Gelsin balık, kebap,
etler.. Etrafta koşuşturan garsonlar… Mutfakta size en güzel lezzetleri sunmak
için çabalayan yemek sanatçıları..
Bu mekanların genel bir
adı var, restoran
Aranızda merak eden var
mı? Bu mekanlar ilk nerede ortaya çıktı? Kim akıl etti?
İlk
restoran nasıl kuruldu? Neler sunuluyordu?
Binlerce yıl önceki
atalarımız hep birlikte avlanır, eti hazırlar, pişirir ve yerdi. Etin kalan kısmını nasıl saklarlardı, pek bir
bilgi yok.
Derken bir gün her şey
değişti.
Başta da dedim…
Yemek mekanları ortaya
çıktı. İnsanlar evlerden çıkıp dışarda yemeye yöneldiler.
Damaklarını mutfak
ustalarına emanet etmeye başladılar.
Şöyle
bir bakalım mı?
Hayatta kalmak için
bedenin doğal bir etkinliği olan beslenme, hangi yolculuklardan geçti de bugün
dev bir endüstriye dönüştü?
İnsanlar, birilerini
besleyerek para kazanma düşüncesine nasıl vardı?
Tarihin bir anında, ilk
kez bir masa ( mermer, taş, ahşap) kurup diğerlerine ‘ gelin, bakın ben burada
çok güzel yemekler hazırladım. Siz yemek hazırlamak için yorulmayın’ diyen girişimciyi
merak ediyor musunuz?
O zaman buyurun..
Muhtemelen o devirde para
yoktu. Yemek satan girişimci acaba karşılığında ne isterdi? Hayvan postu? Süs
eşyası? Ayakkabı? Silah? Kim bilir?
Çok eskilere ait kayıtlar
yok. Ama bugün hepimizin ağzından düşmeyen restoran sözcüğü ve işletmeciliği
nasıl ortaya çıktı, bu konuda ilginizi çekecek bilgiler var.
Bir
gün yemek bir sanata ve sosyal etkinliğe dönüştü
Avrupa bu işin ilk
filizlendiği coğrafya..
Ama bir mutfak kavramının
ortaya çıktığı dönemde bile, halk, evin dışında, yemeğini düzensiz bir biçimde
yerdi. Arabalarla yolculuk yapılan yolların kenarlarında hanlar vardı.
Zenginler, bu
yolculuklarda hanlarda konaklar ve yanlarında hizmetçiler bulundururdu.
Yemeklerini bu hizmetçiler hazırlardı.
Kiliselerde de yolculara
yemek ikramı olurdu.
Ama halkın dışarı çıkıp
yemek yiyeceği mekanlar henüz ortada yoktu.
İnsanlar bu gereksinimi
genellikle evlerde giderirdi. Sofraların çok zengin ve gösterişli olmadığını da
ekleyelim. Zira ne maddi olanaklar vardı, ne de bilgi.
Hastaneler ve
hapishanelerde de yemek çıkardı. Ama tatsız ve yavandı.
Sanırım bir ülke tahmini
yaptınız.
Yanılmadınız.
Bu işler ilk olarak
Fransa’da başladı.
1600’lü yıllar cafelerin
kurulma dönemidir. Ortaya çıktılar ve hızla tüm Avrupa’ya yayıldılar.
Önceleri kahve, kakao ve
şarap sunulurdu. Ardından, asiller son haberleri, dedikoduları ve yorumları
paylaşmak için buralarda bir araya gelmeye başladı.
Hem sohbet ettiler, hem de
içkilerini yudumladılar.
Bu mekanlar, bildiğimiz
modern restoranların atasıdır.
İlk
kez kim bir mekana restoran adını verdi?
Yıl 1760. Fransa’nın
başında XV Louis var.
Boulanger isimli bir
mutfak ustası çıktı ve tedavi edici ve müthiş besleyici olduğu iddiası ile
hazırladığı çorbaları sunduğu mekanlar açtı.
Çorbalarına da tazeleyen,
dinçlik veren anlamında, restaurers adını verdi.
Mekanının adını da
restorante koydu.
Buraya dikkat.
Türkçedeki lokanta ismi
ise lokal kökünden türeyen İtalyanca Locanda’dan gelir.
Kıyamet
koptu, isyan çıktı
Boulanger’in mutfaktaki bu
ihtilalci atağı Chaine des Rotissers ve Chaine de Traiteurs gibi güçlü
loncaların şiddetli tepkisini çekti.
Çıkarlarının
zedeleneceğini düşünen bu loncalar Boulanger’e karşı çıktılar.
Fırıncılar Loncası bile
korktu. Gelişmeleri izlemeye başladı.
Aşçılar Loncası ise işi
hukuksal boyuta taşımaya kalkıştı. Yemek servisini yapma hakkının kendilerinde
olduğunu vurguladılar. Boulanger’in Lonca üyesi olmadığını ve bu işi yapmaktan
men edilmesi gerektiğini iddia ettiler.
Fransa oturdu ve bu
kavgaları izlemeye başladı.
Ama
Boulanger müthiş bir PR ustası idi
Önemli gurmeleri, kralı, siyasi
ve sosyal hayatta etkili isimleri kendi tarafına çekmeyi başardı. Sonunda
restaurateur olarak çalışma hakkını elde etti.
Bu adım Loncaların gücünü
azalttı.
Boulanger Usta kısa sürede
menü çeşitlendirmesi yaptı. Zengin bir mutfak yarattı.
Büyük bir başarı kazandı.
Bu başarı başka ustalara
da ilham verdi. Hızla yeni yerler açıldı.
1804 yılında Paris’te beş
yüzden fazla restoran vardı.
İlk
lüks lokanta ne zaman açıldı?
Tarih 1782.
Yer elbette yine Paris.
Adı – La Grande Taveme de
Londres
Lokantanın sahibi ise
Antoine Beauvilliers.
Bu isme de özel dikkat
isterim. Antoine Usta Mutfak Sanatı kitabını yaqzıd ve Fransız Mutfağına çeki
düzen verdi ( L’Art du Cuisinier- 1814 )
Geldik 1838 yılına.
Bon Marche işte tam da bu
yıl ve 25 dönüm üstüne kuruldu. 1852 yılında tam bir yenilemeden geçti ve son
halini aldı.
İmza Aristide Boucicaut’a
aittir.
Bu dev mağazada 3500 kişi
çalışıyordu.
Onlara sunulan – ücretsiz
– yemekleri ise 100 aşçı ve garson hazırlayıp servis ediyordu.
Bu gün itibarıyla Paris’in
en eski restoranı La Tour d’Argent’tir.
1913 yılında kapanan ve 19.
yüzyılın en ünlü restoranı olma unvanını elde eden Cafe Anglais'in ünlü
mönüleri hala sunulmaktadır.
Sözüm
bu günün mutfak ustalarına
Bütün zamanların en büyüğü
kimdir?
Yani bu günkü mutfak
sanatçılarının piri kimdir?
Elbette Careme.
Duymayan ve bilmeyen
mutfakçılara üzülürüm.
Mutfağın altın çağı
1800’lerde büyük usta Marie Antoine Careme ile başlar.
Careme Dünyanın en
ustalarından birisi hatta ilki idi.
Bir başka büyük usta ise
Georges Escoffier idi. 1935 yılında ölümü ile bir devir sona erdi.
Careme Usta, Fransa’nın
efsane Dış İşleri Bakanı Talleyreand’ın, müthiş bir gurme olan o dönemin Rus
Çarı’nın, Polonya Kralı ı. Alexander’in ve Baron Rotschild’in aşçıbaşısı olarak
çalıştı. Büyük takdir kazandı.
Aslında
amacı mimar olmaktı.
Ama babası onu küçük bir
restoran işleten amcasının yanına çırak olarak verdi.
Careme burada bütün
ihtirası ile çalıştı. Yemek sanatının bütün inceliklerini öğrendi.
Gençlik yıllarında Paris’e
gitti.
Yemek hazırlamada üstün
başarılar elde etti ve Aşçıbaşı unvanını kazandı.
Kısa zamanda büyük bir üne
kavuştu. Ünlü gurmeler hep onu aramaya başladılar.
Bir yandan da yemek ve
uygun şarap eşleşmelerine kafa yordu.
Temel kavramlar geliştirdi.
Çok özel bir çorba türü
olan konsomeyi mükemmellik derecesine ulaştırdı.
Bir yemekte konsomeyi
giriş olarak ilk kez sunan Şef Careme’dir.
Yemeği
başlatan çorba bir operanın açılışı gibidir
Bu sunuma hayran kalan
Grimod de la Regniere, Careme’ye yönelttiği iltifatında, “ Yemeği başlatan
çorba bir operanın açılışı ya da bir evin girişi gibidir. Daha sonra hangi
yemeklerin geleceği konusunda bize fikir verir” demiştir.
Careme bir çok Fransız
sosunun ve rafine yemeklerin yaratıcısıdır.
Mimariye olan düşkünlüğü
sayesinde sofralara ilk buz heykelleri ve kalıp süsleri yerleştiren de
Careme’den başkası değildir.
Büyük Usta’nın ünü biraz
da, bir çok etkin kurumun, kulübün, otelin ve restoranın mutfak şefini
kendisinin yetiştirmiş olmasından kaynaklanır.
Mesela Soyer ve Fracetelli
Londra’nın ünlü Reform Kulübünün şefleri idi.
Dönemin ünü gurmeleri
Brillat ve Savarin de ondan etkilendiler.
Careme zamanının önemli
bir bölümünü yaptıklarını yazıya dökmeye ayırdığı için, elimizde onun yemek
anlayışını anlatan zengin bir kitaplık var bugün.
Yararlanılan kaynak:
http://www.turkforum.net/651341-restaurantin-tarihi.html