Doldurulmaya, galeyana getirilmeye ve dahi
kurulu robot gibi yönlendirilmeye hazır ne kadar çok insan var bu Ülkede…
İşin tuhafı en çok da ‘eğitimliler’
arasından çıkıyor böyleleri... Anlı şanlı üniversite mezunları, hatta
akademisyenler, dahası meşhur Profesörler bile dahildir bu değerlendirmeye…
Çok mu insafsız oldu?
E açayım o zaman…
Gazetelerde ‘Terör Örgütü’ mavalı ile
varını yoğunu çöp kutularına atan ve arkasına bile bakmadan oradan kaçan akademisyen
sayısını hesaplayın hele bir…
Benim bu gün ‘çatacağım’ ‘cemaat’ farklı,
ama aynı familyadan..
Birisi bağırıyor; ‘ Heey! Elimde bir adet
hıyar var’
Duyan herkes inlercesine haykırıyor; “ Aman
abi bir yere kaybolma. Biz hemen tuz alıp geliyoruz.”
Canı sıkılan birisi bir ‘mevzu’
yumurtluyor… İnsanlar hayatın sırrını bulmuş gibi dalıyorlar konunun içine…
“ Yetişin! Vatan elden gidiyor! Dünyanın
bor rezervinin 70%i bu ülkede. Gavurlar Etibank’ı 40 Milyon Dolara kapatıyor.”
Sonra, madencilikte Türkiye’nin en önemli
isimlerinden Turgay Ciner çıkıp;
“ Yahu Kardeşim, evet Türkiye’de 7 trilyon
usd değerinde Bor var, ama Dünyadaki bor tüketimini dikkate alırsak, bu
rezervin tamamen kullanılması 3000 yılı bulur” diyor. ..
Hepsi sus pus… Utanma sıkılma da yok, bir
özür, bir düzeltme hak getire..
Şimdilerde işin cılkı çıktı…
Liseli keratalar falan topa girmeye
başladı… Yenilerde bir çakal kalktı iyice abarttı; Boğaz’ın altı Dünya’da eşi
benzeri olmayan bir maden ile dolu imiş…
Adı da tam geyik işi, contorium…
Sonraları bu bor geyiği klonlandı tabi.
Memleketin ne kadar geyikçisi varsa topa girdi. Ardından osminyum (ki aslı
osmiyum’dur ), toryum, neptünyum vs çıktı.
Toryumun üç otuz paraya gitmesini
sindiremeyen bir geyikçi iyice uçtu, kendi salladığı martavalın toplam
rezervine 124 trilyon usd değer biçti.
İlginçtir, geri kalan bütün
minerallerimizin değeri ısrarla ve inatla 9 trilyon usd olarak belirlendi.
Birader, uzaydan rezerv tespiti mi
yaptırdın? Bir kepçeye bindin, diyar diyar gezdin, 780 bin kilometrekare Vatan
toprağını kazıp tamamını mı tarttın?
E hadi bunu yaptın, Dünya rezervlerini
nasıl bildin be Kardeşim?
Şimdilerde yine aynı sirk geldi kasabamıza;
“Abilerim, ablalarım, şu elimde gördüğünüz
nesne halis geyik olup, Ren sınıfındandır. Şimdiki oyuncağımız GDO. Hadi bir el
atın, şu geyiği öksüz bırakmayalım, ne kadar saf varsa sahip çıkmasını
sağlayalım.”
Yani;
“ GDO’lu ürünlere hayır!”
Bir Allahın kulu çıkıp “ Birader, GDO ne
demek?” diye sormaz mı?
Yazarınız üşenmedi, bu grup davetini
kendisine iletene sormak gafletinde bulundu, ağzının payını aldı, sustu,
oturdu.
“ Kardeşim, nedir bu GDO?”
“ Ne nedir? Anlamadım…”
“ GDO… GDO diye bir not yollamışsın bana.”
“ Ya ne bileyim, sevdiğim bir arkadaştan
geldi. Kıramadım, ben de yolladım herkese… E ne var bunda birader? Sen de hep
oyunbozanlık yaparsın böyle…”
“ Bırak laga lugayı… GDO nedir usta?”
“ Dur bakiym… Hah! Genetiği değiştirilmiş
organizasyonlar”
“ Nasıl yani? Önceden bienal olarak
belirlenmiş, sonradan Müslüm Gürses konserine dönüştürülmüş… Bunun gibi mi?”
Enteresan bir paranoya… Sanki, Batı’da ne
kadar bilim adamı, siyasetçi, sanatçı, ekonomi uzmanı varsa kafa kafaya vermiş,
haldır huldur çalışıyorlar;
“ Bu Türkiye’yi nasıl bitiririz? Bu
Türkleri alemden nasıl sileriz?”
İyi de neden kardeşim? Türkiye Dünya için
bir tehdit mi? Türkler yeryüzünü yer ile yeksan etmek için görevlendirilmiş
yecüc mecüc mü?
Batı’da bilim adamları ikiye bölünmüş.
Temel soru; 2050 yılında dünya nüfusu ikiye katlanacak. Kıt kaynaklar mevcut
nüfusu sağlıklı bir biçimde beslemeye yetmiyor, ikiye katlanmış nüfusa nasıl
olur da ekmek, et, sebze yetiştirilir, bilim bu sorulara cevap arıyor.
Anadolu’da, Hititlerden kalan buğday tohumu
ile tarım kaç yıl daha sürer ve bu zayıf tohum, gelecekte kaç kişiye yetecek
ürün verir? İki katına çıkacak bir dünya nüfusu, öyle bire on veren buğday
tohumu ile doymaz, aç kalır.
Yerkürenin toplam fotosentez kapasitesi
belli… Güneş ışınlarının yerkürede fotosentez yaptırabileceği bitki nüfusu
sınırlı…
Mevcudun birkaç katına çıkacak bir bitki
popülasyonunun, yerkürenin oksijen hacmine nasıl bir etki yapacağı belirsiz.
Tarımda kullanılabilir su kaynakları
sınırlı. Kullanılabilir su kaynakları da hızla azalıyor, yerküreyi yakın
gelecekte bir su krizi bekliyor.
Bakın hıyar sendromu ile muzdarip
vatandaşlar, bu işler o kadar kolay değil. Sizin işten, güçten, tembellikten,
geyik yapmaktan fırsat bulup okuyamadığınız bir tartışmanın taraflarından
alıntılar ile ufkunuzu açayım. Ekranınıza her düşen geyiğe mal bulmuş gibi saldıran
parmaklarınız yerine, azcık da araştırma duygunuz harekete geçsin;
“ 2050’lerde 9.1 milyara varacak olan dünya
nüfusunu beslemek için 70%’lere varan bir tarımsal üretim patlamasına ihtiyaç
var”. BM Gıda ve Tarım Organizasyonu. FAO.
“ Dünya petrol rezervleri hızla tükeniyor.
Yerine ikame edilen yakıt biodizel. Genetiği değiştirilmiş mısır biodizel
üretimi için ideal ürün. GDO sadece beslenme amaçlı kullanılmıyor, kara, hava,
deniz ulaşımında yakıt olarak da kullanılıyor”
“ İklim değişiklikleri, hızlı ve yaygın
kentleşme, yerkürenin tarım yapılabilir arazi miktarını hızla azaltıyor. Yakın
gelecekte, bu miktarlarda 50%’ye varan bir düşüş gerçekleşecek. Azalan tarımsal
üretim, gıda fiyatlarında astronomik artışlara neden olabilir. Çözüm daha
sınırlı alanda üretim patlaması sağlayacak tohum ıslah programlarındadır.”
Uluslar arası Gıda Politikaları Araştırma Enstitüsü. IFPRI
“ GDO teknolojisi baş gösteren açlık
sorununa tek başına çözüm olmayabilir. Ama, klasik tarım ürünlerinin doğal
çaprazlaması ile elde edilecek yeni tohumların ekilmesi ile birlikte 9.1 milyar
nüfusun beslenmesinde güçlü bir müttefik olarak değerlendirilebilir. Sorun
sadece beslenme de değildir. Dünya yakıt krizine karşı biodizeli
geliştirmelidir. Daha az güneş ışını, daha az su, daha dar tarımsal arazide
daha yaygın bir tarımsal üretim için GDO teknolojisi güçlendirilmelidir.”
Walter Alhassan. Africa Ziraat Araştırmaları Forumu.
Önünü, arkasını içeriğini yeryüzündeki
saygın kaynaklardan, forumlardan, bilimin önerilerinden okuma, analiz etme,
öğrenme…
“ GDO’lu ürünlere Hayır!”
Yapma yahu! Ben bu kafayı çok yerden
tanıyorum.
Bor, toryum, titanyum, contorium vs
geyiklerinden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder