300
Spartalı değil, 300 Termessoslu
El
oğlu yapıyor, Türkiye elindeki fırsatları cömertçe harcıyor.
2006 yılında Frank Miller’ın
Termopil Savaşını anlatan bir romanından uyarlanan film, müthiş bir başarı
sağladı. Gişe rekorları kırdı.
Yunanistan için çok etkili
bir pazarlama fırsatına dönüştü.
Senaryo Pers ordusu ile 300
İspartalı arasındaki savaşı anlatıyordu.
Ege’yi aşıp Yunan kent
devletlerine saldıran Kral Erxhes İsparta’yı da kolayca fethedeceğine
inanıyordu. 300 savaşçı, destansı bir direniş ile Persleri uzun süre durdurdu.
Gelgelelim, filmde bazı
abartılı bilgiler olduğu iddiaları yaygın olarak dile getirildi.
Oysa
Anadolu daha coşkulu savaşçılara sahiptir.
Anadolu’da, Ispartalılardan
daha cesur, daha savaşçı bir halk yaşamış. Müthiş zaferler kazanmış. Dağın
tepesinde eşsiz bir kent kurmuş.
Meraklılarından başka
kimsenin haberi yok. Daha da kötüsü ilgileneni de yok
Orada… Antalya – Korkuteli
yolunun 22 kilometresinde, hemen solda bir antik kent var.
Akdeniz’in
antik zaman kabadayıları
Bu kentin içindeki
Nekropolde de, Dünya tarihinin gördüğü en cesur halkın yiğit savaşçıları,
Termessoslular, başlangıcı ve sonu belirsiz bir uykunun şefkatli kucağındalar.
Önce, Termessoslulara saygı
adına, kısa bir bilgi. İsmindeki iki s harfi bu uygarlığın öz be öz Anadolu’lu
olduğunun kanıtıdır.
Adının kökünde yer alan
`Terme` kelimesi Luwi/Etrüsk dilinde `Dağ Beli/Geçit`, `Assa` ise, `Yüksek
Hisar` anlamına gelir. `Dağbeli üzerindeki Hisar kent` anlamında Termeassa
olarak adlandırılmıştır.
Yöre aynı zamanda `Termila`
yani `Terme Geçidi` olarak isimlendirilmiş olup, bu kelime bugünkü Türkçe`de
değişik bir fonetik söyleyişle `Dirmil` şekline dönüşmüştür.
Kimdir
bu Termessoslular?
Yörenin prehistorik
dönemlerden beri insanlar için yerleşim yeri olduğu ve M.Ö. 3000li yıllarda
Etrüsk/Luwi yerleşim birimi içerisinde yer aldığı bilinmektedir.
M.Ö.3000`lerden, M.Ö.700`lü
yıllara kadar devam eden Nordik kavimlerin, yani Turkuas/İsokatların göçü
nedeniyle, Anadolu`daki küçük Luwi yerleşim birimleri kentleşmeye başlamış ve
tarih sahnesine çıkmışlardır.
Termil boyunun
Pisidia-Likya-Pamfilya sınırında kurduğu en önemli kentlerden biri
Termeassa`dır. M.Ö.6. yy`dan sonra kentleşip gelişmeye başlayan Termessos,
Solym Dağı`nın güneyinde yer alan diğer bir Likya kıyı kenti, Phaselis ile
bağlantı kurarak denize açılmıştır. Yöredeki araştırmalarda, Solym dağı
eteklerinden güneye doğru, Phaselis kenti istikametinde kayalara oyulma
kanallar ortaya çıkartılmıştır.
Bu kanallarla yörede elde
edilen şarap ve zeytinyağı kıyıdaki Phaselis`e akıtılıp, testilere doldurularak,
gemilerle başka ülkelere gönderilmiştir.
Ama beni en çok sarsan
özelliği; Termessos’un, yeryüzü tarihinin asla yenilmeyen, fethedilemeyen tek
Kenti olmasıdır.
MÖ 5. yüzyılda Anadolu’yu
boydan boya fetheden Pers İmparatorlarının da, MÖ 300’lerde Küçük Asya’yı kasıp
kavuran Büyük İskender’in de boyun eğdiremediği tek Halk Termessoslulardır.
Termessos’un konumlandığı
sarp coğrafya ve onurlu Termessos halkı her iki kuşatmayı da, zamanın ve sabrın
katık edildiği bir direniş ile alt etmiştir.
Haraççı
halk – Termessoslular
Antalya’ya, Korkuteli
tarafından gelenler bilir. Kente
varmadan 22 km önce sağa baktığınızda, yüksek, erişilmesi zor dağlar
görürsünüz.
Ana yoldan sağa dar bir yol
sapar. Sizi Termessos antik kentine götürür. Kentin sınırlarına girmeden önce,
kayalıklar arasında daracık, üç kişinin zor geçeceği bir geçit vardır. İşte
Termessoslular muhteşem bir jeostrateji ile kenti bu geçidin ilerisine inşa
etmişlerdir.
İşin enteresan tarafı, kente
giriş için bu geçit dışında hiçbir yol yoktur. Zirveye vardığınızda, üç tarafın
dik uçurum olduğunu görürsünüz.
Savaşçı Termessos halkı işte
bu ana yoldaki kervan ticaretinden geçinirdi.
Termessoslular,
kilometrelerce uzaktan başlayan, aynadan güneş ışığı yansıtmaya dayalı
haberleşme sistemleri sayesinde uzaktaki kervanları haber alır ve yolu
keserlerdi. Hatta kervan oraya gelene kadar zenginliği anlaşılır ve haraç
miktarı da çoktan belirlenmiş olurdu.
İskender’den
bile haraç istediler
Anlatalım..
İskender, Asya seferine, Ege
ve Akdeniz bölgelerini fethederek çıkmıştır. Bütün Ege ve Akdeniz Kent
devletlerini yenerek Antalya’ya kadar gelmiştir. Rotası, Denizli üstünden
Korkuteli tarafından Antalya’ya doğrudur.
Hayatları haraç üzerine
kurulu olan Termessos’un ileri uç gözcüleri, İskender’in ordusunu kilometrelerce
uzaktan görür. Ordu da olsa, onlar için
bu kalabalık bir haraç alma eyleminin öznesidir. Nitekim haber kent merkezine iletilir.
Her kervana yaptıkları gibi,
İskender’in ordusunun önüne de yirmi savaşçı çıkar. Barikat falan da
kurmamışlardır. En önde atı ile ilerleyen İskender’e yaklaşırlar.
Konuşmalarının çok kesin
kayıtları olmasa da, şöyle bir diyalog geçmiş olması muhtemeldir.
- Durun…
- Siz kimsiniz?
- Bir Termessosluyuz
- Ne istiyorsunuz?
- Biz bu yolların koruyucusuyuz. Bu yolun
güvenliğini sağlamak karşılığında geçen her kervandan bir miktar bedel
alıyoruz.
Uzatmayalım..
Muhtemelen İskender
çıldırmıştır. Ortalık karışır.
O hengamede Termessoslular
otuz kadar asker ve subayı öldürürler. Kendilerine müdahale edilmesine fırsat
vermeden de kente kaçarlar.
İskender fetih planlarını
değiştirir. Öfke içinde kente saldırır. Kuşatma sekiz ay sürer.
Sonuç fiyasko. Kenti
yenemez. Kuzey’e, Sagalassos’a yönelir. Termessos kazanmıştır.
Türkiye’de,
ne zaman bir çılgın film yapımcısı ve senarist ortaya çıkacak?
Termessos’un onurlu anısını,
evrensel bir vizyon ile dünya sinema sanatına hediye edecek? Ortaya, tıpkı
Truva gibi, tıpkı 300 Sparta’lı gibi seyir zevkinin ötesinde, Termessos
direnişlerini Dünya’nın gözleri önüne serecek?
Deli bir yapımcı, hele, bir
de yakın coğrafyamızda bir ortaklık platformu kurmayı akıl eder ve başarırsa, Yunanistan ve İran’da
tanınmış sinemacılar, tarihçiler ve sanatçılardan bir sanat ordusu kurmayı
becerebilirse…
Termessos filmi, Milattan
önceki 5 asrın önemli aktörleri olan Persleri, Büyük İskender’i, Termesosluları
kapsayan bir derinlik ile Dünya’ya sunulursa…
Termesosluların binlerce
yıldır unutulmayan direniş ruhu bugüne anlatılırsa…
Neler olur acaba?
İtiraf edelim…
Bu taraflarda, Truva’nın,
300 Sparta’lının teknik altyapısını sağlayacak olanaklar yok. O ufka sahip
teknik ekip de…
Yine itiraf edelim…
Bu taraflarda bir Spielberg
yok…
Bir Wolfgang Petersen de…
Zack Synder de…
O zaman onlara gidilmeli..
Film Termessos’da çekilmeli…
İskender’in sefer yollarına
atfen Ege kıyıları da yer almalı.
Bir ortak yapım, Termessos
ortak paydasında buluşmuş iki Ülkeyi, kıtaları etkilemiş tarihleri sayesinde
Dünya sahnelerine taşıyacaktır.
Deli bir yapımcının yanına,
bir o kadar çılgın bir senarist de ister elbette. Bu coğrafyanın binlerce
yılına vakıf, hayal gücü sınırsız bir senarist…
İşte proje.
Avrupa’nın turizm
acentalarının raflarında, birkaç ay içinde tozlanmaya başlayan kataloglardan
da, televizyon reklamlarından da daha etkili bir tanıtım fırsatı size.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder