürdünüz. Bir zamanlar devasa gibi gelen şu minik Dünyamızın birbirine hem
kalben hem de mesafe olarak uzak insanları, bizler ne olduğunu uzun bir zaman
anlamadık. Ne yaptığınızı çözemedik. Sizleri, hayatın biz fanilere sunduğu özel
bir armağan gibi gördük. Bizim için, bizim hayatımızı kolaylaştırmak için
dişini tırnağına takmış öncüler sandık.
O devasa villalarınızı,
lüksün zirvesini yaşatan otomobillerinizi, bakmaya korktuğumuz yatlarınızı
‘annenizin sütü gibi’ helal ettik.
Sizin bu ihtişamı
yaşamanız için bizi içine tıktığınız üret/tüket sarmalını kutsal bir var oluş
ritüeli gibi benimsedik. Kaldı ki başka şansımız da yoktu. İtiraz etmenin
bedeli mutlaka ödetiliyordu isyan edenlere.
Ve artık geçmiş olsun!
Bayanlar baylar, şundan emin olun, gelecek sizin ve sizin dayattığınız bu vahşi
üret/tüket sarmalının değildir.
Dünya, artık, mesafe
olarak birbirine en uzak iki insanın fısıldaşarak anlaşabileceği kadar küçüldü.
Bir dağ başında insana, hayvana, doğaya yaptığınız zulüm birkaç dakika içinde
Dünyanın her tarafına yayılabiliyor ve sınırlar ötesi öfkeyi ve hesap sorma
iradesini tetikleyebiliyor. Minicik bir cümle, bir fotoğraf, Büyük İnsanlık
Ailesinin ortak vicdanını kan revan içinde bırakabiliyor.
Bizlere, ne pahasına
olursa olsun üretmemizi ve durmadan tüketmemizi emreden kutsal vahyin miadı
doldu, doluyor, bilesiniz.
Bundan böyle artık bu
işler gönüllülük temelinde yürüyecek. İnsanlar gönüllü oldukları ve sevdikleri
için üretecekler. Yine insanlar gönüllü oldukları, sevdikleri ve saygı
duydukları için tüketecekler.
Artık sadece aklımızı,
ruhumuzu, beş duyumuzu tavlayabilen ürünler için elimiz kredi kartımıza
uzanacak.
Hayallerimize,
beklentilerimize, uykularımıza Orta Çağ’ın vahşi misyonerleri gibi dalma
döneminiz bitti. Reklamlarınız, süslü AVM raflarınız, yapay tatlarınız, tüketme
içgüdümüzü adeta sonsuz bir katsayı ile döndüren antik pazarlama numaralarınız
ile tarihin eski eserler müzesine yolculuğunuz başladı.
Rakiplerinden daha iyi
olduğunu iddia ederek müşteri tavlama dönemi bitti.
II-
Pazarlama Olmayan Pazarlama, Nonmarketing
Dünyada ve Türkiye’de iş
dünyasının kuralları yeniden yazılırken pazarlamaya ilişkin modeller de değişip
dönüşüyor. Hızla değişen tüketici eğilimleri ve artan rekabet, pazarlama
alanında da yeni arayışları beraberinde getiriyor.
Şirketler dünyasında yükselen
yeni bir trend ise pazarlamanın geçirdiği değişimi işaret ediyor:
Nonmarketing
Nonmarketing trendini
kısaca ‘pazarlama olmayan pazarlama’ olarak tanımlamak mümkün. Bu pazarlama
uygulamaları tüketicileri bilinçlendirerek, eğiterek, farklı platformlarda katılımcı
olmalarını sağlayarak ve onları destekleyip değer katarak markaya yönelik bir
tüketici evreni kurmayı hedefliyor. Nonmarketing ile şirketler, tüketicilere
önemli katma değerler sunarak uzun vadeli bir bağ kurulmasını sağlıyor.
Kendi ürün ve hizmetlerini
tüketmeyen kitlelere ulaşarak onları kendi tüketim evrenlerine katmayı
hedefliyorlar. Bu uygulamalarda doğrudan pazarlamaya yönelik agresif bir tutum
sergilenmiyor. Bununla birlikte söz konusu model içine giren eğitim,
danışmanlık ve bilinçlendirme çalışmaları kısa vadeli satış hedefleri de
içermiyor.
Nonmarketing şirketin
mesajını tüketiciye ulaştıran ve uzun vadede sadık bir müşteri kitlesi
yaratmayı amaçlayan bir pazarlama trendi olarak öne çıkıyor. TEB’in hane
halkına finansal ürünler konusunda sunduğu Aile Akademisi eğitimleri ya da
TTNet’in internet okuryazarlığı eğitimleri bu son trende yönelik birkaç örnek.
Takip eden sayfalarda Türkiye’de dikkat çeken nonmarketing örnekleriyle ilgili
detaylı bilgi ve değerlendirmeler bulacaksınız.
Rekabet
nonmarketing’i doğurdu
Türkiye ve dünyada
nonmarketing uygulamalarının ortaya çıkmasına neden olan belli başlı birkaç
etken bulunuyor. Bu unsurların başında ise tüketici eğilimlerinde yaşanan
dönüşüm yer alıyor. Yeni tüketici grubu, doğrudan ve agresif pazarlamaya
mesafeli yaklaşan bilinçli tüketicilerden oluşuyor. Şirketler, tüketicilerin
dönüşen eğilimlerine cevap verebilmek için gittikçe daha fazla sayıda
nonmarketing uygulaması hayata geçiriyor. Böylelikle yeni tüketici gruplarıyla
iletişim ve bağ kurmakla kalmıyor, düzenledikleri eğitim ve bilinçlendirme
toplantılarında verdikleri bilgi veya danışmanlık desteğiyle sadakate dayalı
bir ilişki geliştiriyorlar.
Nonmarketing’i doğuran
koşulların başında gelen bir diğer unsur ise iş dünyasında rekabetin artması ve
kâr marjlarının giderek düşmesi. Artık şirketler, mevcut müşteri kitlesi için
rekabetin doygunluğa ulaştığı görüşündeler. Bu alanda hareket edebilecek alan
neredeyse kalmadığından kendi müşterilerini kendileri yaratma yoluna
gidiyorlar.
Tüketicilere daha önce
kullanmadıkları ürünlerle ilgili doğrudan marka tanıtımı yapmadan eğitim ve
bilinçlendirme çalışmaları yürütüyorlar. Elbette tüketicilerin algısında ‘bilgi
desteği veren ve fayda sunan şirket’ olarak öne çıktıklarından tüketicilerine
daha rahat ulaşabiliyorlar. Bu durum da rekabette alanı kalmayan şirketlere
yeni tüketici gruplan, yeni kategori yaratma imkanı sunuyor.
Türkiye’deki milyonlarca
bankasız nüfusun ihtiyaçlarına yönelik geliştirilmiş olan fınansal ürünlerle
ilgili bankaların eğitimler düzenlemeleri, KOBİlere danışmanlık verip onlarla
buluşma toplantıları yapmaları bu yaklaşımın somut örneklerini oluşturuyor.
Finans kuruluşları, böylelikle mevcut müşteriler için rekabet etmenin yanı sıra
müşteri kitlesini büyütme yoluna gidiyorlar.
Eğitimden
girişimci desteklemeye
Yeni ortamda sayısı
giderek artan nonmarketing örneklerinde belli başlı etkinlikler öne çıkıyor.
Eğitim ve danışmanlık çalışmaları bu alandaki en dikkat çeken model.
Şirketler tüketici
grubunda yer almayan kişileri tüketim evrenlerine dahil edebilmek için kendi
segmentleri içinde eğitimler sunarak uzun vadeli bir bağ tesis ediyorlar. B2B
odaklı işler yapan şirketler, girişimcilerin ayakta durmasını sağlamak için
onlara yatırım desteği verip girişimcilik danışmanlığı sunuyorlar. Bu
girişimcilerin kendi işlerini oturtmasıyla kendi ürünlerine talep
göstermelerini bekliyorlar.
Bununla birlikte dijital
mecralar da nonmarketing uygulamaları için önemli olanaklar sunuyor. Dijital
mecralarda herkese açık uygulamalar ve oyunlaştırma deneyimleriyle tüketicilere
ulaşıyor, bu mecralardaki takipçi kitlelerini biraz daha geliştirmeyi
hedefliyorlar. Nonmarketing uygulamaları offline mecralarda ağırlıklı olarak
uygulansa da hem tüketici eğilimleri hem de şirketlerin maliyet stratejileri
açısından online mecralar da geniş olanaklar sunuyor.
NONMARKETING’İ
TETİKLEYEN UNSURLAR
– Değişen tüketici eğilimleri
– Rekabetin hızla artması
– Kâr marjlarının düşüşe geçmesi
– “Kendi müşterini kendin yarat” ilkesinin
ortaya çıkışı
– Yeni tüketici kategorileri yaratma
zorunluluğu
NONMARKETING
İLE ŞİRKETLER
– Kısa vadeli sıcak satışı hedeflemiyor
– Tüketicileri bilinçlendirme ile kendi
tüketim evrenini yaratmayı amaçlıyor
– Tüketicilerle uzun vadeli bir bağ
kurmalarına olanak sağlıyor
– Dijital mecralarla uyumlu modeller
geliştirerek marketing faaliyetlerine destek sağlıyor
– Kurumsal sosyal sorumluluk projelerinden
farklı olarak daha az bütçeyle daha çok tüketiciye ulaşıyor
– Markaya yönelik pazarlama yerine, tüketim
evreni yaratmayı hedefliyor
– Eğitimler yoluyla tüketicilerle daha yakın
bir bağ kuruyor
– Tüketicilere doğrudan ulaşarak onlara
tüketiciden öte bir statü sunuyor.
NONMARKETING’İN
UYGULAMA BİÇİMLERİ
– Eğitim çalışmaları
– Tüketici bilinçlendirme uygulamaları
– Dijital eğitim ve oyunlaştırma uygulamaları
– Girişimci destekleme uygulamaları
– Kulüpler ve sivil toplum etkinlikleri
– Danışmanlık hizmetleri
– Fikir geliştirme merkezleri
– Farklı nitelikteki yarışmalar
Kaynak:
http://www.foriviakatalogu.com/pazarlama-olmayan-pazarlama-nonmarketing