10 Haziran 2012 Pazar

840 milyar dolar lüks harcamadan payınız nedir?


Dünyanın süper zenginlerinin tercihi özel tasarımlanmış, daha önce yaşanmamış ve türünün tek örneği olan paket tatiller olmaya başladı.

Gardropları haute couture ve özel üretim giysi ile dolu, ama süper zenginler bununla yetinmiyor. Şimdiki statü sembolleri kimsenin aklına gelmeyen çok özel tatiller.

Alaska’da helikopter kayağı ya da Maldivlerde LVMH Group tarafından düzenlenen lüks tüketim mallarına yağma turları yeni zenginlerin son trendi.

Yaşanan euro bölgesi krizine rağmen, servetlerini harcamak için hep farklıyı arayan zenginlerin bu yıl yapacağı lüks harcamanın 1.5 trilyon doları bulması bekleniyor.

Boston Danışmanlık Grubunun yaptığı araştırmaya göre ‘lüksün sahibi olmaktan ziyade lüks deneyim yaşamak’ şeklinde özetlenebilecek olan bu yeni akım 2011’de gerçekleşen 1.4 trilyonluk harcamanın yarısını oluşturuyor.

2008 krizi ile korkunç bir düşüş yaşayan turizm sektöründe özellikle lüks tüketim psikolojik etkilerle kısılmıştı. Ancak son iki yıldır bu alanda da yükseliş göze çarpıyor.

Lüks tüketim sektörünün son iki yıldaki hızlı yükselişini büyük ölçüde Rusya, Çin, Brezilya ve Hindistan’da artan yeni zenginlerin gelişi ile açıklamak mümkün. Avrupa, Japonya ve ABD’nin klasik lüks tüketim markalarını yeniden ayağa kaldıran hayat öpücüğünü, bu ülkelerin yeni dolar milyarderlerinin verdiğini kabul edebiliriz.

Boston Danışmanlık Grubu ortaklarından Jean-Marc Bellaiche, “ Dünyada gelirler arası uçurum yeniden açılıyor, ama ilginçtir, Dünya her yıl daha çok sayıda milyonere kavuşuyor.” diyor.

 “ 2011’de, lüks tatil deneyimlerinin satışı, talebin 50% üzerine çıktı. Bu durumu demografik gelişmeler ile açıklamak mümkün, zira 1990’ların lüks patlamasını gerçekleştiren nüfus emekli olmaya başladı.”

“ Bu yeni emekli nesil yeni eşyalar satın almak istemiyor. Keza bugünün öncelikli müşterileri de çok fazla mal ve eşya düşkünü değil. Bunun yerine sabit bir yere bağlı kalmaksızın, lüks seyahatin, sağlık turizmi sunan bölgelerin, eşsiz safarilerin neredeyse tamamını yaşamak, deneyimlemek istiyorlar. O kadar ki, bir gün kafalarına estiğinde beş yıldız seviyesinde bir termal tesiste lüks bir odayı uzun dönemli olarak kiralayıp, yanında bir hemşire ve bir servis görevlisi olmak şartı ile aylarca yaşayabilirler.”

“Lüks tutkusu bu kesimlerin çocuklarında da var. Onlar da modanın en son ürünlerinden aşağısına bakmıyorlar bile… Y Kuşağı kendilerini sahip oldukları işe değil, deneyimledikleri ve başardıkları ile tanımlıyorlar.”

“ Biraz savurgan oldukları söylenebilir. Anlık zevklere düşkünler. Örneğin Alaska’da helikopter kayağı ya da Paris’te bir hafta sonu alışveriş çılgınlığı onları ancak keser.”

Süreç marka takıntılı Çin’de de farklı değil. Markalı kişisel ürünler bu ülkenin yeni zenginleri arasında bir başarı ve statü sembolü olarak kabul ediliyor.

2011’de, sanata yatırımlardan çok özel seyahat paketlerine uzanan bir skaladaki lüks harcamalarının 770 milyar dolar olduğu biliniyor. BCG 2012 için 7% artış öngörüyor. Bu oran geçen iki yıla göre düşük kalsa da çok büyük bir hacmi ifade ediyor.

Bu yıl için öngörülen artış oranının geçen yıllara göre düşük kalmasının en başta gelen nedenleri arasında Nisan’da etkisini daha şiddetli hissettiren Euro bölgesi krizi, Amerikan ekonomisindeki iyileşmenin arada bir kesintiye uğraması ve Çin’de tahmin edilen duraklama sayılıyor.

Lüks segmentteki umut kırıcı gelişmelerden birisi de geçenlerde Graff Mücevhercilik’in Hong Kong’da yapmayı planladığı 1 milyar dolarlık tahvil ihracına yatırımcılardan çok cılız talep gelmesi oldu.

Lüks tüketicilerin eğilimlerinin en iyi yansıtıcısı olan Tiffany Graff’ın sıkıntısına yardımcı olmak yerine satışlarını yükseltmeyi ve kar beklentilerini açıklamayı sürdürmeyi tercih etti.

Bu gelişmelere rağmen BCG umutsuz değil. Rusya, Çin ve Brezilya’da hızla zenginleşen orta sınıfları lüks tüketim sektörünün can simidi olarak değerlendiriyor. Bu ülkelerdeki büyük kentler hızla dönüşüyor. Hepsi birer güçlü lüks tüketim merkezi haline geliyor. Bu kentlerdeki orta sınıflar da ülke dışında lüks harcama gücü olarak ortaya çıkıyorlar. Bu kesimlerin gözde alış veriş merkezlerinin başında Londra ve Paris geliyor.

Zengin Brezilyalılar kendi sahilleri dururken Florida, Miami, New York gibi yerlerdeki emlak pazarlarını ihya ediyorlar.

2015’te Dünyanın en büyük lüks pazarı haline gelecek olan Çin hem kendi içinde lüks üretiminin önünü açacak hem de Avrupa ve ABD’de lüks pazarının sigortası olacak.

BCG, 2020’de 330 Çin kentinin tıpkı 2010 Şanghay’ı gibi çok yüksek harcanabilir servete ev sahibi olacağını öngörüyor. Şanghay bugün lüks tüketim alanında Londra ve New York’u aratmayacak bir ışıltıya sahip.

6 Haziran 2012 Çarşamba

İşte Çin’den milyonları çekme şansı


Önce şu haberi bir okuyun…

Çinliler bunu da yaptı. Taklit sanatında zirve yapan son üretim bir mal ya da hizmet değil. Çinliler sonunda Avrupa’dan çok özel bir köyün benzerini ülkelerinde inşa ettiler.

Avusturya’daki köy Unesco Dünya Kültür Mirası’na girmiş olan Hallstatt.

Yüksek bir kültür değerine sahip olan köyün benzeri Güney Çin’de Guangdong’da kuruldu.

İphone, Hermes Bikrin gibi bilinen her ünlü markanın bire bir taklidin yapmakla meşhur olan bir ülkenin son muhteşem numarası Avrupa’nın kültür değeri bir köyü olduğu gibi Çin’de inşa etmek oldu.

Made in China ibaresi ile üretilen Avrupa köyü göl kenarında ve turizmi ve tuzu ile biliniyor. Köydeki kilise çan kulesi, Avrupa tarzı ahşap evler ve diğer mülkler dileyen yatırımcılara satılabilecek.

Çinli bir maden devinin hayata geçirdiği yatırım duyulur duyulmaz Hallstatt sakinleri arasında şaşkınlık ve bir o kadar da kızgınlık yarattı.

Doğrusu böyle bir yatırımı önce anlamayan köylüler daha sonra farkına vardılar ve çoğu kızgınlıkla karşıladı.  

Çinliler, Pearl Nehri’nin deltasının yanında kurulu Huizhu kentine yarım saat mesafede kurulan Hallstatt köyünün kısa sürede bir turist destinasyonu olması bekleniyor.

Köyün meydanında fotoğraf çektirmek için Disney temalı arka planlar unutulmamış. Hemen yakında ise köyün Pazar yeri var.

22 yaşındaki Çinli Zhu Bin köye girer girmez kendisini Avrupa’da sanmış. Avrupa tarzı üniformaları ile güvenlikçileri çok beğenmiş.

Halstatt Belediye Başkanı Alexander Scheutz ilk başta karşı çıktıklarını belirtti, ancak daha sonra böyle bir taklit için seçilmiş olmalarının gurur verici olduğunu düşündüklerini ifade etti. Başkan ve heyeti köyün açılış seremonisi için Çin’e gitti. Başkan Scheutz Çin’deki köy ile kültürel bağlar için anlaşma imzaladı.

Çin otoriteleri başkan’ın ziyaretinden önce köyü çeken gazetecileri ve filmcileri dışarı çıkardı. Başkanın rahat çalışması için alınan bu önlem Başkanı şaşırttı.

Halstatt Turizm Direktörü Pamela Binder köylerinin Çin’deki taklit köy ile barış içinde olduğunu açıkladı.  

“ Başta biraz güvensizdik, ama daha sonra taklit edilmeye değer bulunmak bize gurur verdi, çok mutlu olduk.”

İşin güzel tarafı,  2005 yılında Halstatt’ı 50 turist ziyaret etmişti, Çin’deki replika’dan sonra bu sayı binleri buldu.

Nasıl?

Şimdi gelelim Türkiye’nin bu işten nasıl yararlanabileceğine…

Bu projenin aynısını yapalım Çin’de…

Taklit mi?

Evet…

Ama katkısı muhteşem olacak masum bir esinlenme diyelim…

Bir Çinli ortak bulsun Türkiye… Sağlam ve yeni yatırımlara açık bir ortak…

Bunu Kültür ve Turizm Bakanlığı ve özel sektör kotarır bence.

Mesela Kaleiçi’nin bir örneği olabilir… Safranbolu olabilir… Kapadokya’nın hazinelerinden bir tanesi olabilir… Avanos... Ürgüp… Sinasos…

Şanlıurfa neden olmasın? Balıklıgöl unutulmadan ama…

Osmanlı mirası bir Bursa köyü…

Bire bir olmalı ama…

Önce bu replikayı gezer Çinliler…

Sonra Türkiye’deki aslını… Zaten taklit aslının değerini arttırırmış ya…

Replika da para kazanır bu arada…

Hem yanlış duymadım ise, Çinliler Hereke’nin bir kopyasını yapmışlar bile… Burada ürettikleri halılara hiç duraksamadan ‘Made in Hereke’ damgasını vuruyorlarmış..