Bir zamanlar, ağır ve uzun
bir yetişme sürecini tamamlamadan genel müdür ofisinin kapısına yaklaşmak bile
mümkün değildi.
O kapıyı açmanın ve
içerideki koltuğa oturmanın ilk şartı, turizm alanında iyi bir eğitim almış
olmaktı. Üniversite eğitimi o kapının şifresinin ilk harfi idi.
O zamanların kurumsallaşmış
otelleri, departman müdürlerinin gelişme süreçlerini profesyonelce yönetir ve
bir kariyer planı sunarlardı.
O kapıya giden yol gerçek
manada bir 110 metre engelli yarışı idi.
Şimdi o kapıdan giriş çok
kolaylaştı.
İşin tuhafı çıkış daha da
kolaylaştı.
Bir
gün, bir otelin genel müdürünü seçme yetkim olursa…
Yani, genel müdür belirleme
yetkimin olduğu otele başvuran bir çok adayın içinden, en iyisini, en
başarılısını, en donanımlısını seçme işi bana verilirse..
Bu konuda tek seçici
olursam…
Önümde de yüzlerce iş
başvurusu olursa..
Kimleri, iş başvurusuna
bakar bakmaz elerim?
Dijital
Dünya’ya uzak olana geçmiş olsun
Online Dünya’ya uzaksan ve o
kapıyı açmamakta direniyorsan, bak neler kaçırıyorsun.
Dünya senin dışında ve
senden habersiz değişip duruyor. Sosyal medya ve hayat her an birbirlerini
besliyor. Zenginleştiriyor. Sen bunları ıskalıyorsun.
Dostluk kurabileceğin, senin
gibi düşünen, senin gibi yaşayan milyonlarca insandan uzak kalıyorsun. Her gün
ve sık sık bir araya gelme şansın olmayan dostlarınla iletişimini koparıyorsun.
Kısacası, hayata yabancılaşıyorsun.
Sosyal medya sayesinde
haberin olabilecek iş fırsatlarını kaçırıyorsun.
İnternet öncesinde sana
ulaşılmaz gibi gelen sanatçılara, sporculara, siyasetçilere, iş insanlarına
ulaşma fırsatını tepiyorsun.
Bire bir iletişimde kendini
ifade edemiyorsan, bu konuda seni yüreklendirecek olan en önemli alandan
yararlanamıyorsun. Bu Dünyadaki mizah, bilgi, keşifler ve daha nice
kaynaklardan yoksun kalıyorsun.
Sen, interneti başarılı ve
verimli biçimde kullanan adaylara göre bir adım geridesin.
Farkını
ortaya koymayanın hiç şansı yok.
Geçen yüzyıldan kalma
modellere benzeyen bir özgeçmiş dosyasını sonuna kadar okumam bile. Sadece
kendisini tanıtan, hayatını kronolojik olarak ifade eden bir cv bana hiçbir
anlam ifade etmez. Heyecanlandırmaz.
Bana, farkını daha cv’yi okumaya
başlar başlamaz hissettirmeli. Zira otelciliğin itici gücü farklılıktır. Farklı
düşünmektir. Farklı açıdan bakmaktır. Konuklara, kendini diğer otellerde
hissettiğinden çok farklı hissettirmektir.
Hani bir kıyafet almak için
bir mağazaya gidersiniz. Her taraf giysi doludur. Sağa sola bakarken aradan bir
ceket ya da bir pantolon gözünüzün içine bakar, adeta orada ve sizin için
olduğunu bağırır. Gider ve alırsınız. Hepsi bu. Zira farklıdır. Bu da öyle bir
şey..
Daha başvuruyu okurken
kafanızda doğru aday sinyali yanar. Bir de görüşme yaparsınız ve her hareketi
ile ‘ ben buradayım” mesajı verir.
Onun yeri hazırdır.
Kıvamında
bir istikrar iyidir
İstikrar kavramının yanından
bile geçmemiş olanları sıkı bir incelemeye alırım. Her yıla bir işyeri sığdıran
adayları çok ince eler, sık dokurum. Ayrılma nedenlerini merak ederim.
Belki, bütün bir mesleki
geçmiş boyunca birkaç iş değişikliğini anlayışla karşılayabilirim. Ama
özgeçmişinin yarıdan fazlası farklı oteller ile dolu ise, iş değişir. O zaman
bu arkadaşın uyum sorunu olduğunu düşünürüm.
İstikrarsız adayın beni de
en olmadık zamanda terk edeceği gibi bir düşünceye kapılırım. İtiraf edeyim,
biraz önyargı ile bakarım.
Kişiliğinde,
asalet ile harmanlanmış bir hizmetkarlık olmalı
Günümüzde, birçok kademede,
bu başlığın tam tersi yaklaşımları çok görüyoruz.
Başta Genel Müdür olmak
üzere, otel yönetimleri para ödeyerek tatile gelenleri ‘esir kampına getirilmiş
esirler’ gibi görüyorlar. Her ne kadar
tersi söylemlerle zevahiri kurtarmaya çabalasalar da, beden dilleri tam bir
esir kampı komutanı gibi mesaj veriyor.
Birçok Genel Müdür, müşteri
ile doğrudan iletişim şöyle dursun, araya 110 metre engelli yarışındaki
engeller benzeri kademeler koyuyor. Genel Müdür’e ulaşabilen otel müşterileri
kendilerini bahtiyar hissediyorlar.
Dolayısı ile ben, gerek
başvurusunda ve gerekse mülakatta, o adaydan, ruhuna işlemiş bir hizmetkarlık
kabullenişi fark edemez isem, o arkadaşa da geçmiş olsun. Hizmet etme kültürü
hücrelerine kadar işlememiş ise, o adaydan Genel Müdür olmaz. ( Bana göre ).
Mütevazılık
muhteşem bir erdemdir
Zirveye oturduğunda,
etrafına bir kibir duvarı çeker mi? Kafamı kurcalayan sorulardan birisi de
budur. Bunu hissettiğim başvuruyu anında elerim. Kusura bakmayın ama, satır
aralarına mütevazılık serpiştirilmemiş başvurunun yeri çöptür.
Elde ettiği Genel Müdürlüğü,
o güne kadar çekmiş olabileceği sıkıntıların bir bedeli olarak kabul ederse ve
bu sıkıntılar için bir sorumlu arayışına girip, hemen hemen her astını karşı
cephede görürse..
Varmış olduğu zirveyi,
kendisine sıkıntı yaşatanlara karşı biz zafer gibi kabul ederse.. Çekmiş
olabileceği sorunlara karşılık intikam almaya yönelirse..
O Genel Müdür çok kısa
zamanda bir nobrana dönüşür. Diktatörleşir. Astları ve ekip arkadaşları ile
bütün ortak paydaları kaybolur.
Bütün cümleleri alçak
gönüllü olan bir başvurunun şansı yüksektir.
Ahlak..
Ahlak… Ahlak
Ahlak, coğrafya ve zamana
göre anlam farklılıkları olan bir kavramdır. Biz de o zaman bu coğrafyanın ve
bu zamanın ahlaki kriterlerine göre yazalım.
Anadolu’da erdem esastır. Bu
topraklar binlerce yıllık kadim kültürden beslenen iyilik, güzellik kodları
yaratmış ve insanoğluna sunmuştur.
Açık olmak. Yalın olmak.
Dürüst olmak. Aileye sadakat. Aldatmamak. Yalan söylememek. İşine saygı. İnsan
olmanın kendisine yüklediği sorumluluklara saygı duymak..
Gelen misafirlerin
değerlerine saygı.. Onların beklentilerine uygun yaklaşımlar.
İyi ahlaklı olmayan adayın
başvurusunun layık olduğu yer çöp kutusunun dibidir. Aday, ahlakını satırlarına
yansıtmalıdır. Kullanılan kelimeler, cümle kurgusu ve daha birçok ayrıntı ile
ahlaklı bir aday profili çizmelidir.
Sanata
yakınlık Genel Müdürlük şansını arttırır ( Benim gözümde )
Sanata uzak ise, hayata da
uzaktır. İnsana da uzaktır. İnsanoğlunun en kutsal üretimi olan sanata uzak
olmak, aslını inkar etmektir.
İşine, gücüne, ailesine,
kendisine zaman ayırmak yerine, sanata adanan bir ömür tüketenlerin emeğine,
amacına saygı benim için olmazsa olmazdır.
Sanata yakın olan, insanı
anlamaya da yakındır. İnsanı anlamaya yakın olan Genel Müdür, konuklarını
da anlar, ekip arkadaşlarını da.. Çünkü onun algı kapasitesi yüksektir.
Bir
kaç cümle ile
Tiyatro
–
Hayatında tiyatroya yer açmayan, yönetirken, canlandırma denilen muhteşem çözüm
yöntemini kullanamaz. Hayal gücünü köreltir.
Opera-
Her
ay bir opera gösterisine gitmeyen insan, hayatın renklerinden bihaberdir.
Klasik
müzik- Dinle ve sana sunacağı mucizeleri gör. Günlük Hayatta
Verimliliğin artar.. Hafızan güçlenir. Depresyonla Savaşır. Yaratıcılığı
Artırır. Uyumana yardımcı olur.
Kitap-Her
ay bir kitap okumayan Genel Müdür olur mu? Okumayan, kelime hazinesini geliştirmeyen,
farklı düşünceler ile tanışmayan, farklı Dünyaları değerlendirme şansını
kullanmayan Genel Müdür kendisini nasıl ifade edebilir ki?
Konser-
Bir
konser, sadece müzik dinletisinden çok daha fazlasıdır. Orada bir sanatçının ya
da bir grubun kendisini en ideal formda sunması vardır. Risk almak vardır.
Cesaret vardır. Fedakarlık vardır. Dayanışma vardır. Konser öncesinde uzun bir
hazırlık aşaması vardır. Eğer o konsere gidersen ve olan bitene bu gözle bakarsan,
hepsini görebilirsin.
Spor-
Spora
meraklı değilsen, hayatının bir anlam boyutu kopuk demektir. O coşkuyu yaşamamak, ortak heyecana
kapılmamak büyük bir eksikliktir. Bir basketbol maçına gitmemişsen, tribün
tutkun yoksa, en azından ekran başında, bir smaç, bir pas, bir gol, bir tuş
anına tanık olup ayağa fırlamamışsan, sen Genel Müdür olmaktan uzaksın.
Resim
sergisi- Bir ressam olağanüstü yetenekleri olan bir insandır. O
objeleri tuvale hapsetmek ve renkleri böylesine bir ihtişam ile yan yana
getirmek, kutsa bir beceridir. Bu insanlara omuz vermek, sanatlarını takdir
etmek her sektörden olduğu gibi, turizmden de Genel Müdürlerin sorumluluğudur.
Sinema
- Sinema
çok önemlidir. Kitlelere doğru mesajları verebilmek için ideal bir araçtır. Dil
geliştirmek için yararlıdır. Sinema hayatımızın bir özeti gibidir. Ayda en az
3-4 kez sinemaya gitmiyorsanız, sosyal hayatın çok dışındasınız. Bir konuyu
yanlış ifade etmiş olmayayım. Ben evde film izlemekten değil, dışarıya
çıkmaktan, sinemalarda insanlarla birlikte film izlemekten hahsediyorum.
Doğa,
hayvan, çevre sevgisi – Doğa için hassasiyeti olmayan bizden
uzak dursun. Hayvan sevgisi olmayan insanları ağırlama sanatına hiç
girmesin. Çevre koruma konusunda
hassasiyeti olmayan varlık nedenini ve yaşamdaki rolünü tekrar sorgulasın.
Bunlardan uzak olan gelecek için hiçbir sorumluluk duymuyor, demektir. Eğer başvurunuzda bu işaretler yok ise, bence
bu alanlarda hassas olan şirketlerden uzak durun.
Sosyal
sorumluluk projeleri - Engelliler,
şiddete maruz kalan kadınlar, yoksullar, yardıma muhtaç yaşlılar gibi özel
sorumluluk alanlarında faal değilseniz geçmiş olsun. Benden yana sınıf
geçemezsiniz. Başvurunuzda bu konuda bir hassasiyet göremezsem değerlendirmeye
bile almam.
Eğer
ağzından bir kez bile ‘ operasyon’ lafını duyarsam..
Eğer birçok Genel Müdür
gibi, otelin yeme içme ünitelerinden ibaret bir yer olduğunu düşünüyorsa…
İnsanların bu ünitelere girip alkol almasına, yemek yemesine, operasyon adını
vererek bir gizem, bir ağırlık kattığını sanıyorsa..
Buralarda sağlayacağı
göreceli bir başarının yeterli olduğuna inanıyorsa..
Başvurusunu benim adresime
göndermesin.
Kapıdan itibaren en son
noktaya kadar, her noktayı bir bütün içinde görmüyorsa.. Gününün neredeyse
tamamını restoranda, barda geçiriyorsa… Buralardaki işleyişe hakim olmanın
otelciliğin en önemli aşaması olduğunu iddia ediyorsa.. Geçmiş olsun.
O aday işletmenin tek bir
boyutuna odaklanmıştır. Ağzından ne zaman bir operasyon lafı çıksa, benim
gözümün önünde bordo berelilerin görüntüsü belirir.
Nesin sen kardeşim?
Birçok farklı departmandan
oluşan bir bütünü yönetecek bir baş mısın? Farklı enstrümanları bir düzen
içinde çaldıracak hassas bir şef misin?
Yoksa barlar ve restoranlar
birer savaş alanı, sen de buralardaki operasyona komuta eden bordo bereli misin?
Yaratıcı
hayal gücü yoksa makam da yok
Siz ve ekibiniz için
öncelikli alanlardan birisi de farklı fikirler üretmek ve bunlardan işletmeniz
ve toplum için yararlar sağlamak değilse, şansınız yok.
Eğer bir fikir, ürün ya da
hizmet insanlarda hayranlık bırakıyorsa, bunu neden daha önce ben düşünemedim
gibi tepkiler verdirebiliyorsa burada bir yaratıcılık olduğunu söyleyebiliriz.
Yaratıcılık genelde mevcutta olmayan bir ürünü yaratma ya da mevcut farklı
ürünler arasında ilişkiler kurulması sağlanarak yapılıyor.
Benzersiz
bir Müşteri Deneyimi yaratmaya odaklanmayanlar
Finali Ritz – Carlton ile
yapalım. Eğer bu felsefeye uzaksanız, başvurunuzun benim masamda hiç işi olmaz.
Buyurun ne demek istediğimi Ritz- Carlton anlatsın.
“Birçok şirket, kelimelere
çok iyi dökülmüş vizyon, amaç ve değerlere sahipken, iş bu yol haritalarını ve
kültürel referans noktalarını çalışanların zihinlerinde ön sıraya yerleştirmeye
gelince, çok az şirketin liderliği Ritz-Carlton’la rekabet edebilir.
Ritz-Carlton’ın liderleri,
özenli ve gayretli bir adanmışlıkla, şirketin amaç ve değerlerini otel
çalışanlarının (onları Hanımefendilerimiz ve Beyefendilerimiz olarak
adlandırıyorlar) günlük yaşamlarına sokmanın bir yolunu bulmuşlardır.
Bu enformasyonu çalışanların
gözünde daima en ön planda tutmada temel stratejilerden biri, “Altın
Standartları” adını taşıyan ilkelerdir. Bu ilkeler tüm çalışanların her gün
başvurdukları ve konuklarla da içtenlikle paylaştıkları bir şeydir.”
Eğer, işletmede geçirdiğiniz
her anı, konuklarınız ve çalışanlarınız için benzersiz bir deneyime
harcamıyorsanız, bence otelcilikten başka bir alana yönelin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder