2021 ve sonrası için, en az covid-19 kadar önemli bir sağlık riski ile karşı karşıyayız.
İnsanlık virüsü elbette
yenecek. Bu virüs de, daha önceki virüsler ve bakteriler gibi, aşı ve ilaçlarla
minimum zararlı noktaya geriletilecek. Genetik belleğimizde, bizi zorlayan
minik düşmanlardan birisi olarak kaydedilecek.
Ama sonrasında daha da
büyük bir sorun karşımıza dikilecek.
Konuyu açalım.
Pandemi
öncesinde şöyle bir manzara vardı…
Gittikçe kirlenen bir
doğal çevrede yaşamaya çabalıyoruz. Geçmişin temiz ve sağlıklı besin kaynakları
neredeyse tükenme aşamasına geldi. Yaşam her kulvarda hızlanıyor. En sağlıklı
olanlar bile bu hıza ayak uydurmakta zorlanıyor.
Bütün bu olumsuzlukların
üzerine, bir de beynimiz her an altından kalkamayacağımız kadar yoğun bir bilgi
bombardımanı altında bunalıyor.
Öğle paydosu bir mola
olmaktan çıktı. Profesyoneller, işten çıkıp yemeğe gittiklerinde bile çalışma
masalarını mobil telefonlarına yükleyip, yanlarında taşıyorlar.
Yani
neredeyse uyku hariç her an çalışıyorlar…
Teknoloji, ekonomi,
politika ve kültür hep birlikte adeta bir haçlı seferine çıkmış gibi. Bilgi ve
iletişimdeki hızlı değişim, insanları ve işletmeleri hızlı bir değişime
zorluyor.
Bu değişimin odağında da
insan olmak zorunda.. İşletmeler, çalışanlarının beden ve ruh sağlığı için
uygulamalar ve teşvikler geliştirmeli..
Dünyayı adeta elektrik
çarpmış gibi titreten pandemi, yukarıda kısaca tanımlanan manzarayı daha da
vahim bir hale getirdi. Geçmişten bu zamana taşınan strese bir de korku ve
ümitsizlik gibi uyarıcılar eklendi.
Dinlenmenin,
molanın, tatilin günah olmadığını söyleyin
Şimdi, liderlere düşen en
önemli görev, ekiplerinin aklını ve ruhunu teslim almış bu stresi dengeleyecek
destekler sağlamak. İş, sosyal hayat ve dinlenme arasında, sağlam bir denge
kurabilmelerine yardımcı olmak.
Onları, tatillerde bile
yakalarını bırakmayan iş ile bağlantı halinde olma takıntısından kurtarmak. İş
sürecinin dışına çıkmanın korkunç bir şey olmadığına inandırmak..
Zira bu gün, Dünyanın
hemen her yerinde, profesyoneller, tatilde bile akıllarının bir kısmını iş ile
ilgili sorulara ipotek ediyorlar. Çünkü
korkuyorlar.
Çalışmakta oldukları
işletmede takdirin ve kalıcı olmanın yolunun, böylesine yoğun ve kesintisiz bir
bağlantıdan geçeceğine inanıyorlar.
Çalışanların
zihnini boşaltmak
Bir Dünya devinden bir
örnek uygulamayı bilmek ister misiniz?
Ekiplerinizi tatile ya da dinlenmeye
teşvik etmek de yeterli değil. Onlara, işyeri dışında olduklarında, kafalarını
işten tamamen uzaklaştırmaları için de yardımcı olmak gerekiyor.
Alman Otomotiv devi
Daimler 2014 yılında çok cesur bir uygulamayı hayata geçirdi. Mail On Holiday
isimli uygulama ile çalışanlarının tatilde mail almalarını engelledi. Uygulama,
tatilde olan çalışanlarına gelen mailleri otomatik olarak siliyordu. Ama maili,
gönderene de bu konuda bir bildirim gidiyordu.
“ XXXXXXXXX’a göndermiş
olduğunu email ilgilinin mail kutusundan silinmiştir. Dilersen,z bu emaili
YYYYYYYY’e gönderebilirsiniz. Ya da XXXXXXX’ın dönüş tarihinden sonra kendisine
tekrar iletebilirsiniz.”
Sağlıklı
yaşam konusunda rehberlik sunun
Stresin ve aşırı
yoğunluğun tetiklediği tükenmişliğe karşı çalışanlara moral ve tıbbi yardım
sunmak bütün Dünyada yaygınlaşıyor. Bu yararlı akıma uyun. Stres ile baş
edebilmeyi öğrenmiş çalışanlar sizin kazancınız olacaktır.
Tepeden
aşağıya bir teşekkür geleneği yaratın
Profesyoneller arasında
yapılan araştırmalarda, en çok dile getirilen şikayet konusu, takdir ya da
teşekkür geleneğinin olmaması oldu. İnsanlar en çok isimlerinin telaffuz
edilerek bizzat teşekkür edilmesinden mutlu oluyorlar.
Teşekkür ve takdiri
kurumsal kültürüne yerleştiren şirketler kolay kolay eleman kaybetmiyor.
Çalışanların sadakati yüksek oluyor.
Uzun
çalışma süreleri insanı tüketir
İnsan bedeni bir gününü
çok ustaca planlamıştır. Yüzbinlerce yılda oluşan bu planlama gereğince, insan
bedeni günü üç eşit parçada değerlendirir. Dinlenme. Sosyalleşme. Çalışma.
Bunların hiç birisine ayrılan süre diğerlerinden uzun olmamalıdır. Aksi
takdirde beden ahengini kaybeder. Zorlanır. Risklere açık hale gelir.
İşine
aşık olmak? O ne demek?
İşini tutku ile yapmak.
İşine aşık olmak. Bu ifadeleri sorgulama zamanı çoktan geldi. Bir insan, eşine,
sevgilisine, ideallerine tutku ile bağlanabilir. Hayata bağlanabilir. Ama,
hayatını idame ettirmek için bir parçası olduğu üretim süreçlerine aşık olmak
nasıl olur? Bu mutlaka sorulması gereken bir sorudur.
Motivasyon? Sadece yaşam
için olmalı
İşyerinde motivasyon?
Biraz zorlama bir kavram gibi geliyor. Eğer işinde verimli olmak için bir
motivasyon gerekiyorsa, o çalışan için o işyerinin anlamı kalmamış demektir.
Bağları kopmuştur. Beraberlik zoraki devam ediyordur. Israrcı olmanın gereği
yoktur.
Sağlıklı bir kafa yapısına
sahip, dengeli ve anlamlı bir yaşam sürdüren profesyoneller iş yerinde fazladan
zorlamalara gerek duymazlar. Duymamalıdırlar. Ailesi ve kişisel yaşamı ile
mutlu olan çalışana, işi doğru tanımlanırsa, ulaşılabilir hedefler
belirlenirse, o çalışan işinde de başarılı olur ve beklentileri yerine getirir.
Sonuç-
Stres çağımızın vebası
2020’ye kadar olan süreci
genel hatları ile özetlersek; aşağıdaki etkenler insanoğlunun en başta gelen
stres kaynakları idi.
Çok hızlı yaşam temposu
Sağlıksız beslenme
Aşırı bilgi ve haber
bombardımanı
İşinde yetersizlik ve
aşırı çalışma süreleri
Terör, işsizlik, hastalık
korkuları
Şimdi bunların tamamının
toplam etkisini katlayan yeni bir stres nedenimiz var.
Covid-19.
Buraya kadar normal
zamanlar da dahil olmak üzere, genel bir stres analizi yaptık.
Uzun
uzadıya analiz etmeye gerek bile yok.
Minicik bir virüs çağa
damgasını vurdu. Sistemleri, bloke etti. Hayatı durdurdu. İlişkilerin tam
ortasına bir bomba bıraktı. Gelecek korkusunu bir kabus gibi beynimize çaktı.
Bu noktadan itibaren,
evde, işyerinde, sokakta, meydanlarda, birbirimize bakış açımız, ifadelerimiz,
beden dilimiz, mimiklerimiz, her şeyimiz kökten değişmeli.
İnsanlığın sinsi
düşmanlarından birisi olan stres, yönetilmesi gereken bir sağlık riski olarak
mutlaka masaya yatırılmalı.
Özellikle işletmeler,
çalışanları ile birlikte bu yeni riske karşı mücadele yöntemleri geliştirmeli.
İşe, eğlence ve mutluluk katılmalı.
Böyle olursa, pandeminin
tetikleyeceği küresel stres tsunamisine karşı koruyucu bir zırh elde
edebiliriz. Yoksa işimiz zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder