6 Ağustos 2020 Perşembe

Aşkta bencillik şarttır, önce kendini sev

Doğru tanımlanan..

Doğru anlaşılan..

Doğru yaşanan..

Aşk ve cinsellik savaşları önler..

Böyle bir aşkın ve cinselliğin sonucu, gurur duyulacak bir mutluluktur..

Bu mutluluk, duygusal fay hatlarını boşaltır.

Mutlu bir beynin yönettiği hiçbir parmak kolay kolay bir tetiğe uzanmaz…

Mutlu bir yürekten beslenen hiçbir el kolay kolay yumruk halini almaz..

Herkes önce kendisini sever

Gönül önce kendisini severek aşka prova yapar.

Ego, aşkın payandasıdır. Her insanda vardır, olmalıdır.

Daha doğru bir ifade ile  “ Seni Seviyorum” diyebilmenin yolu önce BEN demekten geçer.

Doğru olan aşkta, kendini ve değerlerini bir başkasına kurban etmek yoktur.

Aşk kişisel bir iradeye bağlıdır. İnsanın kendi gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Kişisel değerlerinin samimiyetle ifade edilmesidir.

Şartlara bağlanmamış, yapmacık bir çerçeveye sığdırılmamış romantik aşk bir insanın hayatında alabileceği en güzel hediyedir.

Değerleri ve ahlaki kabulleri birbirine yakın olan kadın ya da erkekler karşı cinse aşık olurlar. Aşk her şeyin ötesinde, erkeğin ya da kadının, aynaya baktığında gördüğü özellikler nedeniyle kendisine duyduğu hayranlıkla ilgilidir.

Aşk bir arayışın ödüldür

Her erkek ve her kadın karşı tarafta, kendisinde gördüğü değerleri arar.

Her iki tarafın da değerleri ve etik ilkeleri yoksa başkasına hayranlık duyamazlar.

Sizlere önce çok önemsediğim bir felsefeci yazardan bahsederek konuya gireyim.

Ayn Rand

Romanlarını ve incelemelerini okuyun, okutun.

Yazımın bundan sonrasında bu çok değerli yazardan yararlanarak görüşler paylaşacağım

Ben kavramından devam edelim.

Ben, demek “ Seni seviyorum” demenin ön şartıdır.

Ben, demek için güçlü bir kişiliğiniz olmalıdır. Bu yoksa, birine aşık olmanızın derin anlamına erişemezsiniz. Aşk uzak bir menzil olarak kalır. 

iki tarafta da güçlü bir ego ve gurur yoksa, taraflardan baskın olanı, gerçek anlamda aşık değildir. Onunki ancak karşı tarafa merhamet ile açıklanabilir. Bu da, aşk olarak yaşanmaz.

Her iki tarafın derin bir aşka tutulması ancak iki tarafın da bundan eşit derecede mutlu olmayı beklemesi ile ilgilidir. İnsan önce mutlu olmak ister. Aşık olmak, karşı tarafın yaşamımıza getirdiği güzelliklerin farkına varmak demektir.

Sonuçta bütün gerçeklikler insandaki egoyu işaret etmektedir.

Cinsellik nedir?

Çok ciddi bir yaklaşmanın, egoların beslendiği bir ilişkinin zirvesidir.

Bir tarafta aklını ve egosunu yüceltmeyen bir beden var ise, cinsellik bir zirve değil, tam tersine aşağılık bir eylemdir. Güçlü tarafın, zayıf tarafın bedenini fethetmesidir.

Cinsellik, insanın kendisine olan saygısının ifadesidir.

Seçkin ve gururdan beslenen bir cinsellik mutluluğun zirvesidir. İnsan hayatına anlam, renk ve huzur sağlar. Yoğundur. Güçlüdür. Asla küçümsenmemelidir.

Cinsellik, yüksek değerlere ve saygıya bağlı olarak hayata geçerse, bu ahlakidir.

İnsanidir. Hayvanların üreme faaliyetinden farkı budur.

Cinsel ilişki her iki tarafın da sahip olduğu güzelliklere bir hayranlık olarak gerçekleşirse anlamlı olur. Her iki tarafa da saygınlık ve sevecenlik sağlar.

Kadın ya da erkek, eğer içinde saygı, emek, sadakat, önemseme olmadan, önüne gelenle cinsellik yaşarsa, bu ahlaksızlıktır.

Buradan, cinselliği şartlara bağladığımız ya da bir sınır çizdiğimiz sonucu çıkmasın.

Cinsellik kötü değildir.

Tam tersine, güzeldir. Sağlıklıdır. Önemlidir. Ama saygılı, ciddi, eşit koşullarda yaşanan bir ilişkinin zirvesi olarak ortaya çıkmalıdır.

Cinsellik, insanın kendisine olan saygısı ile ölçülebilir bir eylemdir. Ama kendisine saygısı olmayan bir erkek, bu eylemden ortak bir haz almak yerine farklı beklentilere kayar.

Değerini ve saygıyı ‘ tavladığı’ kadın sayısına indirger. Eylem basitleşir.

Kendisine düşman olan insan, varlığını ve değerini cinsel maceralara bağlar.

Kendisini seven, değer veren ve saygı duyan bir insan, bu nedenle arayışa girmek yerine, hayatın kendisine sunduğu en yüksek karşı cins profilini tercih eder.

Tam da bu nedenle, kadın ya da erkek, beğeneceği karşı cinste, saygınlık, güç ve akıl arar.

Ancak bir kahramanı gördüğünde en doğru seçimi yaptığına inanır.

Her insan bir kahraman arar

Her erkek ya da kadın, kahramanını bulduğunda, kendisini de yücelttiğini düşünür. O kendi değerini aramaz, seçimi ile değerini ifade ettiğine inanır.

Kendisini değersiz bulan kadın ya da erkek genellikle hiç sevmediği karşı cins ile buluşur ve birbirlerini tercih ederler. O erkek ya da o kadın, aslında kendi benliklerinin bir benzeridir, yansımasıdır.

Aşk insanın içinde ne kadar değer ve yücelik varsa hepsine bir ödüldür.

Başka bir tarifi de olamaz.

Çözümleyemediği bir yığın sorun ve cevap bulamadığı sorular arasında çaresiz kalan bir insan, önce kendisinden nefret eder.

İlişkilerine istediği kadar aşk adını versin, aslında, çapsız ve derinliği olmayan ilişkiler ile önce kendisini sonra da karşı tarafı cezalandırmaktadır.

Tam bir kısır döngüdür.

Her sığ ilişki ile hem kendisini, hem de karşı tarafı cezalandıran insan, diğer yandan da bu ilişkilerden bir saygı ve özgüven çıkarmak için uğraşır.

Her ilişkisini, karşı tarafın duygusal dünyasını bir işgal gibi algılar.

Ruhu, rengi, aklı ve onuru olmayan bir bedeni fethetmek ise iğrençtir.


Hiç yorum yok: