Bir Herşey Dahil otelinde yönetim toplantısı.
( Bizimkisi de laf mı, HD
olmayan otel ya da pansiyon kaldı mı ki sahillerde?)
Ekip gergin. Moraller bozuk.
( Böyle olmayan toplantı, toplantı değildir.)
Yiyecek İçecek Müdürü söz
aldı;
- Efendim,
rakip otel HD uygulamasına yeni bir boyut eklemiş.
Genel Müdür meraklandı.
- Ne
imiş o?
- Efendim,
binaların içinde bütün mekanlar büfe, pastane, bar, dolap ile dolduğundan,
ikram işini ana giriş kapısına kadar genişletmişler.
- Yani?
- Ana
kapıya da bir büfe koymuşlar.
- Yok
anasının nikahı… Bu ne ya?
- Yorum
siteleri bu konuda yorumlarla kaynıyor.
Evet. İş bu noktaya geldi işte.
HD furyasının nereye
varacağı ile ilgili bir sınır yok ki. İşin mantığı, müşteriye her adımda bir
şeyler yedirmeye dayanıyor. Otel değil, elinde kaşık ile çocuğunun peşinde
koşan ve ona mama yedirmeye çabalayan anne sanki.
Ekip kafa kafaya verdi.
Bu atağın karşısında
hareketsiz kalamazlardı. Bir şeyler yapmaları şarttı.
Yani? Rakip otelin, ana girişte,
güvenlik kulübesinin etrafına kurduğu büfeye esaslı bir karşılık verilmeli idi.
Bu hem otelin prestiji için gerekliydi. Hem de rekabette geri kalmamak adına
bir atak yapılmalı idi.
Parlak fikir bir garsondan
geldi. Karşı atağın adresi Hava Limanı olacaktı.
Otel, müşterilerine Hava
Limanında ulaşmalıydı. Yani ikram buradan başlamalı idi.
Bu atak, rakiplere esaslı
bir gol olacaktı.
Otel, kendi müşterileri için
piknik sepetleri hazırlamaya başladı. Sepetler her gün birkaç garson ve komi
tarafından Hava Limanına götürülüyor ve tur operatörlerinin otobüslerindeki
otel müşterilerine dağıtılıyordu.
Yani bir nevi, bu da mı gol
değil, gibi bir durum idi.
Piknik sepetinde, gözleme,
peynir, zeytin, salam, tereyağı, yeşil soğan, domates vardı.
Tam bir çoban sofrası.
Otelin kendi müşterileri
piknik sepetini iştah ile mideye indirirken, diğer otel müşterilerinin karnı
gurulduyor, ağızları sulanıyordu.
Piknik sepetini bitiren
müşteri hemen telefondan yorum sitesine giriyor, daha giriş bile yapmadığı
otele övgüler diziyordu.
Buna karşılık, piknik sepeti
almayan başka otel müşterileri de yine yorum sitelerine giriyor ve daha
kapısından girmedikleri otellerini yerden yere vuruyordu.
Rekabette geri düşen Otelin
Genel Müdürü haftanın ilk toplantısını bu konuya ayırdı. Tek gündem maddesi vardı. İkramları Hava Limanına taşıyan Otele nasıl
bir karşılık verilecek? Bu atağı gölgede bırakacak bir jest geliştirmeliydiler.
Yoksa rakip otel parsayı toplayacaktı.
Uzun tartışmalardan sonra
Yiyecek İçecek ekibi bir öneri sundu.
- İkramlarımızı
uçağa taşıyalım
Başta Genel Müdür olmak
üzere, herkesin gözleri parladı. İşte bu idi. Atak böyle yapılırdı.
Hadi bakalım, rakipler bu
atağa nasıl cevap vereceklerdi?
Atağın teknik boyutu
tartışıldı. Fizibilitesi çıkarıldı. Bu atak için Havayolları ile işbirliği
yapılacaktı. Hem bu ikramlar Havayollarının maliyetlerini düşürmelerine
yardımcı olacaktı.
Ana pazarlardaki Havayolları
ile görüşmeler yapıldı. Anlaşmalar sağlandı.
Ana Pazarlardaki catering
firmaları ile pazarlıklar başladı. Büyük Havalimanlarına yakın olanlar
belirlendi. Kriterleri karşılayanlar ile anlaşmalar imzalandı.
Otelin ana pazarlarındaki en
büyük trafiğe sahip Havayollarında ikramlar başladı.
Hem de ne ikramlar. Öyle
böyle değil.
Füme et… Antalya piyazı..
Börek.. Meşhur kabak tatlısı… Gazoz.. Kuru yemiş.
Dillere destan.
Proje çok ses getirdi. Medya
büyük ilgi gösterdi. Özellikle sosyal medya bu otelin yepyeni her şey dahil
uygulamasına ait haberlerle çalkalandı. Bir başarı öyküsü yazıldı.
Bu kez, imrenme sırası bu otelin
müşterisi olmayan yolcularda idi.
Hemen yanlarındaki otel
müşterisi bu lezzetlere yumulmuş..
Koklatmıyor bile..
İnsanın bir tarafı şişer.
Tahmin edileceği gibi,
ortalık karıştı. Küresel turizm ve seyahat sektörünün gündemine bu atak
damgasını vurdu. Yorum siteleri bu otele övgülerle doldu, taştı.
Neyse…
Ey okur…
Bu yarışın sonu yok. Bu
rekabette kimin nereye kadar gidebileceği meçhul.
Bir başka otel, uçaklardaki
ikrama karşı bir adım ileri zıpladı.
O da bir başka ikram alanı
buldu.
İşi evlere taşıdı.
İkram dalgası sonunda evlere
yayıldı.
Bu rakip otelin geliştirdiği
her şey dahil ikram formatı akıllara zarar idi.
Otelin sitesinden ya da bir
tur operatöründen rezervasyon yaptıran müşteri formu ve ödeme belgesini otelin
misafir ilişkilerine gönderiyordu.
Misafir İlişkileri
departmanı bu misafirin ikamet ettiği kentte bulunan Türk lokantaları ile
anlaşmalı idi. Hatta bu anlaşma büyük pazarların hemen hemen hepsinde
yapılmıştı.
Otel büyük pazarların büyük
kentlerinde – illa ki birkaç tane vardır- Türk lokantaları ile senelik
anlaşmalar yapmıştı. Bu anlaşmaya göre, otel o kentte yaşayan ve rezervasyon
yaptıran müşterinin adını ve adresini lokantaya iletiyordu.
Bu bilgileri alan lokanta
hemen bir Türk mutfağı menüsü hazırlıyor ve moto kurye ile müşterinin evine
gönderiyordu. Menüde, genellikle döner, nohut, kuru, pilav, turşu, cacık, çoban
salatası, kabak tatlısı, helva falan vardı.
Ortalık yine karıştı. Sektör
sarsıldı. Medya ve sosyal medya inledi.
Yorumlar patladı.
Evlere ikram yapan otel
inovasyon şampiyonu olarak alkışlandı.
Birkaç paragraf önce
belirtmiştim.
Yarışın sonu yok.
Bu yarıştan kopmamak isteyen
bir başka otel ise bambaşka bir kulvardan daldı.
Yemek kartı..
Evet.. Aynen öyle..
Bu otel, rakiplerin aklına
gelmeyecek yemek kartı uygulamasına girdi.
Yemek kartı sektörünün
bilinen bir markası ile işbirliği yaptı. Bir anlaşma imzaladı.
Uygulama hemen hayata geçti.
Rezervasyon yaptıran
müşteriye, ödemeyi yaptıktan sonra bir mail iletiliyordu. Mailde, anlaşma
yapılan yemek kartı markasının sitesine yönlendiren bir link vardı. Linke
tıklayan otel müşterisi kartı alabileceği sayfaya giriş yapıyordu.
İki adımda kart alınıyordu.
Kartın kullanım alanı kentteki Türk lokantaları ile sınırlı idi. Bu
lokantalarda da, geleneksel Türk yemekleri vardı.
Kart tek kullanımlık idi.
İşte dostlar…
Her şey dahil kapışması bu
noktalara kadar geldi.
Dedim ya…
Sonu yok.
Bakalım bu kapışma nerelere
varacak?
Çok ama çok önemli not:
Burada yazılanlar hayal ürünüdür. Sadece biraz mizah olsun ve okuyan dostlar
hafta başı stresini atsınlar, diye kaleme alınmıştır.
Ama birileri çıkar da, bu
önerilerimi ciddiye alıp uygulamaya kalkarsa, telif haklarım saklıdır. J