Aşağıda sizlere
–muhtemelen- ağzınız açık kalarak okuyacağınız bir manifesto sunacağım. Böyle
bir marka var. Bu manifestoyu da websitelerinden aldım. (Haddim olmayarak)
tercüme ettim.
Biliyorum…
Bundan önceki birçok
yazıma olduğu gibi, bu manifestoya da dudak bükenler, gözlerini –bilgiç bilgiç-
kaydırıp;
“ E bu kadar yıldır
otelciyim… Hayatımda böyle bir yönetim görmedim… Ehmmm. Kem.. Küm..” diyenler
olacak.
“ Hayal mi görüyorsun?”
diye soranlar olacak…
Doğaldır…
Sen hayatında
böyle bir otelciliği hayal bile etmediğin için oradasın…
Ben de hep böyle hayaller
kurduğum için buradayım..
Bilmem anlatabildim mi? J
Provenance
Otelleri- Biz Kimiz?
Öncelikle insanız.
Otelciliğimiz daha sonra gelir. Bu çok doğal gelebilir, ama özellikle otelcilik
sektöründe şaşırtıcı biçimde pek nadirdir.
Biz her zaman, ama
gerçekten de her zaman, statükoyu alaşağı etmeyi ve bu sektörde politikaların
değil, insanların tarafında yer almak için günah işlemeyi ve yenilenmeyi sürdüreceğiz.
Çünkü mutlu ve tatmin olmuş misafirler bizim böyle davranmamıza neden olan
biricik sebeptir.
Vizyonerler, limitleri
zorlayanlar, insanların ağız tadına hükmedenler, meydan okuyanlar ve kural
kırıcılar. İşte biz, insanlara ilham veren ve mutlu eden deneyimler için bu tip
insanlarla işbirliği yapıyoruz. Onlar yolculuklarında keşfettikleri birkaç yeri
cömertçe paylaştılar.
Biz
Dünyayı farklı görürüz.
Kimilerinin engel olarak gördüklerini
biz fırsat olarak kabul ederiz. İşletmelerimizi, inovasyon ve değer, öz ve
anlam ve sektörün çıtasını yükselten düşünceler ile süslerken, yataklarımızı
doldurmanın çok ötesine geçeriz. Her saniyemizi sahipleniriz. Her rezervasyonu,
her tartışmayı, her estetik algıyı, her misafir deneyimini önemseriz. Hem de en
alt kademeye kadar.
Hepimiz
öncelikle işimizin sahibiyiz.
Yöneticilik daha sonra
gelir. Kararlarımız işletmemiz için uzun vadede en iyi olan gerçeklikleri
dikkate alınarak verilir. Biz müdürler, bizim için kısa vadede olumlu olsa da,
uzun vadede gayrimenkulümüzün zararına olabilecek kararlardan uzak dururuz. Her
tesisimizi kendimizinmiş gibi yönetiriz, ki çok sık olarak işletmelerimizin
sahibi haline de geliriz.
Bizim
işimiz binalar ile ilgili değil.
Binalar gülümseyemez,
dinleyemez, bir gereksinimi önceden sezinleyemez ya da bir konuk ile muhteşem
bir sohbet üzerinden iletişime geçemez. Bir binanın yapamayacağı bir şey daha
vardır, kendi kendisini idare edemez. Ve biz bunu yeterince yaptık.
Dokunulabilir insan bağlantısı ile kesintisiz verimlilik arasındaki o yüksek ve
ince telin üstünde başarı ile yürüdük.
Her şey 1985’teki bir
yatırım stratejisi ile başladı. Bir gelişim ve tam zamanlı servis şirketine
evrilen bir strateji. Deneyimli ellerin bilgilendirmesi ile, sahibi olduğumuz
ve yönettiğimiz 35 işletme ile inovasyona yoğunlaştık. Sonuç muhteşem oldu;
benzersiz yönetim yaklaşımımız ve bol ödüllü tesislerimiz.
Bir
otel sadece bir binadır.
Tuğlalar ve harç. Cam ve
çelik. Halılar ve perdeler ve mobilya ve açılıp kapanan kapılar, camlar ve
diğerleri.
Kimi zaman bazı binalar
diğerlerine göre daha tarihi ya da arkeolojik bir arka plana sahip olabilirler.
Ama ne olursa olsun, günün sonunda, o kafanızı yastığa koyduğunuz o sessiz anda
onlar da sadece binadır. Hiç kuşkunuz olmasın, ne kadar albenili olsalar da,
binaların asla yapamayacağı şeyler vardır. Bir bina bir kapıyı açabilecek ya da
bir taksi çağıracak kadar fonksiyonel olamaz. Şehirli bir maceracıya ilham
veremez. Hiç beklenmedik akşam yemekleri tavsiye edemez. Bir insanın adını
hatırlayamaz. Bir konuğun yastık tercihini kaydedemez.
Biz bütün bunları
yapıyoruz. Evet, binaları severiz. Ama bir otel sadece bir teknedir. Değeri
içerdiklerinde ve etkileşim başlatmak için seçtiklerinizdedir; idealler,
gelenekler, davranışlar, tatlı sürprizler, espri anlayışı, rol üstlenme ve
evet, bir de bütün bunları hayata geçiren kişilikler. İnsancıllık ile
profesyonelizm arasındaki kibar dansı sergileyenler. Biz bütün bu yolları
yürüyoruz.
Sadece bir nedenle;
Sadece bir nedenle;
Öncelikle
insanız. Sonra otelciyiz.
Bir karar almadan ve bunu
hayata geçirmeden önce bunun parçası olan bütün paydaşlarımızla bire bir
konuşmayı severiz. Kalplerimizle, ruhlarımızla ve zorluklarla kazandığımız o
çok anlamlı uzmanlığımızın her bir kutsal gramı ile. İşte tam da bu bizim
aradığımız ve mutlu olduğumuz dayanıklı içli dışlı ilişki budur. Bizler “ haydi
kolları sıvayın, kendimizin değil, konuğun dilini konuşup onun aklını anlayan
bir yaklaşım sergileyelim” tarzı bir yönetim modelinin geliştiricisiyiz.
İsterseniz 24 saat konuşur ve dinleriz.
Gerçekten de…
Bütün
paydaşlara bir sözümüz var.
Size şu sözü veriyoruz;
Konumuz sadece otelimizdeki her yastığa bir baş konması değildir.
İşletmelerimizi inovasyon ve değer, öz ve anlam ile dolduracağız.
Ekiplerimizden gelecek büyük, küçük bütün önerileri sektörü bir adım ileri
taşımak için değerlendireceğiz. Dokunduğumuz herkes ile empati temelinde
iletişim kuracağız. Birlikte bir sanatsal işyeri ortamı oluşturacağız. Pazara
ve topluma otantik ve olağanüstü operasyonel bir mesaj vereceğiz. Bize ait olan
bir başarı tanımı geliştireceğiz. Kimliğimizin ve kişiliğimizin olduğu sayfada
sadece konukların beklentilerinin karşılığı olmayacak. Birlikte kendi kutsal
sayfalarımızı yazacağız. Ve tam da orada, paylaşılan tutkuların bayrağı
altında, büyük işler başarmanın sorumluluğunu üstleneceğiz. Bu çalışmamızın her
anına saygı duyacağız ve sahipleneceğiz. Eğer konu bu coşkulu vizyonumuzun ete
kemiğe bürünmesi ise, konuklarımıza vermemiz gereken servisi, göstermemiz
gereken saygıyı sonuna kadar sunacağız. İnsanlarımız bu süreçten büyük bir haz
alacak.
Çünkü biz işleri çok nadir
ve mükemmel bir perspektiften görürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder