27 Ekim 2015 Salı

Böyle bir otelde kim çalışmak ister?

Aşağıda sizlere –muhtemelen- ağzınız açık kalarak okuyacağınız bir manifesto sunacağım. Böyle bir marka var. Bu manifestoyu da websitelerinden aldım. (Haddim olmayarak) tercüme ettim.

Biliyorum…

Bundan önceki birçok yazıma olduğu gibi, bu manifestoya da dudak bükenler, gözlerini –bilgiç bilgiç- kaydırıp;

“ E bu kadar yıldır otelciyim… Hayatımda böyle bir yönetim görmedim… Ehmmm. Kem.. Küm..” diyenler olacak.

“ Hayal mi görüyorsun?” diye soranlar olacak…

Doğaldır… 

Sen hayatında böyle bir otelciliği hayal bile etmediğin için oradasın…

Ben de hep böyle hayaller kurduğum için buradayım..


Bilmem anlatabildim mi? J

Provenance Otelleri- Biz Kimiz?

Öncelikle insanız. Otelciliğimiz daha sonra gelir. Bu çok doğal gelebilir, ama özellikle otelcilik sektöründe şaşırtıcı biçimde pek nadirdir.


Biz her zaman, ama gerçekten de her zaman, statükoyu alaşağı etmeyi ve bu sektörde politikaların değil, insanların tarafında yer almak için günah işlemeyi ve yenilenmeyi sürdüreceğiz. Çünkü mutlu ve tatmin olmuş misafirler bizim böyle davranmamıza neden olan biricik sebeptir.

Vizyonerler, limitleri zorlayanlar, insanların ağız tadına hükmedenler, meydan okuyanlar ve kural kırıcılar. İşte biz, insanlara ilham veren ve mutlu eden deneyimler için bu tip insanlarla işbirliği yapıyoruz. Onlar yolculuklarında keşfettikleri birkaç yeri cömertçe paylaştılar.

Biz Dünyayı farklı görürüz.

Kimilerinin engel olarak gördüklerini biz fırsat olarak kabul ederiz. İşletmelerimizi, inovasyon ve değer, öz ve anlam ve sektörün çıtasını yükselten düşünceler ile süslerken, yataklarımızı doldurmanın çok ötesine geçeriz. Her saniyemizi sahipleniriz. Her rezervasyonu, her tartışmayı, her estetik algıyı, her misafir deneyimini önemseriz. Hem de en alt kademeye kadar.

Hepimiz öncelikle işimizin sahibiyiz.

Yöneticilik daha sonra gelir. Kararlarımız işletmemiz için uzun vadede en iyi olan gerçeklikleri dikkate alınarak verilir. Biz müdürler, bizim için kısa vadede olumlu olsa da, uzun vadede gayrimenkulümüzün zararına olabilecek kararlardan uzak dururuz. Her tesisimizi kendimizinmiş gibi yönetiriz, ki çok sık olarak işletmelerimizin sahibi haline de geliriz.

Bizim işimiz binalar ile ilgili değil.

Binalar gülümseyemez, dinleyemez, bir gereksinimi önceden sezinleyemez ya da bir konuk ile muhteşem bir sohbet üzerinden iletişime geçemez. Bir binanın yapamayacağı bir şey daha vardır, kendi kendisini idare edemez. Ve biz bunu yeterince yaptık. Dokunulabilir insan bağlantısı ile kesintisiz verimlilik arasındaki o yüksek ve ince telin üstünde başarı ile yürüdük.

Her şey 1985’teki bir yatırım stratejisi ile başladı. Bir gelişim ve tam zamanlı servis şirketine evrilen bir strateji. Deneyimli ellerin bilgilendirmesi ile, sahibi olduğumuz ve yönettiğimiz 35 işletme ile inovasyona yoğunlaştık. Sonuç muhteşem oldu; benzersiz yönetim yaklaşımımız ve bol ödüllü tesislerimiz.

Bir otel sadece bir binadır.

Tuğlalar ve harç. Cam ve çelik. Halılar ve perdeler ve mobilya ve açılıp kapanan kapılar, camlar ve diğerleri.


Kimi zaman bazı binalar diğerlerine göre daha tarihi ya da arkeolojik bir arka plana sahip olabilirler. Ama ne olursa olsun, günün sonunda, o kafanızı yastığa koyduğunuz o sessiz anda onlar da sadece binadır. Hiç kuşkunuz olmasın, ne kadar albenili olsalar da, binaların asla yapamayacağı şeyler vardır. Bir bina bir kapıyı açabilecek ya da bir taksi çağıracak kadar fonksiyonel olamaz. Şehirli bir maceracıya ilham veremez. Hiç beklenmedik akşam yemekleri tavsiye edemez. Bir insanın adını hatırlayamaz. Bir konuğun yastık tercihini kaydedemez.

Biz bütün bunları yapıyoruz. Evet, binaları severiz. Ama bir otel sadece bir teknedir. Değeri içerdiklerinde ve etkileşim başlatmak için seçtiklerinizdedir; idealler, gelenekler, davranışlar, tatlı sürprizler, espri anlayışı, rol üstlenme ve evet, bir de bütün bunları hayata geçiren kişilikler. İnsancıllık ile profesyonelizm arasındaki kibar dansı sergileyenler. Biz bütün bu yolları yürüyoruz. 

Sadece bir nedenle;

Öncelikle insanız. Sonra otelciyiz.

Bir karar almadan ve bunu hayata geçirmeden önce bunun parçası olan bütün paydaşlarımızla bire bir konuşmayı severiz. Kalplerimizle, ruhlarımızla ve zorluklarla kazandığımız o çok anlamlı uzmanlığımızın her bir kutsal gramı ile. İşte tam da bu bizim aradığımız ve mutlu olduğumuz dayanıklı içli dışlı ilişki budur. Bizler “ haydi kolları sıvayın, kendimizin değil, konuğun dilini konuşup onun aklını anlayan bir yaklaşım sergileyelim” tarzı bir yönetim modelinin geliştiricisiyiz. İsterseniz 24 saat konuşur ve dinleriz. 

Gerçekten de…

Bütün paydaşlara bir sözümüz var.


Size şu sözü veriyoruz; Konumuz sadece otelimizdeki her yastığa bir baş konması değildir. İşletmelerimizi inovasyon ve değer, öz ve anlam ile dolduracağız. Ekiplerimizden gelecek büyük, küçük bütün önerileri sektörü bir adım ileri taşımak için değerlendireceğiz. Dokunduğumuz herkes ile empati temelinde iletişim kuracağız. Birlikte bir sanatsal işyeri ortamı oluşturacağız. Pazara ve topluma otantik ve olağanüstü operasyonel bir mesaj vereceğiz. Bize ait olan bir başarı tanımı geliştireceğiz. Kimliğimizin ve kişiliğimizin olduğu sayfada sadece konukların beklentilerinin karşılığı olmayacak. Birlikte kendi kutsal sayfalarımızı yazacağız. Ve tam da orada, paylaşılan tutkuların bayrağı altında, büyük işler başarmanın sorumluluğunu üstleneceğiz. Bu çalışmamızın her anına saygı duyacağız ve sahipleneceğiz. Eğer konu bu coşkulu vizyonumuzun ete kemiğe bürünmesi ise, konuklarımıza vermemiz gereken servisi, göstermemiz gereken saygıyı sonuna kadar sunacağız. İnsanlarımız bu süreçten büyük bir haz alacak.

Çünkü biz işleri çok nadir ve mükemmel bir perspektiften görürüz.



Hiç yorum yok: