Kriz fırsat demektir.
Bu klişe cümleyi, dini
imanı para olan endüstriyel kapitalizmin amentüsü misali bir yaklaşımla
tekrarlamıyorum. Krizden nasıl rant üretilir sorusu ile ilgisi yok.
Yaşanan krizin, etik fırsatlar
getireceğine inanıyorum
Bu kriz, insanoğlu için
yeni gereksinimler ortaya çıkaracak. İnsanların birçok konuya bakış açısı
kökten bir değişime uğrayacak. Doğa, önünde diz çöküp bir kez daha af dileyen
insanoğluna kayıtsız kalamayacak, son kez bağışlayacak.
İnsanlar evlerde
geçirdikleri zaman zarfında çok okumuş, çok öğrenmiş, çok tazelenmiş olacaklar.
Dünü, bugünü ve yarını farklı değerlendirecekler.
***
Madde
ve mana terazisi dengeye gelecek
Çalışmaya, dinlenmeye,
tatile, tüketime, beslenmeye ve ilişkilere daha insani anlamlar yüklemeye
başlayacaklar. Madde ile mana terazisi dengeye gelecek.
Yaşanmakta olan devasa
izolasyon, genç yaşlı herkesi, yaşamı sorgulamaya yönlendirecek.
İnsanoğlu, hayatın sadece
çalışmaktan ibaret olduğu şartlanmasını kıracak. Kendisine daha çok zaman
ayırması gerektiğini keşfedecek. Max Weber denilen kapitalizm kuklasının
geliştirdiği Protestan iş ahlakı tarihin çöp tenekesini boylayacak.
Tatil kavramı zihinlerde
daha geniş bir alana yayılacak. Bu kavramın sınırları genişleyecek.
Muhtemelen, yılda bir kez
çıkılıp, daha ne olduğunu anlamadan, yorgun argın eve dönülen bir angarya
olmaktan çıkacak.
Deniz, güneş ve kum
önemini korumakla beraber, daha rafine tatil seçenekleri yükselecek.
Yine muhtemelen, daha uzun
süreli tatiller yılın 12 ayına dağıtılacak.
***
Bu
gün itibarıyla insanların gündeminde tatil yok.. Ama
Şimdi, bütün Dünya,
öncelikle canını kurtarmanın derdinde ve herkes evine kapanmış durumda, bir
müjde borusunun çalmasını bekliyor.
Can derdinin yanı
sıra, bir gelecek kaygısı zihinleri
cehennem ateşi gibi yakıyor.
Evlere kapanmış aileler,
giderek bütün benliklerini kuşatan bir can sıkıntısı yaşamaktalar.
Bu güne kadar hep
çalışmış, üretmiş, eğlenmiş, gezmiş, tozmuş, dostları ile zaman ve mekan
paylaşmış insanlar, şimdi, kendilerine giderek daha dar gelen evlerde
patlamamak için çareler arıyorlar. Öfke ve bunalım nöbetleri geçirenlerin
sayısı giderek artıyor.
Şu aşamada tatil insanlara
dağların ardımda bir hayal gibi geliyor..
***
Burada
biraz mizah yapalım.
İnsanlar bu güne kadar hiç
eğilmedikleri kimi becerilerine yüklenmiş durumdalar. Can sıkıntısı herkesi
yaratıcı işler yapmaya yöneltiyor.
Kimi mutfak becerilerini
geliştiriyor.
Kimi ekmek, pasta, simit
alanında uzmanlaşmış.
Kimi ise, körelmiş müzik
yeteneklerini parlatıyor.
Şiire saran var.
Hikaye yazan var.
Anılarını kaleme alan var.
Örgü ören bile var.
Laf aramızda, bütün
bunlara zaman ayıranların, satranç, briç gibi beyin sporlarına pek ilgi
duymamaları da oldukça şaşırtıcıdır.
Oysa satranç ve briç
antrenmanı zihnin keskin taraflarını biler.
***
Sadede
gelelim; Turizmin geleceği ne olacak?
Genelde turizm ve özelde
otelcilik için herkesin kafasında sorular var.
Dünya virüs saldırısını
atlattıktan ve hayat normale döndükten sonra, otelciliği nasıl bir süreç
bekliyor? Özellikle tatil otellerinin kaderi ne olacak?
Otelcilik yaşayacak mı?
Tatil ve genelde konaklama
için farklı seçenekler mi ortaya çıkacak?
İzolasyon ve sosyal mesafe
yaklaşımı, bir refleks olarak bilinçaltımıza kodlanıp varlığını devam ettirecek
mi? İnsanlar, seyahat ve tatillerde, toplu modeli bypass edip bireysel
seçeneklere mi yönelecekler?
Tatil, eğlence, beslenme,
tatil aşkları, velhasıl bir bütün olarak sistem nereye savrulacak?
***
Bu
soruyu objektif bir bakış açısı ile cevaplandıralım.
Bütün bu sorulardan önce
gelmesi gereken başka bir merak konusu var.
Bu soruların doğru
cevapları, bir başka sorunun cevabında saklı aslında…
Otelcilik, bu konsepti ile
devam edecek mi?
İnsanlar, başta tatil
olmak üzere, sağlık, iş, spor, sanat merak vb nedenlerle seyahat etmek için
yeterli neden ve motivasyona sahip olacaklar mı?
Bu soruyu cevaplandırdıktan
sonra ikinci soruya geçebiliriz.
Başta deniz güneş ve kum
olmak üzere, Türkiye’mizin turizm bölgeleri gelecekte de tatilci çekecek mi?
Deniz, güneş ve kum cazibesini sürdürecek mi?
***
Hepimizi
rahatlatacak cevabı baştan verelim; Evet.
2020 kış aylarının
insanlığa yaşattığı gerginlikler ve korkudan sonra, tatil, insanlar için
zorunlu bir terapi gereksinimi olacak.
İnsanlar aylarca tıkılıp
kaldıkları evlerden, kent ve kasabalardan kurtulup, farklı mekanlarda, farklı
ülkelerde, bir hafıza detoksu yapmak için can atacak.
Doktorlar, psikiyatristler
hastalarına sıcak bölgelere tatile gitmeyi tavsiye edecek.
İŞ dünyası, kopan
bağlantıları ve kanalları tamir etmek için her zamankinden daha çok seyahate
çıkacak. Büyük bir trafik patlayacak. Şehir otelleri ayağa kalkacak.
Yaşamın temel taşı, D
vitamini. En kolay yol bol bol güneşte kalmak. Stresten bunalıma girmiş Kuzey
halkları Akdeniz’in güneşine, adeta ibadete gelir gibi koşacaklar.
Sadece sahiller değil,
doğanın her bir parçası gezginlerin seyahat ajandasına girecek.
İnsanlar iş, dinlenme ve
seyahat üçgeninde, en çok zamanı ve kaynağı seyahate ayırmaya başlayacaklar.
Keşif merakı tavan yapacak.
Dolayısı ile pazar
daralabilir. Ama bitmez.
***
Ama
tatilden ve otellerden beklentiler farklılaşacak
Baştan belirtelim.
Sistemler küçülecek.
Yüzde yüz denetlenebilir
boyutlara inecek.
Yaşanan krizin insan
beynine kodladığı en büyük ihtiyaç hijyen ve temizlik olacak.
Bu iki kavram, insan zihninde,
dikkat aşamasından takıntıya kadar uzanan bir skalada kendisine yer bulacak.
Zira minicik bir virüs
insanlara sağlığını korumak için hijyenin ne kadar önemli olduğunu facia
boyutuna varan derslerle kanıtlamış oldu.
Artık, her insanın
önceliğinin, virüslere karşı güvende olmak ve hastalanmamak olduğunu bilmek
gerekiyor. İnsan son virüs salgınından dersini aldı.
***
Geçmiş
pazarlama cümlelerini unutun
Artık reklamlara,
afişlere, broşürlere bol bulamaç serpiştirdiğiniz, özgüven patlamasının bir
ürünü olan tesis övgülerini unutmanız gerekecek.
Pazarlama çalışmasına “
Bizim otelimiz…” klişesi ile başlayanların ve rakiplerinden üstün olduğunu
kanıtlamaya girişenlerin ağızlarının tam ortası fırıncı küreğinin hedefi
olacak.
Artık müşteri
konaklayacağı oteli seçerken dikkat edeceği kriterlerin en başına hijyeni ve
temizliği yerleştirecek. Müşterisine yüzde yüz hijyen güvencesi veren oteller
kazanacak.
Pazardaki bu yüksek
hassasiyeti doğru okuyan ve bu konuda yeniden yapılanmayı en önce başaran
oteller güven kazanacak.
Hijyen artık hayati bir
kavram ve bunu ilk sahiplenen oteller bu alanda lider olacak.
***
En
önemli özellik- Hijyen
Otellerde hijyen
kavramının anlamı, kapsamı, etkisi tamamen değişecek.
Bu kavram otelciliğin
temel etkinliklerinden birisi olacak.
İşletmede bir hijyen
sorumlusu istihdam etmek ve bütün bu alanı ona emanet etmek yeterli bir
politika olmayacak.
Virüs çok acı bir şekilde
öğretti.
Otellerde hijyen alanı
mutlaka güçlü ve organize bir yapıya emanet edilmeli.
Artık bu iş olağanüstü bir
bilgi ve detaylara dikkat gerektiriyor.
Esasen otellerde bir Hijyen Departmanı oluşturmak bile tartışılmalı.
***
Kitle
turizminin geleceği ne olacak?
Kişiye özel hizmetin ön
plana çıkacağı bir döneme giriyoruz.
Bu itibarla, otellerde çok
kalabalık restoranları ve herkesin elini süreceği açık büfeleri bir kez daha
düşünmekte yarar var.
Yaşanan bu acı deneyimden
sonra insanların çok kalabalık restoranlarda, barlarda bir arada olmak
istemeyeceğini şimdiden öngörmek gerekiyor.
Büyük otellerimizde ortak
kullanım alanlarını küçültmek bu soruna bir çözüm olabilir.
Restoranlar bölünür.
Masaya ve kişiye özel servise geçilebilir.
Bunun formülü bulunabilir.
Alakart siparişler için
teknoloji kullanılmalıdır. Müşteriler gerek odalarındaki TV’lerden ve gerekse
telefonlarındaki uygulamalardan sipariş verebilirler.
Hijyen- Bu 6 harflik
kelime işin anahtarı olacak
Müşterinin aklında,
rezervasyon aşamasından oteldeki odasına girene kadar en öncelikli soru hijyen
olacak. Zihni devamlı olarak bu hususu sorgulayacak.
***
Her
malzemeye mutlaka hijyen standardı getirilmeli
Müşteri hizmetine
sunulacak bütün malzeme hijyenik uygulamadan geçtikten sonra özel ambalajlarda
sunulabilir.
Bu malzemeler, odalara
konulacak buklet, havlu, oda tekstili başta olmak üzere, yiyecek ve içecek
ünitelerindeki çatal, bıçak, bardak, her şeyi kapsar.
Müşterinin tatil boyunca
temas edeceği her şeyde yüzde 100 garanti verilebilmelidir. Her malzeme 100%
hijyen garantisi ile kullanıma sunulmalıdır.
Bir sonraki yazıda,
otellerin atması gereken somut adımları anlatacağım.
Öyle görünüyor ki, mesleki
hafızamızda biriktirdiğimiz ne varsa hepsini çıkarıp, günümüzün gerçekleri ile
temizleyip tekrar kullanıma sokmamız gerekecek.
Tepeden en alta kadar her
otel çalışanı kendisini yenilemeli. Mesleki hassasiyetlerinin en başına hem
kendisinin, hem çalışma arkadaşlarının hem de müşterisinin sağlığını koymalı.
Oteller artık birer
biyolojik, kimyasal ve zihinsel arınma merkezine dönüşmeli.
3 yorum:
Sayın Müdürüm mükemmel yorumlamışsınız Elinize kaleminize sağlık Nacizane fikrim bu Makalenizi Turizm sektöründe faaliyet gösteren bütün işletme sahipleri ve yönetici lerinin okuması gerektiğini düşünüyorum Saygılar
Adil tespitlerin çok doğru ancak beni düşündüren başka bir boyutu.Ekonomistler salgından sonra içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkenin resesyona gireceğini belirtiyorlar.Olası böyle bir ekonomik konjonktürde geniş kitleler turizme ne ölçüde bütçe ayırabilecekler.
Hijyen demek eğitimli elaman demek bakalım bu problemi oteller nasıl çözecekler. Biliyorsunuz mutfaklarda aşçı başıyla, Haccp tan sorumlu gıda mühendisi arasında pek çok otelde sorun yaşanırdı.
Yorum Gönder