Hitabet, dinleyenleri, bir sonraki cümleyi şiddetle merak ettirme becerisidir.
Sizi dinleyen insanlara
akıcı bir şekilde konuşmak zor bir sanattır.
Dinleyen ya da dinlemek
zorunda olan insanların ilgisini canlı tutmak çok daha zor bir sanattır. Bu
ilgiyi canlı tutabilmek için çok iyi bir hazırlık gerekir.
İnsanların, konuşan kişiyi,
içten gelen bir dikkat ile dinleyebilmeleri için, hitabet sanatında ustalaşmak
gerekir. Bu da yetmez. Dinleyicileri çok iyi analiz etmek ve onları saracak bir
hitabet tarzı geliştirmek şarttır.
Şurası bir gerçek ki,
insanlar size bu ilgiyi mutlaka vermek zorunda değiller.
Aksine, siz, bu ilgiyi
çekmek için gereken bütün becerilere sahip olmak durumundasınız.
Bu
becerilere kısaca bakalım.
Canlı, etkili ve kararlı bir
ses tonu.
Bu ses tonunu adeta bir
senfoni gibi kullanacak ustalık.
Bu ustalığı destekleyecek
bir beden dili.
Merak ve heyecan uyandıracak
mimikler.
Sesinize uygulayacağınız
dalgalanmalar.
Doğru yerde verilecek
duraklamalar.
Bunların tamamı, iyi bir
konuşmacı olmak için size avantaj sağlar. Ama madalyonun bir de öteki yüzü
vardır. Siz, sağlıklı ve dinamik bir etkileşim için önemli bir role sahipsiniz.
Bir de sizi dinleyenler var. İşte asıl odaklanmak zorunda olduğunuz taraf onlardır.
Onları
safınıza çekmenin kolay olmadığını hatırlayalım.
Şu keskin cümle hep
aklınızda olsun.
Kimse sizi dinlemek zorunda
değil.
Dinlemek zaman alır.
Kişinin, kendisine ait zamandan ayırıp sizi dinlemesi için ona çok haklı
nedenler sunmalısınız. O zamanı size zorla değil gönülden ayırmalıdır.
Dinlemek, beyinsel enerji
harcamaktır. Kişinin, beynini size odaklaması için, ona, cazip, keyifli ve
heyecanlı konular sunmalısınız.
Dinlemek gözü yorar. Zira
doğru dinlemek için, konuşan insana bakmak gerekir. Kişinin gözünü sizden
ayırmadan dinlemesi için, uyumlu bir görüntünüz olması gerekir.
Bunları
sağlamanın yolu sıkı bir hazırlıktan geçer.
Doğru soruları sormak ve
doğru cevapları bulmak önemlidir.
Bu konu ya da konuşacağım
hususlar, dinleyiciyi saracak mı?
Bir heyecan yaratacak mı?
Onlarda, bambaşka bir bakış
açısını tetikleyecek mi?
Kafalarında soru işaretleri
uyandıracak mı?
Konuştuklarımın etkisi uzun
süre devam edecek mi? Yoksa hiçbir iz bırakmadan, kulaklardaki mana
bariyerlerinde takılıp kalacak mı?
Düşündürecek mi?
Hatta daha da ötesi var.
Şaşırtacak mı?
Kızdıracak mı?
Bu
tepkilerin hepsi konuşmanın başarısı için birer ölçüttür.
Düşündürüyorsa, onu
sardınız.
Şaşırıyorsa, onu sarstınız.
Kızıyorsa, duygularından
yakaladınız.
Günümüzün bir gerçeğini
hatırlayalım. İnsanoğlu odaklanmakta zorlanıyor. Özellikle de konuşmalara
odaklanmakta fiziksel ve duygusal zorluklar yaşıyor.
O nedenle, konuşma
öncesinde, dinleyenlere dair çok somut bilgilere sahip olmalısınız
Konu onlar için ilginç mi?
Beni ne kadar süre heyecanla
dinleyebilirler?
Bu da yetmez.
Konuşurken çok iyi bir
gözlemci olmak zorundasınız.
Dinleyicilerin
bakışlarından en doğru sonuçları çıkarmalısınız.
Sıkıldılar mı?
Heyecanları sürüyor mu?
Sonuç..
Doğru zamanlama..
Doğru konular..
Doğru ses tonu..
Doğru mimikler ile insanları
sarabilirsiniz.
Ama unutmayın. Azami
odaklanma süresi yirmi dakikadır.
Son bir not: Sakın, ama
sakın elinize sayfalar dolusu not alıp oradan okumayın.
İlk dakikada kaybedersiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder