28 Haziran 2021 Pazartesi

65 yaş sınırı, taş devrinden kalma bir önyargıdır

Ve bu yaşa gelenleri hemen ‘ postalayan ‘ işletmeler, aslında kendilerine zarar vermektedir.

Çevrenize bir bakın. Bir gri saçlılar tsunamisi göreceksiniz.

Her yıl milyonlarca baby boomers kuşağı mensubu 65 yaşını deviriyor. Yani 1946 – 1964 yılları arasında doğan milyonlardan bahsediyorum.

Size bir gözlemimi ifade edeyim.

Bu tarihler arasında doğanlar, insanlık tarihinin, belki de hiç farkına varılmamış bir kuşağıdır. Bunun bir nedeni var mı, bilemiyorum. Ama öyle. Buna mukabil, gözden kaçmaması gereken bir gerçek var, baby boomers kuşağının toplam nüfusu 14 milyon ve bu da, genel nüfusun yaklaşık olarak yüzde on yedisi.

Bakın, basit bir yazı peşinde değilim. Yılların temel yanılgısına karşı isyan ediyorum. Hem de, bu taş devrinden kalma önyargı nedeniyle, sektöre en çok katkı sağlayacakları bir dönemde, dışlanan ve küstürülen 65 yaş kuşağı adına.

Çevrenize bir bakın. Masada, yılların deneyiminden süzülüp gelmiş, sakin, çok yönlü, çalışkan bir işgücü var. Sektörü biliyorlar, zira Türkiye’de turizmi onlar kurup geliştirdiler.

Bu sadık ve usta işgücüne karşılık, elinizde ne var?

Aşağıdaki olumsuz tanımlamaların dışında, çok saygılı ve başarılı örnekler var. Onlar lütfen bu tanımlamaları asla üzerlerine almasınlar.

Ama geride kalanlara bir bakın.

Kurumsal süreçlere uzak.

Baskı altında panikleyen…

Her an şirketi ve sektörü bırakmaya hazır.

Turizmi ve turisti küçümseyen

Kolay kolay mutlu olmayan ve deneyime önem vermeyen bir kitle.

Aralarında, sektöre tutku ile bağlı, kendisine hedefler belirleyerek ilerlemeyi tercih edenler yok mu? Elbette var. Hem de çok sayıda.

Onlar turizme de, turiste de saygılı. Gülümsemeyi biliyorlar.

Ama hatırı sayılır bir kitle var. Turizmin, yüzlerce yılda şekillenmiş genetiğine önem vermiyor, kendilerine göre bir turizm tanımına göre hareket ediyorlar.

O zaman yapılması gereken nedir?

65 yaş kuşağına dönün.

Neden mi?

O kadar çok neden var ki.

Onlar ülkelerinin birçok endüstrisini kurdular.

İşlerini başlatıp geliştirdiler. Dev kuruluşlar ortaya çıkardılar.

Özel sektörde ve kamuda çarkları başarı ile döndüren anahtar konumlarda oldular.

Şu yaş meselesini gözünüzde büyütmeyi bırakın.

Son satıra odaklanın. Türkiye’de ve Dünyada o kadar çok sayıda başarılı, aktif, ilham kaynağı olabilecek 65 yaş kuşağı mensubu var ki.

Ekonomi ve iş dergilerine bir bakın.  55 yaşından sonra hayatın direksiyonunu yeni ufuklara kıran ve muhteşem başarılara imza atan o kadar çok sayıda kadın var.  Bu yaşlarda birçok kadın ve erkek rüyalarını gerçekleştirme fırsatı buldu.

Çok sayıda 60-65 yaş arası insan içinde bulundukları sektörlerde izlerini bırakıyorlar. İşlerine ve işletmelerine hala bağlılar ve verebilecekleri çok şey var.

Reçete mi istersiniz?

İşletmelerindeki bilançolara bir bakmanızı öneririm. Birçok baby boomers kuşağı mensubu hayatlarında profesyonel değişimlere imza atıyorlar. Covid19 pandemisi ile başa çıkmakta ve ayakta kalmakta en başarılı olan kuşak da onlar oldu.

60 yaşlarında olup çok başarılı işler kuran arkadaşlarım var.

Donanımlı yöneticiler bulmakta zorlanan ya da ellerindekileri kaybeden otellerin imdadına koşup parlatan turizm profesyonelleri biliyorum.

Daha da ötesi, birkaç turizm profesyoneli bir araya gelip, otellere çevrecilik, etik, inovasyon gibi alanlarda başarılı danışmanlık hizmetleri veriyor.

Onlar şuna inanıyorlar, bulundukları yaş hayatın son sayfalarından birisi değil, yeni bir mücadele etabıdır. Sevecekleri bir iş ile birlikte varacakları çok hedefleri vardır.

Hala ikna olmadınız mı?

O zaman size, bu gri saçlılar ordusunun ‘ savaşı ‘ nasıl kazandırabileceği ile ilgili bazı öneriler sunmama izin verin. İş gücünüze nasıl katılabilirler ve donanımlı insan kaynağınızı nasıl zenginleştirebilirler, bakalım.

C- Suiti – Kurumsal kültürü değiştirmek nedir? Yapıya, liderlik, empati, yaşam deneyimi, yetenekler seti, bağlantılı olmak ve sonuç odaklılığı enjekte etmektir. Ama kapsayıcı olarak. Nesiller arası bölünme tuzağına düşmeden. Bu noktada, ekonominin bütün dallarına ve elbette turizme bir bakın. Bu saydıklarımızı hayata geçiren kuşağın baby boomers olduğunu görebileceksiniz. Onlar öncüdür.

Düşünce Liderliği – Yeni bir iş çağına (hibrit/iş/yaşam dengesi) girmek için yollar aramakta olan bir geçiş ekibine, bu kuşaktan daha iyi kim liderlik edebilir? Gençlere, sürekli değişen bir ekonomide, kendisini düzenli olarak yenilemeyi,  ekseni çevresinde dönüş yapabilmeyi, başarısızlıklardan sonra hızla toparlanabilmeyi kim öğretebilir?

İş Geliştirme- Müşteri listenizi, portföyünüzü ve/veya erişebildiğiniz sınırları genişletmek mi istiyorsunuz? Bu kuşaktan bir profesyonel ile bir araya gelin. Boomers profesyonelleri bir kurumun değer önerilerini en doğru adreslere, nasıl ileteceklerini çok iyi bilirler. Onlar, uzun vadeli, gelir üreten ilişkiler kurmak için gereken bütün becerilere sahiptir.

Strateji- Pandemi sonrasının Dünyası hem sanal, hem de hibrit. O zaman, şirketinizin bu Dünya ve bu ekonomi ile ilgili kültürü nedir? Nasıl toparlanacaksınız? Boomers kuşağına kulak verin. Bu kuşak, bir Dünya savaşı sonrasının virane Dünyasına doğdu. Sayısız felaket ve krizden güçlenerek çıktı. Büyük Durgunluk. 9/11 felaketi. Küresel krizler. Şimdi de Covid19 pandemisi. Size bu badireden çıkışta en iyi rehberliği kim yapabilir? Sayısız felaketten ve krizden edindikleri deneyimler ışığında, en sağlam reçeteleri kim yazabilir?

Gelişme- Bütün sektörlerde ve özellikle turizmde, bu kuşağın iletişim ağlarına ve bilgilerine neden başvurmayı düşünmezsiniz? Bu kuşak hala canlı, üretken ve gelişime açıktır. Çevrelerini ve Dünyayı 360 derece bir açıdan izlemekte olduklarını da ekleyelim. Bu beceri onları her daim güncel tutuyor. Krizi bir an önce aşmanın yolu? Bir boomer ile görüşün.

Satış ve Pazarlama- Bana söyler misiniz? Boomerlerın temsil yeteneklerine, tarzlarına, hitabetlerine siz de hayran değil misiniz? Ürününüzü ya da işletmenizi onlardan daha iyi kim temsil edebilir? En doğru hedeflere ulaşmanızı sağlayacak stratejileri kim oluşturabilir? İşletmenizle iş yapacak bankalara, kamu kurumlarına, en yüksek güveni kim sağlayabilir? Benim bir cevabım var; boomerler.

Startuplar- Bakın, teknoloji her şey değil. Buna ancak gri saçlıların eşsiz deneyimlerini de eklerseniz başarılı olursunuz. Bu kuşak, Venture Kapital olmadan, neredeyse sıfırdan büyük işler kurmayı başardı. Onlar, strateji, düşünce liderliği, somut başarı örnekleri, çok iyi tanımlanmış yatırım projeleri sayesinde elde edilebilecek sermayeler geliştirdiler. Finansal başarılar için en azından dönemsel olarak boomerlar ile neden bir araya gelmeyesiniz ki?

Umarım derdimi anlatabildim.

Şimdi, uzun sayılabilecek bir aradan sonra, güzellik, moda, konaklama, üretim, dijital marketing, emlak, spor, teknoloji, ve diğerlerinde, ofislerinizi açıyorsunuz.

İşlerinizi hızlandırıyorsunuz. Bu geçiş döneminde, size moral ve bilgi desteği açısından çok önemli bir rehberlik yapabilecek olan bu gri saçlılar ordusunu yabana atmayın.

Bu değerli çeşitliliği kültürünüze entegre etmek istiyorsanız, bunu size ancak boomerler sağlar. Kurumunuza, değer ve ölçülebilir sonuçlar katmaları için önlerini açın.

Hepsinden önemlisi, izin verin ekiplerinize mentörlük ve liderlik yapsınlar. Müşterileriniz ve çalışanlarınız bundan mutluluk duyacaklardır. Emin olabilirsiniz.

Bakın bu noktada, bir mensubu olduğum boomers kuşağı için son değerlendirmelerimi arz edeceğim. Gri saçlılar – gerçekten – harikadır.

Biz fiziksel olarak formdayız. Sörf, yoga, tai chi, koşu, yürüyüş, tırmanma, motosiklet, yüzme en çok keyif aldığımız aktiviteler arasında. Açıkçası ilgi çekiyoruz. Profesyonellikte zirvedeyiz. Sadakat noktasında çok iyiyiz.

Kararlıyız. Destekleyiciyiz. Yaratıcılığımız yüksek. Geleceği görebilme becerimiz üst düzeyde. Biz büyükanne ve büyük baba olarak tanımlanmak için daha çok genciz. Hala masadayız, oyunu kavrayabiliyoruz. Seçeneklerimiz var.

Eğer hala anlatamadıysam, biraz daha açayım.

Ben de bir boomers kuşağı mensubuyum.

Türkiye’nin lider otel zincirinde önemli işler yapıyorum. Onların başarısının bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Beni dikkate alıyorlar. Projelerimi önemsiyorlar.  Yönetim Kurulu üyemizden şu cümleyi duymak beni onore ediyor;

“ Abi daha genciz. Yapacak çok işimiz var. Varacak çok hedefimiz var.

Kendime bakıyorum.

Yoğun ama bir o kadar da keyifli bir iş hayatım var.

65 yaş kuşağı, ayağa kalkın.

Ehotelier sitesinden yararlanarak hazırlanmıştır.

17 Haziran 2021 Perşembe

Turizmin Olmadığı bir Dünya? İki ucu pis bir değnek

İnanmakta hala zorluk çekiyor olsak da, bir gerçek var. Bir virüs, Dünya turizm ve seyahat hareketini felç etti.  Sektör kolunu bile kıpırdatamıyor.

Kısa bir seyahat bile olağanüstü bir bürokrasi gerektiriyor. Seyahat çok zor.

Ya işin daha da vahim olan boyutu? Turizm sektörünün komada olduğu bir Dünyada ekonomilerin canlanması mümkün mü? Dünyanın geleceğinden sorumlu olan herkes bu soruya kafa yormalı. Ki çok zor.

Tamam.

O halde bir de çevre ve sosyal yaşam açısından bakmaya ne dersiniz?

Şu geçen bir buçuk yılda neler oldu?

Kirlenme azaldı.

Karbon salınımı düştü.

Doğa kendisini toparlamaya başladı.

Pandemi, turizmin önemini çok dramatik bir şekilde gösterdi.

Bu durum sadece çok iyi tanımlanmış turizm prestijine sahip İspanya, İtalya veya Avusturya gibi ülkeler için geçerli değil. Bu endüstrinin bütün Dünya için öneminden bahsediyoruz. Zira turizm birçok farklı sektörü harekete geçiriyor.

Turizm olmadan, bırakın sadece otel ve restoranları, sektör ile ilişkili bütün endüstriler durur. Şu ana kadar olanlara bakmak yeterlidir.

Havacılık neredeyse durma noktasında. Otomotiv sektörü yarı yarıya daraldı. Kurvaziyer üretimi yapan dev imalathaneler altık paslanmaya başladı. Binalar çöktü. Yaşanan felaket çelik, çimento ve elektronik sektörlerini de yerle bir etti.

Bundan 4 yıl kadar önce, İtalyan gazeteci Marco d’Eramo ‘ Selfie’deki Dünya: Turist Çağına ilişkin bir araştırma’ isimli bir yazı yazmıştı. Profesyoneller ve farklı sektörlerden uzmanlar, turizmin bu yüzyılın en önemli endüstrisi olduğu iddiasına karşı çıktılar. Ancak, bu gün Covid19 pandemisi ile geçen bir buçuk yıl bize turizmin önemini gösterdi.

İşadamları turizmi genelde küçümseme eğilimindedir

İşadamları genelde bu sektörü küçümseme eğilimindedir. İnsanlar çoğu zaman turizm ile turisti karıştırır. Ülkeyi ya da kenti ziyaret eden turistlerin içinden birkaç kişinin hatalı davranışlarından hareket ederek bütün bir grubu eleştirirler.

Turizmi bir bütün olarak mahkum ederler. Bu hatalı turistler de genellikle kent sakinlerinin öfkesini tetiklerler. Ama bu yaklaşım doğru değildir. Genelleme yakışıksız bir yaklaşımdır. Aslında herkes şunun farkında olmalı; hepimiz turistlerden nefret eden turistleriz.

Bu paradoks, endüstri ile bu çözülmemiş ilişkiyi açıklıyor. Aynı zamanda, yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahip bir sektörün bir virüs tarafından tuzla buz edilebileceğine inanmanın da ne kadar abes olduğunu ifade ediyor.  Bu bakış açısı oldukça yüzeyseldir.

Turizm iki büyük devrimin eseridir

Birincisi teknolojik devrim: hızlı ve ucuz seyahati mümkün kılan ulaşım ve iletişim devrimi. Diğeri sosyaldi; insanlara olanaklar sağladı ve gezginler yarattı.

Bu toplumsal devrim gökten inmedi, tam aksine, ücretli tatillerin ortaya çıkabilmesini sağlayan mücadelelerin ürünüdür. Bundan bir buçuk asır önce insanlar tatil hakkını almaya başladılar. Daha da ileri götürdüler ve tatillerinde de maaş ödenmesi hakkını aldılar.

Bu mücadelede elde edilen haklar oyunu değiştirdi.

İnsanların birer turist olabilmesi için sadece boş zamanlarının olması da yeterli değildir. Örneğin işsizlerin her zaman boş vakitleri vardır, ama turist değillerdir. Önemli olan o boş zamanlarda da gelirlerinin devam etmesidir.

Bu noktaya dikkat;

Almanya’da Bismarck’tan, ABD’de Yeni Mutabakat’tan, Fransa’da Halk Cephesi’nden önce, insanlık tarihinde, çalışanlara tatilde de para ödeme düşüncesi hayata geçmedi. Tarihte ilk kez bu üç ülkede insanlara tatilde de ücret ödeme uygulaması başladı. Bu bir devrimdir.

Geçmiş birkaç on yılda, tatilcilerin yüzde doksan beşi ya tatilde de ücretini almaya devam etti, ya da emeklilik ikramiyesi ya da bazı fonlar vasıtası ile tatile çıktı. Şimdi bu durumu da aşmak için yeni bir devrime gereksinim var.

Bu iki büyük olay sadece hayatımızı değil, dünya görüşümüzü de değiştirdi. Seyahat etme yeteneğini özgürlük fikrimizin temel taşı haline getirdiler.

Seyahat özgürlüğü varoluş özgürlüğüdür

Pandemi, arada sırada (nerede olursa olsun) başka bir yere gidebilmek için bir ortam değişikliğine ne kadar ihtiyacımız olduğunu ortaya çıkardı. Seyahat etme isteği, özgürlüğü geri kazanmanın bir yoludur.

Ancak, ilginçtir, Batı, pandemiden önce seyahat etme ve yeni ufuklara açılma gereksiniminin doğası gereği politik olduğunu anlamamıştı.

İkinci koronavirüs pandemisi hepimizi evlerimize hapsetti ve bizler, seyahat edememenin adeta bir hapishane olduğunu hissettik.

Kendimizi seyahatin yasak olduğu diktatörlük ülkelerinde gibi algılamaya başladık. Şu açık bir şekilde ortaya çıktı. Seyahat özgürlüğü genel anlamda özgürlüğün ta kendisidir.

Daha önce açıkladığımız ilk paradoks ( yani hepimizin turistleri hor gören turistler olduğumuz gerçeği ) ikinci bir paradoksu tetiklemektedir. Kabul. Turizm özgürlüktür. Ama aynı zamanda iki boyutlu bir kirlilik endüstrisidir. 

Turizm bir çok başka sektörün serumunu sağlar, ama……

Birincisi, diğer sektörleri hareket halinde tutan bir sektör olarak turizm, bu sektörlerin (havacılık, otomobil, inşaat, denizcilik, çelik...) ürettiği tüm kirlilikten sorumludur.

İkincisi, sosyal bir endüstri olarak insan kirliliği (kent merkezlerinin boşaltılması, Disneyleştirme, ekosistemlerin bozulması) ürettiği için.

Bu sadece bir sonuca götüren bir paradokstur: özgürlük anlayışımız ne yazık ki, Dünyayı tüketme özgürlüğü olarak da hayata geçmektedir.

Hepimizi tüketici olmaya iten tüketime dayalı bir toplumun, nihayetinde bu faaliyetin dünya çapında yaygınlaşmasına yol açması kaçınılmazdır; yani gezegeni tüketmek.

Sistem hepimizi tüketici olmaya itiyor. Zira toplum bir tüketim mekanizması olarak hareket ediyor. Nihayetinde olacak olanı ifade edelim. Gezegenimizi tüketmek.

Onunla da onsuz da olamamak?

Ne yazık ki, turizm ile insan ve çevre ilişkisinde, durum tam olarak, tam şarkıdaki gibi; ‘ Olamam ki, olamam ben seninle de, sensiz de.’ Bu nedenle, turizm olmayan bir Dünya çok zor. Ama turizm ile bir yaşam da aynı durumda. 

Gelinen noktada, pandemi biter bitmez, ekonomiyi sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar canlandırma potansiyeli çok yüksek. Sadece havayollarından bir örnek verelim. 2019’da Dünyada toplam 69 milyon uçuş gerçekleşmişti.

Gerçek şu ki, kimse hangisinin daha iyi olduğunu bilmiyor: karantinaları ve karantinayı mümkün olan en kısa sürede sona erdirmek ve hemen yeniden kirletmeye başlamak ya da biraz daha depresyona ve hapsedilmeye devam etmek, ancak gezegene bir anlık rahatlama ve çok ihtiyaç duyulan bir soluklanma vermek.

Yine aynı paradokstan devam edelim. İşimiz zor olacak. Turizmin ekonomileri hızla ayağa kaldırma gibi bir potansiyeli var. Ama yine de sıkıntı yaşanacak. Dünya ne kadar kapalı kalırsa ve seyahatler ne kadar kısıtlanırsa, o kadar şirket iflas edecek. Tedarik kanalları zarar görecek. Turizm kadar, diğer sektörlerde de işsizlik patlayacak.

Hepsinden önemlisi, virüsten çok şiddetli bir darbe yeniş olan yatırımcın güven endeksinin tekrar eski seviyelerine gelmesi çok zor olacak.

Şimdi can alıcı soruyu soralım ve cevabını hep birlikte arayalım.

Karantinaları ve kısıtlamaları en kısa sürede sona erdirmek. Çarkları döndürmeye başlamak. Turizmin ve ona bağlı endüstrilerin kirletmesine yeniden yol vermek. Ya da depresyona, hapishanede gibi yaşamaya devam etmek. Böylece gezegene kısa bir an için de olsa, bir rahatlama, temizlenme ve arınma fırsatı vermek.

1 Haziran 2021 Salı

Antalya Expo ölmesin

 Bundan 5 yıl önce Antalya ile Serik arasında devasa bir araziye EXPO kompleksi inşa edildi. 112 hektar alana yayılan konseptin teması Çocuk ve Çiçek olarak belirlenmişti.

Büyük bir şanssızlık yaşandı ve o yıl bir kriz felaketi yaşanan Antalya’ya beklentilerin çok altında yabancı turist geldi. Bu nedenle EXPO ümit edilen ziyaretçi trafiğine ulaşamadı.

Bu devasa organizasyon bitti ve sonrasında her şey bilinmeyen bir geleceğe terk edildi.

Expo 2016’yı gezip görmeyen, gezse bile her tarafını dolaşmayanlar için bir not düşelim..

Bakın neler varmış EXPO alanında..

Expo Kulesi

Zaman Tüneli

Osmanlı Bahçesi

Amfi tiyatrolar

7 Bölgeden Ev örnekleri

Macera Parkuru

Çocuk Bilim ve Teknoloji Merkezi

Kongre Merkezi

Değirmen

Kaktüs Bahçesi

Trafik Eğitim Parkuru

Ülke Bahçeleri

Expo Serası

Expo Orman ve Kır Aktiviteleri

Oldukça zengin bir aktivite ve yapılar ağı olduğu söylenebilir.

Şimdi bu dev arazi bomboş ve meçhul bir kaderi bekliyor. Oysa konumu itibarıyla bu devasa arazi içinde çok değerli fırsatlar barındırıyor.

Antalya EXPO, muhteşem bir yaşam alanı olarak turizmi ve sosyal hayatı zenginleştirebilir

Bölgenin en popüler turizm merkezlerine olan yakınlığı sayesinde çok yüksek bir ziyaretçi yoğunluğu yakalayabilecek olan bu araziye en doğru yatırımlar yapılmalıdır.

Bu yatırımlar için hem Antalyalıların görüşü alınmalı hem de bu kenti ziyaret eden turistlerin önerileri değerlendirilmelidir.

Yani buraya yerleştirilecek olan proje Türkiye’de yaşayanların, tatile gelen konukların ve elbette bu tatil trafiğini yöneten tur operatörlerinin genel konsensüsü ile biçimlenmelidir.

Benim bu konuda bir fikrim var.

Sektör, bütün oyuncuları ile birlikte değerlendirsin. Bu işin en tepedeki patronu, yani Kültür ve Turizm Bakanlığı da son şeklini verip hayata geçirsin.

Bu bölgeyi bir Müze Adası yapalım. 112 hektar alana çok sayıda müze yerleştirilebilir.

Önce adından başlayalım;

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi-Mediterranean Art and Life Valley

Benim önerim bu. 

Gelelim ayrıntılara..

Akdeniz, binlerce yıl boyunca acımasız savaşlara sahne olmuş. Persler, Yunanlılar, Türkler, Araplar, Likyalılar, Romalılar binlerce yıl boyunca savaşmışlar. 

Akıllara gelen birkaç örnek var.

İskender’in seferi..

Arapların saldırıları..

Romalılar..

Osmanlılar..

Bugünkü Boğazkent’ten denize dökülen Eurymedon’da yapılan ve Pers ve Yunan donanmalarının kapıştığı dünyanın bilinen ilk nehir savaşı..

Bir Barış Müzesi inşa edilebilir

Bu müzenin misyonu da ziyaretçilere ibret vermek olmalı. Savaşın vahşetini yansıtacak olan bu müze, ziyaretçilere barışın değerini anlatmalı.

İlk çağdan bu yana bölgede yapılan savaşların resimleri olabilir..

Savaş Tanrılarının heykelleri..

Savaş gemilerinin replikaları..

Kullanılan savaş silahları..

Kent merkezindeki Antalya Arkeoloji Müzesine gelince..

O da buraya taşınmalı.

Çok iyi olur. 

Hem de şimdiki salonlarda yer kalmadığı için depolarda korunan bütün tarihi miras yeni müzede sergilenebilir. Ziyaretçiler hiçbir eseri kaçırmamış olur.

Arkeoloji müzesi bu bölgeye gelirse, ziyaretçi sayısı katlanır.

Bu araziye yapılacak olan müze daha çağdaş mimari çizgilere sahip olacaktır. Daha işlevsel olacağı için kolayca gezilecektir. Tadına varılacaktır.

Antalya Arkeoloji Müzesi EXPO alanına yakışır.

Bir Turizm Müzesi zamanı geldi

İnsana dair her şeyi içeren bu sektörün bir müzesi olmalı. Turizmin hem küresel hem de yerel macerasını anlatan bir müze çok yararlı olur.

Otelciliğin, Orta Çağ'ın hanlarından başlayarak bu günün ultra modern konaklama tesislerine uzanan hikayesi bu müzede anlatılabilir.

Uzmanlar bu projeye el atarsa çok ilgi çekecek bir sonuç elde edilebilir.

Binaların evrimini gösteren fotoğraflar olabilir. Hanlardan başlayarak, otel binalarının gelişimini anlatan bir fotoğraf ve çizim sıralaması bu evrimi anlatır.

Geçmişten bu güne odalarda kullanılan mobilyalar.

Buklet ürünleri

Havlular ve diğer tekstil.

Mutfak ve restoran malzemeleri, pişirme üniteleri 

Oda mefruşatı

Duvar resimleri

Otellerde kullanılan teknik araçlar

Temizlik ekipmanı

Üniformalar

Oda anahtarları

Tanıtım materyali (broşürler, kataloglar, kasetler)

Doğal Yaşam Müzesi

Antalya’da yaşayan ya da mola veren kuşlar

Bu topraklara özel canlılar

Endemik bitkiler

Sedir ağaçları

Kelebekler

Doğal tedavi bitkileri, koca karı ilaçları

Türkiye Kıyafetler Müzesi

Bu müzede, çeşitli kategorilere göre farklı giysiler, mesleki kıyafetler, sanat kıyafetleri sergilenebilir. Hayatın her alanını kapsar.

Folklor kıyafetleri

Kadın kıyafetleri

Çocuk kıyafetleri

Erkek kıyafetleri

Gelin kıyafetleri

Damat kıyafetleri

Yaşlı kadın, Yaşlı erkek kıyafetleri

Saatler (eskiden bu yana)

Ayakkabılar

Terlikler

Mesleki kıyafetler (önlük, üniforma vb)

Türkiye Dilleri Müzesi

Resmi arşivlerde ya da kişisel mülkiyette olup, Türkiye'de konuşulan bütün dillerdeki basılı eserler bu müzede toplanmalıdır. Bu eserlere internet üzerinden ulaşılmalı, kopyalanabilmeli ve referans olarak alınabilmelidir.

Bütün dillerdeki müzik eserleri, türküler, şarkılar dijital ortamda kayıt altına alınmalı, yine internet üzerinden dinlenebilmeli, indirilebilmelidir. Hem basılı eserler hem de müzik eserleri arşivine, Dünyada bu dillere vakıf olanlar tarafından katkıda bulunma şansı verilebilir.

Bütün bu dillerin gramerleri, dilbilgisi kuralları bu müzede sergilenebilir, dileyen Dünyanın her yanından bu sergiye katkıda bulunabilir. Dileyen eğitim kuruluşu bu sergi üzerinden bilimsel çalışmalarına, tedrisatına katkı alabilir.

Türkiye Dilleri Fuarı

Tatil amaçlı seyahat trafiğinin zayıfladığı bir döneme denk getirilmek kaydı ile düzenlenebilecek bu fuar birkaç alanda etkinlikleri planlanabilir. Bu fuar zamanla kurumsallaşır, ilgi odağına dönüşür.

Fuar süresince, havaalanlarında, liman girişlerinde, Türkiye'nin bütün dillerinde "Hoş geldiniz'" ve "Güle Güle" afişleri hoş bir başlangıç olur.

Akademik Çalışmalar 

Konferanslar ve sempozyumlarda bilimsel çalışmalar. Bu diller ile ilgili bilimsel çalışmalar yapan akademisyenler seçilecek pilot kentlerde sunumlar yapar, paneller organize eder, bütün tartışmalar, sunumlar, ilgili Bakanlığın koordinasyonu ile basılı hale getirilir, dünyaya sunulur, Diller Müzesine kaydedilir

Kitap Sergileri

Türkiye dillerinin en yoğun olarak konuşulduğu kentlerde, resmi kurumların, sivil toplum kuruluşlarının ortaklaşa çalışması ile bu dillerde yazılı kitaplar sergilenir, satışa sunulur. Fuarlar kentlerde yoğun bir seyahat trafiği ve alışveriş ortamı yaratır. Eminim bu sergiler her yıl zenginleşerek ve etkinleşerek Türkiye'yi bilim ve kültür trafiğinin saygın ve vazgeçilmez duraklarından birisi yapar.

Görüldüğü gibi altı farklı içerik ve konseptte müze bu araziye eşsiz özellikler kazandırır.

Çocuklar, Gençler, Sanatçılar

Müzeleri tamamlayacak birkaç farklı dokunuş ile burası tam bir sanat, kültür ve yaşam alanına dönüşür. Dünyada eşi olmayan bir kompleks ortaya çıkar.

Bu müzelerin yanında, çocuklar, gençler, sanatçılar unutulmamalı.

Sanatçılar için işlikler, atölyeler mutlaka olmalı. Ürettikleri eserler bu alanda sergilenmeli.

Çocuklar için eğlence adaları planlanmalı. 

Gençler için soft oyun ve spor alanları dahil edilmeli.

Kadın emeğini değerlendirecek bölümler olmalı. Kadınların ürettiği ürünler için özgün stantlar açılmalı. Kurs yerleri yapılmalı.

Özetle;

Antalya Expo ölmesin...