22 Şubat 2021 Pazartesi

Aşı- İnsanı koruyacak, Turizm Sektörünü kurtaracak

Bundan birkaç yıl önce, birileri, bir aşının, küresel seyahat endüstrisinin kaderine etki edeceğini söylese idi, herhalde hepimiz gülerdik.

Ama gelinen noktada bu gerçek oldu. Trilyon dolarlık endüstrinin kaderi minik bir şırıngadan vücuda zerk edilen aşıya bağlı hale geldi.

Şöyle de ifade edebiliriz..

Seyahat endüstrisini geriye getirecek tek etken aşıdır.

Dünya, aşı taramaları, testler ve sağlık pasaportu gibi kavramlar arasında bunaldı.

Şimdi turizm ve seyahatin önde gelen oyuncuları, destinasyonları yerel ya da küresel seyahate açmak için en iyi yöntemleri araştırıyorlar. Bu yaklaşımların çevresindeki etkinlik hükümetlerin karar vermelerinde önemli bir rol oynayacak.

Dünya seyahat trafiğinin içinde ağırlıklı olarak rol alan 22 turizm ülkesi aşı uygulamalarını hızlandırarak seyahatin dirilmesini hızlandırmak istiyor.

Şu aşamada başka zorluklar da var ama…

Bu gün itibarıyla, birkaç ülke aşılamada hızlı yol alıyor. Aşılama hızı ile seyahat sektörünün performansı arasındaki korelasyon şimdilik çok yüksek değil.

Şu anda en önemli faktörler ulusal çaptaki kapanışlar ve seyahat kısıtlamaları olduğu için bunu açıklamak mümkün, ancak bunlar bu yılın sonlarında kaldırılmaya başladıkça, aşı uygulamalarının seyahat performansını nasıl etkilediğini izleyeceğiz.

Gelecek aylarda, testler ve aşı etrafında süren tartışmalar farklı boyutlara erişecek. Turizm sektörü bu tartışmaları biçimlendirmek ve yönlendirmek isteyecek.

Bu değerlendirmelerin sonucu turizm için bir hayat memat meselesi durumunda. 2021 yılında bu tartışmalara bağlı olarak yaşanacakları şöyle ifade edelim.

Sektörün bütün oyuncularının içinde olduğu birleşik bir çözümün ortaya konması zor görünüyor. Yani, bütün destinasyonların, hava yolu şirketlerinin,  otellerin ve tur operatörlerinin yararlanacağı tek tip bir test ve izleme sistemi hayata geçmeyecek.

Karşılaşabileceğimiz olası zorluklar

Farklı yaklaşımlar: Farklı ülkelerde değişik sistemler uygulanacak. Yakın gelecekte seyahatin önüne farklı bariyerlerin çıkması muhtemel. Örneğin, seyahat edenler her ülke için farklı izin koşulları ile karşı karşıya kalacaklar. Her ülke seyahatin hemen öncesinde alınmış olan test sonuçları isteyecek.

Anahtar unsur enformasyon olacak: Doğru zamanda ve güvenilir bilgi sürecin en önemli parçası olacak. Havayolları, oteller ve tur operatörleri operasyonlarına en güncel ve en kesin bilgiler ile başlayacak.

Liderlik zorlaşacak: UNWTO ve WTTC ülkeler ve hükümetler ile sağlam ve sürdürülebilir bağlar kuramadı. Şu aşamaya kadar çok yavaş hareket ettiler. Bu durum bağımsız işletmelerin önünü açtı. Onlar da sürece dahil oldular ve kendi aşılama ve takip etme süreçlerini hayata geçirdiler.

Sorunlardan yararlanıp çözüm üretmek: Şirketler için seyahat çemberinin içinde ve dışında çok açık fırsatlar da var. Ülkelerin talepleri doğrultusunda, test işlemleri, sağlık takip teknolojisi ve aşı kartı gibi servisler olabilir.

Aşı, talebi yükseltecek: TUI, 9 Şubat’ta yaptığı gelir açıklamasında, aşılama kampanyalarının sağladığı güvenin çok etkili olduğunu açıkladı.

Dünyanın en büyük tur operatörü, Ocak 2021’de, 2019 yılının Ocak ayına göre yüzde 50 kadar rezervasyon aldığını ifade etti.

Bu oran sayısal olarak 2.8 milyon rezervasyon demektir. Bu sayının büyük bir bölümü İngiltere’ye ait ve görülüyor ki, bu ülkede başarılı bir biçimde yürütülen aşılama kampanyaları insanları yaz tatili için motive etmiş durumda.

Satın alma aralığı kısalacak: TUI tarafından yayınlanan raporda da belirtildiği gibi, 2019’un performansına ulaşmak biraz zaman alacak. Google raporu da bu düşünceyi doğruluyor.

2021’de tıpkı geçen yıla benzer bir süreç ile satın alma aralığı daralacak.  Son dakika rezervasyonları yükselecek. İptal oranları artış gösterecek.

9 Şubat 2021 Salı

65 yaş hayatta son dönemeç midir?

65 yaş, Vitesi boşa alma zamanı mıdır?

Artık ‘ öteki tarafa’ hazırlanmanın sırası gelmiş midir?

İnsanın her şeyden elini ayağını çekip, kendisini pasif bir emekliliğin kollarına bırakması gereken bir derlenip toparlanma dönemi midir?

‘Evet’ cevabını verenler bu yazıyı mutlaka okumalılar.

Zira 65 yaş, eğer heyecan, merak, kendine saygı ve güven bitmemişse, herkesi şaşırtacak bir başlangıcın ilk adımını attığınız bir yaş olabilir.

Şimdi size, bir Amerikalıyı ve onun 65 yaşında ateşlediği muhteşem bir patlamayı anlatacağım. Umarım bu 65 yaşındaki savaşçıdan ilham alırsınız.

Harland David Sanders 1952’de 65 yaşına girmişti. O yaşa gelenler, genellikle daha yavaş bir hayata doğru yöneliyor ve emeklilik için hazırlanıyorlardı.

Albay Sanders tam 65 yaşında Kentucky Fried Chicken işini başlattı.

Eğer, Sanders da bu gün birçoklarının inandığı üzere, “ Gelecek gençlere aittir” diyerek bir kenara çekilmiş olsaydı, bu gün bu lezzet olmayacaktı.

KFC bu gün Dünyanın en tanınmış markalarından birisidir. Albay ise, günümüzde franchising olarak bilinen iş modelinin öncüsüdür.

Albay Sanders’in gençlik yılları

İndiana’da bir çiftlikte doğdu. 1906 yılında Amerikan ordusuna katıldı ve Küba’ya gönderildi. Bu arada bir bilgi notu; Albay rütbesi ordudaki konumunu ifade etmiyor. Bu rütbe kendisine iki kez verildi. Birincisi Kentucky Valisi Ruby Laffoon tarafından 1935 yılında ve ikincisi ise Vali Lawrence Wetherby tarafından 1950 yılında.

Sanders çok yoksul bir çocukluk ve gençlik yaşadı. Ailesi varlıklı değildi. Bu nedenle çok genç yaşta kendi ayakları üzerinde durmaya zorlandı.

Babası öldüğünde altı yaşındaydı.

Annesinin çalışmak zorunda olması Harland’ı o yaşta yemek yapmayı öğrenmek zorunda bıraktı. Kardeşlerine bakabilmek için küçük yaşta mutfağa geçti ve onlar için yemekler yapmaya başladı.

10 yaşına geldiğinde bir çiftlikte işe başladı

Bunun yanında birkaç farklı işe girip çıktı.

Yaptığı işler arasında, at arabalarını boyamak, sigorta satıcılığı, demiryolları itfaiyesi, tramvay biletçiliği vardı. Demirci ustasına yardımcılık yaptı.

Trenlerde küllükleri temizledi. Ohio nehrinde feribot sürdü. Oto lastikleri satışında çalıştı. Hamile kadınlara doğum sonrasında bebek bakıcılığını denedi.

Bir benzin istasyonunda yöneticilik yaptı. Colombus İndiana Ticaret Odasında katiplik de, yaptığı işler arasında idi.

Bütün bunların arasında eğitimine de zaman ayırdı.

LaSalle Extension Üniversitesinde aldığı hukuk eğitimi ile avukatlık diploması aldı. Arkansas Little Rock Barış için Adalet Mahkemelerinde üç yıllık staj yaptı.

Bir gün bir müşterisi ile yumruk yumruğa kavga etti. Tahmin edeceğiniz üzere hukuk kariyeri o gün bitti.

Ve nihayet Fried Chicken macerası

1930 yılında Shell Petrol Şirketinden franchising aldı.

Bu dönemde işi petrol ve gaz satışı idi. Durgunluk yılları idi ve para kazanmak çok zorlaşmıştı. Satışları yükseltmek için tavuk, biftek, jambon ve birkaç lezzetli yiyecek daha satmaya başladı.

Bu meyanda, Sanders’ın ilk restoranı istasyonun önüne attığı bir masa ve birkaç sandalye idi. Buradan kazandığı para ve deneyim ile ilk gerçek lokantasını açtı- Sander’s Cafe. İstasyonun önündeki caddede, hemen karşı kaldırımına açmıştı.

İlk başta kızarmış tavuk işine girmedi.

Pişirme işini çok zahmetli ve uzun buluyordu.

Bir gün 11 çeşit baharat ve ottan oluşan efsane tarifi oluşturdu.

Daha sonra, kızartma işlemini hızlandırmak için icat ettiği basınçlı pişiricide tavuk kızartmaya başladı.

Ama basınçlı pişiriciler sık sık patlıyordu ve bu nedenle epeyce sıkıntı yaşadı.

Müşteriler için savaşmak zorunda kaldı

Sanders pazar payı için çok agresif yöntemler uyguluyordu.

Restoranına ve istasyona müşteri çekebilmek için çevredeki rakipler ile kavga etmekten çekinmiyordu. Sonunda komşu rakiplerinden birisi ile başı derde girdi.

İstasyonun ve restoranın tanınması için kilometrelerce geniş bir alanda, boş duvarlara reklam yazıları yazıyordu.

Rakiplerinden birisi olan Matt Stewart da yakınlarda bir Standart Oil istasyonu işletiyordu. Sanders’in reklam yazılarının üstüne kendi reklamlarını boyamaya başladı.

Sanders sabırlı davrandı.

Shell şirketinden iki yönetici ile birlikte Steward’ı ziyarete gitti. Tartışma kavgaya dönüştü ve Stewart Shell yöneticisi Robert Gibson’u vurarak öldürdü.

Sanders da silahını çıkardı ve Stewart’ı omzundan yaraladı. Stewart cinayetten hüküm giydi ve Sanders ise beraat etti.

Ve Kentucky Fried Chicken başladı

Sanders bu iş değiştirmeler sonunda 1940 yılında, Ashewille Kuzey Carolina’da bir motel işletmeye başladı. Hemen yanında 140 kişilik bir restoran açtı. İkinci Dünya Savaşındaki yakıt kısıtlamaları nedeniyle motel ve restoranın işleri kötü gitmeye başladı. Bir gün oturdu ve hem efsane tarifi yarattı, hem de basınçlı pişiriciyi tasarladı.

Derken, bir kez daha sorun yaşadı. The Sanders Court & Cafe oldukça popüler hale gelmişti.

Kentucky Corbin kasabasından Florida’ya seyahat eden yolcuların çok ilgi duyduğu bir mekan idi. Ama 1950’lerin başında Kentucky- Florida arasında bir otoyol inşa edildi ve bu yol Corbin kasabasının çok uzağından geçiyordu.

Restoranı satmak zorunda kaldı. Emeklilik için başvurdu ve aylık 105 dolarlık bir sosyal ödeme ile geçinmeye başladı.

1952 yılında son şansını denemeye karar verdi. Bütün ülkeyi dolaşmaya başladı. Gittiği her kentte restoranlara o efsane tavuk kızartmasını pişirmeye ve franchising vermeye başladı.

Ziyaret ettiği restoranların sahipleri bu ilginç kıyafetli adama gülmeden duramıyordu. Kolalı beyaz gömlek, siyah kravat, beyaz ceket ve pantolon..

Arşivlerde Albayın ve Dave Thomas’ın, bu, marka ile bütünleşmiş kıyafetler içinde fotoğrafları mevcuttur.

Do Drop Inn'de Başarı

Bu seyahatlerinden birisinde, yakın arkadaşı Pete Harman’ı buldu. Harman Salt Lake City’nin en büyük restoranlarından birisini işletiyordu.

Albay, arkadaşını ikna etti. Do Drop Inn restoranında efsane tarifi ile pişirilmiş tavuklar satılmaya başlandı. Albay’ın satışları bir anda yüzde 75 arttı.

Nihayet o bomba isim bulundu. Kentucky Fried Chicken. İsmi bulan, Harman’ın işe aldığı ressam Don Anderson idi.

Bu gün de kullanılan orijinal kovanın tasarımcısı ise Pete Harman’dı.

Kısa bir süre sonra birkaç restoran sahibi daha tavuk başında dört cent gibi muhteşem bir ücret ile franchise anlaşmalarını imzaladılar.

Albay'ın tavsiyesine karşı Dave, sekiz başarısız restoranı devraldı ve onları tersine çevirmede o kadar başarılı oldu ki, restoranları satıp, kızı Melinda Lou "Wendy" Thomas'ın adını taşıyan kendi hamburger restoranları zincirini kurmayı başardı.

Başarıya giden yol- Bir arkadaş

Bu maceranın bir noktasında Albay, Dave Thomas ile tanıştı. Yola birlikte devam etmeyi kararlaştırdılar. Dave, o sıralarda, Clauss Ailesi tarafından işletilen Hobby House restoranlarında aşçı olarak çalışıyordu.

Kentucky Fried Chicken restoranlarının klasik sembolüne dönüşen titrek kırmızı beyaz çizgili tavuk kovasını geliştiren Dave Thomas idi.

Özel olarak tasarlanmış ‘ yılan’ biçimindeki hat ile müşteriye yiyecek dağıtımını modernize eden de Dave Thomas oldu.

Albay karşı çıksa da, Dave, sekiz başarısız restoranı devraldı ve onları tersine çevirmede o kadar başarılı oldu ki, restoranları satıp, kızı Melinda Lou "Wendy" Thomas'ın adını taşıyan kendi hamburger restoranları zincirini kurmayı başardı.

Büyümenin zorunlu evresi- Küreselleşme

1964 yılına gelindiğinde, ABD, Kanada, Meksika, İngiltere ve Jamaika’da toplam KFC franchise sayısı 600’ü geçmişti.

Harland, 73 yaşına geldiğinde KFC’lerin büyük bir bölümünü 2 milyon dolar gibi, o zamana göre büyük bir bedele John Y Brown ve Jack Massey’e sattı.

Kanada’yı kendisine ayırdı. İngiltere, Florida, Utah ve Montana’yı ise daha önce satmıştı.

Bu arada, Albay’ın farklı maceralarına da değinmek gerekir.

Sanders işletmelerinin çoğunu satsa da, KGC bölgelerine seyahatlerini sürdürdü.

Bir anlamda marka elçiliğini üstlendi.

Reklam filmleri çevirdi. 1971 yılına gelindiğinde, Heublein Inc isimli alkol üreticisi ve dağıtıcısı şirket KFC’i satın almıştı.

Bunun ardından Albay Sanders şirket hakkında ağzına geleni söylemeye başladı.

Yeni üretilen sos için, ‘ Allah’ın belası çamur’ diyordu. Ya da ‘çamur eklenmiş duvar kağıdı macunu’. Heublein’in üst düzey yöneticilerini ise ‘ bir avuç alkolik’ diye tanımlıyordu.

Orijinal Tarif Tavuğunun Sonu

Albay, KFC’nin marka elçisi olduğu dönemde, 1968’de Kentucky Shelbyville’de eşi ile birlikte bir restoran açtılar. Adı ‘ Albay’ın Eşinin Yemek Salonu’ idi.

Heublein lokantayı kapattırmaya çalıştı. Şirket Albay ile yemekleri eleştirmeyi bırakması için bir pazarlığa tutuştu.

Sonunda 1 milyon dolara anlaştılar. Heublein restoranın başka bir isim altında açılmasına isin verdi. Yeni isim ‘ Claudia Sanders Yemek Evi’ oldu. 1970’lerde satıldı.

Albay Sanders 1980’de, eşi Claudia ise 1997’de öldü.

KFC bu gün itibarıyla Girişimcilik Franchise 500 listesinde 41. sıradadır. 2020 itibarıyla dört binin üstünde işletme ile popüler bir franchise olarak yoluna devam ediyor.

4 Şubat 2021 Perşembe

Pandemi sonrasının sosyal vebası – Stres

2021 ve sonrası için, en az covid-19 kadar önemli bir sağlık riski ile karşı karşıyayız.

İnsanlık virüsü elbette yenecek. Bu virüs de, daha önceki virüsler ve bakteriler gibi, aşı ve ilaçlarla minimum zararlı noktaya geriletilecek. Genetik belleğimizde, bizi zorlayan minik düşmanlardan birisi olarak kaydedilecek.

Ama sonrasında daha da büyük bir sorun karşımıza dikilecek.

Konuyu açalım.

Pandemi öncesinde şöyle bir manzara vardı…

Gittikçe kirlenen bir doğal çevrede yaşamaya çabalıyoruz. Geçmişin temiz ve sağlıklı besin kaynakları neredeyse tükenme aşamasına geldi. Yaşam her kulvarda hızlanıyor. En sağlıklı olanlar bile bu hıza ayak uydurmakta zorlanıyor.

Bütün bu olumsuzlukların üzerine, bir de beynimiz her an altından kalkamayacağımız kadar yoğun bir bilgi bombardımanı altında bunalıyor.

Öğle paydosu bir mola olmaktan çıktı. Profesyoneller, işten çıkıp yemeğe gittiklerinde bile çalışma masalarını mobil telefonlarına yükleyip, yanlarında taşıyorlar.

Yani neredeyse uyku hariç her an çalışıyorlar…

Teknoloji, ekonomi, politika ve kültür hep birlikte adeta bir haçlı seferine çıkmış gibi. Bilgi ve iletişimdeki hızlı değişim, insanları ve işletmeleri hızlı bir değişime zorluyor.

Bu değişimin odağında da insan olmak zorunda.. İşletmeler, çalışanlarının beden ve ruh sağlığı için uygulamalar ve teşvikler geliştirmeli..

Dünyayı adeta elektrik çarpmış gibi titreten pandemi, yukarıda kısaca tanımlanan manzarayı daha da vahim bir hale getirdi. Geçmişten bu zamana taşınan strese bir de korku ve ümitsizlik gibi uyarıcılar eklendi.

Dinlenmenin, molanın, tatilin günah olmadığını söyleyin

Şimdi, liderlere düşen en önemli görev, ekiplerinin aklını ve ruhunu teslim almış bu stresi dengeleyecek destekler sağlamak. İş, sosyal hayat ve dinlenme arasında, sağlam bir denge kurabilmelerine yardımcı olmak.

Onları, tatillerde bile yakalarını bırakmayan iş ile bağlantı halinde olma takıntısından kurtarmak. İş sürecinin dışına çıkmanın korkunç bir şey olmadığına inandırmak..

Zira bu gün, Dünyanın hemen her yerinde, profesyoneller, tatilde bile akıllarının bir kısmını iş ile ilgili sorulara ipotek ediyorlar.  Çünkü korkuyorlar.

Çalışmakta oldukları işletmede takdirin ve kalıcı olmanın yolunun, böylesine yoğun ve kesintisiz bir bağlantıdan geçeceğine inanıyorlar.

Çalışanların zihnini boşaltmak

Bir Dünya devinden bir örnek uygulamayı bilmek ister misiniz?

Ekiplerinizi tatile ya da dinlenmeye teşvik etmek de yeterli değil. Onlara, işyeri dışında olduklarında, kafalarını işten tamamen uzaklaştırmaları için de yardımcı olmak gerekiyor.

Alman Otomotiv devi Daimler 2014 yılında çok cesur bir uygulamayı hayata geçirdi. Mail On Holiday isimli uygulama ile çalışanlarının tatilde mail almalarını engelledi. Uygulama, tatilde olan çalışanlarına gelen mailleri otomatik olarak siliyordu. Ama maili, gönderene de bu konuda bir bildirim gidiyordu.

“ XXXXXXXXX’a göndermiş olduğunu email ilgilinin mail kutusundan silinmiştir. Dilersen,z bu emaili YYYYYYYY’e gönderebilirsiniz. Ya da XXXXXXX’ın dönüş tarihinden sonra kendisine tekrar iletebilirsiniz.”

Sağlıklı yaşam konusunda rehberlik sunun

Stresin ve aşırı yoğunluğun tetiklediği tükenmişliğe karşı çalışanlara moral ve tıbbi yardım sunmak bütün Dünyada yaygınlaşıyor. Bu yararlı akıma uyun. Stres ile baş edebilmeyi öğrenmiş çalışanlar sizin kazancınız olacaktır.

Tepeden aşağıya bir teşekkür geleneği yaratın

Profesyoneller arasında yapılan araştırmalarda, en çok dile getirilen şikayet konusu, takdir ya da teşekkür geleneğinin olmaması oldu. İnsanlar en çok isimlerinin telaffuz edilerek bizzat teşekkür edilmesinden mutlu oluyorlar.

Teşekkür ve takdiri kurumsal kültürüne yerleştiren şirketler kolay kolay eleman kaybetmiyor. Çalışanların sadakati yüksek oluyor.

Uzun çalışma süreleri insanı tüketir

İnsan bedeni bir gününü çok ustaca planlamıştır. Yüzbinlerce yılda oluşan bu planlama gereğince, insan bedeni günü üç eşit parçada değerlendirir. Dinlenme. Sosyalleşme. Çalışma. Bunların hiç birisine ayrılan süre diğerlerinden uzun olmamalıdır. Aksi takdirde beden ahengini kaybeder. Zorlanır. Risklere açık hale gelir.

İşine aşık olmak? O ne demek?

İşini tutku ile yapmak. İşine aşık olmak. Bu ifadeleri sorgulama zamanı çoktan geldi. Bir insan, eşine, sevgilisine, ideallerine tutku ile bağlanabilir. Hayata bağlanabilir. Ama, hayatını idame ettirmek için bir parçası olduğu üretim süreçlerine aşık olmak nasıl olur? Bu mutlaka sorulması gereken bir sorudur.

Motivasyon? Sadece yaşam için olmalı

İşyerinde motivasyon? Biraz zorlama bir kavram gibi geliyor. Eğer işinde verimli olmak için bir motivasyon gerekiyorsa, o çalışan için o işyerinin anlamı kalmamış demektir. Bağları kopmuştur. Beraberlik zoraki devam ediyordur. Israrcı olmanın gereği yoktur.

Sağlıklı bir kafa yapısına sahip, dengeli ve anlamlı bir yaşam sürdüren profesyoneller iş yerinde fazladan zorlamalara gerek duymazlar. Duymamalıdırlar. Ailesi ve kişisel yaşamı ile mutlu olan çalışana, işi doğru tanımlanırsa, ulaşılabilir hedefler belirlenirse, o çalışan işinde de başarılı olur ve beklentileri yerine getirir.

Sonuç- Stres çağımızın vebası

2020’ye kadar olan süreci genel hatları ile özetlersek; aşağıdaki etkenler insanoğlunun en başta gelen stres kaynakları idi.

Çok hızlı yaşam temposu

Sağlıksız beslenme

Aşırı bilgi ve haber bombardımanı

İşinde yetersizlik ve aşırı çalışma süreleri

Terör, işsizlik, hastalık korkuları

Şimdi bunların tamamının toplam etkisini katlayan yeni bir stres nedenimiz var.

Covid-19.

Buraya kadar normal zamanlar da dahil olmak üzere, genel bir stres analizi yaptık.

Uzun uzadıya analiz etmeye gerek bile yok.

Minicik bir virüs çağa damgasını vurdu. Sistemleri, bloke etti. Hayatı durdurdu. İlişkilerin tam ortasına bir bomba bıraktı. Gelecek korkusunu bir kabus gibi beynimize çaktı.

Bu noktadan itibaren, evde, işyerinde, sokakta, meydanlarda, birbirimize bakış açımız, ifadelerimiz, beden dilimiz, mimiklerimiz, her şeyimiz kökten değişmeli.

İnsanlığın sinsi düşmanlarından birisi olan stres, yönetilmesi gereken bir sağlık riski olarak mutlaka masaya yatırılmalı.

Özellikle işletmeler, çalışanları ile birlikte bu yeni riske karşı mücadele yöntemleri geliştirmeli. İşe, eğlence ve mutluluk katılmalı.

Böyle olursa, pandeminin tetikleyeceği küresel stres tsunamisine karşı koruyucu bir zırh elde edebiliriz. Yoksa işimiz zor.