Aileniz ile bir akşam
yemeğine çıktınız. Garson sizi tam da istediğiniz gibi bir masaya aldı.
Oturduktan birkaç dakika sonra siparişinizi almaya geldiler.
Siz bir çorba istediniz.
Az sonra bir garson elinde
çorbanız ile masanıza yöneldi.
O ne?
Bir baktınız garson
parmağını çorbanıza sokmuş.
O dakikadan itibaren neler
olabilir?
Kan beyninize sıçrar.
Şaşkınlık, öfke bir olup sizi teslim alır.
Ayağa kalkar, garsona
bağırırsınız.
Masayı yumruklar, “ Bu ne
rezalet?” diye haykırırsınız.
Restoran müdürünü
çağırırsınız
Ya de hemen orayı terk
edersiniz.
Ya
da başka bir senaryoya bakalım
Garson özenli bir şekilde
çorbanızı getirdi ve masanıza koydu.
Az sonra, siz birkaç kaşık
almışken, annesinin kucağındaki minik çocuğunuz parmağını çorbaya daldırdı ve
hatta birkaç damlayı da gömleğinize sıçrattı.
Bu durumda yukarda
saydığım tepkilerin hiç birisini vermeyeceksiniz.
İyi ama neden?
Her iki durumda da
çorbanıza giren bir parmak var.
Birinci olayda çorbaya
giren parmağa ‘saygısızlık’ anlamını yüklediniz. Hatta bunu hiç sorgulamadan,
anında yaptınız.
Bu hareketi yapmaya cüret
edene haddinin bildirilmesi gerektiğine hükmettiniz.
İkinci durumda, olaya
yüklediğiniz anlam çok farklı. Gülünmesi gereken bir yaramazlık olarak
gördünüz.. Hatta bir de eşiniz ile birlikte güldünüz.
Ama her ikisinde de
çorbaya bir parmak girdi..
Neden
böyle?
Öfkesiz bir hayat çok
güzeldir dememize rağmen bu duygunun neredeyse esir almadığı insan yok gibidir.
Bu duygu artık bir endüstriye dönüşmüş haldedir.
Trafik terörü. Taciz.
Barbarlık. Kamu mallarına zarar verme. Ötekileştirme. Holiganizm. Mobbing.
Gasp. Yaşlılara saygısızlık. Kısaca öfke büyüyor.
Ama
neden?
Birincisi öfke insani bir
duygudur. Herkes öfkelenir.
İkincisi Bu duygunun bir
seçeneğinin olmaması…
Bir alternatif olabilir
mi, buna bakalım.
İnsanlar, bir alternatif
olduğunu gördüklerinde öfkeleri genellikle dağılıyor.
Üçüncüsü öfkeyi
istediklerimizi elde etmekte kullanabileceğimiz bir araç sanırız.
Bir başka neden ise,
öfkenin bağımlılık yaratması…
Ama bu öfke sarhoşluğuna
bağımlılık da diğerleri gibi sağlığa zararlı…
Kalp krizi, felç, beyin
kanaması en olası riskler olarak biliniyor.
Öfkeli olduğumda
yaşıyormuş gibi hissediyorum demek, sigara içerken sağlıklı gibi hissediyorum
demekten farksızdır.
İnsanlar üzerinde kontrol
sahibi olmanızı sağladığı şartlanmasını kafanızdan silin. Dış dünyaya karşı
elinizdeki tek silahın öfke olduğu inancınızı yok edin.
Otoparklarda
sinir savaşları
Aylardan Temmuz..
Cehennem gibi sıcak bir
Akdeniz günü..
Bir AVM’ye gireceksiniz.
Ama dakikalardır park yeri arıyorsunuz. Her taraf dolu..
Bir an bir yerin
boşaldığını gördünüz. O tarafa yöneldiniz. İşaret verdiniz.
Bir baktınız seri bir araç
sahibi karşıdan geldi. Hızla boş park yerine girdi.
Bir de size bakıp güldü.
Aklınıza birçok tepki
biçimi gelir.
Arabasına toslamak.
Lastiklerini indirmek. Arabasını anahtarınızla çizmek...
Sonra?
Hepsinde de yasal riskler
var. Hesap vermek zorunda kalabilirsiniz. Sürücü ile fiziksel bir kapışmaya
girebilirsiniz. Zarar verebilir ya da zarar görebilirsiniz.
Daha
da kötüsü var
Öfkenizi yeterince ifade
edemediğinizi düşünüp, bu durumun sizi günlerce rahatsız etmesine neden
olursunuz.
Ya öfkenizi boşalttığınız
adam?
O adamın da o dakikadan
itibaren sizin gibi öfkeleneceği açık.
Onun da etrafa vereceği
bütün zararların gerçek nedeni siz olacaksınız.
Şimdi öfkenin kurbanı
olduğunuzu kabul edin. Suç işlemektense bu adama bir mektup yazın. Ona neler
söylemek isterdiniz? Birkaç cümle.
Ya
bir inek gelip sizin yerinize oturursa?
Park yerinize sırıtan ve
parmak hareketi çeken adam yerine bir anda bir inek geldi ve çöktü.
Bir korna çaldınız, oralı
olmadan sadece ‘mööö’ dedi.
Sinirlenir misiniz?
Birkaç defa korna çaldınız
o da her seferinde size mö ile cevap verdi.
Muhtemelen inekçe dilinde
size küfür ediyordur. Ama siz anlamadığınız için bu mö’lere asla
sinirlenmezsiniz. Dahası aklınıza o ineğin derisini çizmek gibi tuhaf bir tepki
de gelmez.
Yeri
kapanın sürücü ya da inek olması arasında hiçbir fark yok.
Sonuçta tek bir gerçeklik
var. Sizin yeni bir park yeri bulmanız gerekiyor. Değişen tek şey sizin daha
önceki şartlanmalara ve algılarınıza dayanarak verdiğiniz tepki.
Bazıları ineğin bunu
farkında olmadan yaptığı ama adamın kasıtlı olduğunu söyleyebilir.
Adamın kasıtlı olması
sizin öfkenizi haklı kılar mı, tekrar düşünün.
Siz bu saygısızlığın
intikamını almak için harekete geçtiniz.
Adamın arabasına zarar
verdiniz.
Kaçtınız.
Adam aracına döndü ve daha
önce saydığım sonuçlardan birisi ile karşılaştı.
Örneğin arabasının
lastiğinin indirilmiş olduğunu gördü.
Nasıl bir tepki verir?
İki
seçenek var
‘ Tanrım. Bir günah
işledim. Bir başka kuluna karşı saygısızlık yaptım. Bunu bana bildirmek için
harcadığı zaman şükürler olsun. Bir daha asla başkasına ait bir park yerini
çalmayacağım.’ diyebilir.
Lastiklere bakar. ‘ Seni
o. ç seni. Seni hayvan oğlu hayvan seni... Nerede ulan bu şerefsiz? Bir
yakalarsam göstereceğim sana gününü.’ diyerek öfkeden deliye döner.
Samimi cevap verin.
Park yeriniz çalındı diye
arabasına zarar verirken sorunun çözümünü mü düşündünüz, bu adamın da öfkeden
deliye dönmesini mi?
Teorik olarak ikinci
seçeneğin gerçekleşme olasılığı çok yüksek, bunu hepimiz biliyoruz.
Araç
sürücüsü öfkelenecek.
Bu öfke ile, aracını sakin
bir şekilde sürme şansı kalmadı. Kaza yapabilir.
Ya da hiçbir sorun olmadan
evine ya da işyerine vardı.
Ailesi ya da iş
arkadaşları bu öfkenin yeni hedefleri olacak. Belki kavga çıkacak.
Sakince düşündüğünüzde
göreceksiniz ki, öfkenizi dışa vurmakla yalnızca araç sürücüsüne değil, onunla
daha sonra muhatap olacak insanlara da zarar verdiniz.
Bütün bunların sorumluluğunu
taşıyabilecek misiniz?
2 yorum:
Çok haklısınız :))
"öfkenizi dışa vurmakla yalnızca araç sürücüsüne değil, onunla daha sonra muhatap olacak insanlara da zarar verdiniz." Doğru valla! Çok büyük bir bencillik... Hatta öfkesini kusan herkesten önce kendisine zarar verir. Keskin sirke küpüne zarar...
Örnekler çok iyi. Özellikle de park yeri kapma senaryosu.
Gene de garsonun çorbaya giren parmağı ile çocuğumun parmağını bir tutamam. Anası babası çocuğunun parmağını yalar; garsonun parmağını hangi ana baba yalamıştır ki? Ayrıca bugünlerde bir Covid 19 endişesi de cabası oluyor. Bu iki durum karşılaştırılabilir örnek değil bence. Ancak, garsona öfkelenmeyi yermede sonuna kadar haklısınız. Aslında öfke her koşulda bir çaresizlik çıkışıdır; bir zavallılık durumudur. Oysa biz öfkelenmezsek küçük düşüp saygınlığımızı yitireceğimizi sanırız. Garsonun parmağını çorbada görünce öfkelenmek hiçbir çözüm olasılığı getirmez. "Garson Bey parmağınız çorbaya girmiş onu geri götürün lütfen!" demekse çözümün anasıdır. Belki de garson farkında bile değildi. Özür dilemesinden ve utanmasından anlaşılabilir. Yok eğer lakayt biçimde "Ha, o mu? merak etmeyin çorba sıcak değil zaten" gibi; ya da, "dilinin ucuyla bir özür dilemişse" İşte o zaman "çorbayı başka bir garson getirsin lütfen!" diye de eklersiniz. Öfke olmayınca insan bu kadar sinir bozucu bir yaratıcılık da yapabilir hani; bir düşünsenize garson adamın sakin uyarısına ne bozulmuştur kim bilir! Öfkesiz intikam baldan tatlıdır...
Yorum Gönder