Aşağıdaki soruları siz
sormazsanız, piyasalar soracak. Ama sizi sorgular gibi soracak.
Bu yazı, şirket bilançosunu
iş hayatının amentüsü gibi görenlere iyi gelmeyebilir.
Bütün bir yıl boyunca,
aklının bir tarafı hep kar zarar tablosuna odaklanmış kalanlar bu yazdıklarıma
kızabilir. Hayal dünyasında gezindiğimi söyleyebilirler.
Ama şimdilik.
Zira on yıla kalmadan bana
hak vereceklerinden eminim. O nedenle
ben bu gün şeytanın avukatı olayım, doğru bildiklerimi yazayım. Yol göstereyim.
Son söyleneceği ilk baştan
yazayım;
“ Ben bu işe ne
harcayacağım, ne kazanacağım?”
Bu soru artık Dünyanın en
demode sorusudur, bilesiniz. Bu soru, sosyoekonomik tarihin çöp sepetini
boylayalı çok oldu.
Milyarlarca tüketici farklı
olanın beklentisi içinde ve onlara bu arayışlarına cevap verecek yenilikler
sunamazsanız, çok kısa sürede devre dışı kalırsınız.
Bu soruyu artık farklı bir
bakış açısı ile toplumlar soruyor. Ama farklı bir anlamda ve farklı cevaplar
beklentisi ile soruyorlar.
“ Bu şirketlerin sosyal
sorumluluk projeleri var mı? Sanata, spora, sosyal hayata, doğaya, hayvanlara
destek oluyorlar mı?”
Eğer
farklı cevaplar bekliyorsanız, farklı sorular sormalısınız
Turizmcilerin artık çok
farklı sorular sorması zamanı geldi. Eğer kafalarda gelecek adına
belirsizlikler varsa, bunların adı konmalı.
Mevcut işleyişin devam
edeceği gibi bir inanç varsa, böyle sorulara gerek yok. Ama geleceğe hazırlanmak gibi bir düşünce
varsa, o zaman iş değişir.
İşletmelerin geleceğine
giden yol demode sorulardan değil, cesur, yaratıcı bir meraktan geçiyor.
Merakınızı ateşlemelisiniz.
Eğer bu geleceği merak
etmezseniz, değişim ihtiyacı hissetmezsiniz.
Değişmezseniz de, rekabette
geri kalırsınız.
Soru:
Ben bu otelleri neden yaptım?
Şaka sanmayın. Bu soruyu
içtenlikle sormalısınız. Bu otelleri neden yaptınız? Sizi hangi hırs, hangi
özlem, hangi kaygı bu yatırımlara teşvik etti?
Çocuklarınızın geleceğini
güvenceye almak?
Zenginlikte rakiplerinizi
geçmek?
Çocuklukta size bir gelecek
biçmeyenleri utandırmak?
Türkiye’den küresel bir
marka çıkarmak?
Siz karar verin. Bu otelleri
neden yaptınız?
Bu soruya vereceğiniz içten
bir cevap işletmelerinizin geleceği için en doğru kararları almanıza yardımcı
olacaktır. Belki bu sorunun cevabı sizin aklınızda ve kalbinizdedir. Ama izin
verin, bu işletmelerin geleceği ile kendi kaderleri kesişenler de bu cevapları
bilsinler.
Böyle bir şeffaflık size
zarar vermez, zafiyet doğurmaz, güç katar.
Soru:
Çalışanlarımı nasıl çok mutlu ederim?
Bakın, bu sorunun cevabı, o
altı doldurulmamış “ Biz bir aileyiz” cümlesi değil. Ki, ben bu güne kadar bu
aile olma iddiasının hayata geçtiği otele pek rastlamadım.
Bir aile olmak çok iddialı
bir açıklamadır. Özellikle ailenin büyüğü olma konumundakilere çok büyük
sorumluluklar yükler.
Bu iddianın altı, ancak,
çalışanlar işyerlerine gülerek ve koşarak giderse ve yine aynı mutlulukla
dönerse dolabilir.
Bu soru otellerin geleceğe
ait gündemlerinde ilk sırada olmalı ve daima güncellenmeli. Bu soruya
çalışanlarla birlikte cevap aranmalı.
Bu konuda bir sorumluluk
hissetmiyor musunuz? O zaman birkaç yıl içinde nitelikli turizmcilerin
Türkiye’yi terk etmesine ve mesleklerini, Almanya gibi AB ülkelerinde devam
ettirmelerine şaşırmayın. Almanya bu
konuda yasal düzenlemeyi geçen yıl bitirdi.
Nitelikli işgücünü ve
yetenekleri elinizde tutmak noktasında, AB ülkeleri ile baş edebileceğinize
inanıyor musunuz?
O ülkelerde çalışmak
isteyecek başarılı gençleri nasıl ikna edebilirsiniz? Düşünün derim.
Soru:
Turizm ve Otelcilik nereye gidiyor?
Otelcilik ve teknoloji
giderek artan bir hızla iç içe geçiyor. Sektör biçim ve içerik değiştiriyor.
Zenginleşiyor. Derinleşiyor. Sosyal hayatın en önemli bileşeni haline geliyor.
Bütün boyutları ile insana
dayalı olan otelcilik sayısız konsepte ayrılıyor. Tatil modelleri yenileniyor.
Tatile yüklenen anlamlar değişiyor.
Oteller beklentileri
okuyarak çok farklı alt markalar oluşturuyor. Farklı gelir grupları bu
markalarda bir karşılık buluyor.
İnsanların otellere bakış
açısı farklılaşıyor. Otellerin en önemli değeri olan çalışanların profili
değişiyor. Otele, müşteriye, işe ve genel olarak hayata bakış açısı çok farklı
yeni kuşaklar işgücünün temel kaynağını oluşturuyor.
Soru:
Otellerin sosyal ve çevresel sorumlulukları var mı?
Elbette var.
Toplum artık
şirketlerin kazancını ve bu kazanç ile neler yaptığını derinden sorguluyor.
Nasıl kazandığını merak ediyor. Sosyal sorumluluk misyonu üstlenen şirketlere
daha bir hoş görülü bakıyor.
Başta aydınlar olmak üzere,
geniş bir çevreci kitle sektörlerin doğa ile etkileşimini mercek altına almış
durumda.
Bakın Batı’da doğa dostu ve
hayvan haklarına saygılı birçok hareket hayata geçiyor. Özellikle Y ve Z
kuşakları bu konuda çok hassas. Dahası, bu alanlarda yeterince insiyatif
almayan markalara karşı tepki gösteriyorlar.
Doğaya bıraktıkları karbon
ayak izlerini hızla azaltma sözü vermeyen, bu konuda somut adımlar atmayan
markaları gelecekte ciddi riskler bekliyor.
Hızla artan küresel ısınma
hem insan hayatına, hem de deniz kenarındaki kentlere verdiği zarar arttıkça
insanlar daha da hassaslaşacak.
Daha agresif protestolara
yönelecekler. Bakın açık konuşuyorum. Her şey ihtimal dahilindedir. Marka
boykotları da gündeme gelebilir.
Soru:
Küresel turizm aynı tempo ve boyutta sürer mi?
Batı’da uçuş karşıtı bir
hareket başladı. Şimdilik ülkelerin içinde yaygınlaşmakta olan uçuş karşıtı
hareket acaba küresel bir boyuta sıçrar mı?
Uçak endüstrisi orta ve uzun
vadede sıfır ayak izi aşamasına gelir mi? Eğer doğaya bıraktığı karbon ayak izi
bu oranda devam ederse, insanlık uçuşa genel bir boykota yönelir mi?
Dünya ısınıyor. Bu ısınmadan
kuzey ülkeleri de payına düşeni alıyor.
Birçok Avrupa ülkesinin sahilleri Mayıs ayında bile denize girebilecek
kadar ısındı.
Kuzey plajları yaz boyunca
dolmaya başladı. İngilizcede staycation diye isimlendirilen, tatil için evde
kalma tercihi giderek yaygınlaşıyor. Avrupa Birliğinde daralacak bir ekonomiden
tetiklenen staycation güçlenirse ne olacak?
Daha da beteri, buzullar
eriyor. Sahillerde sular yükseliyor. Yakın beldelerde gördüğümüz üzere, deniz
sahilleri insanoğlunun elinden alıyor.
Adeta bu nimetin kıymetini bilemediğimizi
suratımıza vurur gibi yapıyor bunu. On yıl sonra Belek, Konyaaltı, Kemer, Side,
Alanya plajları ne durumda olacak, kimse bilemiyor.
Evet. Riskler ortada. Çözüm
de üretilemiyor. Var mı bu soruya bir cevap?
Soru:
Türkiye otelciliği veri madenciliğini ne zaman keşfedecek?
Türkiye otelciliği, veri
madenciliğinin olağanüstü yararlarını ne zaman görecek? Ne zaman bu alana
yatırım yapmaya başlayacak?
Şimdilik artarak süren bu
turist trafiği acaba ne zamana kadar böyle yükselecek? Örneğin Türkiye
gelecekte 60-70 milyon gibi turist sayılarını görecek mi?
Bu sayıları görmek için ne
gibi hazırlıklar yapıyorsunuz? Gelecekte
vazgeçilmez bir tercih olabilmek için ne gibi yenilikleriniz var?
Gelelim veri
değerlendirmeye.
Yukarıdaki soruyu
destekleyecek bir soru daha soralım. Bir bütün olarak Antalya otelciliğinin
müşteri sadakat oranı neden bu kadar düşük?
Bir soru daha..
Bir kez gelenlerin tekrar
gelmesi için ne gibi çekim unsurlarınız var? Neden tekrar gelsin?
Bu ve buna benzer yüzlerce
sorunun cevabını kişilerin sübjektif bakış açıları ile bulmak mümkün değildir.
Daha objektif yöntemler bulmalısınız.
Gelecek endişelerini
dengeleyecek olan çözümler, elde edilecek somut ve objektif müşteri verilerin
değerlendirilmesi ile üretilir.
Tam da bunun için veri
madenciliği gereklidir. Türkiye otelciliği veri madenciliğini bir an önce
keşfetmeli ve hayata geçirmelidir.
Nedir veri madenciliği?
Bilgi kaynağının
tanımlanması
Analiz edilecek verilerin
toplanması
İlişkili bilgilerin datadan
çıkarılması
Çıkarılan bilgilerin temel
değerlerinin tanımlanması
Yorumlama ve sonuçların
raporlanması
Tüm bu aşamalarda veri
madenciliği farklı disiplinlere gereksinim duyar. Son yıllarda özellikle iş
çevresinde büyük atılımların yapılmasını sağlayan makine öğrenimi ve yapay zeka
veri madenciliği için kritik öneme sahiptir.
Tüm bu disiplinlerle veri
madenciliği; dijital verileri sınıflamak, yorumlamak, satışlarını arttırmak ve
müşterilerin ihtiyaçlarına tam zamanında eksiksiz yanıtlar verip varlığını
güçlendirmek isteyen firmalar için büyük bir önem taşır.
Her yıl Türkiye’ye gelen
milyonlarca turistten- kendi istekleri ile- isteklerini, geleceğe dönük
düşüncelerini, hayallerini, endişelerini, zevklerini birer veri olarak almalı,
bilgisayarlar ile analiz etmeli, gruplandırmalı ve değerlendirmelisiniz.
Bu değerlendirmelerden
olağanüstü rekabet gücü olan ürünler yaratabilirsiniz.
Buna ihtiyacımız var.
Soru:
Otelcilikte klasik müşteri anketleri tarihe mi karışıyor?
Marriott markasını takip
edin, kazanırsınız. Neyi mi? Pazar payını, geleceği, Y ve Z kuşaklarını ve
toplamda rekabeti kazanırsınız.
Bakın Marriott neler
yapıyor?
Charlotte, Kuzey
Carolina’daki Marriott Oteli, zincirin otellerinden herhangi birini ziyaret etmiş
olanlara sunduğundan çok farklı bir deneyim sunmuyor.
Ziyaretçiler, çoğu zaman
şehre iş için geliyorlar ve sabah toplantılarına gitmeden önce lobide çabuk bir
kahve, akşam işten geldikten sonra da barda bir kadeh şarap içiyorlar.
Ancak daha yakından
bakarsanız, bu otelde çok çarpıcı detaylarla karşılaşacaksınız.
Duvarlarda ve masalarda
“beta düğmeler” ve iPad’lerde “beta tahtalar” var – her ikisi de müşterilere,
konaklama deneyimlerini her açıdan ölçümleme fırsatı veren, anlık geri bildirim
aracı. Eğer dijital check-in deneyiminiz sizi memnun bıraktıysa, o alanda ‘çok
iyi’ butonunu işaretleyebilirsiniz.
Bu araçlar, Marriot’un
inovasyon laboratuvarının anahtarı aslında. Bu laboratuvar, şirkete, yeni
fikirleri test etme ve yakında otelin müşteri tabanının büyük bir kısmını
oluşturacak olan yeni nesil tüketicilere – Y ve Z kuşağı – hazırlanma fırsatı
veriyor.
Marriott Otelleri yöneticisi
Mike Dearing, bunu şu şekilde izah ediyor. “Misafirlerimizin demografiği
değişiyor. Onlarla diyalog halinde kalmamız bizim için çok önemli.
Charlotte’taki bu otel, aslında gerçekten bizim inovasyon laboratuvarımız. En
iyi fikirlerimizi ve yeni konseptlerimizi test ettiğimiz yer. Misafirlerimizle,
onların işine en çok yarayan ve en çok hoşuna giden şeyleri tespit edebilmek
adına sürekli iletişimde kalabiliyoruz.”
Otellerinizi bir nevi
laboratuvara dönüştürün. Gelecek deneylerini yapın. Gelecekte en çok revaçta
olacak karışımları bu laboratuvarlarda oluşturun.