Antalya Havalimanının girişine gelmeden hemen önce bir kavşak vardır.
Anadolu kasabalarının tabiri ile üç yol ağzı da denebilir. Havalimanına gidiş, geliş ve bir de Lara- Kundu tarafına gidiş geliş yolu. O kavşakta araçlar kırmızı ışıkta yaklaşık bir dakika kadar beklerler.
Trafiği de yoğundur. Gece
hariç gün boyu yüksek bir araç hareketi vardır. Trafik ışıklarında bekleme
süresi de bir hayli uzundur.
İşte bu kavşakta, birkaç
haftadan bu yana gül satmaya çabalayan bir adam var.
Kırmızı ışıklarda duran
arabaların yanından biraz da hızlı adımlarla yürüyor. Bir yandan da
arabalardaki insanların zor duyacakları bir ses tonu ile elindeki çiçeği
satmaya çabalıyor.
- Gül var… Gül verelim..
Pek başarılı olduğu da
söylenemez. Saatlerce araç kuyrukları boyunca yürüdükten sonra, kaç tane gül demeti
satıyor, merak ediyorum.
Ama çok fazla olmadığını
tahmin etmek zor değil.
Ben gül severim. Ama buna
rağmen bende bile bir satın alma duygusu yaratamıyor ise, gerisini siz düşünün.
Çiçek konusunda bonkör ve hassas olmayan çok sayıda insanın yaşadığı bir kentte
bu işi yapanların işi biraz zor.
Bundan yıllarca önce,
Antalya’da bu işin piri bir isim vardı. Geceleri dışarıda eğlenme alışkanlığı
olanlar hemen hatırlayacaklardır.
Sosyete
çiçekçisi Meftun.
Meftun gerçek bir pazarlama
ve satış ustası idi. Elindeki gülleri satmazdı. Ya da onun yaptığına çiçek
satmak demeyelim. O eşleri, sevgilileri, arkadaşları çiçek ile bir araya
getirir, muhabbetlerini arttırır, ortama sempati ile soslanmış bir sevgi yumağı
bırakırdı.
Çok kısa zamanda da
markalaştı. Meftun’dan bir mekanda çiçek almak ve hatta ondan ilgi görmek bir ayrıcalık
göstergesine dönüştü.
Kavşaktaki
adama dönelim.
Dostumuzun bu işi sürdürmesi
biraz zor gibi geliyor. Kış ayları başladığında bitirecektir zaten. Hem o
kavşaktaki trafik azalacağı, hem de soğuk havalarda işi zorlaşacağı için.
Kaldı ki, adamımızın bu işi
kalıcı bir meslek olarak benimsemediği de ortada. Beden dili çok açık bir mesaj
veriyor; “ Şu akşamın nafakası çıksın. Gül verelim “
Gül satmaya çabalayan
adamınızın neden çok başarılı olmadığını çözmeye çalışalım.
Benim gözlemlerim.
Pazar
analizi yapmamış.
İşe başlarken farklı
günlerde birkaç değişik çiçek demeti ile bir tercih eğilimi analizi
yapabilirdi. Böylece en çok tercih edilen çiçekten devam ederdi.
Tüketici
analizi yapmamış
Birkaç haftalık bir gözlem ile o ışıklarda duran insanların kültürel donanımı, hitabet dili, davranış, iletişim biçimi hakkında fikir sahibi olabilirdi.
Böylece sıradan bir Gül Verelim kalıbı yerine daha etkili, yaratıcı bir seslenme cümlesi kurabilirdi.
Daha da ötesi var.
Araçlardaki insanların çift, arkadaş, aile olma gibi
durumlara göre çok cazip ifadeler kullanabilirdi.
Kendisini
doğru konumlandırmamış
Dostumuz kusura bakmasın.
Ama uzun ve özensiz
bırakılmış sakallar o birkaç saniyelik temas anında insanlarda olumlu bir etki
bırakmaz. Ya traş olmalı, ya da düzgün bir sakal bırakmalı.
Buradan puan kaybediyor.
Kaldı ki, kırmızı ışıkta, insanların bir an önce yeşil ışığın yanmasına
odaklandığı bir noktada, çok az bir süresi var.
Kıyafet
etkileyici değil
Birbiri ile uyumsuz
renklerden oluşan bir kıyafet seti var. Bu uyumsuz renkler de insanların
dikkatini dağıtıyor. O karmaşada akla en son gelecek nesne elbette elindeki
güller olacaktır. Ki benim artık hiç dikkatimi çekmemeye başladı.
Sade, gözleri yormayan,
insanlarda sempati uyandıracak renklerden oluşan bir kıyafet herkesin dikkatini
çekecektir. Gül satın alma isteği de uyandırabilecektir.
Yaptığı
işi oyunlaştırmalı
İşin içine eğlence katmalı.
Heyecan olmalı.
Onu gören insanlar gülümsemeye başlamalı.
Her gün oradan
geçenler, adamımızı görmek ve selam vermek için durmalı. Gördüklerinde ise,
yakın bir dostlarını görmüş gibi hissetmeli. Bu yakınlığı sağlarsa, gerisi
kolaylaşır.
Oyunlaştırmanın en öncelikli
aracı sözdür. Söz işi bitirir. Adamımız basit bir ‘ Gül verelim’ repliği
yerine, keyif veren muhabbet cümleleri kurmalı.
Evlerine farklı yollardan
giden araç sahipleri, bu muhabbeti duyduklarında, yollarını değiştirmeli.
Adamımızın çiçek sattığı kavşağı tercih etmeli. Bu kavşak bir muhabbet ve keyif
mola yerine dönüşmeli. İnsanlar o kırmızı ışıkta gülerek beklemeli.
Eğlence ve muhabbet her
zaman kazanır ve kazandırır.
Eğer bu yazıyı okuma şansı
olursa da, gelip birkaç yıl sonra bana teşekkür etmeli.