22 Aralık 2023 Cuma

Yapay Zeka’dan kimler korkmalı?

Bu soru, uzak olmayan bir gelecekte iş dünyasını tarumar edecek olan bir yaratıcı tahrip uyarısıdır. Yaklaşmakta olan bir kasırganın ön habercisidir.

Bu yaratıcı tahrip, bütün görev tanımlarını, iş süreçlerini paramparça edecek.

Soruyu iş hayatına göre uyarlayıp tekrar soralım.

Yapay zeka kimleri işinden edecek?

Çalışanlar mı?

Yöneticiler mi?

Aslında sorunun cevabı uygulamanın içinde.

Zeka.

Yani bu teknoloji, zeka ve birikim gerektiren alanları fethedecek.

Kelimeyi bilerek kullandım. Fethedecek.

Yani, bu alanları insandan temizleyecek ve onların yerini alacak.

Yöneticiler..

Mimarlar..

Mühendisler..

Finansçılar..

İnsan Kaynakları..

Sizlere kötü haberler var.

Teknoloji, geçmişten bu güne gelen bütün modelleri tarumar ediyor.

Bu güne kadar hep robotların işgücünün yerini alacağı masalına inandınız.

Yok. Öyle olmayacak.

Yapay zeka kol gücünün değil, beyin gücünün yerini alacak.

Arazinin bütün özelliklerinin, deprem geçmişinin, iklim şartlarının, inşaatçının bütün taleplerinin data olarak yüklendiği Yapay Zekanın, en ideal bina projesini birkaç dakikada ekrana yansıtacağı günler uzak değil.

O projeyi sıfır hata ile yönetecek ve en ideal sürede tamamlayacak olan Mühendis Yapay Zeka sahaya inmeye hazırlanıyor.

Bütün departmanlara görev tanımlarını ve hedefleri dağıtacak ve süreçleri anlık olarak izleyip, dijital uyarıları iletecek olan Otel Müdürü Yapay Zeka da yolda.

Binanın ve bütün ekipmanın her türlü bilgisinin yüklendiği, saniyede milyonlarca işlem kapasiteli, süreçleri hatasız takip eden bir Teknik Müdür Yapay Zeka ile geleneksel modelde yetişmiş bir Teknik Müdür baş edebilir mi?

Özetleyelim.

Yapay Zekaya karşı en güçlü konumda olanlar Mavi Yakalılar.

Onlar ayakta kalacaklar.

Örnek mi?

İnşaat sektöründe kalifiye bir mavi yakalı, mühendisten iki kat fazla kazanıyor.

Güzel bir Cumartesi sabahında, bu yazının işi ne?

Moral bozucu mu? Olabilir.

Treni kaçıranlar için yapacak bir şey yok. Onlar geleceği kaçırdılar.

Bu bilgiler gençler için.

Geleceklerini arayanlara bir nebze olsun ilham verebilmek için.


26 Ekim 2023 Perşembe

Gelecekte Bireysel Saygınlık Karneniz Olacak

 Otuz yıl sonra her insanın bir Saygınlık Karnesi olacak.



Bu dijital karne, bireyleri belirli performans kriterlerine göre değerlendirecek. Performans kriterleri birkaç fonksiyona dayalı olacak.

Birincisi kentleri ağ gibi saran gözlem kameraları. Sadece gözlem ve kayıt ile sınırlı olmayan bu kameralar, veri işleyecekler, her bireyin hesabına kayıt yapacaklar.

İkincisi, bireylerin kendi eylemlerini kayda aldıkları bir sistem olacak.

Örneğin, çevre, çocuklar, engelliler, hayvanlar, kadınlar için hayata geçirdikleri her iyilik için bir kayıt düşecekler. Bu kayıtlar bireysel karne puanlarına doğrudan etki ededek.

Üçüncüsü, tarafsız gözlemcilerin anlık ya da periyodik gözlem raporları olacak.

Tarafsızlıkları belgelerle garantiye alına gözlemciler, hayatın her alanında, davranış, eylem, suç, güzellik gibi işlevleri gözlemleyip kaydedecekler.

Kayıt için bireyin performans hesabına ulaşabilecekler.

Trafik cezaları.

Hastalanmalar. ( Bu hususa özel bir parantez açacağız.

Hastalanmak insanın bireysel yaşam tercihlerinden kaynaklanır. İnsan hastalanmayı bilerek ya da bilmeyerek kendisi seçer. Dengesiz beslenme, kendi bedenine saygısızlık, yaşam tarzı hep birlikte hastalıkları tetikleyen etmenlerdir. Hasta olmak kendisine ve insanlığa karşı kasıtlı bir eylemdir.)

Çevreye yönelik suçlar.

Hayvan haklarına aykırı davranışlar.

Engellilere yardımdan kaçınmak.

Sahtekarlık.

Şiddet.

Bunların tamamı ve benzerleri, gözlemciler ya da kameralar tarafından, bireyin performans hesabına olumsuz olarak kaydedilecek.

Tam tersine, her iyilik, her jest, her olumlu davranış da puan kazandıracak.

Mesela hiçbir trafik cezası almadan tamamlanan bir yılın sonunda, bireyler olumlu puan kazanacaklar. Bu da karnelerine yansıyacak.

Her dönem sonunda açılan karnelerde başarılı olan bireyler, hem maddi hem de sosyal olarak ödüllendirilecekler.

Yaşamlarını kolaylaştıran destekler alacaklar.

Sosyal hiyerarşide üst noktalara terfi hakkı elde edecekler.

Gelelim en can alıcı noktaya.

Bütün bu süreçleri kim ya da ne yönetecek?

Tahmin etmek zor olmasa gerek.

Yapay zeka.

Kaçış yok.

Geleceğin hiyerarşisinde, kapitalist sözlükte yer alan sınıflar olmayacak.

Politik hiyerarşi kaybolacak.

Ömür boyu yöneticilik, siyasi kimlik sona erecek.

Zenginlik ya da yoksulluk geleneksel tanımlamalardan farklılaşacak. Sistem zengin ve yoksul kategorilerini çok farklı temellere göre yeniden belirleyecek.

Mesela, bir kitlesel sağlık hizmeti örneğini buraya kaydedelim.

Bu gün itibarıyla yok. Ama olacak.

İnsanlık tarihinin bütün genetik bilgilerinin, hastalıkların, tedavilerin yüklendiği yapay zeka ile yönetilen kiosklar, hekimlerin ve hastanelerin yükünü hafifletecekler.

Bireyin bütün genetik mazisinin yüklü olduğu bu yapay zeka kioskları, alacakları bir damla kanı analiz ederek, birkaç saniyede hastalıkları teşhis edecekler ve tedavi sunacaklar.

Gelecekte başlarına gelebilecek hastalıkları da önden bildirecekler. Bunların arasında olası kalp krizleri, kanser başlangıçları vb olacak.

Bireysel Saygınlık Karnesi, insanın her anını etkileyecek.

Mesela dijital prestij.

Mesela dijital seçme ve seçilme.

Mesela ilişkiler.

Gelecek geldi.

18 Ekim 2023 Çarşamba

Lüks Marka Pazarlanmaz- Arzu edilir

Aslında, Lüks Pazarlama diye bir kavram olamaz. Zira lüks, pazarlanmaz. Tutkunları tarafından beklenir. Satın alınır. Bir sonraki lüks ürün veya deneyim için hazırlık yapılır.

Eğer yine de bir lüks pazarlamadan bahsedilecekse, geleneksel pazarlamanın bütün kurallarını yıkan eşsiz bir çalışma gerekecektir. Bu anlamda, Lüks Pazarlamaya dair 16 anti-yasa sıralayacağız ve farklı bir bakış açısını sunacağız.

Lüks marka ayrıcalıklıdır. Özgündür. Arzulanır.

Lüks markaya, geleneksel pazarlama yöntemleri ile bakarsanız, geçmiş olsun.

Kaybettiniz.

Lüks markanın alıcısı ne geleneksel pazarlama diye bir uygulamadan haberdardır, ne de bu yöntemlerden etkilenir. O bambaşka bir algıya ve bakış açısına sahiptir.

Aşağıda 10 marka var. Bunların geleneksel mecralarda ve klasik yöntemlerle pazarlama çalışmalarına rastladınız mı hiç?

Ne mümkün?

Böyle bir çalışma olduğu anda tutkunları ile arasındaki aşk biter.

Dior   

Gucci 

Chanel

Louis Vuitton 

Hermès        

Rolex

Prada

Tiffany

Versace       

Burberry      

Ya da, otelcilik sektöründen örnek verelim. Çok bilinen kamusal alanlarda bu markaların reklamını gördünüz mü? Göremezsiniz. Klasik reklamlar lüks markalar için bir ölüm ilanıdır.

Belmond

Bulgari

EDITION

Fairmont

Four Seasons

Jumeirah

Mandarin Oriental

Ritz-Carlton

Rosewood

Shangri-La

Six Senses

W Hotels

Waldorf Astoria

Bir geleneksel pazarlama klasiği- Konumlandırma

Bu kural lüks pazarlama için asla geçerli değildir. Lüks ile kıyaslama kavramı yan yana gelemez. Lüks marka kendisini rakipler ile kıyaslamak yerine, eşsiz kimliğine odaklanmalıdır. Farklı olmak ve akılda yer etmek, bir Pazar konumunu izlemekten daha etkilidir. Lüks marka, rakipsiz olduğu iddiası ile yola çıkar.

İşte size Lüks Pazarlamanın 16 Anti- Yasası

Ürününüze ruh katın: İnanması zor, ama lüks ürünlerdeki kimi minik kusurlar, onun seri üretim sonucu olmadığını kanıtlar. Kendine has bazı özellikler lüks ürüne karakter ve çekicilik katar. Lüks tutkunu ile ürün arasında sıcak bir bağ oluşturur.

Müşterinize Rehberlik Yapın: Lüks marka, müşteri zihnini ve kalbini tamamen doldurmalıdır. Rehberlik etmelidir. Güvenilir bir otorite olarak benimsenmelidir.

Satın almayı zorlaştırın: Ayrıcalıklı ve ender bulunur bir hava yaratın. Markanızın cazibesinin arttığına tanık olacaksınız. Kolayca erişilir olmak puan kaybettirir. O markayı satın alan tüketiciye, bu zor işi başarma tutkusunu yaşatın.

Lüks müşteriniz ile lüks olmayanı ayırın: Lüks müşterisi hemen yanında lüks olmayanı görürse, hayal kırıklığı yaşar. Ayrıcalığını kaybettiğini düşünür. Onlara özel muamele ve lüks olmayandan koruma duygusal bağı korur.

Lüks marka reklam yapmaz: Lüks marka, saldırgan bir ürün satma yöntemini asla kullanmaz. Bunun yerine, reklam olmayan reklamlarla bir marka hikayesi oluşturur ve izleyenlerle duygusal bir bağ kurmaya odaklanır.

Tahmin edilen fiyat gerçek fiyattan yüksek olmalıdır: Lüks tutkunu, markanızın fiyatının her zaman çok yüksek olduğunu tahmin etmelidir. Daha yüksek bir değer algısı, lüks tutkununu harcama noktasında daha cömert olmaya yöneltir.

Lüks, fiyatın belirleyicisidir: Lüks markalar fiyatlarını sektör trendlerine ya da rakip fiyatlarına göre belirlemez. Kendi benzersiz tekliflerine ve marka değerlerine göre bir fiyatlandırma politikası izler. Kademeli olarak yükseltilen fiyatlar ulaşılmazlık havasını korur. Arzu edilme algısını yükseltir.

Reklam yıldızlarını uzak tutun: Lüks marka, toplumda kabul gören ve sevilen yıldızların onayına gereksinim duymaz. Kendi eşsiz değer önerilerine güvenir.

Lüks marka sanatı önemser: Sanatsal değerleri ve sanatçıları pazarlama kampanyalarına dahil etmek, lüks tutkunu nezdinde bir incelik algısı oluşturur. Lüks tutkunu bu kampanyalarla bir sofistike olma duygusuna kapılır.

Müşterinin her isteğine boyun eğmeyin: Lüks marka tüketici talepleri tarafından yönlendirilmez. Benzeri olmayan bir marka kimliğini korumak esastır. Her müşterinin her beklentisini karşılamak kimi zaman değerlerden uzaklaşmak anlamına gelir.

Lüks marka talep artışına yanıt vermez: Lüks marka, artan talebi karşılamak için aşırı genişlemekten uzak durur. Müşteri tabanını bilinçli olarak sınırlandırır. Bu sınırlama ile ayrıcalıklarını korumaya odaklanabilir.

Lüks marka satış yapmaz: Arzu edilen bir aura yaratır. Ürünlerine sadakat sağlar.

Lüks marka Pazar araştırması yapmaz: Yaratıcılık ve yeniliğe öncelik verir.

Maliyet düşürme arayışına girmeyin: İşin kolayına kaçmak lüks ürün veya hizmetlerin kalitesini ve ayrıcalığını tehlikeye atabilir. Bunun yerine, lüks markalar yüksek standartları korumaya ve olağanüstü deneyimler sunmaya odaklanmalıdır.

İnternette- açıkça-  satış yapmayın: Dijital bir varlığa sahip olmak çok önemli olsa da, lüks markalar çevrimiçi imajlarını dikkatli bir şekilde düzenlemeli ve ürünlerini veya hizmetlerini internette açıkça satmayarak ayrıcalıklı bir hava yaratmalıdır.

Meraklı olmayanları dışarıda tutun: Lüks markalar, benzersiz tekliflerini ve değerlerini takdir eden seçkin bir kitleyi hedeflemeli ve onlarla etkileşim kurmalıdır.

 


26 Haziran 2023 Pazartesi

Türkiye Turizmi – Gelecek 10 yılın riskleri

Bu yazıyı Kasım 2021'de kaleme almıştım.

Moral bozmamak için yayınlamadım. Ama şimdi tam zamanı.

Bu uyarıları dikkate alın. Lütfen

Politik riskler ( AB, Suriye, Rusya, ABD, Doğu Akdeniz )

Türkiye şanssız bir coğrafyada yer alıyor. Anadolu binlerce yıldır kalıcı barışı yaşamamış bir bölge. Orduların kavşak noktası. Savaşların odağı. Bu gün de farklı değil.

İstanbul, her ne kadar açıkça ilan edilmese de, Batı Dünyasının içinde bir yara olarak duruyor. Bu muhteşem kentin Türklerin elinde olmasını hala sindirebilmiş değiller.

Türkiye, çevresindeki ülkelerden birçok farklı etnik kimliği barındıran bir ülke. Dolayısı ile bölgedeki ülkelerde yaşana politik karmaşa ülkemizi de hemen etkiliyor.

AB, Rusya, ABD ve Suriye ile politik alanda gittikçe zorlaşan bir bilek güreşi içindeyiz. Bu bilek güreşinin uzlaşmaya mı, daha sert bir mücadeleye mi evrileceği net değil.

AB, her ne kadar yakın gibi görünmeye çabalasa da, Türkiye’nin tam üyeliği konusunda tavrını belli etti ve noktayı koydu. Böyle bir ihtimal yok. Bu minvalde, AB ülkelerinden yüksek turizm hareketi olasılığı da zayıf. Türkiye’nin, AB’li orta ve üst düzey turisti çekme noktasında sıkıntı yaşayacağı da ortada.

Doğu Akdeniz, Suriye, İsrail, Mısır, Rusya, Fransa, Yunanistan ile Türkiye arasında tam bir politik egemenlik mücadelesi alanı olarak büyük risk taşıyor.

Askeri riskler ( Ege, Kıbrıs, Suriye )

Türkiye çok güçlü olmak zorunda. Küresel ittifaklar noktasında da, kartlarını çok iyi oynamaya mecbur. Yanlış hamle büyük riskler doğurur.

ABD ve AB, Suriye’de bir Kürt devleti için büyük oynuyorlar. İş, adım adım çok zor bir aşamaya doğru ilerliyor. Gazete haberlerinin arasına sıkışıp kalıyor, ama ABD’nin Suriye Kürtlerini bu kadar silahlandırması hayra alamet değil.

Fransa, Doğu Akdeniz için Rumlar ve Yunanistan üstünden oyuna müdahil oluyor. Her iki ülkeyi de ağır silahlarla donatıyor. Fransa’nın petrol ve doğal gaz şirketlerinin bu bölgeden dışlanmaması için askeri ve politik alanda hazırlık yapmakta olduğu ortada.

Doğu Akdeniz aynı zamanda İsrail ve Rusya için de stratejik öneme sahip. Rusya’nın Suriye’deki varlık nedenlerinin en başında Doğu Akdeniz doğal gaz rezervleri geliyor.

Bu bölgede, orta vadede görülebilecek olan askeri gerginlik bölge ülkelerini riskli alana taşıyabilir. Bu risk, Türkiye’yi yatırım ve turizm anlamında zorlayabilir.

Ekonomik riskler

Covid-19 pandemisinin gerçek sonuçlarını henüz hissetmeye başlamadık. Gördüklerimizi sadece fragman olarak tanımlamak mümkün. Orta vadede karşılaşabileceğimiz sonuçlar;

·         Küresel durgunluk- Bu durgunluk genel bir yoksullaşmayı tetikleyebilir

·         İşgücü kıtlığı – Başta turizm olmak üzere, birçok önemli sektör şimdiden bu sıkıntıyı yaşamaya başladı. Durum çok sıkıntılı.

·         Gıda fiyatları- Artan gıda fiyatları turizmde maliyetleri yükseltecektir. Bu da fiyatları yükseltmemize neden olacaktır. Yüksek paketleri kim satın alacak?

·         Enerji fiyatları – Kuraklıklar barajlarda enerji üretimini düşürüyor. Düşük üretim yüksek maliyet demektir. Bu da konaklama sektörünü tehdit eden risklerden biridir.

Çevresel riskler

Gelecek 5 yıldan itibaren çevre felaketleri ile daha sık ve daha büyük boyutlarda karşılaşmaya başlayacağız. Buna hazır olmalıyız. Bu riskler, Türkiye ve benzer kuşaktaki ülkeleri turizm için cazip olmaktan çıkarabilir.

·         İklim değişikliği. Küresel Isınma

·         Dev orman yangınları

·         Tükenen Su kaynakları

·         Çevre kirliliğine bağlı hastalıklar, yaşam döngüsünde kırılmalar.

Yeni tip tüketici riskleri

Y ve Z kuşağı olarak isimlendirilen yeni kuşaklar, tatil başta olmak üzere, birçok yaşam faaliyetinde, önceki kuşaklardan radikal biçimde ayrılıyor.

Detaylara girmeyelim. Ama gelecek 5-10 yıl içinde Y ve Z kuşaklarının tatilden beklentileri değişecek. Çok farklı ürün ve hizmetler talep edecekler. Onları mutlu etmek ve devamlı müşterimize dönüştürmek pek kolay olmayacak. Bu nedenle, bu kuşaklarla şimdiden direkt iletişim kurmakta ve nabızlarını tutmakta yarar var.

Rekabet riskleri

Zor bir Dünyada rekabetin de değişeceği açıktır. Pastanın küçüldüğü bir pazarda rekabet çok acımasız olacaktır. Bu nedenle kendimizi zor ve acımasız rekabete karşı hazırlamalıyız.

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Bir günde kaç karar verdiğinizi biliyor musunuz?

 


Cevabı ilerleyen bölümlerde bulacaksınız ve eminim çok şaşıracaksınız.

Bu günkü siz, dünkü sizin almış olduğu kararların sonucusunuz. Yarınki siz ise, bu gün vereceğiniz kararların sonucu olacak.

Hayatımız boyunca kararlar alırız. Bazıları küçük, bazıları ise çok önemlidir. Geleceğimizi biçimlendirenler her zaman en zor kararlar olmuştur.

Kısaca şöyle ifade edilebilir.

Zor kararlar – Güzel bir hayat

Kolay kararlar- Zor bir hayat.

Belirlediğiniz yönden asla sapmayın

Güvenle hızlı kararlar verebilmek adeta bisiklet sürmek gibidir. İlk anda korkabilirsiniz. Zamanla alışırsınız. Dengeyi kolayca sağlarsınız. Bir süre sonra inanılmaz derecede kolaylıkla ve cesaretle sürmeye başlarsınız.

Hareket halindeyken bir anda yön değiştirmek daha kolaydır. Eğer yavaşsanız ya da yön değiştirirken bocalarsanız, büyük ihtimalle düşersiniz.

Zor bir kararla karşılaştığınızda, önce karar verin. Sonra düşünün.

Bir konuya dikkat çekmek isterim. Hemen karar vermenizi isterken, bunu panik içinde yapmanızı kastetmiyorum. Sağduyunuza güvenin. Yol, yön, hız ya da potansiyel. Bunların hepsi küçük ayrıntıdır. Karar verin ve yürüyün.

İlk adımı atın.

Bir kez olsun bırakın ve sihrin ortaya çıkışını izleyin. Başlangıçta rahatsız edici olacaktır. Ama er ya da geç, onu takdir etmeye başlayacaksın.

Kararsızlığın temel nedeni, sonucu önceden değerlendirmeye dönük içsel dürtüdür.  Mutlaka mükemmel bir sonuç almak duygusu adeta bir saplantıdır. Ama bir adım atmadan kararın sonuçları hakkında bir yargıya varamazsınız.

Bir kez olsun hızlı karar vermeyi deneyin. Sonra da bu kararınızın sağladığı güzel gelişmeleri izlemeye koyulun. İlk adım zor olsa da, inatla bekleyin.

İvme kazandıkça rotanızı nasıl da kolayca değiştirebildiğinizi göreceksiniz. Yavaşladıkça dengede kalmanız zorlaşır.

Vahşi doğaya bakın.

Yırtıcılar, avlarını gördükleri anda harekete geçerler. Yeter ki karınları aç olsun. Bir an bile duraksamazlar. Ava kilitlenirler ve atılırlar.

Hayat böyledir.

Bazı durumlarda önünüzde belirgin bir yol olmayabilir. Olsun. Siz yüne de yürüyün. Yolunuzu kendiniz açın ve sizden sonrakilere de rehberlik etmiş olun.

Çok fazla analiz yapmak karar alma mekanizmanızı adeta felç eder. Zamanınızın çoğunu atak yapmak için harcarsanız, olağanüstü başarılar yakalayabilirsiniz.

Günler hızla akıyor.

Hayatınızı, projelerin ve kararların bekleme odası yapmayın.

Koşulların olgunlaşması için beklemek.

Harekete geçmek için uygun malzemeyi beklemek.

Biraz dinlenip ondan sonra harekete geçmek için beklemek.

Sizinle hiç alakası olmayan siyasi, sosyal gündemlerin geçmesini beklemek.

Biraz zaman ayırabilmek için beklemek.

Ama zaman beklemiyor.

Karar vermek, yaratıcı olmaktan çok proaktif olmayı gerektiren bir sanattır.

Size 1 dakika kuralını tavsiye ediyorum.

Bu çağ, bizi aşırı karar verme yükü ile zorluyor. Çok fazla karar vermek bizi yorar ve önemli olanlara odaklanabilmemizi engeller.

Bir araştırmaya göre, ortalama bir yetişkin günde 35 bin karar veriyormuş. Bunların 227 tanesi beslenme ile ilgili.

Bu basit kuralı uyguluyorum.

Size de çneririm.

Önümüzdeki 60 gün içinde sonuç önemli olmayacaksa, bunun hakkında 60 saniyeden fazla kafa yormayın.

Sayılar size abartılı gelebilir. Bu sayının sadece yüzde 10’unu kabul etsek bile, günde 3 bin beş yüz karar vermemiz gerekir.

Başlıkta bahsettiğim kurala dönelim.

Her bir önemli karar aşamasında sadece bir dakika düşünün.

Einstein, her sabah bir kıyafet seçmek zorunda kalmamak için birkaç tane gri takım elbise satın almıştı. Elbise seçimine ayıracağı zamanı kazanmış oldu.

Yakın geçmişe bakarsanız, Steve Jobs, Mark Zuckerberg, Barack Obama gibi başarılı insanların da buna benzer kararlar verdiklerini görürsünüz.

Zor kararlar almayı kolaylaştırmak için, günlük önemsiz kararları bir çırpıda alın.

Sürece güvenin, hatalar yapın ve onlardan öğrenin.

Şüpheye düştüğünüzde, rahatsız edici seçeneği seçin.

İşi çılgınca kararlar vermeye kadar götürebilirsiniz.

Örnek mi?

Mesela bir iş görüşmesine hiçbir hazırlık yapmadan gitmeyi deneyin.

Barda yeni tanıştığınız birisini ertesi gün öğle yemeğine davet edin.

Çok samimi olmadığınız birisi ile uzu bir sohbet kararı alın.

Kırmış olabileceğiniz birisinden hemen özür dileyin.

Kararlarınızı başkalarının iradesine bağlamayın. Bir hafta hiç kimseye bir şey sormayın. Kimseden yardım istemeyin. Bir zaman diliminde düşüncelerinizi yazın.

Hızlı ve güvenle karar vermek, ustalaşması yıllar alan bir beceridir.

Kararsızlarla Başa Çıkma Konusunda Kararlı Olun

Kararsız arkadaşlarınız, sevdikleriniz ve aile üyeleri ile tek tek uğraşmak için zaman ve enerji harcamayı bırakın.

İnsanlar genelde sizden farklı düşünür.

Ego, kibir ya da aşırı bağımlılık onların bocalamasına neden olabilir.

Haksız olsalar bile haklı çıkmak için aşırı kibir yüklü olabilirler. Değer verdikleri bir yere ya da bir nesneye aşırı bağlı olmaları da mümkündür.

Her zaman direksiyonda olmak ve kontrolü ele almak için mücadele ederler.

Sadece empati kurun ve kendi hallerine bırakın. Başkalarını değiştiremezsiniz.

Bu lafı çok duymuşsunuzdur. Ama ben yine de tekrarlayayım.

Bir şeyler yapmak ve sonuçta başarısız olmak, başlamamaktan iyidir.

28 Nisan 2023 Cuma

Sayın Jorge Jesus, Lütfen Bırakın

Türkiye’de misafirsiniz.

Bu nedenle elimden geldiğince sakin kalmaya çalışacağım. Bununla beraber şunu bilin ki, size çok kırgınım. Bu duyguyu milyonlarca Fenerbahçelinin de yaşadığını biliyorum.

Okumanız bitince çıkaracağınız ana fikri en başta söyleyeyim.

Bu sezon sonunda lütfen bırakın. Lütfen Fenerbahçe’nin başından ayrılın.

Olmadı ve olmayacak.

Bağ koptu.

Sizinle bizim aramızda..

Sizinle Türkiye futbol dünyası arasında..

Sizinle Fenerbahçe arasında..

Bütün enerji akışı kesildi.

Dünya Kupasından sonra sihir bozuldu. Siz artık Fenerbahçe’nin başında bir Teknik Direktör olmaktan çıktınız. Başka yerlerdesiniz. Başka alemlerdesiniz.

Bakın siz de stres içinde boğuluyorsunuz, futbolcular da, bizler de.

Ne kendinize, ne futbolcularımıza, ne de bizlere bunu yaşatmaya hakkınız yok.

Sizi bir misafir olarak Türkiye’nin her yerinde ağırlayalım.

Ülkemizi gezin. Eminim her bir bölgede çok farklı heyecanlar yaşayacaksınız.

Her bir bölge, farklı bir güzelliği ile sizi kalbinizden yakalayacak. Her bir bölgede farklı lezzetlere hayran kalacaksınız.

Akdeniz..

Ege..

Marmara..

Karadeniz..

Doğu Anadolu..

Orta Anadolu.

Her yerde saygı göreceksiniz. Her yer sizi bağrına basacak.

İnanın bu turları daha önce yapmamış olmanızdan ötürü çok pişman olacaksınız.

Ama Fenerbahçe’yi bırakın.

Büyü bozulduktan sonra bir daha eski duruma dönmek olanaksızdır.

Bütün taraflarda büyük bir heyecan ve motivasyon kaybı yaşanır. Bu heyecanı ve motivasyonu, eski keskinliği ile tekrar yakalamak çok zordur.

Size kızmak için çok nedenimiz var. Bunu baştan belirttim.

Ama en başta gelen neden var ki, bunu kabullenmemiz olanaksız.

Kendinizi Türkiye’ye, Türkiye Futboluna, Fenerbahçe’ye bahşedilmiş ilahi bir nimet gibi konumlandırdınız. İnsanlarla aranıza bir yanılmazlık zırhı koydunuz.

Fenerbahçe’yi küçümsediğiniz o kadar belli ki. Saklayamıyorsunuz. Saha kenarında, antrenmanlarda, basın açıklamalarında hemen okunuyor bu ifade.

Bedeniniz, “ Benim burada ne işim var?” diyor.

Taraftara el kol sallamanızdan, saha kenarında duruşunuzdan, bakışlarınızdan, hiçbir temeli olmayan ve üstünüzden patlayan bir megalomani akıyor.

Bir tek, kendinizi Futbolun Peygamberi olarak ilan etmediğiniz kaldı.

Kim bilir belki içinizde böyle bir duygu da vardır.

Ama değilsiniz Sayın Jorge Jesus. Olsaydınız, yeriniz Manchester City, Barcelona, Real Madrid, Bayern Münih olurdu. Ama Türkiye’desiniz.

Portekiz ekolünün iyi pazarlanmış bir teknik adamısınız.

Bu gün itibarıyla Fenerbahçe’ye kaybettirdikleriniz yanında, kazandırmış olduklarınız o kadar az ki. Devede kulak misali demek bile yetersiz kalır.

Şu ana kadar Fenerbahçe’nin kimliğine, tarzına, kültürüne kattığınız hiçbir şey yok.

Siz, rakiplerin Fenerbahçe korkusunu yenmelerini sağladınız. Kadıköy’e gelen her rakip sizin sayenizde müthiş bir özgüven ile sahaya çıkıyor.

Şunu bilmeniz gerekir.

Bundan yıllar öncesinde, Saraçoğlu’na çıkan her rakip futbolcunun içi ürperirdi. Kimilerinin dizlerinin bağı çözülürdü. Gidin kulüp müzesine bir bakın.

Bir zamanlar, bu takım bir gol yediği zaman, rakibe acımaya başlardık. Uyuyan canavarı uyandırdılar. Artık bu rakip ya dörtlük olur, ya da beşlik diye.

Şimdi, sizin sayenizde iki farklı üstün olduğumuz anlarda bile korkar olduk. Hem de lig sonuncusu bir takım ile oynarken.

Siz, böyle bir mabette, Fenerbahçe’ye, skoru koruma endişesi yaşatıyorsunuz.

Siz, Fenerbahçe kimdir? Nedir? Nereden beslenir? Neden büyüktür?

Bu soruları ne sordunuz, ne de cevap buldunuz.

Siz Fenerbahçe mabedinin kutsallığını bozdurdunuz.

Bu camianın savaşçı ruhunu öldürdünüz

Genç yeteneklerimizin iştahını kapattınız. Heyecanlarını yitirmelerine neden oldunuz.

Hassas bir bütçe dengesine sahip kulübe yanlış transferler yaptırdınız.

Hepsinden önemlisi..

O anlaşılmaz inadınız ile Türkiye’nin göz bebeği bir genci baskıladınız. Gelişimine engel oldunuz. Bu genci doya doya izleme şansımızı elimizden aldınız.

Her hafta değişen ruh halinizle yap boza çevirdiğiniz kadrolar yüzünden hiçbir futbolcuda moral ve istikrar bırakmadınız.

Bizi ve kendinizi daha fazla üzmeyin.

Sizi, Türkiye’mizin Turizm Elçisi olarak başımıza taç yapalım.

İnanın her gittiğiniz bölgede yaşayacağınız deneyimler ömrünüze ömür katacaktır

11 Nisan 2023 Salı

Otelleri sanata açma zamanı geldi

 Tatilcilerin temel beklentisi deneyim yaşamak ve anı biriktirmektir. 


Otellere bu konuda bir öneri;

Sanat, bu beklentiyi karşılayan bir alandır. Sanat fazlası ile cazip ve dolu bir alandır.

Mekanlarında ve odalarında sanata yer veren oteller, bunları yapmayanlarla arayı açacak.

Bizim önerimiz, öncelikle yerel sanatçıları desteklemek. Bunu hem şehirler, hem de sahil otelleri için dile getiriyoruz. Akdeniz ve Ege bu konuda zengin bir envantere sahiptir.

Aslında birçok toplum bildiğinizden daha fazla sanatsal yeteneğe ve kaynağa sahiptir.

Küçük topluluklarda bile ilginç sanatçılar görürsünüz ve bu insanlar becerilerini sizlere sergilemekten büyük mutluluk duyarlar. Bu insanlarla tanışın ve onların çalışmalarını dünyaya tanıtmak istediğinizi söyleyin.

Sanat, para harcamak için niyetli olan insanları çeker

Seyahat planlarına sanatsal ziyaretleri ekleyen insanlar genellikle çok yüksek gelir seviyesine sahiptir. Yerel bir otelde kalmak, uzun gözlem turlarına katılmak ve bolca alışveriş yapmak planlarının ilk sırasında yer alır.

Oteller sanatı tanıtmalı

Konaklama tesislerini, sanatı tanıtımları için kullanmaya teşvik edin. Seyahat edenlerin bütün franchise otellerde ilk şikayetleri içeri girer girmez bir tek tiplik havası koklamalarıdır.

Plastik sanatlar otel lobilerine bir kendine özgülük verebilecek en önemli silahtır. Yerel sanatçıların sanatlarını konuklarınıza sergileyebilmelerinin önünü açın. Hem sanatçı kazanacak hem de otel kendisini farklılaştıracaktır.

Edebi okumaların değerini küçümsemeyin. Bu edebi toplanmalar büyüklüğüne bakılmaksızın bir topluluğa gece hayatının aktifliğini kazandırır ve sanatsal bir tat ekler.

Üniversitelerin sanat bölümlerindeki profesörler ile işbirliği geliştirin. Hatta sınıflarında ürettikleri sanat ürünleri, sergiledikleri performansı işletmenize taşıyın.

Kentinizin sanat galerileri varsa bunları işletmenizde tanıtın. Eğer sanat galerisi yoksa yerel yönetimler ile anlaşarak yeni artistik değerler yaratmaya çalışın.

Neler yapmalı?

Otelinizi sanata açın, derken duvarlara resimler asmaktan bahsetmiyoruz. Oteliniz ile sanatı buluşturmak bir vizyon ve planlama meselesidir.

Bu gün Dünyada birçok otel, kimliklerini yansıtmak için sanatı kullanıyor. Sanat, aynı zamanda işletmelerin felsefesini ifade etmek için değerlendiriliyor.

Mekanlarında sanata geniş yer veren oteller, farklı misafir kitlesini çekebiliyorlar. Keza, otellerde konaklayan sanatsever misafirler de, sergilenen sanatın fotoğraflarını çekerek sosyal medya hesaplarında paylaşıyorlar.

Dünyadan birçok örnek var

Avrupa’dan bir örnek verelim. Zürih’te, ormanın yanına ustaca gizlenmiş olan The Dolder Grande zengin bir sanat envanterine sahiptir.

Ünlü yazılımcı David Walsh’ın Tazmanya’da inşa ettiği sanat mekanı MONA da bir başka örnektir. Hem sanat hem de müzik festivallerine ev sahipliği yapıyor. Üç buçuk hektarlık arazide çok işlevsel sanat galerileri de var.

Roma Cavalieri – Waldorf Astoria’da konaklamanız bir müzede yaşadığınız hissi uyandırır. Ustaların elinden çıkma tablolar, nadir duvar halıları, Fransız klasiği mobilyaları ve heykelleri ile bu otelde konaklamak tam bir tarih yolculuğudur.

Otelde yer alan sanatçılar; Henri Vollet, Ennio Morlotti, Nicolas Tournier, Andy Warhol ve Victor Brauner gibi gelenekselden çağdaşa uzanıyor.

Conrad Indianapolis. Koleksiyon süitinde konaklarsanız, Dünyanın en popüler sanatçılarından bazıları ile uyanabilirsiniz. Salvador Dali, Picasso, William John Kennedy ve Andy Warhol gibi sanatçıların ustalık eserleri dört süitin duvarlarında sergileniyor.

San Francisco'daki Hotel Des Arts'ın da her bir odası, gelişmekte olan yerel ve uluslararası sokak sanatçılarının benzersiz enstalasyonları ve sanat eserlerini içeriyor.

Toronto'da 125 yıllık bir binada yer alan Gladstone Hotel, yerel Kanadalı sanatçılara 37 konuk odasını sanat eserine dönüştürme görevi verdi ve hiçbir odanın aynı kalmamasını sağlayarak konuklarına farklı bir tecrübe sunmak istedi.

Las Vegas'taki Cosmopolitan Oteli, arazisinde sürekli güncellenen çağdaş sanat eserlerini sergiliyor. Konaklama olmasa da sadece bu sanat eserlerini görmek için gidilebilir.

Sanata yöneliş hızlanıyor. İnsanlar sanatın sağladığı ruhsal huzur iklimine yöneliyor. Bütün sektörler gibi, turizm ve otelcilik de bu gelişmeyi dikkate almak zorundadır. Hem ülkemizde hem de Dünyada sanat otellerinin sayısı artıyor. Sanat, oteller için çok güçlü bir prestij vesilesine dönüştü. Bundan yararlanmak gerekir.

 

 

15 Mart 2023 Çarşamba

Şirketler Nasıl Hayatta Kalır?

 Bu soruya tek kelime ile cevap verilebilir.

VİZYON.

Dünü ve bu günü dengeli bir oranda harmanlayıp geleceğe taşıyabilen şirketler, varlıklarını sürdürürler. Vizyon, bu sürecin anahtar kavramıdır.

1958 yılında, ABD’de bir kasabada kurulan Dime & Nicklestore mağazasının Walmart’a dönüşmesinin itici gücü işte bu sihirli kavramdır.

150 yıl önce iki kafadarın kurduğu Prıocter & Gamble bu gün bir Dünya devi. Yüzlerce değişik ürününü her gün üç milyar insan kullanıyor. Bu Dünya devi, böylesine uzun bir yolculukta, nasıl bir rehberlikle yolunu kaybetmeden, yıpranmadan diri kalabildi?

1950’de küçük bir elektronik atölyesi olan SONY, sadece PS oyunundan milyarlarca dolar kazanıyor. Gerisini hayal etmeye çalışın.

Bu başarı hikayeleri tek tip değildir. Hepsinin tek bir formülü yoktur. Ama onları yıldızlara taşıyan bir kavram ve bu kavrama sıkı bir sadakat vardır.

Tekrarlayalım.

VİZYON

Bu işletmeleri kuranlar muhteşem bir idealizm ile yola çıktılar. Gözlerini ufukların ötesine, en az 50 yıllık bir geleceğe diktiler.

Başaran şirketlerin ortak noktası, strateji ve uygulamaların ötesinde, Temel Değerlere ve Temel Hedeflere sahip olmalarıdır.

Bu şirketler değişirken, Dinamik Çekirdeği korumaya önem verirler. İstikrarı korumak ile değişimi yönetebilmek en önemli güçtür.

Bu sihirli kavram iki bileşenden oluşur;

Çekirdek İdeoloji

Öngörülen Gelecek

Çekirdek ideoloji bir kuruluşun karakteridir. Şirket büyürken, merkezileşirken, kollara ayrılırken, Dünyaya açılırken herkesi bir arada tutkal işlevi görür.

Çekirdek İdeolojide iki temel bileşen vardır.

İlkeleri belirlerken yön veren temel değerler

Kuruluşun varlığını tarif eden temel hedef

Temel Değerler Şirket çalışanları açısından içgüdüseldir. Şirketin ne için var olduğunu açıklarlar. Mevcut durumdan, rekabet koşullarından veya yöneticilik tarzından bağımsız olarak ifade edilir. Her şirketin genelde birkaç tane, temel değeri vardır.

Temel değerler zamana karşı ayakta durmalıdır.

Temel Değerlere Örnekler

SONY

Japon Kültürünü geliştirmek

Öncü olmak.

Olanaksızı başarmak.

Bireysel beceriyi ve yaratıcılığı teşvik etmek

WALT DISNEY

Amerikan değerlerini beslemek ve yaymak

Yaratıcılık ve hayal gücü

Tutarlılığa ve detaylara dikkat

Disney büyüsünü korumak ve kontrol etmek

PHILIP MORRIS

Seçme özgürlüğü

İyi bir rekabette galip gelmek

Bireysel insiyatifi teşvik etmek

Beceriye dayalı fırsatlar.

İnsanları hiçbir şeye zorlamamak

Çalışkanlık ve istikrarlı gelişim.

Temel Hedef

Etkin bir amaç insanların Şirket için çalışma motivasyonunu yansıtır. Yalnızca çıktılar ya da müşteriler gibi alanlarla değil, şirketin ruhu ile ilgilidir. Para kazanmanın ötesinde, daha derin anlamları içerir. En az 100 yıl boyunca korunması gerekir.

Spesifik hedeflerle ya da stratejilerle karıştırılmamalıdır. Doğrusunu isterseniz temel hedefe hiçbir zaman ulaşamazsınız. Ama bu hali ile değişimlere esin kaynağı olmayı sürdürür.

Temel Hedef Örnekleri

OMNI HOTELS: Otelcilik sektöründe, değerli personel tarafından öncelikle tercih edilen işveren olmak.

WAL MART Orta sınıflara zengin insanların satın aldığı şeylere sahip olma fırsatını yaratmak.

SONY Ülke yararına teknolojik gelişmeler sağlamak.

MERCK İnsan yaşamını korumak ve geliştirmek.

NIKE Rekabet, zafer ve rakipleri geçme duygusunu yaşatmak. ( Yunan Zafer tanrıçası Nike’dan esinlenme )

RITZ CARLTON Otellerimize gelen hanımefendilere ve beyefendilere üst düzey hizmet sunan hanımefendiler ve beyefendiler olmak.

Çekirdek ideoloji oluşturulmaz. Keşfedilir.

Dışarıya değil içeriye bakarak keşfedersiniz. Ayrıştırmaz, birleştirir. Birçok şirket aynı çekirdek ideolojiye sahip olabilir. Ayrımı sağlayan ideolojinin içeriği değil, uygulamadaki disiplin ve tutarlılıktır. Net ve iyi formüle edilmiş bir çekirdek ideoloji buna uygun kişisel değerleri olan personeli cezbeder, değerleri aykırı olanları eler ya da uzak tutar.

Öngörülen Gelecek

Öngörülen geleceği de iki parçada inceleyeceğiz.

10-30 yıllık cesur bir hedef

Bu hedefe ulaşmanın nasıl bir şey olacağına dair canlı bir tarif.  

Bir yandan görülebilir, canlı ve gerçektir. Bir yanda da henüz gerçekleşmemiş rüyaları, arzuları ve umutları barındırır.

Öngörülen geleceğe doğru ilerlemeyi motive eden itici güç Ulvi Amaçlardır.

Ulvi amaçlar net ve çekicidir.

Bütün enerjinin tek bir noktada odaklanmasını sağlar, takım ruhunu canlandırır. Bir varış noktası vardır. Çalışanlar bu noktaya vardıklarını hissederler ve bunun için çaba harcarlar.

Ulvi amaç insanları birleştirir, kavrar.

Somut, enerji verici ve yoğundur. Fazla açıklama da gerektirmez, insanlar ona ulaşır.

Sonuç

Vizyon sahibi bir şirket oluşturduğunuzda uzaydan gelen bir ziyaretçi bile hakkınızda tek bir rapor okumadan bir fikir sahibi olabilir.