30 Mart 2020 Pazartesi

Turizmciler, virüsün kaynağından haber var


Bizim işimiz gücümüz turizm.

Bu sektör hayatımızın anlamı gibi artık.. Türkiye’mizin ekonomik can simidi.. Milyonlarca insanın ekmek kapısı..

Hepimiz bu işin nereye varacağını düşünüyoruz.

Yatırımcılar.. Yöneticiler… Çalışanlar.. Hepimiz. En az kendi sağlığımız kadar turizm sektörünün sağlığını da merak ediyoruz.

Size Çin’den güzel bir haberim var.

Yani, coronavirüsün patladığı yerden turizm ile ilgili olumlu gelişmeler var.

Çin toparlanıyor.

Çin başardıysa..

Türkiye haydi haydi başarır.

Yeter ki bu güzel ülkenin potansiyeline, geleceğine ve insanına güvenilsin.

Ama önce üstümüze farz olan bir görevi yerine getirelim.

Üstümüze ısrarla bir umutsuzluk örtüsü örtmeye çalışanların bu çabalarını boşa çıkaralım.

Tedbirli olmayı panik aşamasına vardıranlara sükûnet önerelim.

Virüse karşı asla gevşemek yok

Baştan belirtelim. Bu virüs saldırısı çok ciddi ve çok tehlikeli…

Bu yazı ile virüsün ölümcül etkisini küçümsemek değil amacım.

Lütfen dikkat. Lütfen önlem. Lütfen sosyal izolasyon.

Evet!

Çok uzak olmayan bir gelecekte bu konu gündemden düşecek. İnsanoğlu bu virüsün de ilacını bulacak. Aşısı da üretilecek.

Ama o zamana kadar azami dikkat.

Virüsün açığa çıkardıkları

Virüs, turnusol kağıdı gibi kimin ne olduğunu gösterdi.

Şimdi, sosyal medya cahilleri “ Turnusol da nedir?” diye soracaktır.

Kimilerinin aklına da sondaki sol hecesinden yola çıkıp, “ Bu adam yine sosyalizm ile ilgili bir şey mi diyor?” sorusu düşecektir.

Bu da benim sorunum değildir.

Sosyal medya hesaplarınızda ortalığı velveleye vermekten zaman ayırın, biraz da genel kültürünüz için araştırma yapın.

Dedim ya…

Her şeyi ayan beyan ortaya koydu.

Hatta sürece başka bir açıklama getirelim.

Bir virüs çıktı.

Türkiye toplumuna gerçeğin kılıcını vurdu. İkiye ayırdı.

Tam ortadan değil elbette.

Küçük bir azınlığı iyot gibi açığa çıkardı.

Bir tarafta, bu toprakların binlerce yıllık sakin, sabırlı, sevecen, cesur mirasının sahibi dev kitle.. 

Yani Türkiye’nin ana gövdesi. Yani çoğunluk.

Diğer tarafta bir avuç müzmin felaket tellalı..

Gamlı baykuşlar…

Korkaklar…

Cahiller..

Çıktığı kabuğu beğenmeyen yabancı hayranları..

Kaostan beslenenler.

Türkiye’nin sabırlı ve sakin çoğunluğu bu yaygaracıları bir kez daha teşhis etti. Kadim hafızasına yazdı. Hiç merak etmeyin, kolay kolay da unutmayacaktır.

Onlar hep kara haberlerin yolunu gözler

Onlar, Çin’de, İran’da, İtalya’da ne kadar insan öldüğüne odaklanır.

Onlar, corona salgınının, nereye ne kadar zarar verdiğini merak ederler.  Hasta ruhları, kötü haberleri okumaktan ve dağıtıp herkese yaymaktan beslenir.

Onlar, görseler bile güzel haberleri görmezden gelir. Olumlu haberlerin topluma moral vermesinden mutsuz olurlar.

Mesela Çin’de, İtalya’da, İran’da bu laneti yenen 100 yaş üzerindeki muhteşem insanları duymak, okumak istemezler.

Bu fakirin misyonu hep olumlu olana odaklanmaktır.

Topluma moral vermektir.

Gelecekte sıkıntı olmayacak mı?

Elbette olacak. Gelecek güllük gülistanlık bir manzara sunmayacak.

Virüs saldırısını yendiğimizde, saldırıdan önceki koşulları bulamayacağız.

Neredeyse durma noktasına gelmiş bir sosyal hayat olacak. İnsanlar birbirlerine dokunmak bir yana, selam vermekten bile korkacak.

Ağır bir finans krizi kapıda bekliyor. Hatta başladı bile..

Devletlerin önünde turizmden önce gelen görevlerle dolu bir gündem olacak. Toplumsal normali tekrar oturtmak için zorlu bir çalışma başlayacak.

Devletlerin önceliği, virüsün darbelerinden ötürü ortaya çıkan toplu travmayı yenmek olacak. 

Yatırım dinamiklerini canlandırmak gündemin ilk sıralarına girecek.

Ama bütün bunlar için en öncelikli ihtiyacımız MORAL!

Moral biterse, hem toplumun hem de bireylerin gardı düşer. O nedenle moralimizi yüksek tutacak haberleri okumalıyız.

Buyurun o zaman güzel bir habere.

Haber www.tourism-review.com sitesinden tercümedir.

Turizmde İyileşme işaretleri – Çin Turistlere kapılarını açtı

Çin coronavirüs saldırısını yenme yolunda dev adımlar atarken, turizm merkezleri de yavaş yavaş ayağa kalkıyor. Ülkenin turizm sektörünün çok kısa zamanda toparlanması zor olsa da, bazı bölgelerde turistik tesisler kademeli olarak açılıyor.

Ocak ayında Wuhan’da patlayan coronavirüs salgınında Çin hem ülke dışından hem de içeriden binlerce vaka yaşadı.

Çin proaktif bir politika ile bütün sektörleri ve kurumları kapattı ve derhal içe döndü.

Covid-19 mücadelesi başarıya ulaşan Çin’de hasta sayısı hızla azalıyor. Dev ülke dengeleri lehine çevirdi ve bütün sektörlerle birlikte turizmde de toparlanmaya başladı.

Çin Kültür ve Turizm Bakanlığından Gao Zheng halen 3.714 A sınıfı tesisin faaliyete başlamış olduklarını açıkladı.  Veriler 16 Mart tarihine ait.

Turizm kenti ayağa kalkmaya başladı

Çin’in turistik kentleri arasında Hainan eyaletindeki Sanya en hızlı dönüş yapan destinasyon oldu. Verilen bilgilere göre Sanya’dak bütün tesisler işletmeye açıldı.

11 Mart itibarıyla 25 bin çalışan turizm tesislerindeki işlerine geri döndü. Bu tesislerin arasında oteller, rekreasyon merkezleri ve restoranlar var.  Hepsinin birkaç ay içinde yoğun bir tempo yakalamaları bekleniyor.

Sanya’daki en büyük eğlence merkezi olan Atlantis birkaç güçlü strateji geliştirerek açıldı.

En kısa zamanda yoğun bir müşteri trafiğine ulaşmayı hedefleyen Atlantis ziyaretçilere çok güçlü bir hijyen garantisi veriyor.

Açılış hazırlıklarına Şubat ayında başlayan Merkez 28 Mart tarihinde bütün bölümleri kullanıma açtı. Merkezin bütün servisleri devrede. Atlantis bir otel, dev bir akvaryum, su parkı ve su temalı gösteri ünitelerinden oluşuyor.

Fiyat silahı etkili oluyor

Atlantis oteline müşterilerini çekebilmek için öncelikle çok uygun fiyatlar belirledi. Su parklarını ziyaret etmek isteyen ailelere çok özel kampanyalar düzenledi.

Atlantis Sanya’nın satış ve pazarlamadan sorumlu başkan yardımcısı Tao Yi yeni süreci büyük bir mutlulukla ifade ediyor. Tao Yi Sanya turizminin gelişmekte olduğunu ve dolulukların hızla artmakta olduğunu açıkladı.

Kültür ve Turizm Bakanlığının Sanya temsilciliği, Mart sonu itibarıyla otellerde 74 bin turist olduğunu açıkladı.  Bu güven veren bir sayı.

Tatilciler ve turistler dışında, ileriye dönük online satışlarda ve duty free alış verişlerinde de yükseliş var. Kentteki bu kategorideki mağazalar tamamen açıldı.

Bir buçuk milyarlık bir nüfusa sahip uçsuz bucaksız bir ülke bu işin önünü kesti.

Kesmekle kalmadı..

Turizmini de canlandırmaya başladı.

Türkiye turizmi Çin’den daha güçlüdür

Gamlı baykuşlar hemen itiraz edecekler. Varsın etsinler. Mızrak çuvala sığmaz.

Türkiye, Dünyanın en önemli kavşağında, Doğu ile Batı’nın tokalaştığı bir coğrafyadır.

Türkiye, güce, büyümeye, rekabete, yatırıma aç bir ülkedir.

Türkiye, siyasi saflaşmaların ötesinde, dinamik, cesur bir kitleye sahiptir.

En güzel deniz..

En dost güneş..

En eski uygarlıkların mirası..

En güzel doğa

Bu ülkededir.

Türkiye…

Üç kıtanın ortasında, dinamik, yerinde duramayan 80 milyonluk ülke..

Son otuz yılda bin türlü badireyi atlatmış, krize şerbetli ülke..

Virüs saldırısını da yener…

Turizmini de canlandırır..

Nasıl mı?

Norveçliler gibi yazalım;

Atatürk gibi düşün..

23 Mart 2020 Pazartesi

Virüs, insanı ve Dünyayı değiştiriyor


Günlerdir bir bilim kurgu filminin tam ortasında gibi hissediyoruz hepimiz.

Kabul edelim ki, başlarda pek ciddiye almadık.

Küçümsedik.

Aramızdan bazı ‘ hekimler’ işi Türk geni ile açıklayıp sulandırmaya kadar vardırdılar.  Virüsün Türk genine bulaşmayacağını bile ‘ yumurtladılar’.

Hoş, bazıları hala aynı hatada ısrar ediyor. Yaşayacakları dehşeti akıllarına bile getirmiyorlar. Bu onların tercihi.. Onları orada bırakalım.

Bütün Dünya korkuyor

Virüs saldırısı bütün Dünyayı korku ve paniğe sürükledi. İnsanlar evlerine kapandı.

Ben hala ortada mantığa ve hayatın akışına aykırı bir şeyler olduğunu düşünüyorum.

Acaba virüsün etkisi ile yaratılan dehşet arasında gerçekçi bir orantı var mı?

Benim aklımın almadığı şu, başta küresel medya olmak üzere, sosyal medyada bir ordu ısrarla umutlarımızı kırmaya çabalıyor.

Her paylaşımları ile bizi korkuya teslim olmaya zorluyorlar.

Aklımızın içinde şeytan ile melek kovalamaca oynuyor.

Okuduğumuz bir umut haberine, bir başarı hikayesine sarılıp biraz moral buluyoruz. Şeytan hemen bu haberin yanlış olduğunu kanıtlamak için bombardımana başlıyor.

Ama her şeye rağmen, bu belirsizlik zamanlarında, paniğe, korkuya bir ara vermek durumundayız. Bu nedenle herkesi olumlu değişiklikleri kabul etmeye, biraz umutlu olmaya ve çevreye cesaret yaymaya davet etmek gerekiyor.

İnsanlar artık insanlara ve doğaya ilgisiz kalmayacak

İnsanlık artık çevresinde olup biten önemli gelişmelere duyarsız kalamayacak. Hastalıklar ve büyük kazalar her zaman birçok sürpriz gelişmeleri tetikler.

Bunlar genellikle olumlu gelişmelerdir.

Bir kaza ya da hastalık başa geldiğinde, o zamana kadar hiç önemsemediğimiz bir şeylerin, hayatın büyük hediyeleri olduğunu anlarız. 

Bu bir paradokstur.

Bir şeylerimizi kaybedene kadar onların varlığından bile haberimiz olmaz.

Bir tek sağlıklı nefes için servet harcamaya hazır olan astımlı bir insanı düşünün.

Bu hastalığa yakalanana kadar onlardan hiç hava ne nefes almanın bir nimet olduğunu duyabilir misiniz? Ta ki o kötü hastalık ciğerlerini teslim alana kadar.

Değerini unuttuğumuz doğal güzelliklerimiz

Ayağı kırılan birisine, en çok istediği şeyin ne olduğunu sorun. Alacağınız cevap, özgürce hareket etmek, hoplamak, zıplamak, diyecektir. Ama şimdi siz kendinize sorun bakalım. 

Hoplamanın, zıplamanın, rahatça yürümenin hayatınızdaki yeri nedir? Cevap vermekte bile zorlanacaksınız. Zira soru biraz da abes gelecek.

Başka bir pencereden bakın.

Bir gün hareket etme kabiliyetinizi kaybettiğinizde, çevreniz size yardımcı olmak için hazır birçok arkadaşınız ile dolacaktır. Böyle kazalar, yaşanan felaketler aileleri ve dostları sevgi ve dayanışma temelinde bir araya getirir.

Covid – 19 etrafında yoğunlaşan toplumsal endişe, aşırılığa varan önlemler ve paranoyak medyanın haberleri, dikkatlerimizi hayatımızdaki çok önemli değerlere yöneltti.

Şimdi sağlığımız için çok daha fazla hassasız ve minnettarız.

İçinde olduğumuz toplumlardaki bireylerin ne kadar savunmasız olduklarını hatırladık. Onlarla dayanışma içinde olmamız gerektiğini anladık. Şimdi birçok alanda daha duyarlıyız.

Bizlere, gereksinim duyduğumuz her şeyi üreten, tedarik edenlere, yaşam alanlarımıza bakım yapan yapılara şükran duymaya başladık.

Özellikle evlere kapandığımız şu dönemde, bize elektrik, su sağlayan, sokaklarımızı tertemiz yapan, çöplerimizi toplayanların hayatımızda ne kadar öncelikli olduklarını gördük.

Birkaç ay içinde bütün Dünyaya dağılan virüs bizim unutmakta olduğumuz bir gerçeği kafalarımıza çivi gibi çaktı.

Arada sınırlar olsa da bir büyük insanlık ailesi olduğumuz..

Hemen yanımızdaki için kaygılanmak ve ona yardımcı olmak büyük insanlığın ayakta kalması ve varlığını sürdürmesi için ne kadar önemliymiş, anladık.

Tek başına kurtuluşun asla mümkün olmadığı bir kez daha kanıtlandı. Yaşamlarımız yaradılışın ilk anından beri birbirine bağlı idi, bu gün çok daha fazla öyle.

Bu gün her zamankinden daha fazla etkileşim içindeyiz. Böyle olduğumuz için Dünyamız çok kırılgan. Böyle olduğumuz için her birimiz bir diğeri için çok değerli.

Küresel işbirliği hiç tahmin edilmeyen boyutlara varıyor

Bir virüs insanlığı bir araya getirdi. Ülkeler arasında işbirliği kayıtsız şartsız yükseliyor.

Covid – 19 duyarlılığımızı harekete geçirmeden önce Batı gittikçe güçlenen bir kaygı, yalnızlık, zihinsel rahatsızlık ve gelecek kaygısı salgını altındaydı.

Politik yozlaşma, iklim değişikliği deliliği, kültür savaşları, cinsel durgunluk Batı toplumlarını kitlesel çılgınlığın kenarına getirmişti.

Sokaklardaki hayata yakından bakıldığında açıkça belli olan bir umutsuzluk, sosyal medyadaki paranoyak paylaşımlarla gittikçe zayıflayan zihinsel yeterlilik Batı’yı içten içe kemirmeye başlamıştı.

Gittikçe güçlenen bir bencillik, Batılıların ruhlarını yapayalnız bir çaresizlik içinde hırpalamaktaydı. Yaşlılar, engelliler tam bir izolasyona maruz kalmıştı.

Aslında Dünya, virüs saldırısından çok daha önceden bir küresel panik ve ruhsal sağlık krizine girmek üzereydi. Covid -19 tam zamanında geldi.

İnsanlara gerekli uyarıları yaptı. Sistemleri, toplulukları, ülkeleri sarstı. Çözümün ortak adımlarda olduğunu vurguladı.

Hepimizin, Dünya için en önemli konunun ne olduğunu merak ettiğimiz bir zamanda gelen bu saldırı küresel çapta işbirliği ve koordinasyonun hayati önemini kanıtladı.

Çağımız tam bir belirsizlik zamanı ama…

Okuduğumuz her gazete ve site, mail kutumuza gelen her email, izlediğimiz her haber programı Dünyanın geleceği ile ilgili olarak içimizi karartıyor. Bilgi bombardımanı zihinlerimizin içindeki önyargıları besliyor. Çağımız tam bir belirsizlik zamanı.

Son birkaç on yıldır, felaket tellallarının öncülüğünde yaygınlaşan senaryolarda, sağlık sistemlerinin çöktüğü ve milyonların öldüğü teorisi yaygınca seslendiriliyordu.

Hepsi birleşip korku dolu merakımızı tetikliyor, parmaklar hemen klavyelere gidiyor ve kıyamet varsayımların bir anda viral hale geliyordu.

Virüs saldırısı Dünya’yı bir araya getirdi.

Şimdiye kadar farkına varmadığımız, sosyal medyada paylaşılacak kadar ilginç bulunmayan, hiçbir raporda yer almayan birçok toplumsal işbirliği örneği var.

Bu kez insanlık ders almış gibi görünüyor

İnsanlar her zamankinden daha büyük bir hassasiyetle sıraya giriyorlar,  başkalarının hakkına saygı duyuyorlar. Zayıflara yardımcı olmak en önemli görev olarak üstleniliyor.

Arkadaş toplulukları bir iç denetim mekanizması kurdular. Herkes birbirini düzenli olarak arıyor. Hatta birbirine yabancı olanlar arasında bile bir yardımlaşma iklimi oluştu.

Aileler artık birlikte zaman geçiriyor.  Gönüllüler yaşlılara ve zor durumda olanlara yardımcı oluyor. Toplumlar kendilerini güvende hissediyorlar.

Daha büyük ölçekten baktığımızda, Dünya devletleri şimdiye kadar görülmemiş boyutlara varan bir koordinasyon içindeler.

Çin İtalya’ya yardımcı olmak için bu ülkeye doktorlar ve kamu sağlığı uzmanları gönderdi.

İsrail ve Filistinliler de şimdi büyük bir dayanışma içindeler ve virüse karşı mücadele ediyorlar. Yüzlerce yılın düşman kardeşleri şimdi omuz omuza mücadele ediyor.

Hükümetler, kriz ile birlikte zayıflayan ekonomileri güçlendirmek için ekonomi paketleri açıklıyorlar.  Devletler kriz sonrası için senaryolar hazırlıyor.

Küresel pandemi psikolojimizi genişletiyor

Doğal afetler tipik olarak insanları bir araya getirir. Böyle zamanlarda, birbirini hiç tanımayan insanlar bile dayanışma içinde olurlar. 

İnsanlık geçmişte bu alanda çok başarılı sınavlar veremedi. Son olarak 1900’lerin başındaki dehşet grip salgınında 100 milyona yakın insan öldü. İnsanlık bu salgında dayanışma yerine izolasyonu tercih etti. Bu ve buna benzer çok acı deneyim yaşandı.

Hastalığın bulaşmasından korkanlar kurbanları ölüme terk etmeyi tercih ettiler. Yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, çatışma ve kaynaklar için vahşi rekabet yüzünden insanlar dayanışma içine girmediler.

Ama bu gün insanlık geçmişteki hatalardan ders almış gibi görünüyor.

Nihayet bütün insanlık olarak yavaşlıyoruz

Virüs bize hızlı olmanın gereksizliğini öğretiyor. Biraz daha açarsak, başarının tek şartı olarak hızlı olmayı dayatan anlayış iflas etmek üzere..

Şimdi görüyoruz ki, arkamızdan kovalayan birileri yokmuş. İnsanoğlu olarak, yavaş yavaş devinen hayatın hızını aşmak gereksizmiş. 

Covid-19 aşırı çalışmanın ve aşırı üretkenliğin bir problem olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.  Dehşet temposu olmadan da hayat devam ediyor.

Virüs, mental sağlıksızlıktan hava kirliliğine ve hatta dehşet kutuplaşmaya kadar her olumsuzluğa dikkat çekti.

Toplumların aşırı çalışkanlık ve aşırı üretkenlik takıntısının ve aşırı tüketim alışkanlığının, toplum sağlığı, politika ve çevre için akıl almaz bir felaket olduğu ortaya çıktı.

Daha da ötesi var.

Sosyal uzaklık mesafesi için önlemler hayata geçtikçe, insan hayatını kurtaran tertemiz bir hava ortaya çıkmaya başladı.

Bu gelişme Çin ve İtalya’da da kaydedildi. Şimdi bütün Dünya’da karbon emisyonları azaldı. Zira hava yolu trafiği düştü.

Bu noktada, çoğumuz, hali hazırda, zorla da olsa yavaş olmayı ve araya sosyal mesafe koymayı tercih ettik.  Tehlike bize bu alarmı verdi.

Bu tercih bize daha az çalışmayı, sevdiklerimize daha çok zaman geçirmeyi, insanlarla sohbet etmeyi, kitap okumayı, müzik dinlemeyi, yemek pişirmeyi, uzun ve sağlıklı yürüyüşlere çıkmayı ve daha bir çok keyifli aktiviteye dahil olmayı sağladı.

Covid-19 bir konuda daha insanlığa bir yol gösterdi. Bir zamanlar bizi çok güçlü kılan özgün ayarlarımızın kırıldığını ve bunu nasıl tekrar onarabileceğimizi..

Karantinada bile manayı ve bağlantıyı bulabiliyoruz

Gelecek haftalarda yavaşlama ile izolasyon arasındaki çarpıcı denge önemli bir risk olarak büyümeye devam edecek.

Yerel sağlık otoritelerimizin hem kendimize hem de çevremizdeki zayıflara yardımcı olabilmemiz için verecekleri tavsiyelere ihtiyaç duyacağız.

Dahası var.

Sevdiklerinden uzak kalmak zorunda olanlar için iyi dileklerimiz ve dualarımız kesintisiz devam etmeli.  Onlara aklımızda ve kalbimizde yer vermeliyiz.

Önceliklerimize yeniden odaklanmak zorunda olduğumuz bu günlerde daha geniş bağlantılar, daha etkin bir iletişim için bütün yolları denemeliyiz.

Virüs bizim empati yeteneğimizi güçlendirecek. Daha insan olacağız.

Şuna inanalım. Yüzbinlerce yıllık varoluş savaşında insanoğlu kimleri alt etmedi ki?

Kazanan yine insan olacak.

Ama bu insan artık çevresini ve doğayı koruma ve geliştirme misyonunu öne çıkaracak.

Yazı için küresel dergi ve gazetelerden yararlandım. 

19 Mart 2020 Perşembe

Her şeye rağmen güzel haberler var


Önce, doğa ile ilgili güzel gelişmeleri paylaşalım. Her şey berbat gibi görünüyor, ama yaşam adeta detox yapmaya başladı. İnsanın sokaktan çekilmesi olumlu sonuçlar doğurdu

Karl Marx hayatta ve doğada her sürecin zıddı ile birlikte geliştiğini söyler.

Yani bir sürecin tamamen olumsuz ya da tamamen olumlu boyutta olmayacağını vurgular.

Her olumsuzluk olumlu gelişmeleri de tetikler.

İnsan doğadan çekildi. Çevremize doğal bir makyaj geldi.  Hava önceki günlere göre çok berrak. 

İnsan içine tertemiz bir hava çekiyor.

Dünya nefes alıyor artık

Uçaklar yakıt tüketmiyor. Havayolları kaynaklı karbon salınımı neredeyse sıfırlandı.

Devasa yolcu gemileri kızağa çekildi. Denizi mahvetmiyorlar. Örneğin Venedik yıllar sonra tertemiz bir denize kavuştu. İçinde balıklar ve üstünde kuğular salınıyor.

Fabrikalar, devasa AVM’ler, kalabalık mekanlar paydos.

Elektrik, su, gaz tüketimi düştü.

Gençlerimiz ve çocuklarımız sağlıksız mekanlarda abur cubur beslenmekten kurtuldu.

Tüketim çılgınlığı fren yaptı.

Caddeler bomboş. Araçlar petrol türevlerini yakıp suratımıza zifir üflemiyor.

Binlerce yılın yorgunu yaşam, bir nefes almak için mola verdi.

İnsanlık temizliğin, hijyenin, sağlıklı kalmanın, sporun, moralin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha, acı bir deneyim ile de olsa öğrenmiş oldu.

Aileler bir araya geldi. İnsanlar sohbet denilen deryaya dalmanın ne kadar hoş, ne kadar güç verici ve rahatlatıcı olduğunu farkettiler.

Gelelim insanlığın virüse karşı ortak savaşına.

Savaş terimini bilerek kullandım. Zira ortada bütün boyutları ile bir savaş var.

Virüs aklı le insan aklı arasındaki savaş.

O minicik canlıyı asla küçümsemeyin.

Virüslerin hem cansız hem de canlı özellikleri vardır.

Virüsü canlı yapan özellik üreyebilmesidir. Fakat cansız olarak görünmesinin sebebi ise, içine yerleşip onu üreme amacıyla kullanacağı bir hücre bulamadığı zaman "Kristal" bir yapıya dönüşmeleridir.

Bu şekilde virüs tıpkı havada süzülen bir toz zerreciği gibi bir partikül halinde doğada serbest olarak dolanır. Ta ki canlı bir hücreye rast gelip onu üreme amacıyla kullanıncaya kadar. Yani dayanıklıdır.

Virüslerin kendiliklerinden metabolizmaları yoktur. Bu nedenle kendi başlarına üreme yetenekleri yoktur. İçlerine girdikleri hücreleri zorlayarak yeni virüs üretmek için kullanırlar. Sonrasında da, konak hücreyi imha ederek hastanın vücudunda hızla çoğalmaya devam ederler.

Yani..

Bedene giriyor ve yerleştiği hücrenin şifresini kırıp tamamen kendisine köle yapıyor. O hücreyi yeni virüs hücrelerinin üretimi için kullanıyor.

Savaşta güzel gelişmeler var

En başa ileri orta yaş gruplarını sevindirecek bir haber koyalım;

Tom Hanks iyileşti.

64 yaşındaki sanatçı, risk grubunda olmasına rağmen savaşta başarılı oldu.,ü

 “ Arkadaşlar merhaba. İyi haber: Coronavirüs testinin pozitif çıkmasından bir hafta sonra işlerin düzelmeye başladığını söyleyebilirim. Ateşim yok. Ağrılarım yok denecek kadar azaldı. Evde sosyal izolasyona devam.”

Demek ki, güçlü bünyeler kaç yaşında olursa olsun, savaşı kazanabiliyor.

Konuya girmeden hemen farklı bir gözlem sonucunu paylaşayım.

Kim ne derse desin, Batı bu savaşta sınıfta kaldı. Doğu muzaffer çıktı. Batı saldırıyı kontrol etmekte zorlanıyor. Doğu çok daha dinamik ve çok daha agresif hareket ediyor.

Dikkat ederseniz,  Güneydoğu Asya’da hem vaka sayısı hem de ölüm oranı çok düşük kaldı.

Singapur, Hong Kong, Çin, Hindistan, Tayvan, Güney Kore ve elbette güzel ülkemiz Türkiye, kim ne derse desin tam bir başarı hikayesi yazdılar.

Bakmayın İtalya ile Türkiye’yi kıyaslayan ve dehşet senaryoları kusanlara. Onlar korkmayı, endişe içinde kıvranmayı, panik yaratmayı seviyor.

Denebilir ki, hormonlu bir birlik olan AB ve içindeki birkaç ülke krizi yönetemedi.

Doğru teşhisi koymakta ve aksiyon almakta bile geciktiler.

Görünen o ki, yakın gelecekte ekonomik ve politik masada kartlar yeniden dağıtılacak. Yeni bir oyun başlıyor. AB bu oyunda masaya oturabilecek mi, kenarda mı kalacak?

Göreceğiz.

Çin, Hindistan, Güney Kore ve diğerleri

Çin, yeni inşa ettiği hastanelere yeterli sayıda hasta gelmediği için ikisini de kapattı. Virüs ile başladığı savaşta çok erken aksiyon alan Çin, birkaç hafta içinde devasa iki hastane inşa etmiş ve bir sağlık ordusunu cepheye sürmüştü.

103 yaşında bir Çinli büyükanne Wuhan’da 6 günlük bir tedaviden sonra tamamen iyileşti.

Apple Çin’deki 42 mağazasını yeniden açtı

Binlerce hasta tedavi edildi. Vaka sayısı düştü. Hasta sayısı, hastanenin rantabl çalışması için gereken sayıların çok altına düştü. Wuhan kabusu atlattı. Bu durumda da hastanelere gerek kalmadı.  Doktorlar maskelerini gülümseyerek attılar.

Hindistan’da doktorlar Coronavirus tedavisinde başarı sağlamaya başladılar. Hindistan’da Safdarjung Hastanesi ( Yeni Delhi )nde tedavi gören 7 hasta iyileşti.

Chlorphenamine, Oseltamivir, Retonovir ve Lopinavir ilaçları hastaların iyileşmesine önemli ölçüde destek oldu. Hindistan bu ilaçları küresel olarak tavsiye etmeye hazırlanıyor.
Himdistan’ın, o devasa nüfusu bu kadar kısa sürede disipline etmesi ve inanılmaz bir seferberlik başlatması her türlü takdiri hak ediyor.

İlacın bulunması o kadar gecikmeyecek

Hollanda’daki Erasmus Tıp Merkezi araştırmacıları coronavirusa karşı antikor bulduklarını açıkladılar. Merkez, çalışmaları ile ilgili bilgileri sitesinden düzenli olarak paylaşıyor.

Cleveland Kliniği bir Covid19 testinin günler değil saatler içinde sonuç verdiğini duyurdu. Bu haber çok sevindirici ve buradan hareketle çözümün çok uzak olmadığı düşünülebilir.

Güney Kore’den güzel haberler var. Covid- 19 vakası yok denilecek kadar azaldı. Salgının başladığı kaynağın hemen yanındaki bu küçük ülke süreci başarı ile yönetiyor.

İtalya’ya üzülelim, ama gerçekleri de görelim

İtalya’nın bu kadar büyük bir felaket yaşamasının en önemli nedeni Avrupa’nın en yaşlı nüfusuna sahip olmasıdır. Yaşlı nüfusun direnci virüsü yenmeye yetmiyor.

İtalya önlem almakta gecikti. Bu söz ağızlara pelesenk oldu, ama gerçek bu.

İsrail’de bilim insanları coronavirus aşısını bulmak üzere olduklarını açıkladılar. İsrail ve Dünyadaki Yahudi tıp insanları her zaman öncü olmuş ve çözümleri çok kısa sürede üretebilmişlerdir. İsrail’in her an güzel bir haber vereceğini tahmin ediyorum.

ABD genelde başarısız bir performans sergilese de, Maryland’de 3 coronavirüs hastası tamamen iyileştiler. Birkaç gün içinde sağlıklı günlerine geri döndüler. Bunu da umutlu olmamız için nedenlerin arasına yazalım.

Kanada ve ABD-  kamu başarısız, bilim başarılı

Kanadalı bilim insanlarından oluşan bir ekip covid19 araştırmalarında çok önemli ilerlemeler sağladılar. Ekip, Covid19’u izole etmeyi başardı. Bu izole etme başarısı aşının geliştirilebilmesi için gerekli ortamı sağlayabilecek.

Bir San Diego biyotek şirketi Duke Üniversitesi ve Singapur Ulusal Üniversitesi ile birlikte covid19 aşısını geliştiriyor. Arcturus Therapeutics aşıyı tanımladıklarını ve çok uzak olmayan bir zamanda üretime geçmeye hazırlandıklarını açıkladı.

ABD Oklahoma eyaletinden güzel bir haber var. Tulsa County’deki ilk coronavirüs hastası tamamen iyileşti. Tedavisi başarı ile sonuçlanan hasta, yakın zamanda yapılan iki covid testinden de negatif sonuç ile çıktı.

Covid19’dan iyileşen hastalardan alınan plazma diğer covid19 hastalarına iyi geliyor. WHO Acil Durumlar Programı direktörü Mike Ryan iyileşmiş covid19 hastalarından alınan plazmanın gelecekte tedavi için kullanılmasının mümkün olacağını açıkladı.

Türkiye turizminin geleceği

Hiçbir kuşku duymuyorum. Çok başarılı bir sezon geliyor. Yaşanan suni dehşet ortamı en geç 6 hafta içinde gündemin alt sıralarına inecek.

TIP bu kez çok hızlı…

Özellikle Çin, Küba, Hindistan, Güney Kore, Kanada ve ABD’de çalışmalar çok hızlı sürüyor.
Aşı ve ilacı duymamız yakındır.

Biz işimize dönelim.

Önümüzdeki iki ayı çok dikkatli ve hassas geçirelim. Kendimizi, ailemizi, çevremizi ve tesislerimizi koruyalım.  Türkiye turizmi şu ana kadar süreci iyi yönetti.

Hiçbir olumsuz haberin çıkmasına izin vermeyelim.  Bozgunculara engel olalım. Çenelerini kapatmalarını sağlayalım. Klavyelerinden zehir kusmalarının önüne geçelim.

Bahar aylarında zorlu bir sınav var

Akdeniz otelleri şoku atlattı sayılır. Kriz yönete ustası turizmciler insiyatifi ele aldılar. Her tesis yöneticisi, kendi alanının çözüm üreticisi ve lideri oldu.

Çalışma programlarında teknoloji devreye girdi. Turizmciler çok iyi oldukları bir alanın hakkını veriyor. Ekiplerin çoğunluğu uzaktan çalışma modeline geçti.

Tesisler hijyen ve her türlü güvenlik önlemlerinde birkaç seviye birden atladı. Kapıdan itibaren bütün alanlar dezenfekte ediliyor.

Yatırımcılar tesislerine inanılmaz bir ihtimam gösteriyor. En küçük bir kazaya meydan vermemek için her türlü önlem alınıyor.

Mart, Nisan ve Mayıs aylarında oteller tepeden tırnağa bakım, ilaçlama, onarım ve hijyenik uygulamadan geçecek.

Ben, Akdeniz otellerinin yazın çok güvenli birer sığınak olacağına inanıyorum. İşletmeler ekiplerine şimdiden gerekli eğitimleri vermeye başladılar.

İyi şeyler olacak.

Böyle bir Kış döneminden sonra tek çare- tatil

Avrupa, Kuzey Ülkeleri, Rusya, BDT ülkeleri, hepsi berbat bir kış yaşadı. Yüz milyonlarca insanın bedeni de ruhu da hastalandı.

Kuzeyde herkesin suratı asık ve hepsi mutsuz…

Yaşama kıvançları tükendi.

Korku, baskılar, izolasyon, iletişim kopukluğu insanları yaraladı. Güçsüz bıraktı.

İnsanların coşkularının önüne kurulan stres barajları onların yaşamlarını sürdürmesi için gereken enerjinin üretimini de kısıtlıyor.

Babaanneler.. Dedeler… Anneler.. Babalar.. Çocuklar.

Bir şeyleri özlüyorlar.

Türkiye’de ve özelikle Akdeniz’de çok bol olan bir şeyleri..

Güneşi.

Kumsalları..

Tertemiz Akdeniz’i..
Otellerimizdeki vefakar çalışanları…

Kat görevlilerinin, garsonların, belboyların, aşçıların gülen yüzlerini..

Doğamızı..

Yemeklerimizi..

İnsana olan sevgimizi ve saygımızı…

Onlar Akdeniz güneşinin sağladığı D vitaminini özlüyor.

Ve onların aradığı her şey Akdeniz’de..

Avrupa’nın tatil ülkeleri bu yaz denklemin dışında kaldı. Bunun en başta gelen nedeni de başta İtalya olmak üzere, bütün rakiplerin coronavirüs sınavından geçememesi.

Eğer Mart, Nisan, Mayıs aylarında fire vermezsek…

Eğer bedenlerin ve ruhların sevecen sığınağı olma misyonumuzu korursak..

Çok başarılı bir sezon yaşayacağız.

Ne olursa olsun, tatil bir zorunluluk

Tatil yapanlar üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar, tatilin bedensel ağrıları azalttığını, uyku kalitesinin arttığını ve kişilerin tatil öncesine göre daha mutlu olduklarını gösteriyor.

Bu faydaların beş hafta sonrasında da devam ettiğini gösteren bir çalışma da bulunuyor.

Tabii, kendisine özel zaman ayıran ve tatilini olabildiğince keyifli geçirmeye odaklanan kişilerde bu “tatil etkisinin” daha da uzun devam ettiği belirtiliyor.”

Tatilin asıl amacı insanları ruhsal ve bedensel olarak rahatlatmak.

Nisan ve Mayıs aylarında, pr ve pazarlamamızı güven, sağlık, hijyen ve sevgi kavramları üzerine kurgulayalım.

Türkiye’ye en yüksek istihdam katkısını sağlayan turizm için beklentiler

Turizmin pr ve tanıtımına kamu olarak imza atın. Destek verin.

2020 sezonunda ssk primlerini erteleyin. 2021’den itibaren taksitle tahsil etmek üzere bir ödeme planı hazırlayın.

Turizm yatırımcılarının kredi borçlarını 2 yıl faizsiz olarak öteleyin.

Belirli bir limitin üzerine çıkan istihdama teşvik getirin. Yüksek istihdamı ödüllendirin.

Bankalar erken rezervasyon ya da son dakika tatil satın almalarına düşük faizli kredi ile destek versin. Bu destek bir maya gibidir. Otellerin cirosunu yükseltir. Rahatlatır.

Böylece turizm bütün sektörleri finanse etme misyonunu güçlü biçimde yerine getirir.

Turizm 2020 yılında Türkiye’yi omuzlar..

Ülke kazanır