Var mıdır acaba?
Böyle bir Başbakan yaşamış mıdır? Olabilir mi?
Gücün şehvetine zarif bir plase ile şut çeken ve hayatının
sınırları dışına atan bir insan oğlu düşünebilir misiniz?
Vardır… Ama Türkiye’de değil… Hatta bu kıtada bile değil…
Nerede mi?
Buyurun okuyun bakalım…
*****
“ Bütün Facebook arkadaşlarıma ve katkıda bulunanlara”
“ Başbakanlıktan ve Partimin Başkanlığından ayrılmaya
karar verdim.”
“ Çocuklarım büyüdüler ve benim haftada yedi gün çalışmak
zorunda kalmam, onlara iyi bir baba olmamı engelliyor.”
“ Yeni arkadaşımız başarılı bir Başbakan olacaktır ve ben
de bütün desteğimle onun arkasında olacağım.”
Durun… Aman
karıştırmayın… Hatta boşuna umutlanmayın!
Bu sözler çok uzaklardaki bir ülkenin siyasetçisine ait.
Bu taraflarda, muhtarlığa aday olanın bile kendisinde ‘
kurtarıcılık’ misyonu vehmettiği bu topraklarda, bir siyasetçiden bu sözleri
duymak hayalden de öte bir beklentidir.
Anlatayım…
Avustralya’nın Tazmanya Eyalet Başbakanı David Barlett
yaptığı basın açıklamasında, geçtiğimiz iki yıllık performansından memnun
olduğunu, ama ailesinin her şeyden önce geldiğini açıkladı. İstifa eden
başbakan kalan sürede milletvekili olarak devam edeceğini, ancak gelecek
seçimlere katılmayacağını sözlerine ekledi.
“ Mevcut rolümü daha
fazla sürdüremeyeceğim. Ben iyi bir başbakan değil, iyi bir baba olmak
istediğimin farkındayım”
“ Tamamen kişisel bir karar verdim. Bu kararımın dayanak
noktası iki çocuğum ile olan kişisel ilişkimdir. Yaptığım değişiklik ile gurur
duyuyorum.”
David’in ailesi ağır bastı. Özellikle de, oğlu Hudson
haftalık bir rapor hazırlamak için eve gelip kendisinden destek istediğinde,
hayatını sorgulamak üzere, oturdu ve düşündü…
“ Aileme daha fazla zaman ayırmam gerektiğini, özellikle
Hudson ev ödevleri için benden yardım istemeye başladığında düşünmeye başladım.
Yazdığı kompozisyonların birçoğu ‘ babam bu hafta sonu yine işe gitti’ diye
başlıyordu. Anladım ki Hudson babasına en çok gereksinim duyduğu yaşa
gelmiş artık. Ki, oğlum özellikle hafta sonlarında benimle sokağa çıkmaktan
nefret eder hale geldi. Çünkü, onun dışında herkes ile konuşuyordum.”
Başbakan, yardımcısı
olan Lara Giddings’i önerdi. Giddings partide de çok geniş bir desteğe sahipti.
David, arkasında Giddings gibi bir seçeneğin olmasının istifa kararını
kolaylaştırdığını da sözlerine ekledi.
“ Lara Giddings, İşçi Partisini 2014 seçimlerine taşıyacak
en doğru isimdir. Milletvekili olarak kalacağım, çünkü Lara’ya onu sonuna kadar
destekleme sözü verdim.
Görebildiğim kadarıyla da Lara daima böyle bir göreve de
hazırdı.” “ Hükümetten çok memnunum. Onu oluşturan iki partinin ilişkileri de
harika yürüyor.
Evet, Başbakanlığı sürdürmek isterdim. Ama bedeli
çocuklarıma zaman ayıramamak olursa bu mümkün değil.” Zor zamanlar için göreve
hazırım. Ama hazır olmadığım bir şey daha var, o da çocuklarımı evde babaları
ile muhteşem bir ilişkiden mahrum bırakmak.”
Haber Tazmanya’nın siyasi ortamına ve özellikle koalisyon
ortağı olmak için hazırlanan Yeşiller Partisine şok etkisi yaptı.
İşte budur!
Benim de anlatmaya çalıştığım bu…
Savunma, sağlık, eğitim, ulaşım, çevre, güvenlik, adalet,
ekonomi, yerel yönetim, elektrik, su, tapu, temizlik vs vs vs için binalar
dikiliyor. İçine masalar, bankolar, dolaplar, raflar, silahlar, bilgisayarlar,
daktilolar, fakslar, kağıtlar, kalemler dolduruluyor.
Bu işleri ‘bize hizmet’ adına birileri üstleniyor.
Kimini seçiyoruz. Kimini tayin ediyoruz.
Al sana devlet.
Başka?
Bu basit kurumu kalkar da Tanrısal bir irade gibi
yüceltirsen…
Ulaşılmaz, erişilmez bir makam gibi algılamaya başlarsan…
O zaman birileri de, bu, ‘sanal’ da olsa korkunç gücü ele
geçirmek için ihtirasla yanar tutuşur, kendinden geçer, tezgahlar kurar. Sana,
bana, bize de bu güç açlığını vatanseverlik diye yutturur, tabi bundan 20-30
yıl önce olduğu gibi, yersek…
İktidar açlığını sahte iç ve dış düşmanlar ile perdeler,
kendisini de kurtarıcı gibi gösterir.
Aslında hepi topu bu işte… Helal olsun sana David.
Yaptığın iş o kadar insani, o kadar doğal ve o kadar güzel ki…
Tanımadığım halde sana ‘David’ diyebiliyorum ve senin de
buna sevineceğini biliyorum.
Bravo sana…
“ Başlarım sizin Devletinizden de, Başbakanlığınızdan da,
Siyasetinizden de… Benim çocuklarıma babalık görevimin yanında nedir ki
bunlar…” dedin ya…
Senin gelip bizim bu taraflarda epeyce insana bu duyguları
anlatman ve hatta onları irşad etmen gerekiyor aslında…
O makamlara gelenlerin millete bir kutsal ihsan
olmadığının anlatılması lazım buralarda…
Kimi, kendisini bin yılda bir bahşedilen lider sanıyor…
Kimi, isminin ekonomi, sosyal sorunlar, finansman alanında
her sorunu çözecek kutsal şifreli bir anahtar olduğunu vehmediyor…
Kimisi, adının önündeki akademik ünvanın, hayal ötesi
belediyecilik yatırımları için yeterli bir özellik olduğunu iddia ediyor…
Bu yatırımların yanından bile geçemeyeceği ortaya çıkıyor,
‘Ben yaparım, demedim… Ben ortaya proje koydum’ diyerek tatlı bir viraj alıyor…
Ama sağdan ya da soldan ve hatta sol gibi olanından hepsi
kendilerini bulunmaz hint kumaşı, olmazsa olmaz sanıyor…
Şöyle bir an durup, toprağın altında nice kendisini
ölümsüz, unutulmaz, vazgeçilmez, ilahi mucize sanan imparatorların, kralların,
siyasetçinin yattığını aklına getirmiyor.
Yazık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder