Bu yazı, şu kritik
zamanlarda, yaşanmakta olan felaket karşısında, doğru soruları gündeme getirmeyi
amaçlamaktadır. Doğru cevap için doğru soru sormak gerekir. Bunun için de
yaşanmakta olan belirsizliği sakin ve bilimsel olarak analiz etmeliyiz.
Süreci analiz ederken
kafamızdan atmamız gereken birkaç husus var.
Aşırı iyimserlik..
Aşırı heyecan..
Kötümserlik..
Bencillik..
Şartlanmışlık..
Bunların
şehvetine kapılmamak gerekir
***
***
Gelişmelerin ne tarafa
doğru yöneleceği gelecek birkaç hafta yaşanacaklara bağlı. Ülkelerin ve AB’nin
dış politika hassasiyetleri bu konuda büyük rol oynayacak.
Ama bir soru var ki, hiç
kimse sormaya da, objektif bir cevap vermeye de cesaret edemiyor.
İster Türkiye olsun, ister
Dünya. İnsanlar tatile çıkmak ile ilgili
çok hassas bir dengedeler.
Bir tarafta özledikleri
tatil… Yürekten istiyorlar. Açıkçası deniz ve güneş için yanıp tutuşuyorlar.
Ama hemen bir soru geliyor akıllara; “ Ben orada güvende olacak mıyım? Ya
birisinden virüs kaparsam? “
Şu geçen birkaç ayda
kaybolan Tüketici Güveni nasıl kazanılacak?
İnsanlar, uçaklarda,
otobüslerde seyahate nasıl ikna edilecek?
İşte hassas dengesizlik de
tam burada..
Turizm sektörü enerjisini
bu konuda sağlam, güvenilir mesajlar vermeye yoğunlaştırmalıdır
***
Avrupa’da
da biraz sıkıntı var
Şalterlerin indiği bu
durgunluk zamanlarında her ülke, turizm hareketinin içeride kalmasını istiyor.
Avrupa Birliği ise, turisti hiç olmazsa birlik sınırlarında tutmak niyetinde..
İki İspanyol Profesör
Avrupa Birliğine bu konuda bir çalışma sundu. Tasarladıkları plana göre, Avrupa
Birliği haritası yeşil ve kırmızı alanlara bölünecek.
Birlik üyesi ülkelerin
tatilcileri haritada belirlenen yeşil alanlara yönlendirilecek. Böyle bir
girişim karara bağlanırsa, AB üyesi ülkelerin tatilcilerinin, sınırlar dışına
çıkması zorlaşacak.
Özellikle Almanya’ya
baktığımızda, önerilen destinasyonlar arasına Türkiye’nin de dahil edilmesini
isteyenler ile bu konudaki tutucular arasında ciddi bir kavga görüyoruz.
***
Pandemi
sonrasındaki aşırı rekabetçi piyasalar
Aşırı rekabet ortamı
ülkeler ve oteller arasında çok agresif mücadeleleri tetikleyecek. Bu
gerçekliği baştan kabul etmek ve buna göre bir strateji belirlemek gerekecek.
Doluluklar etkili bir
operasyon için yeterli olmayacak. Her otel müşteri avına çıkacak. Kurumsal
pazarlar, gruplar ve MICE uzun bir süre komada kalacak.
***
Böyle
bir gelişmeye karşı alternatif kaynak iç Pazar olacak.
Bu durumda aşağıdaki
önerileri dikkate almakta yarar var.
- Müşteri
ile iletişimin önemi
- Rezervasyon
aşamasında taleplere karşı anlayışlı ve esnek olmak
- Bütün
yerel segmentlerin gereksinimlerini önceden tahmin etmek
- Salgın,
işletmelerinizi yeni tatilci segmentlerine açmak için bir fırsattır.
- Repeat
misafirlerinize özel bir sayfa açın
***
Geriye
iç Pazar kalıyor
İlk işiniz sektör olarak
bir fiyat savaşından uzak kalmak olmalıdır. Bu savaş, sektörü uzun yıllar
etkileyecek bir hırpalanmaya sürükler.
Hesabınızı iyi yapın.
Teknolojiyi iyi kullanın. Çalışan ekiplerinize, yeni normalin zorluklarını
anlatın. Bu güne kadar devam eden görev tanımlarını ve mesai anlayışını bir
tarafa bırakmak gerektiğini anlatın.
Gemi su alıyorsa ve batma
riski varsa, artık orada suyu kimin boşaltacağı sorusu çok anlamsız kalır. Eli
tutan herkes kovayı alıp işe koyulmalıdır.
Kendi içinizdeki
yapılanmayı çözdükten sonra gözünüzü pazarlara dikin.
Bundan böyle karşınızda
eski müşteri olmayacak. Hassasiyetleri çok yüksek bir profil ile
karşılaşacaksınız. Beklentileri, korkuları ve öncelikleri ile onu anlamanız
gerekecek.
***
Yüksek
beklentiler
Tatil zamanları yaklaşıyor
ve herkeste bir telaş var. Bunun yanında merak da üst seviyede.
Herkes hayal kuruyor.
Gelecek günlerden beklentiler yüksek.
İnsanlar ilk tatillerinde
stresten kurtulmak, rahatlamak ve moral bulmak isteyecekler. Bu gerçeklik
aslında oteller için büyük bir fırsat anlamına geliyor.
Uzun ve gergin bir
bekleyişten sonra ilk tatil olacak. Sade, heyecanlı, keyifli bir tatil deneyimi
hazırlayıp sunarsanız, geleceği kazanırsınız.
***
Makul
fiyatlandırma
Aşırı fiyat indirimleri
doğru bir cevap olmayacaktır. İnsanların ürününüzün gerçek değeri hakkında
kafalarının karışmasına izin vermeyin.
İndirimden ziyade, etkili
bir hediye ya da jest daha şık olacaktır. Uzun bir aradan sonra tekrar bir
araya gelmenin karşılığı olarak bir hediye çok anlamlıdır.
***
Haziran
ayının başları
İnsanlar artık yavaş yavaş
tatil havasına girecekler. Talep yükselecek. Buna karşılık verebilmek adına
kitlesel bir davete girişmek çok akıllıca olmayabilir.
Haziran ayının başlarında
mesajınız şu olmalı; “ Sağlıkla kalın, Yakında Görüşmek Üzere”
Marka farkındalığınızı
yüksek tutun.
***
Gelelim
yeni bakış açısına
Covid-19 sonrasında güç
kazanan bir eğilim var.
Turizm sektörü bir bütün
olarak bu güne kadarki bütün uygulamaları, kuralları, değerleri bir tarafa bırakıp,
yeni bir bakış açısı oluşturmanın peşinde.
Sanki bir tahta sandık
içinde yıllardır çalışmadan duran bir saati yeniden kurup kullanmaya
hazırlanmak gibi bir niyet bu.
Herkes hijyen
protokollerini geliştiriyor. Mobilyalar yeniden düzenleniyor. Daha az ve daha
verimli personel ile daha etkili bir operasyon için çalışma modelleri
hazırlanıyor.
Hiçbir otelci işlerin çok
kısa zamanda eski performansa geleceğini beklemiyor. Bu sürecin aylar değil,
belki de birkaç yıl alacağını düşünüyor.
***
Temassız
seyahat mi geliyor?
Uzmanlar Pazar
araştırmaları sonrasında elde ettikleri bir veriyi paylaşıyorlar.
Havaalanından Otel
resepsiyonuna kadarki yolda temas olmadan seyahat.
Çok keskin temizlik
protokollerine rağmen, seyahat boyunca yaşanan çeşitli belgelerin elden ele
gezmesi, check in sırasında temas edilen yüzeyler, güvenlik tünelleri,
sınırlarda olabilecek kontroller, uçak, bunların hepsi risk olarak görülüyor.
Hem seyahat edenler, hem
de çalışanların aynı riske maruz kalacakları düşünülüyor.
Uzmanlar, otomasyonun
Coronavirüs sonrasında hızlanarak sektörü domine edeceğini vurguluyorlar.
Biyometrik kimlikler çoktan en güçlü çözüm olarak yerini aldı.
Fiziksel parmak izleri ve
el tarayıcıları çoktan demode olmaya başladı. Daha bir çok temassız opsiyon da
hızla geliştiriliyor.
Bunların içinde temassız
parmak izi, gözbebeği ve yüz tanıma da yerini almış durumda.
Temassız veri girişi,
beden dili kontrolü, belge taraması ve ses ile kumanda da hızlanarak gelişen
teknolojiler.
***
Ama
Otelciliğin DNA’sına dokunmamak gerekir
Otelcilik felsefesi insan
ile insan arasındaki temas üzerine kuruludur. Oteller insanları bir araya
getiren sosyal mekanlardır. Bu misyonu asla akıldan çıkarmamak gerekir.
İnsanlar otellere ‘ high
tech ‘ için değil, ‘ high touch’ için gelir.
Yani teknolojiye değil,
klasik temasa geliyorlar.
Bu noktada, resepsiyonlara
bir plexiglas perde takmanın etkilerini düşünmeliyiz.
Bu önlem büfelerde
geçerlidir. Hatta zorunlu olmalıdır.
Ama iş resepsiyona gelince
bir soru işareti doğuyor. Otelden içeri adımını atan müşteri, banka veznesi
benzeri bir manzara ile mi karşılaşmalı?
***
Odalar
operasyonun çok önemli bir parçası olacak
Değişme Oda servisinden
başlayabilir. Oteller yeni dönemde bu alana yoğunlaşmalı.
Geçtiğimiz yıllarda,
herşey dahil ile birlikte giderek yıldızı sönen bu hizmet otellerin yeni
avantajına dönüşecektir.
Müşterinin zamanının büyük
bir bölümünü odasında geçirmeyi tercih edeceğini şimdiden düşünmek gerekiyor.
Zaten Dünya çapındaki
kapanış öncesinde, Mart ayında açık olan oteller bu patlamayı yaşadılar.
Coronavirüs korkusu, otellerde konaklayan müşterileri daha çok oda servisi
kullanmaya yöneltti. İnsanlar genel alanlarda bir araya gelmekten kaçındılar.
Gelecek dönemde, ister
şehir otelleri olsun, ister tatil otelleri, şunu kabul edelim; müşteriler en
başta kahvaltıyı odalarına isteyecekler. Buna diğer yemekler de dahil olabilir.
***
Alınan
hijyen önlemleri pazarlama unsuru olmamalı
İnsanlar zaten otele güvenmek
için bu önlemlerin alınıyor olmasını talep edecekler. Dolayısı ile bu
uygulamaları bir pazarlama mesajına dönüştürmemek gerekir.
Kaldı ki bu hijyen
protokollerini insanlara benimsetmek de zor olacak. Evlerinde, aşırı korkular
içinde aylarca yaşamış olan insanların, otelde karşılaşacağı aşırı önlemler
onları ilk planda itebilir de. Zira onlar evlerindeki o havadan kaçmak için
tatile çıkacaklar.
Otel restoranlarında,
ellerinde tıbbi eldiven, yüzlerinde cerrahi maskeler ve üstlerinde koruyucu
elbiselerle garsonlar görmek ne ölçüde samimi olacaktır?
Otelcilik bu güne kadar
müşterinin beklentilerini karşılamak prensibi ile geldi.
Bu günden sonra, bunun
yerine, ona bazı hususları dikte etmek ne ölçüde uygun olacaktır?
Ya da bizim onlar adına
düşünüp, onlar adına en doğrunun ne olacağına karar vermemiz ne ölçüde anlamlı
olacaktır, düşünmek gerekir.
***
Otelleri
Hastanelere çevirmek çok büyük risk olur
Yeni sağlık ve güvenlik
önlemlerini uyumlu bir biçimde hayata geçirmek aslında tam bir denge meselesi
olarak ele alınmalı.
Otelinizi bir hastaneye
benzetirseniz, bu sanatın özü kaybolur.
Ama bir başka boyuttan
bakarsak da, eğer bu işin standartlarını koruyamazsanız da müşterinin bütün
güvenini kaybedersiniz. Doğru akordu bulmak biraz zaman alacak.
Konuklarının güvenliğini
sağlayan ve bunu yaparken şefkatli bir iletişimi, profesyonelliği, sakin
kalabilmeyi ve doğru liderliği sunabilen markalar kazanacak.
Otel yönetimlerini ve
ekipleri yeni dönemin şartlarına hazırlamayan ve onları yeni gerçekler
konusunda eğitmeyen markalar sınıfta kalacaklar.
***
Yeni
Dünyada farkındalık çok yüksek boyutlara varacak
Otelciliğin tanımını ve
çekirdeğini unutmamak gerekir.
Bu meslek misafirin en
sıcak bir tarzda karşılanması ve ağırlanmasıdır.
Bu çekirdek tanıma
sadakatle bağlı kalmak gerekiyor.
Evet, kapılar açık
kalmalı. Evet stresimiz çok yüksek. Evet önümüzde çözümlenmesi gereken çok
sorun var. Bu şartlar bizi bir çok cephede rahatsız ediyor. Ama sanatımızın
çekirdek değerini kaybetmek bizi daha büyük sorunlarla başbaşa bırakır.
Ümit edelim ki, bu dönem
markaları, değerlerini ve kendilerini ayakta tutan kolonları güçlendirir. Yine
ümit edelim ki, markalar insanlık için verecekleri güzel mesajlarla da
parlamaya başlasınlar. İnsanı gelecek için umutlandırsınlar.
Turizm ekonominin kalbine
kan taşıyan ana arterlerden birisidir.
Bütün Dünyada her 10 işten
bir tanesini üretir.
Bu itibarla, turizmi daha
güçlü, daha anlayışlı, daha duyarlı ve daha anlamlı olarak geri getirmek her
seviyede yaşamsal öneme sahip.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder