Bu gün, Türkiye turizminin
önündeki en önemli soru budur.
Antalya otelciliğini baz
alarak bu soruyu tekrar soralım ve cevaplayalım o zaman.
Kadınlar nerede?
Daha somut bir biçimde ifade
etmek gerekirse;
Çalışan
kadınlar, Türkiye turizminin neresinde?
Nerede olacak? Büyük bir
çoğunluğu kat hizmetlerinde, temizlik, bulaşık, ütü, çamaşırhane gibi işlerde…
Yönetim kadrosunda kadınlar?
Yoklar.
Genel Müdür?
Yok
Yani kadını sadece kat
hizmetlerine ve bulaşıkhanelere sıkıştırıp orada unutmuşuz.
Buradan
da şu sonuca varabiliriz;
Kadın zarafetini, turizmin
incelik gerektiren operasyonlarından dışlamışız.
Kadınların hoşgörüsünü..
Hassasiyetini..
Sevecenliğini..
Güzelliğini..
Güzelleştirme
yeteneklerini..
Doğal liderliğini..
Konaklama endüstrisinden
çekip çıkartmışız.
Böyle bir sürecin bizi
nereye getirdiğini merak ediyor musunuz? Kadın şefkatinden uzak kalan Türkiye
turizmi küresel arenalarda nereye gelmiş?
Artık
Geleneksel Türk Misafirperverliği Yok
Türkiye olarak bu çok zor
endüstriye girerken en önemli silahımız, belki binlerce yıldan bu yana
damıtarak getirdiğimiz misafirperverlik idi.
Başka hiçbir kültürde
duyamayacağınız bir kavram vardı.
Tanrı Misafiri
Bu kavramdan mayalanan hamur
olgunlaşmış ve Türkiye muhteşem bir tatilci cenneti olarak pazara güçlü bir
giriş yapmıştı.
Güzel ülkemizde tatil
yapanlar evlerine döndüklerinde, yaşadıkları deneyimi ve gördükleri inanılmaz
hoşgörüyü anlata anlata bitiremiyordu.
Türkiye birkaç yıl içinde ‘
Ağızdan Ağıza’ reklam evreninin yıldızı olmuştu.
O günlerdeki turizm, bu
günden çok farklı bir sosyal ve kültürel kimyaya sahipti.
Pansiyonlarda, küçük
otellerde, kampinglerde kadın eli, kadın ruhu, kadın yüreği vardı.
Bunların sağladığı muhteşem
etki, özellikle Batı’yı katlanarak etkiliyordu.
Toplu ulaşımda yan yana
oturanların bile selamlaşmaktan uzak durduğu bir yaşam tarzından gelen
tatilciler bu içtenlik karşısında önce şaşırıyor, sonra da sempati sarhoşu
oluyordu.
Derken
Türkiye turizmi makas değiştirdi.
Önce cömertlik,
konukseverlik, empati, sevecenlik, ikram gibi kavramlar aşındı..
Yerlerine, faiz, maliyet,
gider, kişi başı gelir, reçete, kadroların askıya alınması, ücretsiz izin gibi
tamamen finansa bağlı kavramları yerleşti
Birçok sektörde olduğu gibi,
kadınlar ikinci plana itildi. Yukarıda bahsettiğim alanlarda çalışmaya
zorlandı. Otelin ön tarafı tamamen erkek egemen bir alan oldu.
Kadın dışlanınca, tarz da
değişti…
Söylem de..
Yaklaşım da..
Misafirperverlik kavramı
yerini kar ve zarar tablosuna bıraktı.
Bu cümleden, har vurup
harman savrulan müsrif bir ağırlama tarzını önerdiğim anlamı çıkmasın.
Hayır. Elbette hesabımızı
bilelim. Ama tamamen kar zarar tablosuna odaklanan bir anlayışa da mahkum olmayalım.
İş Dünyasının geneli gibi,
turizm de artık toplumlar ve çevre ile olan etkileşimlerine göre
değerlendiriliyor. Üretim ve hizmet sistemlerinin insana ve çevreye olan
etkisi, turizmin prestijini doğrudan etkiliyor.
Erkek egemen turizm,
estetik, sürdürülebilirlik, hakkaniyet gibi kriterleri çok dikkate
almayabiliyor. Kısa dönemli karlılık
olmazsa olmaz bir hayat suyu gibi algılanıyor.
Bir
kurum, odağı kadar etki yapar
O odak ise ağırlıklı olarak
konukseverlik üzerine kurgulanmamışsa sorunlar başlar.
Turizmin içinden
misafirperverliği çıkartırsanız, geriye otomotiv, kimya, tekstil gibi
sektörlerden farksız, kupkuru bir endüstri kalır.
Bunun adı da turizm olmaz.
Aksini iddia edenle her
türlü tartışmaya varım. Ama son zamanlarda turizm ve turist kavramlarının
tanımı değişti ise, o başka.
Benim hem eğitimini aldığım,
hem de uzun yıllar deneyimlediğim turizm kavramının insani bir özü vardı.
O özün içinde, insanların
tanışması, kaynaşması, dostluk, sevgi ve saygı vardı.
Hepsinden
öte, deneyim yaşamak ve anı biriktirmek vardı.
Anı biriktirmek için de
somut eylemler olurdu. Yani insanlar ilginç yerleri, ilginç anları, ilginç
insanları fotoğraflar ve albümlere koyardı.
Şimdi?
Tıklım tıkış charter
seferler ile gidilen, günlerce yemek yenilen, denize girilen, dostlar
bozulmasın kabilinden animasyonlara gülünen yerlerin ne ilginçliği var ki?
Eşi dostu imrendirmek
kabilinden çekilen selfielerin bile birkaç saatlik hükmü var. O devasa
yatakhanelerin ve devasa yemekhanelerin ise birkaç gün…
İşte gelinen nokta:
Türkiye,
Dünyanın en konuksever ilk 10 ülkesi arasında değil.
Ben demiyorum.
www.booking.com diyor.
Hem de milyonlarca
kullanıcısının verdiği oylara dayanarak belirliyor.
2018 yılında milyonlarca
booking kullanıcısının oylarına göre Dünyada en konuksever ilk 10 Ülke listesi
1- Avusturya
2- Çekya
3- Polonya
4- Yeni Zellanda
5- Tayvan
6- Romanya
7- Macaristan
8- İrlanda
9- Sırbistan
10- Yunanistan
Bana göre, Türkiye’yi,
turizm sektöründe kaymak köşeleri kapmış olan devler arasından ilk 10 arasına
taşıyan dinamik konukseverliktir.
Türkiye, ilk aşamadaki
sancılı yılları, atalarımızın dükkanlarında baş köşeye asılı olan ‘ Müşteri
Velinimetimizdir’ ve ‘ Müşteri Daima Haklıdır’ tabelalarının, turizm
sektöründeki yansıması olan konukseverlik ile kolayca aşabilmiştir.
Konukseverliği bu denklemden
çıkartırsanız, yaptığınız iş kuru bir sanayi eylemine dönüşür. Orada da rekabet
büyük ölçüde fiyat kapışması üzerinden yürür.
Rekabet,
düşük fiyat, maliyet sarmalına girerseniz, geçmiş olsun.
Bir süre sonra elinizde
insanların insanları ağırladığı, hayatlarına dokunduğu, tatillerine bir anlam
kattığı, belleklerine tatlı anılar yüklediği oteller değil, robotların mekanik
vızıltılarla oradan oraya koşuşturduğu sanayi tesisleri kalır.
Sürdürülebilirlik için
yapılması gereken çok iş var. Bunu başarabilmemizi sağlayacak devasa bir
zenginliğimiz de.. Bu muhteşem ülkenin bize bahşettiği doğal, kültürel, sosyal,
gastronomik sermaye kimsede yok.
Ama hepsinden önce atılması
gereken bir adım var.
Turizmin
operasyon tarafına kadın elinin değmesi gerekiyor.
Kadın Müdürler..
Kadın Genel Müdürler..
Kadın Koordinatörler..
Kadın Yatırımcılar…
Ve elbette, içten bir
gülümseme ile sunulan anaç bir konukseverlik…
Kadınlar karar verme
noktalarına egemen olurlarsa; Türkiye turizmi Dünyanın bütün ötekilerinin
sığınağı olur. Sektör, engellileri, yaşlıları, hamileleri, küçük çocuklu
kadınları, farklı kültürlerden gelenleri, ezcümle, herkesi daha fazla kucaklar
ve sahiplenir.