Bundan yıllar önce oteller hakkında bir yazı yazmıştım. Bu işletmelerin komik yerler olduğunu iddia etmiştim. Hatta bu yazımı kitabıma da koymuştum.
Geçenlerde bir düşündüm.
Acaba otellerde bu komedi halleri nereye doğru gelişti? Biraz daha ciddiyet mi
geldi, ipin ucu iyiden iyiye koptu ve tam bir curcunaya mı dönüştü?
İsteyen bana cevap verip, “
ne komedisi kardeşim. İş artık trajediye dönüştü” de diyebilir.
Olur. Belki de ağlanacak
hallere gülmekteyizdir.
O halde ben yıllar önceki
yazıyı güncelleyeyim. Sağına soluna dokunayım. Sonra siz okuyun ve karar verin.
Nereden nereye gelmişiz.
(
Türkçe bilen ) Bir Avrupalının Antalya Tatili
Benim ülkeme sonbahar adeta
sert bir kışın habercisi gibi inmişti. Ortalık neredeyse ayaza çalmak üzereydi.
İhmal ettiğim yaz tatili geldi aklıma.
Asistanım da halime acımış
olmalı ki, aklımdan geçenleri olurcasına harekete geçti. Antalya’da iyi bir beş
yıldızlı otele rezervasyonumu yaptırdı hemen.
Şeytan dürttü ya.. Otele
rezervasyon yaptırdım, ama hakkında yazılanları merak etmeye başladım. Bilinen
birkaç yorum sitesinde girdim.
O ne?
Sanki otelde iki grup
savaşmış ve kavgayı yorum sitelerine taşımışlar. Bir yorum sahibi oteli göklere
çıkarıyor. Hemen birisi devreye giriyor. O yorumun altına tam tersini yazıyor.
Peş peşe birkaç olumlu ya da olumsuz yorum okuyamadım. Adeta sıraya girmişler.
Bıraktım. Kafamın
karışmasına daha fazla müsaade etmedim. Tatil gününü beklemeyi ve her şeyi o
günlerde yaşamayı tercih ettim.
Otel
kapısı Kuzey Kore gümrüğü gibi bir yerdir
Acentenin otobüsü yerine
taksi tutmayı tercih etmenin bedeli olacağını tahmin edememiştim. Deneyim bir.
Otel kapısından hiç sorunsuz geçme hakkına sahip olan iki araç kategorisi var.
Birincisi tur otobüsleri.. İkincisi tedarikçi kamyonları.. Geri kalanlar
potansiyel işgal kuvvetleri muamelesi görüyor.
Kapıdaki güvenlikçinin
sorularına cevap vermek beni yordu.
Kimi aramıştınız?
Rezervasyon var mı?
Ne arkadaki bavul ne de
üzerimdeki tatilci kıyafeti yetmedi ikna etmeye. Sonunda lanet olsun,
kabilinden bana bir ziyaretçi kartı verdi. Kimliğimi aldı. İçeri girdim.
Otellerin
giriş kapısını aşmak büyük bahtiyarlıktır
İkinci yarım saatim de
kayıtlarda görünmeyen rezervasyonumu kanıtlamaya çalışmakla geçti. Elimdeki belge adeta bir karşılıksız çek
muamelesi gördü. Acente ile yapılan görüşmeler neticesinde Otele kabul edildim.
Bu eşsiz bir ayrıcalık gibi geldi.
Şimdi siz zannediyorsunuz
ki, her şey tamam oldu. Ben hemen odama geçtim.
Ne gezer..
İki saate yakın bir süre
daha bekledim. Bana ayrılan odadaki misafir eşyalarını almamış.
Dolayısı ile temizlik de
yapılmamış. Dahası müşteriye ulaşamamışlar. Denizde olabilirmiş. Ama bunun da
bir bedeli olacakmış. Ekstra ücret basacaklarmış.
Bana başka bir oda
vermelerini rica ettim. Ama blokaj diye anılan bir engelleme duvarına tosladım.
Blokajlar atılmış. Bu iş bir domino taşı dizisi gibiymiş. Bir taş çekilirse
hepsi birden çökermiş. Blokaj bu otelin varoluş şifresi olmalı. Odamı
değiştirmek mümkün olmadı.
Bütün zorlukları aştım.
Resepsiyondaki genç sağ elinin dışını bana çevirdi. İşaret parmağını ileri geri
hareket ettirerek beni çağırdı. Yanına vardım. Bana bir kart uzattı.
Adım Soyadım-Ev
adresim-Şirketimin adı, adresi, telefon numaraları, fax numarası, email adresi-
tarih- doğum yerim ve tarihim, medeni durumum-ödeme şekli..
Otel
mahremimizin afişe edildiği bir yerdir
Bütün bu bilgileri neden
onlarla paylaşmak zorundayım acaba?
Resepsiyonist kartımı okudu.
Bir belboy çağırdı. Anahtarım, valizim ve ben belboyun rotasını izlemeye
başladık.
Ben oradan uzaklaşırken
resepsiyon görevlisinin bütün departmanlara benimle ilgili değerlendirmesini de
duymuş oldum.
“Sorunlu müşteri” ..
Kendimi vebalı gibi
hissettim..
Asansörler, koridorlar ve
benzer duvarlardan bir ara dev bir plazaya geldiğim hissine kapıldım. Hangi
katta olduğumuzu bile fark edememiştim.
Belboyun hızına yetişmek
için koşturdum sadece.
Otellerde
her belboy yüz metreci bir sprinterdir.
Bir dahaki tatilime çıkmadan
önce bir kart hazırlayıp resepsiyona vardığımda resepsiyonistten bunları
cevaplamasını isteyeceğim.
Yerleşim, kat ve oda
numarası- Pencere sayısı-manzara-yatağımın ölçüleri-duvarların
rengi-mobilyaların modeli-Dolaplardaki çekmece sayısı-Balkonun alanı-perdelerin
rengi, armatürlerin modeli ve markası- resepsiyonistin adı adresi ve telefon
numarası..
Kahrolası valiz rafları
Bavulları koymak için
kullanılan raf Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da kapının hemen
yanında. Mimarlar, müşterilerin dizkapaklarının sağlamlığını denemek istiyor
olmalılar. Her zaman olduğu gibi burada da dizimi çarptım.
Bu rafa valizlerinizi
koyduğunuzda yatağın olduğu bölüme geçmek olanaksızlaşır.
Tuvalet kapısı kapalı idi.
Düşündüm. Otel, odanızda daima bir ya da birkaç kapalı kapı ile
karşılaşabileceğiniz ve arkasını merak edeceğiniz esrarlı bir yerdir.
Dizinizi vurduğunuz raf
köşesi sizi hem bu esrarı merak etmeye hem de otel bütününde yaşayabileceğiniz
olumsuzluklara karşı koşullanmaya iter. Bu refleks saniyeliktir. Sizi, tatilin
geri kalan kısmında ya hoş sürprizler ya da aksilikler karşılayacaktır.
Oteller
gerçekte özerk alanlardır.
Kapıdan içeri girdiğinizde
farklı bir dil, farklı bir kültür, farklı kurallar ve farklı roller ile
karşılaşırsınız. Havlu dağıtım
noktasındaki görevli evde muhtemelen eşinden ödü kopan
bir kılıbıktır. Otel müşterileri havlu almak için kulübe
önünde dizildiklerinde bakışlarından ve hareketlerinden kendisini acemi
birliğinde manga komutanı gibi görmekte olduğunu fark edebilirsiniz. Sırayı
kontrol eder, herkese hükümran bakışlar fırlatır.
Az sonra başlayacaktır;
Yat ! Kalk ! Çök ! Sürün
! Sağdan sayyy !
Velev ki o sırada Otel
Müdürü kulübenin önünden geçiyor olsun;
Komutan
sağda…Dikkayttt !
Türkçe biliyorsanız. Tipik
bir Avrupa’lı fiziğine sahipseniz. Otel görevlileri sizin Türkçe bildiğinizi
bilmiyorsa bilardo masasında bir şaşkınlık bandına bir öfke bandına çarpan
bilardo topuna dönüşmemeniz olanaksızdır.
- I want one towel please
- Towel ne la? Ne diyo bu?
- Towel please…One towel..
- Haaa..Havlu diyomuş
lan…No..No..Towel no..
- Why? I am a hotel
guest..One towel for the beach.
- La olum get akşamın bu
vaktında havlu mu galır leyn..
- Türkçe güzel bir dildir.
Çok çabalıyor musunuz bu kötü aksan için?
- Vayyyy..Yandık!!!
Otel
restoranlarında su savaşları
Yemeklerde kullanılan
baharat ve tuz yüzünden susamışsınızdır.
Etrafta size bir bardak ya
da bir şişe su getirecek bir servis elemanı ararsınız. Hemen iki adım ötede iki garson
dikilmektedir.
Müşteri masalarını kontrol
etmesi gereken gözleri sıcak büfesindeki mini etekli Rus kadının bacaklarına
kilitlidir. Savaş uçaklarına kilitlenen yerden havaya füzeler misali.
- Abi bu ne ya.? Bunlar
bacak mı, sütun mu?
- Abi Tanrı neden Kuzey
yarımküreye bu kadar iltimas geçiyor ya..
- Karadeniz’den in aşağıya
rezalet..
- Genç Baylar! Bütün
yorumlarınıza ben de katılıyorum. Onlara Dünya hayran.. Bu harika hanım görüş mesafenizin dışına
çıktığında biriniz bana bir şişe su getirebilir mi lütfen?
- Nasıl yani?.. Türkçe
biliyormuş lan.. Tüh.
Otel
gençlerin göz banyosu mekanıdır
Otel genç insanların göz
banyosu yapmayı kendilerinde doğal hak gördüğü bir yerdir. Otele gelen güzel
kadınlar otel çalışanlarına mutlaka pas vermelidir.
Yüksek işe alım
prosedürlerini aşıp bu cennete gelen her çalışan, Rus güzelleri karşısında
kendisini Richard Gere – Brad Pitt arası bir fiziğe sahip görür.
Otelde odanızın kapısına siz
hükmedemezsiniz
Evinizde kapı çalındığında
kapıyı açıp açmamak sizin o andaki havanıza bağlıdır.
İster açarsınız, ister
açmazsınız ve bunun için kimse sizi suçlayamaz.
Kapınız çalındığında kim
olduğunu sormak ve bir katil, manyak, dilenci, gereksiz bir misafir olmadığına
kanaat getirdikten sonra kapıyı açmak en doğal hakkınızdır.
Bu hak yasalarla koruma
altındadır.
Otelde kapı size ait
değildir. Sizin sözünüz geçmez. Bir kat görevlisi kapıyı çaldığında içeriden
gelen ‘ who is that?’ sorusu kadar manasız bir cümle yoktur onun için.
Otellerin
kat görevlilerinde bir baskın yeteneği vardır.
Tak tak sonrasındaki ilk
saniyede kendinizi en olmadık bir durumda kat görevlisi tarafından gözleniyor
bulabilirsiniz. Otelde kapı vurulması ile evinizdeki kapı vurulması arasında
böylesine trajik farklılıklar vardır.
Tedbirli olmanızda yarar
var. Kat görevlisi tarafından klozette tünemiş halde yakalanmanız, tatilin
sonuna kadar Otelin her yerinde arkanızdan size gülüyorlarmış gibi bir his
yaşatır.
- Tak ! Tak ! Tak !
- Who is that?..
- Aneyy…Gız herif odadaymış
ya..
- Sorry.I am shaving…
- Gız bu resepsonun gözü
körolmasın… Herif odadaymış.
- Mesai arkadaşlarınız için
kötü konuşmak hoş değil. Bir eksik bilgilenme olmalı.
- Aneyyy..Gız bu herif
Türkçe gonuşuyo..
- Ayrıca herif sözcüğü bir
hanımefendinin ağzında hiç estetik durmuyor.
Bu yine de fena bir durum
değildir. Eğer odanıza baskın yapan sizi bir de en olmadık halde gördü ise,
geçmiş olsun. Fiziksel özellikleriniz otelde efsane olabilir.
Eğer
Türkçe konuştuğunuzu duyarsa, bayılabilir de
Otelde Türkçe konuşan
yabancı bir tatilcinin olması kat görevlisi için Yecüc Mecüc kadar
korkutucudur. Otelde ya Türkçe bilmeyen yabancılar ya da Türkler konaklar.
Biraz kızma hakkınızı
kullanırsınız. Tatilin geri kalan kısmında tuvalette yakalanma riskini en aza
indirme adına.
- Kapıyı vurdunuz ama benim
‘gir’ dememi beklemediniz.
- Ben kapıyı çaldım, öyle
girdim. Siz bana içerde ‘ kim o?’ dediniz.
- Tamam.. Şimdi gördünüz ben
içerdeyim. Sonra gelin.
- Gelmişken yatağınızı
düzelteyim bari..
- Hayır. Daha sonra lütfen..
- Ama saat dörtte şift
bitiyor. Odanız kirli kalır.
- O da Otel Yönetiminin
sorunu. Bana her gece temiz bir oda vermek zorundalar.
- Siz bilirsiniz. Ben
kaçtım. Çüüüz…
Dedim
ya; Otel özerk bir yerdir. Kendi kuralları vardır.
İçeri girince o kurallara
tabi olmayı kabullenmiş sayılırsınız.
Otel çalışanları ile
tartışmaya girmeyin. Çözümün bir parçası olmak gibi bir gelenek yoktur.
Her tartıştığınız kişi kendi
haklılığını kanıtlayacak nedenler geliştirir ve ısrarcı olur. Haklı olmak Otele
nasıl bir katkı sağlayacaksa? Her sorunuza cevap vardır. Her hareketinize
karşılık bir beden dili mesajları da…
Türkçedeki bir atasözü bu
durumu çok güzel anlatır. Onlar hancı siz yolcusunuz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder