Bakın baştan anlaşalım. Bu
yazıda pembe tablolar yok. Hayal satmak yok.
Çok kısa zamanda hayata geçecek mükemmel çözüm önerileri yok.
Bunlar olursa ve ben burada
palavralar sıkarsam, bana, ne güven kalır, ne saygı.
Bu nedenle çok dikkatli
yazdım.
Kapkara bir ufuk yok, acı
çekeceğimiz günlere dair projeksiyonlar var.
Olması gereken de bu. Bu
acıları yaşarsak, kendimize, çevreye, doğaya, birbirimize daha dürüst davranmak
için bir fırsat yakalamış olacağız.
Baraner’in tabiri ile yaşam
galiba bizi son kez affediyor. Bize düşen, doğadan, saygılı ve içten bir özür dilemek ve
şeffaf bir gelecek için ilk adımı atmak.
Bununla beraber, geçmişten
de ders çıkarmak.
2008
yılındaki Gelecek Tahmincisi yazımı hatırlayan var mı?
Bundan uzun yıllar önce bir
yazı karalamıştım. Oldukça ilgi çekmişti. Ama hepsi bu…
İlgi çekti. Okuyanlar
beğendiler. Bu yazıdan hiçbir ders çıkarmadılar. Birkaç takdir yorumu geldi.
Okuyanlar birkaç gün sonra böyle bir yazıyı unutuverdiler.
Haklı idiler.
O zamanlar, gökyüzünde uçan
charter uçaklar Antalya’ya Dolar ve Euro yağdırıyordu.
Kimsenin kafasını kaldırıp
geleceği tahmin etmek, B, C, D planları hazırlamak için zamanı yoktu. Hatta
onlara göre buna gerek de yoktu.
Zamanı geldi. Bu yazıda
neler önermişim, biraz anımsatmakta yarar var.
Gelecek
tahminciniz var mı?
Buna gelecek senaristleri de
diyebiliriz. Görevleri; her türlü veriyi değerlendirerek, geleceğe ait
senaryolar oluşturmak olmalı.
Bu senaryolara göre
alternatif çözümler üretmeli. Yönetim Kurulu ile beyin fırtınaları düzenlemeli.
Çıkan sonuçlara göre yol haritaları oluşturmalı ve süreçleri yönetmeli.
Bu senaryolar yatırımın geleceğini
ilgilendiren her konuda olmalı.
Mevcut ve potansiyel
pazarlar. Pazarlardaki müşteri profilindeki değişimler. Demografik verilere
göre yeni satış, pazarlama ve tanıtım yöntemleri de olabilir.
Bir
örnek verelim; Avrupa’da yükselen milliyetçilik
Mesela, orta vadede,
Türkiye’nin ana pazarını oluşturan ve milyonarca turist gönderen ülkelerden
birisinde yükselen bir milliyetçilik dalgası olsa.
Devlet ve bütün kamu
kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin yönlendirmesi ile insanlar ülke
dışındaki tatil bölgelerini boykot etmeye başlasalar.
Evet, en büyük
pazarlarımızdan birisinde böyle bir toplumsal refleksin gerçekleşmesi halinde
ne olur? Hiç düşündünüz mü?
Siz gerçekleşmesi hiç de
akla aykırı olmayan böyle bir refleksi düşünedurun.
Daha sırada savaş riski var.
Çevremizde savaşlar patlayabilir.
Kıbrıs ve Ege sorunu çözüldü
mü sizce?
Sorunun tarafları mevcut
durumu çözüm olarak görüyor mu? Bitti mi gerçekten?
Ya Irak?
Irak ABD’nin müdahalesi ile
nihai huzura kavuştu mu?
Statükodan herkes memnun mu?
Irak ile kendi hayati geleceğini bir şekilde ilişkilendiren komşu ülkeler
mevcut durumu nihai bir çözüm olarak benimsedi mi?
Yarın,
Türkiye, Suriye, İran, Irak’ta guruplar birbirine girerse?
Gamlı baykuş olarak
adlandırılmayı göze alıyorum. Sonuç olarak ben bir senaryo yazıyorum. İnanıp
inanmamak size kalmış.
Gelelim en yaşamsal alana..
Yani su ve enerjiye…
Antalya’da su ve enerji
krizi gerçekleşmesi durumunda neler olur?
Gerçekleşir mi?
Bilemiyorum.
Yeraltı suları biter. Su
çektiğimiz kuyulardan su yerine pompalardan nihavent tonda bir tıs sesi
duyarız. Barajlara su taşıyan çaylar, ırmaklar kurur.
Gerisini siz bir kabus
misali hayal edin..
İşletmeler
bir gelecek falcısı istihdam etmeli..
Ya da bir gelecek tahmincisi
diyelim..
Bence bir gelecek tahmincisi
istihdam etmek çok da gereksiz bir masraf olmaz. Gelecek tahmincisi de ne ola?
Bir başka yazıya kadar muhafaza edelim merakları.
Ama gelecek tahmincisinin
uçuk kaçık, çok gezen, çok okuyan bir ademoğlu olması gerektiği de çok açık.
İklim, hidrografi, demografi, moda, magazin, tüketim alışkanlıkları, siyaset,
ekonomik trendler, kent yaşamı, beslenme alışkanlıkları, internet, hepsi bu
gelecek tahmincisinin ilgi alanına girmeli.
Ortaya koyacağı senaryolara
çözüm kolaydır. Sorunun bilinmesi çözümün ufuktan görünmesidir. Yeter ki
sorunlar önceden tahmin edilsin..
Alanya-Tekirova bandında
birkaç milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz. Bir milyonluk bir kitlenin
işsiz, aşsız kalmasından bahsediyoruz. Boru mu bu?
Demiştim….
Geldik bu güne…
Geldik 2020 Kış aylarına.
Kabus zamanlarına. İnsanlığın yaşadığı en zorlu savaşlardan birisinin devam
ettiği günlere..
Ne dersiniz?
Bundan 12 yıl kadar önce
yazmış olduğum yazıda abartmış mıyım?
Hayal mi görmüşüm?
Saçmalamış mıyım?
Türkiye, Irak, İran ve
Suriye ile ilgili öngörüyü yazdığımda sene 2008 idi.
Ne dersiniz?
Eksiği ya da fazlası var mı?
Bir
virüs bütün Dünyayı hizaya getirdi.
Minicik bir varlık
yeryüzünün bütün devlet yapılanmalarını dize getirdi. Sistemler paralize oldu.
Toplumlar moleküllerine ayrıldı. İnsanlar korkuya teslim oldu.
Ülkeler, şirketler, sivil
toplum kuruluşları arasındaki ilişkiler bambaşka bir boyuta geçti.
İnsan ile insan, insan ile
doğa, insan ile hayvanlar, insan ile kamu arasındaki ilişki ve iletişimin şekli
deforme oldu. Kelimeler anlamsızlaştı. Farklı yorumlanır oldu.
Şimdi, ekonomi başta olmak
üzere, bütün bir hayat yeniden organize olacak.
Ama önce mevcut yapı
parçalanıp ortalığa saçılacak. Sonra, tıpkı doğa gibi, insanoğlu da parçaları
yeniden bir araya getirip yeni bir var oluş formu yaratacak.
Şimdi
sırada küresel durgunluk var
New York, Paris, Madrid,
Moskova, İstanbul…
Hepsinin en başta gelen
ortak noktası, restoranların, dükkanların, fabrikaların, havayollarının kapalı
olması. Ekonomi uzmanları küresel krizin bir gelecek riski olmaktan çıktığını
ve patladığını söylüyorlar.
Çin tarafından Pazartesi
günü yapılan açıklamada ülke ekonomisi ile ilgili olarak ürkütücü veriler yer
aldı. Sistem, coronavirüsün yarattığı negatif atmosfer nedeniyle, Ocak ve Şubat
aylarında dramatik bir düşüş yaşadı. Uzmanlar yakın zamanda bir düzelme
beklemiyor.
Şimdi, Kuzey Amerika ve
Avrupa’daki hükümetler ve merkez bankaları pandemik yayılmayı kontrol etmek
için toplumu sarsan önlemler alıyor.
Asya her anlamda yüksek
alarm seviyesinde duruyor. Finansal piyasalar şokta. Çok sayıda uzman, son
birkaç ayda yaşananların sonucu olarak daralmanın başladığı bilgisini veriyor.
Aslında çok değil, 20 gün
önce küresel ekonominin bir durgunluğa doğru ilerleyip ilerlemediği sadece bir
tartışma ve merak konusu idi. Bu gün hepsi bıçak gibi kesildi. Bir minik virüs
küresel durgunluğun ipini çekti.
Süreç
çok hızlı değişiyor
Dünyada Novel Koronavirüs
vakası sayısı 200 bine doğru artarken ve ülkeler yayılmanın önünü kesmek için
önlemler alırken, bir yandan da insanlar günlük yaşamlarında radikal
değişikliklere yöneldiler.
Toplu mekanlar kapatıldı.
Sokağa çıkma yasakları devreye girdi.
Dünyadan çok önce bu
önlemleri almak zorunda kalan Çin, şimdi, tarihinde görmediği bir ekonomik şok
ile boğuşuyor.
Üretim ve hizmet
aktivitelerinin çökmesi Çin’in bütün sektörlerini etkiledi.
2020’nn ilk iki ayı
itibarıyla veriler şöyle; perakende satışlarda 2019’un aynı dönemine göre düşüş
oranı yüzde 20.5, sanayi üretiminde düşüş yüzde 13.5.
Sabit demirbaş
yatırımlarındaki düşüş ise yaklaşık olarak yüzde 25. Bu düşüş son 20 yılın
rekoru olarak kayıtlara geçti.
Çin
ekonomisi nakavta yakın
Bir tarafta Çin ayaklarının
üzerinde doğrulmak için ölesiye bir çalışma içinde ve diğer tarafta da Avrupa
ve Birleşik Devletler’de durum vahim noktalara doğru gidiyor.
Salgının merkezi olarak
belirlenen İtalya’da vaka sayısı 24 bin oldu. İspanya’da sayı 9000. ABD ise
şimdilik 4000 vaka kaydetmiş durumda.
Goldman Sachs Pazar günü yayınladığı
analizde, ABD’nin GSYH’sı ile ilgili tahminlerini düşürdü. Yerel karantinalara
bağlı olarak perakende harcamalarının düşeceğini öngördü.
Tedarik kanallarındaki
yavaşlamanın ticareti vuracağı tespitini yaptı.
Goldman Sachs, ABD
ekonomisinin Nisan – Haziran ayı arasında yüzde 5 küçüleceğini tahmin ediyor.
Ocak Mart verileri ise yüzde sıfır büyümeye işaret ediyor.
Şunu yazın bir kenara,
Çin ekonomisi nezle olursa,
Dünya zatürreye yakalanır.
Global
ekonominin maestrosu da çaptan düşüyor
Yatırım Bankasının şef
ekonomisti Jan Hatzius endişelerini paylaştığı açıklamada, “ Bu kapanışlar ve
toplumda yükselen coronavirüs endişesi ABD ekonomisinde Mart ve Nisan aylarında
tahrip gücü yüksek bir durgunluğu tetikleyecek” dedi.
ING uzmanları ise ABD
ekonomisi ile ilgili olarak biraz daha kötümser tahminlerde bulunuyor.
Bu
tahminlere göre ABD ekonomisi 2008 krizine benzer bir yavaşlamaya hazır olmalı.
İkinci çeyrekte yüzde 8 daralma bekleniyor. Durgunluğun peş peşe iki çeyrek
periodu kapsayacağı ve düşüşün devam edeceği bilgisi var.
Bu arada, finansal piyasalar
birkaç gün içinde daha da kötüleşti.
Borsalarda alıcılar ve satıcılar menkul kıymetlerin fiyatlandırılmasında
tam bir kaos yaşadılar.
Baş gösteren belirsizliğin
ne kadar süreceği belli değil. Bu durum reel ekonomiyi vuracak.
Hisse senedi sahipleri
portföylerindeki erime nedeniyle piyasalardan çekilme eğilimindeler.
Sektörlerin bankalardan
kredi kullanmaları giderek olanaksız hale geliyor. ABD borsaları bir önceki
ayın rekor seviyelerinin yüzde 27 altında ve düşüş devam ediyor.
Son zamanların en korkutucu
gelişmesi ise, finansal piyasalardaki dalgalanmanın, çok ters gelişmeleri
tetikleyecek bir silaha dönüşmesi oldu. Durgunluk ötesi bir şeyler olabilir.
Özetlersek, bir küresel kriz
başlamış durumda. Bu krizin bütün belirtileri ortada ve Dünya buna pek de
hazırlıklı olmadığı bir zamanda yakalandı.
Turizm
ne olacak?
Büyük ölçüde finansal
piyasalardan beslenen seyahat ve otelcilik nasıl etkilenecek?
İnsanlar seyahate devam
edecek mi?
İnsanlar, hem virüs
korkusunu hem de küresel durgunluk tehlikesini hiçe sayıp, sıcak sahillere
gelecekler mi?
Kısa ve orta vadede neler
olacak?
Şimdilik kısa bir cevap;
Evet!
Bunun için çok güçlü
nedenlerimiz var.
Bir sonraki yazıda..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder