Minicik bir virüs yüzünden insan
dezenfektan ‘manyağı’ oldu.
Herkes her yeri dezenfekte
ediyor.
Korku büyük.
Sokağa çıkanlar, evlerine
döndüklerinde, sanki bir bakteri ve virüs çukuruna düşmüş ve öyle gelmiş gibi
muamele görüyorlar kapıdan içeri girmeden önce.
Giysiler, ayakkabılar,
eller, eldeki torbalar.. Her şeye bir saatli bomba gibi bakıyorlar.
Elde sabun, kolonya,
dezenfektan… Her yer dezenfekte ediliyor.
Buradan bakıldığında manzara
bu..
Ya daha evrensel bir açıdan
bakarsak?
Ya, birkaç yüz kilometre
yükselip de, Dünyaya derin bir göz atarsak?
***
Neler
görebiliriz, bir bakalım mı?
Öncelikle, Dünyanın büyük
bir mutlulukla gülümsediğini görürüz.
Nasıl gülümsemesin ki?
İnsandan çektiği zulüm bitmiş. Milyonlarca yıldır yaşadığı koşullara tekrar
kavuşmuş.
Atmosfer kendisini inanılmaz
bir hızla tedavi ediyor. Ozon delikleri kapanıyor. Küresel ısınma ve olası bir
iklim krizi, en azından öteleniyor.
Kentlerin havası berrak..
Her sabah tertemiz bir gökyüzüne uyanıyoruz. Penceremden baktığımda Akdeniz’in
sevecen mavisini yalayan pırıl pırıl bir hava görüyorum.
Dışarda yaşam sadeleşti.
Basitleşti. Hayvanlar insanın çektirdiği acılardan kurtuldular. Ormanlar vahşi
hayat için güvenli hale geldi. Av denilen zulüm bitti.
Fabrikalar zehirli
atıklarını nehirlerimize boşaltamıyor. Bir süre sonra o nehirlerde yaşamın geri
döndüğüne tanık olacağız. Dağlarımız maden ve taş ocakları için delik deşik
edilmiyor.
Kendimize, ailemize,
çevremize ve bir bütün olarak hayata bakış açımız değişti. Komşuluklar bile
daha anlamlı hale geldi. Dayanışma ruhu yükseliyor.
Coronavirüs bizi de
dezenfekte ediyor.
Kalplerimizin böyle bir
temizliğe ihtiyacı vardı. İyi oldu.
***
Ama
bir de henüz meçhul bir gelecek var
Klasik sözdür. Gelecek de bir
gün gelecek.
Hem de, geldiğinde, ne kadar
çabuk geldiğine aklımız ermeyecek bir hızla gelecek.
Bakacağız ve geleceğin
getirdiklerine hiç hazır olmadığımızı göreceğiz.
İçten içe kaynamakta olan
suyun birden bire taşacak noktaya geldiğini göreceğiz, bu noktaya gelişi hiç fark edemediğimiz için
kendimize kızacağız.
Son 30 yıla damgasını vuran
rantiyeciliğin, yuttur kaktırın, derme çatmacılığın sağladığı hormonlu
zenginlikler nedeniyle uyuşmuş olan zihinlerimiz şoka girecek.
O gelecek geldiğinde, ringde
kontra yeniş boksörden beter olacağız. Nakavt olmasak da ringde bir süre sersem
sepelek gezineceğiz.
Doğru ve etik bildiğimiz her
kuralın değiştiğine tanık olacağız.
Bakın buraya kadar bir
değişimden bahsettim. Herkesin dilinde de bu kavram var. Bütün Dünya değişimden
bahsediyor.
Değişim için kullanılan
sihirli bir cümle var;
“
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”.
Benim böyle radikal bir
öngörüm yok. Benim moda ifadelerle bir işim yok. Benim, sosyal bilimlere ters,
zadece niyet beyanı olan böyle cümlelerle alakam yok.
Toplumların yüzlerce,
binlerce yılda biçimlenmiş davranış kodlarının birkaç günde ters yüz olacağını
düşünebilen hayalperestler ile de hiçbir ortak noktam yok.
Her şey değişecek…
Ama zamanla… Sindire
sindire… Bir alt üst oluşa neden olmadan…
Bir gün bir bakacağız,
birçok alışkanlığımız, davranışımız, düşüncemiz ve ilkemiz yok olmuş. Tıpkı
bugünden geriye baktığımızda, hatırlamakta bile zorlandığımız bir çok düşünce
kalıbı, davranış ve alışkanlık gibi..
***
Bizim
kafa olarak değişmemiz zamana yayılacak.
Ama birkaç konu var ki, bu
noktada doğa ve toplumsal hayat o kadar yavaş kalmayacak.
İşte bu konularda hızlı bir
yok oluş göreceğiz. Çok hızlı değişimlere tanık olacağız. Hayat, insandan
kaynaklanan birçok falsoyu düzeltecek.
Şifacılar. Mucize ilaççılar.
Zayıflama formülcüleri. Bitkisel karışımcılar. Enerji aktaranlar. Kişisel
gelişim şarlatanları. Köşe dönmeciler.
Voliciler. Üretmeden, emek
vermeden servet yapılabileceğini hayal edenler. Yaptığı işe ve sunduğu ürüne
hiçbir değer katmadan, makyajlayarak kakalayanlar. Kişisel değeri ve bilgisi
yetersiz olsa da, ustaca kullandığı pr gücü, ‘ yalakalık’, düzenbazlık ile bir
yere gelenler.
***
Hepsinin
sonu geliyor.
Mış gibi yapmak bitiyor.
Üretirmiş gibi yapmak bitiyor.
Doğalmış gibi kaktırmak
bitiyor.
Gerçeğin keskin kılıcı,
bütün mış gibileri kesip atmak için havalanıyor. İçi dolu üretim geliyor. İşine
emek katan üreticilerin saygı göreceği günler geliyor.
Başkalarında olmayan lüks
ürünler ve hizmetler üzerinden kazanılan temelsiz öz saygının da hükmünün
kalmayacağı günlere geliyoruz.
Sokaktaki sıradan araçlara
bakıp “ Ben sizin gücünüzün yetmediği araca biniyorum” diye hava atabilmek için
satın alma alışkanlıkları da silinmek üzere.
Aşırı ve gereksiz lüks
eleniyor. Doğal ve gerçek ihtiyaçların, emek vererek ve makul bedellerle
giderilmesinden mutlu olacağımız zamanlara yürüyoruz.
***
Gelelim
turizm sektörüne
Sosyal tatil alışkanlıkları
zayıflayacak. Yerine asosyal tatil kavramı gelecek.
Yani, başkaları ile
kaynaşılmayan, yeni insanlar ile tanışmayı istemeyen, mekanları paylaşmaya
sıcak bakmayan bir tatil türü filizlenecek ve giderek yaygınlaşacak.
Mega, ultra, plus.. Bu
kavramlar ile tanımlanan turizme, otele, etkinliğe veda edeceğiz.
İnsan, beden ve ruh sağlığı
için risk oluşturan her şey ile arasına mesafe koyacak.
Butik boyuttakilerin yanı
sıra, kontrol edilebilir büyüklükte otellerin öne çıkacağı bir döneme
giriyoruz. İçinde özen ve sevgi olan ürünler ve hizmetler tercih edilecek.
İnsanların, kendi havluları,
yatak takımları, sabunları, şampuanları ve hatta kendi çatal bıçak takımları
ile tatile gelmesi bile kimseyi şaşırtmamalı.
İnsanlar bu dönemde paranın
değerini anladı. Kazanmak uğruna zamanlarını, emeklerini, sağlıklarını feda
ettikleri parayı yuttur kaktır işlere kaybetmemeyi öğrendiler.
Büfelerin ana teması sadelik
ve lezzet olacak. Aşçıların kafasına göre takıldıkları, birkaç meyve ve sebzeye
yüz takla attırıp ortaya çıkan ruhsuz büfeler silinecek.
***
Tatil
satın alma nedenleri değişecek.
Tatil alışkanlıklarının
değişeceğini şimdiden anlamak zorundayız.
İnsanlar sırf “ Ben de “
diyebilmek için bir ürün ya da hizmet satın almaya sıcak bakmayacaklar. Ego
tatmini, satın alma nedenleri arasından çıkacak.
Ofis arkadaşı ya da
komşusunun gittiği tatili kıskanıp evde kavga konusu yapmak bitecek. Tatil
bütçeleri rasyonel bir çerçeveye sığacak.
İnsanlar, tatilini gereksinimlerine ve gelirlerine göre
planlamaya başlayacak. Birkaç günlük tatil için kredi çekip sonra aylarca bunun
taksitlerini ödeme alışkanlığı sona erecek.
Yani insanlar, doğru zamanda,
doğru yerde ve doğru bütçe ile tatil yapmayı öğrenecekler.
Hemen değilse de, zamanla,
tatilcilere kendilerini askeri garnizonda gibi hissettiren, sıkı kurallara ve
zorlamalara tabi, her yemek ve eğlence için sabit saatlerin ve kuralların
olduğu militer kamplar sona erecek.
Gerçek tatil mekanları ön plana çıkacak.
İşyerlerinde saatlere,
kurallara ve hiyerarşiye isyan eden tatilci bunları bir de otellerde yaşamayı
reddedecek. Tatil gibi tatillere yönelecek.
***
Tatil
bölgeleri bütün safraları atacak
Sahil kentlerinin kırsal
bölgelerinde bir şark kurnazlığı var.
Köy kahvaltısı. Ama sadece adı köy kahvaltısı.. İlk ofsayt daha başta
patlıyor. Sofra yerine masa. Sanki köylerde her yemek masada yenirmiş gibi.. Bu
garabet de sona erecek.
Meraklısı için, ninelerimizin,
dedelerimizin gerçek doğal ve köy kahvaltısı gelecek.
Sanki iki kuşak önceki
ninelerimiz köylü değilmiş, bizler yedi göbek öteden metropollerde yaşamışız
gibi, mazimizi unutmuştuk.
O geçmiş ile köy kahvaltısı
üstünden bağımızı tazelemek ister gibiydik. O doğal ve lezzet küpü sofralar
burnumuzda tütüyordu.
Bu zaafımızı keşfeden köylü
kurnazları, mini paketlerde, bin bir katkı maddeli peynir, tereyağı, reçel,
bal, suni yumurta, fabrika işi sucuk, salam, sosis ile bizlere – güya – köy
kahvaltısı kaktırmaya başladılar. Yanında da süs kabilinde birkaç dal roka,
maydanoz.
Ama kabahat onlarda değil.
Her topal atın bir kör alıcısı vardır. Bu garabeti kimseler bize zorla
yedirmedi ki.
Bu sözde köy kahvaltısına
adam başı 50 TL’yi biz bayıldık yıllarca. Faturayı da kaybolan sağlığımızla
ödedik. Belimizin çevresi Satürn halkaları gibi kat kat kıvrımlarla doldu.
Bedenlerimizin direnci düştü.
Ama bunun da sonu geliyor.
Yaşanan bu kriz sonrası kendisini sorgulayan insan artık görünüşte meşru olan
bu tip soyguncuların da farkına vardı. Bunların kurbanı olmak sorunda olmadığını
anladı.
***
Neyse
ki, Coronavirüs Dünyayı, aklımızı, ruhumuzu da dezenfekte ediyor.
Düşünme, karar verme,
uygulama gibi özelliklerimiz olgunlaşacak.
Her alanda, soyulacak kurban
kalmayacağına göre, soyguncu da bitecek.
Geride, işini doğru yapanlar
kalacak.
Turizm kentleri, bütün
oyuncuları ile birlikte, birkaç yıl içinde arınacak.
Tatil ile insan arasındaki
ilişkinin temel dayanakları birkaç sözcük olacak.
Sağlıklı. Doğal. Samimi. Az.
Öz. Saygılı. Sevecen. Lezzetli. Temiz.
2 yorum:
Aklına, kalemine sağlık hocam. Güzel yazmışsınız. İnşallah insanlık bu kez ders alır da daha güzel bir dünya yaratır..
Hocam, ağzınıza yüreğinize sağlık yine çok güzel yazmışsınız.
Yorum Gönder