Sevgili dostlar, minik bir şaka yaptım. Özür dilerim. Aslında bu analiz de 2009 kış aylarından kalma. Arada bir korkuyorum, acaba artık yazma becerimi yitirdim de o nedenle mi hep eskilere dadanıyorum, diye…
Ama
sanmam.
Gerçekten
de tek nedeni var eski yazılarımı bir parça güncelleyip tekrar sizlere
sunmamın. Bu yazılarımı okudukça Türkiye’de zamanın donup kaldığı hissine
kapılıyorum. Zamanın geçtiğini kanıtlayan tek bir kanıt var adeta, o da kendi
ellerimizde kopardığımız takvim yaprakları…
Ne
o siz Saatli Maarif Takvimi kullanmıyor musunuz?
Şaka
bir yana, bundan 5-6 yıl
önce yazdıklarıma bakıyorum
da, sanki bu topraklarda yaşar
gibi yapmışız,
zaman geçer
gibi yapmış, Ülke gelişir
gibi olmuş..
Aslında
bir arpa boyu yol alamamışız..
Yazık!
2009
için bir swot analizi
Dingin bir kış sezonu bitmek üzere ve iki ay içinde perde kalkacak, sektörün oyuncuları sahne alacak. Yatırımcılar, profesyoneller ve çalışanlar,
hem endişeli hem de umutlu bir ruh hali içinde yaz sezonunun başlamasını bekliyor.
Ülke içinde ve Dünya'da olup
bitenleri doğru okuyanlar, önlemlerini aldılar, beklenti çıtalarını, aşabilecekleri yüksekliğe göre
ayarladılar ve zorlu bir mücadeleye hazırlar.
Görünen o ki, 2009'da satış ve pazarlama savaşları yaşanacak.
Satış ve pazarlamanın asli misyonu müşteri
algısını etkilemektir. Pazarlarda müşteri
algısını en önce, en güçlü ve en çekici tarzda etkileyen ipi göğüsleyecek.
Kurumsal egonun beslediği ürün odaklı çabaların, özellikle bu yıl bir işe yaramayacağını
hep birlikte deneyimleyeceğiz.
Benzerler arasında en
iyisinin kendi ürünü olduğunu
kanıtlama düşüncesine dayalı satış ve
pazarlama programları çuvallayacak.
Bu yüzden, 2009'da, rakipler
arasında tercih edilen olmayı hedefleyen mesajlardan ziyade, müşteriyi tatil yapmaya ikna edebilen
tanıtım ve reklam atakları tercih edilmelidir.
Tam da bu nedenle, müşteri zihninde tatil kavramı ile kendisini özdeşleştirebilen
ülkeler bir adım önde olacaklar. Tıpkı, bir zamanlar Sel Pak
markasının kağıt
mendil ile Gilette'in traş bıçağı ile
özdeşleşmesi
gibi.
Geçtiğimiz aylarda turizm platformlarında birkaç yanlış
yaklaşıma
ve mesaja tanık
olduk. Küresel durgunluk karşısında sektörün reflekslerini zayıflatacak aşırı özgüven örnekleri sergilendi.
Bir cümle ile "Biz ne
krizler gördük" mesajı mevcut durumu tanımlayacak bir derinlik
içermemektedir.
Bundan önceki krizler, pazar
ülkelerde, Türkiye ile ilgili güvensizlik algısına bağlı
olarak patladı.
Terör, rakiplerimiz tarafından ustaca kullanıldı ve seyahat edenler güvenlik endişesi ile farklı destinasyonları tercih ettiler.
İnsanlar,
tatil için, seçenekler arasından seçim yapmakla değil, aile bütçelerine
tatil kalemi yazmak ya da yazmamakla ilgili.
Öte yandan, kimi sektör profesyonelleri,
Türkiye Turizminin pazarlardaki muhtemel kayıpları üzerine epeyce kehanet
yazdılar, seslendirdiler.
Hangi bilimsel çalışmalar temelinde keşfedildiğini anlayamadığımız bu kayıp yüzdelerinin, ne tür bir gereksinime cevap
vereceği de meçhul.
Tüketiciler arasında yaygın
ve güvenilir anketler mi düzenlendi? Pazar ülkelerin ekonomik verileri
üzerinden istatistikler mi yapıldı? Psikologlar ve sosyologların da dahil olduğu bilim insanlarından oluşan ekipler ile beyin fırtınaları mı yapıldı?
Belli değil.
Ama belli olan bir şey var ki, sektörün moraline olumlu katkı yapmadı.
Sabrınıza ve hoşgörünüze sığınarak bir SWOT analizini değerlendirmenize sunmak isterim.
STRENGTHS
Türkiye'nin, son yıllarda
hedef ülkelerde yükselen, Tatil Ülkesi imajı
AB Ülkelerine ve Rusya'ya
yakınlık
Bütün gelir gruplarına hitap
eden uygun bir ürün yelpazesi.
Bütün turizm çeşitlerini içeren ürün portföyü ( sağlık,
kongre, tatil, din, termal, doğa,
tarih, kültür vb.)
Güçlü sektörel örgütlenme (
TYD, TÜRSAB, TÜROFED ve yerel örgütlenmeler )
Güçlü, dinamik ve krizi
yönetme deneyimi olan tur operatörleri.
USD, Euro, Sterling karşısında ucuzlayan TL.
Güvenli tatil algısının
güçlenmesi
Türkiye'nin güçlü finansal
yapısı
Bir Türk yazarın Nobel Ödülü
alması
Nazım Hikmet'e yapılan
vatandaşlık
iadesi jesti.
Rakip ülkelerin çoğuna göre
avantajlı işgücü maliyetleri.
Sabırlı ve dirençli, çalışkan personel profili
Deneyimli yatırımcılar,
profesyoneller.
WEAKNESSES
Turizm bölgelerimizdeki
çarpık yapılaşma.
Yerel yönetimler arasında
turizme yaklaşım konusunda bir ahenk sağlanamaması.
Çevre konusunda sabıkalı
ülke imajımız.
Giderek düzelse de, insan
hakları konusunda zayıf karnemiz.
Hayvan hakları konusunda başarılı bir performansımızın olmaması
Otellerimizde düşük
hizmet ve ürün kalitesi
Pazar ülkelerde yaygın 'ucuz
ülke' imajımız.
Pazar ülkelerde, Türkiye'nin
muhafazakarlaşmakta olan bir Ülke olduğu algısının giderek belirginleşmesi. Alkol, çıplaklık gibi konularda hoşgörünün azalmakta olduğu kanaatinin güçlenmesi
Tanıtım için yeterince
organize olamamak. Tanıtım bütçelerinin durgunluğa karşı mücadele için yeterli düzeyde olmaması.
OPPORTUNITIES
Otel ve tatil köylerinin yaşlı
turistler için
alt yapıya önem vermeleri neticesinde,
AB'de 50 yaş üzerinin Türkiye'yi tercih edecek olması.
Ailelerin tatil destinasyonu
kararlarında belirleyici olan çocukların, Türkiye'deki animasyon zenginliği, yeme- içme çeşitliliği gibi etmenlerle Ülkemizi tercih edecek olmaları.
AB Ülkelerindeki Türk
nüfusun tanıtım ve satış
faaliyetlerimizde doğal müttefik olması. Bu potansiyelin harekete
geçirilmesi
Sanayi kentlerinden doğaya kaçış eğiliminin güçlenmesi Türkiye'nin
doğasına
olan ilgiyi arttıracaktır.
Sağlık
amaçlı seyahatlerde öncelikli tercih Türkiye olacaktır.
Türkiye turizmi, giderek
güçlenen last minute satışlarını en iyi değerlendiren tur operatörlerine sahiptir.
Uluslararası nakliye yapan
lojistik firmalarının faaliyetlerine artış
gözlemlenmektedir. Bunun anlamı; Türkiye birkaç aylık bir duraklamadan sonra,
son bir haftadır, dış satışlarını arttırmaktadır. AB'de piyasalar
toparlanmaktadır. Çok kısa vadede pembe bir tablo
ile karşılaşacağımızı iddia etmiyorum, ama
psikolojik toparlanma başlamış görünmektedir.
2009, tatil için uzun
yolculular gerektiren ve göreceli olarak Türkiye'ye göre pahalı olan tatil
ülkeleri için şanssız bir yıl olacaktır. Tatil kalemi bütçelerden silinmeyecek, kısıntı yapılacaktır. Ekonomik tatil seçenekleri ile Türkiye uzak
rakiplerinin bir adım önündedir.
AB'nin dev tur
operatörlerinin Türkiye operasyonlarını stratejik yatırımlar olarak görmesi. İlişkilerin
uzun geçmişi ve geleceğe dönük uzun vadeli beklentileri
THREATS
İspanya
ve Mısır gibi stratejik önemdeki
rakiplerimizin, turizm sektörlerini desteklemeyi bir Devlet Politikası olarak
belirlemeleri
Turizm ürünü arzeden
Ülkelerin 2009'u en güçlü dış
finansman kaynağı olarak belirlemesi ve sektörlerini güçlendirmek için kampanyalara başlaması.
Artan yatak potansiyeli ile
Hırvatistan'ın AB turizminde yükselen aktörlerden birisi haline gelmesi. Bu
rakibin, bütün Pazar ülkelerimize ulaşım avantajı, kültürel yakınlık, dini ve siyasi
entegrasyonu
Türkiye'de yükselen AB karşıtlığı Toplumu sarmalayan milliyetçilik
temelinde vücut bulan Batı karşıtlığı.
Pazar ülkeler medyasında
yaygınlaşan Türkiye
karşıtı hava.
Batı'nın 2. Dünya savaşında
yaşananlar nedeniyle her zaman ve zeminde
sahiplendiği İsrail ile gerilen sosyal ve siyasi ilişkiler.
AB ülkelerinde tasarruf eğiliminin kalıcı bir insan davranışına dönüşmesine
bağlı
olarak, seyahatçilerin
2009'da kendi ülkelerinde
tatil yapma tercihi yapması.
Sağlık
amacıyla seyahat edenlerin
giderlerini karşılayan sağlık
sigortalarının zayıflayan mali yapısı
AB Ülkelerinde yaşanan finans krizine bağlı
olarak, kredi ile tatil yapan tüketicinin
kredi bulmakta zorlanması
riski.
Sektörün aktörlerinin ortak
tanıtım ve pazarlama platformunda bir araya gelememeleri. Bütçe ve faaliyetlerin
entegre olamaması
Sektör yatırımcılarının kısa
vadeli iç ve dış borçları. Yeni kredi kaynaklarının bulunamaması nedeniyle borçların çevrilememesi riski
Konaklama tesislerinin kısa
ve orta vadeli borçları nedeniyle tedarikçiler ile uyumlu bir ilişki kuramaması riski. Yeterli ve kaliteli satın alma yapılamaması
tehlikesi.
Nisan ayında –muhtemelen -
diasporanın geçmiş yıllara oranla çok daha güçlü bir soykırım kampanyası başlatması olasılığı.
Sevgili
Dostlar,
Bu
noktada birkaç hususu eklememe izin verin.
Gelecek
yıl 2015 ve bu tarih, Ermenilerin duygusal/siyasal hafızasında 1915’te yaşanan acıların 100. Yıldönümü olarak
kayıtlı.
Birkaç
ülke dışında,
Dünya’nın bütün ülkeleri 1915’te yaşananları
Soykırım olarak tanıyor. Bir çoğu da soykırımı inkar etmeyi ceza
yasasında suç olarak tanımlıyor.
Ana
pazarımız Almanya’nın bu konudaki hassasiyeti malum. Bu yıl Almanya’da ve
pazarımızı oluşturan
birçok
Avrupa ülkesinde
yaygın ve
canımızı
acıtacak
kampanyalar başlatılacaktır.
Birkaç yıldır ekonomik ve politik krizler ile boğuşan, duygusal dayanıklılığı zayıflamış Avrupa insanının
kısa vadede bu kampanyalardan etkilenmesi
kaçınılmazdır.
Türkiye’nin
AB-Rusya saflaşmasında tamamen Avrupa’ya angaje bir duruş sergilememesi, üstüne üstlük bir de
geçtiğimiz
ay Devlet Başkanları seviyesinde ziyaret ve anlaşmalar ortalama Avrupalının zihninde olumsuz algılar yaratması
beklenmelidir.
2015
Nisan ayında patlayacak küresel suçlama bombardımanının Turizme dönemsel
zararlar vermesi muhtemeldir ve henüz bu konuda bir adım da atılmamıştır.
ABD Başkanı'nın Nisan ayında soykırım sözcüğünü telaffuz etme ihtimali. Ki,
bu telaffuz hemen ardından
güçlü bir sosyal tecrite neden
olabilir.
Bakın
durum o kadar da vahim değil aslında..
Her şeyden önce şunu bilmekte yarar var,
1915’ta Anadolu’da yaşananlar bir Holocaust değil. Buna herkesin inanması
gerekir.
Türkiye
jenosit suçunu işlemiş bir millet olarak dünya önüne çıkmayı hak etmiyor. Jenosit işlemek
üzere olan bir hükümet
nasıl
iki en önemli
bakanlığına Ermenileri koyar? Telgraf ve Posta
Nazırı Oskan Efendi ve Bayındırlık Nazırı Zohrab Efendi. 14 Şubat
1915 tarihine kadar Ermeni taburlarının da kendi silahlarını bulundurmasına
müsaade etmiş bir
ülkeden bahsediyoruz.
O
halde hemen Ocak ayında atacağımız birçok adım var. Sertleşmeden ama dik
durarak. Turizmciler buna öncü olabilir. TYD, TÜROFED, TÜRSAB ve diğer
sektörlerin meslek örgütleri Dünya’daki muhataplarını bilgi ve belge ile
aydınlatmaya başlayacaklar. Bir karşı kampanya başlatacağız. Ama akıllı ve
sempatik bir kampanya olmalı. Daha bir çok adım var atılabilecek. Ama
birilerinin çıkıp önderlik etmesi gerekir.
Benim gözlemlerim bunlar.
Amacım, karar vericilere, stratejilerini saptarken bu veriler ile yardımcı olmak.
Süreci bir savaş
olarak tanımlamak
pek yanlış
olmaz. Savaş, durumu doğru tahlil etmekle kazanılır.
Her şeye rağmen umudu kaybetmeyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder