İlginç bir yazı daha
kaleme almışım bundan 5 yıl kadar önce. İtiraf edeyim, epey de haklılık payı
olan ve bugünleri haber veren bir yazı olmuş.
Buyurun, tepe tepe okuyun...
Konu ile ilgili olarak iki
görsel paylaştım. Ege’de hangisini görmek isterdiniz?
Tercih sizin.
*******
Bazı turizmciler
Yunanistan turizminin krizde olmasından bir sevinç payı çıkartıyorlar, bunun
Türkiye’ye yararlı olduğunu düşünüyorlar.
Gerçekten de öyle midir,
bunu tartışalım…
Düz mantıkla düşünürsek, “
Avrupa’nın belirli bir seyahat kitlesi var, Yunanistan’ı tercih etmeyen doğal
olarak Türkiye’ye yönelecektir” diyebiliriz.
Fizikteki bileşik kaplar
teorisi gibi…
Ama küresel ekonomi fizik
kanunlarına göre işlemiyor ki.
Çin, parası yuan ile
kafasına göre oynayabiliyor mu?
Ya da BP bütün dünyayı
karşısına alıp “ sızıntı olan kuyu benim, ben zarar ediyorum, size ne oluyor?”
diye babalanabiliyor mu?
İki asır önce insanların,
işletmelerin, sistemlerin bütün marifetlerini 15-20 kilometre içinde
sergilediği bir ekonomik yapı yok artık.
Dünya bir bütün…
Dünya artık tıpkı bir
insan bedeni gibi yekpare…
Bedenin bir noktasındaki
minicik bir sivilce bütün bedeni ateşlere atabiliyor. Dünyanın minicik bir köşesindeki hafif bir
arıza da yerküreyi ateşe sarıyor.
Bir tarafın krizi, acısı
diğer tarafın kazancı, mutluluğu diyemiyoruz artık.
Sadede gelelim;
Yunanistan’daki kriz derinleşirse…
Turizmi devreden çıkarsa…
Finans krizi topyekün bir
iflası tetiklerse…
Maaşlar, dış ve iç borçlar
ödenemez, tesisler kapısına kilit vurur, üretim biterse…
Bu tehlikeli gelişmelerin
etkisi Ege ile Adriyatik arasına sıkışmış bu minik ülke ile sınırlı kalır mı
sanıyorsunuz?
Politik açıdan bakın.
Ekonomi açısından bakın.
Sosyal açıdan bakın.
Bölgenin jeostratejik
realitesi açısından düşünün.
Dünya’nın yaşadığı faşizm
deneyimini hatırlayın. O acı deneyimler gösterdi ki, açlık faşizmin ebesidir.
Açlık her insanın dnasında gizli yok etme güdüsünün prangalarını çözen
anahtardır.
Başıboş, aç, umutsuz
kitleler, hele bir de en hassas yerlerinden, ırkçı/ulusal damardan yakalanırsa,
birkaç hafta içinde olacakları tahmin bile edemezsiniz.
Bu, muhtemel sürecin
politik yönüdür.
Ya ekonomik açıdan neler
olur?
Batısı ve Doğusu ile
Dünyanın Yunanistan ekonomisine yaptığı bütün yatırımlar batar. Küresel finans
piyasalarında Yunanistan bonoları, tahvilleri tuvalet kağıdına döner.
Zaten suni teneffüs ile
şişirilmiş bütün borsalar iğne batırılmış balon misali patlar.
Sadece Yunanistan ya da
Türkiye borsaları değil, New York, Tokyo, Londra, Pekin, Moskova, tümünden
bahsediyorum.
Yunanistan sermayesinin
küresel yatırımları iflas eder. Somut bir örnek vermek gerekirse Türkiye’deki
Finansbank’ın kaderi belirsizleşir. Ki, Yunanistan finans kapitalinin dünyanın
bir çok ülkesinde bu tür banka yatırımları vardır ve hepsi sıtma nöbetine
tutulur.
Yunanistan ve yakın
komşularından başlayan nakite hücum global bir histeriye dönüşür, insanlar
genlerinde saklı varlıklarını koruma güdüsü ile varını yoğunu satıp nakit
stoklamaya başlar.
Tezgahlar durur.
Ticaret biter.
Üretim tehlikeli boyutlara
kadar iner.
Açlık başlar.
2008’i bırakın, gelmiş
geçmiş bütün krizlere rahmet okutacak bir karanlık çağa girilir.
Bakın, Yunanistan
turizminden girdik, nerelere geldik.
Ama bunlar bir gamlı
baykuşun hayali kehanetleri olmayacak kadar net, muhtemel olasılıklardır, zira
artık Dünya yek pare bir insan bedeni gibidir.
Orada ne olursa olsun,
bana dokunmayan yılan bin yaşasın dönemi bitti.
Gelelim radikal önerimize;
Yunanistan’ın yaşadığı
krizin kat kat şiddetlilerine direnmiş ve başarmış Türkiye turizm endüstrisi,
vizyoner ve ehil bir turizm profesyonelini Yunanistan’a önerirse...
Küresel ilişkileri olan,
Dünyaya 21 yüzyıl penceresinden bakan, cesur, donanımlı bir turizm profesyoneli
Papandreu tarafından Yunanistan’a Turizm Bakanı olarak atanırsa…
Tam yetki ile göreve
başlayacak olan bu profesyonel, krizi ustaca yönetmeyi ve Yunanistan turizmini
ayaklarının üstüne kaldırmayı başarırsa, neler olur?
Kısa bir süre sonra Türk
Bakan, önce Yunanistan ile Türkiye arasında bir ortak turizm stratejisini
önerir, kabul ettirir ve zaman içinde hayata geçirirse…
Ardından bu başarılı
stratejiye ilkin Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna, Sırbistan, Hırvatistan,
Makedonya, Slovenya ve diğer yakın Balkan ülkeleri katılırsa…
Sağlam bir belkemiği ile
hayata geçecek olan bu bedene zaman içinde Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Kıbrıs,
Gürcistan, Azerbaycan da eklemlenirse…
Doğu Akdeniz Turizm
Koordinasyonu
Neler olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder