Dostlarım bu çalışmada Green
Hoteliers, Extinction Rebellion gibi çevreci kaynaklardan yararlandım. Yazının
bazı bölümleri bu kaynaklardan aldığım bilgilerin tercümesi.
Bilginiz olsun.
İlk sıradaki siteye
girip uzun uzun incelemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bakın ve durumun
vahametini görün.
Birleşmiş Milletlerde,
sokaklarda, meydanlarda çevre ve iklim için konuşan, bağıran gençleri,
çocukları dikkatle izlemenizde yarar var.
Bakın, bu gösteriler,
toplantılar yakın bir gelecekte çok tehlikeli gelişmeleri haber veriyor.
Dünyamızı bekleyen çevresel
felaketlerin o kadar da uzakta olmadığını haykıran bu insanları lütfen dikkatle
dinleyin.
İş
çok ciddi görünüyor.
Bırakın otellerinizi, bu
otellerin içinde bulunduğu sahiller, hatta deniz kenarı kentler bile, korkmamız
gereken bir kadere doğru yol alıyor.
Oysa denklem o kadar basit
ki.
Ve önlem almak da bir o
kadar kolay. Yeter ki işin ciddiyeti kavransın. Yeter ki insanoğlu doymak
bilmez daha fazla kazanma hırsını törpülesin.
Binalar, araçlar, uçaklar,
gemiler, yanlış tarım, ormansızlaşma, fosil yakıtlar… Hepsi sera gazı
salınımına neden oluyor.
Binalar Dünya karbon
salınımının yüzde 25’ini tek başına üretiyor.
Bu hali ile Turizm de çok
masum değil, bilesiniz.
Attığımız her adım Dünyamıza
karbon ayak izimizi bırakıyor. Hem de silinmeyecek ağırlıkta.
1900- 1990 arası doğanlar bu
yıkım riski karşısında üç maymun olmayı tercih ediyor.
Ama
yeni kuşaklar için durum hiç de öyle değil.
Susmuyorlar.
Durmuyorlar.
Yılmıyorlar.
Yaşları 10 ile 18 arasında
değişen milyonlarca çocuk ayakta. Onlardan ödünç aldığımızı söylediğimiz Dünya’ya
sahip çıkamadığımız için öfkeliler ve hesap sormak için sokaktalar.
Sakın yaşları nedeniyle onları
ciddiye almazlık gibi bir gaflete düşmeyin.
Onlar, bir süre sonra
toplumun temel tüketim ve yönetim kuşakları olacaklar. Ama sesleri şimdiden çok
gür çıkıyor. Çok keskin bir hesap sorma iradesi ile geliyorlar.
Benden uyarması.
Eğer onları şimdiden görüp
muhatap almazsanız, işletmenizin geleceğine benzin dökmüş olursunuz. Bir kere
duygusal kara listelerine girerseniz geçmiş olsun. Bir daha çıkamazsınız.
Gelin şu birkaç haber başlığı üzerinden hareket edelim.
20
Eylül bir milat olabilir- Milyonlar sokakta
Dünyanın dört bir yanından
iklim eylemcileri, küresel bir hareket için çağrı yaptılar. 20 Eylül 2019’da
yapılan gösterilere Dünya çapında 4 milyon kişi katıldı.
İsveç’li genç eylemci Greta
Thunberg gösterileri büyük bir zafer olarak niteledi.
Bu arada İstanbul gibi bir
kentte katılım 3 bin 500 kişi ile sınırlı kaldı.
163 ülkede 5 bin 800 iklim
grevi gerçekleşti.
73 sendika, 3024 şirket ve
820 sivil toplum kuruluş grevlere destek verdi.
7 bin 371 web sitesi ise
Dijital İklim Grevi'ne çıktı, siteleri kapattı.
Toplamda 4 milyon yurttaş,
iklim için greve çıktı.
Almanya'da katılım 1.4
milyon kişi oldu. (Berlin 100 bin.)
New York'ta katılım 250 bin
kişi oldu.
Yeni
aktivizmin genç ikonları
Bakın Bayanlar, Baylar,
Biz ve bizden önceki
kuşaklar, hep birlikte Dünya’nın geleceğini kararttık. Temiz nehir bırakmadık.
Denizleri plastik ile doldurduk. Ormanları yaktık. Mahvettik.
Ve hayat isyan etti.
İnsanoğluna bedelini ödetmeye başladı.
Dünyamız ısınıyor. Buzullar
eriyor. Çevre felaketleri artıyor. Bu felaketlerin etkileri gittikçe daha
yıkıcı hale geliyor. Gelecek nesillere berbat bir miras bırakıyoruz.
Ama
iş burada kalıyor mu?
Şu gençleri tanıyın ve
dikkatle takip edin. Onlar kendilerini Dünyanın geleceği olarak tanımlıyorlar.
Hatta kendi kuşaklarını ‘ Muhteşem Nesil’ olarak adlandırıyorlar.
Hesap sormaya geliyorlar.
Dylan
D’Haeze, 16, Washington, ABD
‘Kids Can Save the Planet’
(Çocuklar Gezegeni Kurtarabilir) adlı belgeselin ödüllü yönetmeni. 2020
Başkanlık seçimlerine doğru, okuldan altı ay izin alıp elektrikli arabasıyla
ülkenin bir ucundan diğer ucuna seyahat ederek oy vermekle ilgili yeni
belgeselini çekecek.
Yola Mgogwana, 11, Cape Town, Güney
Afrika
Yaşadığı yerde sel
felaketleri ve erozyonla sık sık karşılaştığını, insanların evlerini,
tarlalarını kaybetmelerine şahit olmanın normal olmadığını söyleyen Yola,
okullarda çevre bilincini aşılamayı hedefleyen ‘Earthchild Project’le (Dünya
Çocukları Projesi) çalışıyor.
Amy
ve Ella Meek, 13 ve 15, Nottinghamshire, İngiltere
‘Kids Against Plastic’
(Plastiğe Karşı Çocuklar) girişiminin kurucusu kız kardeşler, geçen yıl
yaptıkları TED Talk’la ilgi çekti.
Yolanda
Renee King, 9, Washington D.C., ABD
Mart ayında düzenlenen,
bireysel silahlanma karşıtı ‘March for our Lives’ (Hayatlarımız için Yürüyüş)
eyleminde binlerce protestocuya “Biz en muhteşem nesil olacağız” diye seslenen
Yolanda, Martin Luther King’in torunu.
Emma
Gonzalez, 18, Florida, ABD
Mart ayında Douglas Lisesi
katliamından kurtulan ama 17 arkadaşını silahlı şiddete kurban veren Gonzalez,
silah kontrolü aktivizminin en popüler yüzü.
Sadece bu kadarla kalsa gene
iyi, ama işler giderek daha ciddiye biniyor. Bakın bir de bunlar var. Dünyanın
dört bir yanında birileri uçaklara karşı çıkmaya başladı. “ Uçuş doğaya karşı
bir cinayettir” diyorlar.
Konunun detayları aşağıda;
Uçuş
karşıtı hareket güçleniyor
Helen Coffey
Son zamanlarda Kuzey
Avrupa’yı sallayan bir hareket var. Uçuş Karşıtı Hareket. Bütün Dünyayı sarar
mı? Yaygın bir harekete dönüşür mü? Bilinmez.
Ama uçuş endüstrisini
endişelendireceği kesin. En azından daha az karbon salınımı için çözümler
üretmeye zorlanacaklar.
Uçuş
Ayıbı kavramı nedir?
İsveç dilinde flygskam
olarak kullanılan bu kavram, uçuş utancı olarak da tercüme edilebilir.
Bu hareket İsveç’te 2018
yılında patladı. Amaç insanları uçak ile seyahat etmekten vazgeçirmek. Böylece
karbon salınımının azaltılmasına katkıda bulunmak.
Uçuş ayıbı kavramını ilk kez
Olimpiyat atleti Bjorn Ferry ortaya attı.
Yıldızı parlayan genç
aktivist Greta Thunberg’in annesi, opera sanatçısı Malena Ernman bir açıklama
yaptı ve bundan böyle uçak seyahati yapmayacağını deklare etti.
Birkaç İsveçli ünlü isim de
kendisini takip etti. Greta da iki haftalık Avrupa seyahatinde treni tercih etti.
Uçuş Ayıbı kavramı bir başka
kavramın ortaya çıkmasına neden oldu: Tren Aşkı
Tren Aşkı nedir?
İnsanlar, trenle yaptıkları
seyahatlerde çektikleri fotoğrafları ‘Tren aşkı ‘ etiketi ile sosyal medyada
paylaşıyor. Birbirlerini uçak yerine tren ile seyahat etmeye teşvik ediyor.
Bu
harekete katılım oranı nasıl?
Bu konuda bir tahmin yapmak
zor, ama girişimci ve çevreci Susanna Elfors tarafından kurulan Tagsemester
isimli Facebook sayfasının 80 bin aktif kullanıcısı var. Sayfa insanlara uçak
yolculuğundan kurtulup trene geçiş için öneriler ve bilgi sunuyor.
Malena Ernman’ın, “ Artık
yeter. Ben artık uçak seyahatine son veriyorum” demesinden sonra birçok insan
bu konuda cesaretlendi. İnsanlar, “ Böyle meşhur insanlar bile uçmaktan
vazgeçebiliyor ise, bunu ben de yapabilirim” demeye başladı.
Bütün bunlardan sonra,
İsveç’te insanlar seyahat alışkanlıklarını değiştirmeye başladılar. Çevreye
olan zararlarından ötürü uçak ile seyahat etmek büyük bir ayıba dönüştü.
Bu
hareket topluma etki yapıyor mu?
İsveç’te kesinlikle etkili
oluyor. Hareketin giderek güçlenmesine paralel olarak, son birkaç yılda tren
ile seyahatte büyük bir artış gerçekleşti.
Olimpik sporcu Elfors
gelişmelerden umutlu. “ Tren şirketleri yeni seferler koyuyor. İlgi çok
yükseldi. Ülke içindeki uçak seyahatlerin de de düşüş var. Bu nedenle,
yaşanmakta olan değişimi memnuniyetle karşılıyorum” diyor.
Havacılık sektörü de mesajı
almış görünüyor.
Uluslararası Hava
Taşımacılığı Birliği’nin ( IATA) Seul’de yapılan yıllık toplantısında, uçuş
karşıtı hareket ile mücadeleyi gündemine aldı. İnsanları uçuş karşıtlığına
karşı bilinçlendirme niyetini vurguladı.
IATA Başkanı Alexandre de
Juniac, eğer bu trende karşı mücadele edilmezse, gelişecek ve büyük bir tehdit
olarak çıkacağını söylüyor.
İnsanlar
uçmayı bırakmalı mı?
Ticari uçuşlar küresel
karbon salınımının yüzde 2.5 kadar bir bölümüne neden oluyorlar.
Ticari uçuşların sayısının
artması halinde, bu oranın da yükselmesi kaçınılmaz olacak.
Buna karşın, havacılık
sektörü de karşı söylemler geliştiriyor. Karbon ayak izlerini düşürmek için
önlemler alıyor.
Örneğin havacılık sektörü
pistteki taksi süresince tek motor çalıştırıyor.
Öte yandan uçaklar daha
hafif malzemeden yapılmaya başlandı. Bu değişiklikler karbon emisyonlarını her
yıl yüze 1-2 oranında azaltmayı hedefliyor.
Havacılık sektörü 2020’den
itibaren karbon salınımı konusunda çok iddialı bir uçak tasarımına başlayacak.
Böylece 2050 yılında, 2005’e göre karbon salınımını yarı yarıya azaltmayı
gerçekleştirecekler.
Greta Thunberg
milletvekillerine yaptığı bir konuşmada, iklim değişikliği ile ilgili mesajları
tam olarak anlamadıklarından şikayet etti. Bazı çevreciler zaman kaybedildiğini
ve bunun nedeninin yavaş değişim olduğunu vurguluyorlar.
İklim Değişikliği aktivisti
Extinction Rebellion kısa süre önce Londra Heathrow hava alanındaki uçuşlara
karşı drone ile mücadele edeceğini açıklamıştı.
Kruvaziyer
Endüstrisi de korkmaya başlamalı mı?
Kruvaziyerin uçmuyor olması,
bu sektörün karbon ayak izi olmadığı anlamına gelmemeli.
İklim ile ilgili
hassasiyetleri olan tüketiciler, yeni üretilen dev kruvaziyerlerin denize
yüksek oranda karbon ayak izi bırakacağını fark etmiş durumdalar.
Bu sektör de yakın bir
zamanda Kurvaziyer Karşıtı hareketin başlayacağını anlasa, iyi olur.
Dünyanın en meşhur liman
kentlerinden birisi olan Cannes gelecek yıldan itibaren, çok sıkı kirlilik
kontrollerinden geçmeyen kurvaziyer gemilerini kabul etmeyecek.
Deniz kirliliği ile sabıkalı
olan gemilerle seyahat eden yolcular Cannes dışında bir limanda karaya çıkmak
zorunda kalacaklar.
Kurvaziyer
sektörü gelişmeleri doğru okuyamıyor
Henüz işin ciddiyetinin
farkına varabilmiş değiller. Ama süreci ciddiye alsalar iyi olur. Bir yandan
da, seyahat edenler giderek daha hassaslaşmaktalar.
Yeni nesil tatilciler, çevreye
zararlı seyahat paketlerinin içinde yer almak istemiyorlar.
Seyahat şirketlerine daha
etkili çevreci standartlar için baskı yapıyorlar.
Avrupa’da Uçuş karşıtı
hareket havayollarının gelirlerini çok düşürdü. Seyahat edenler artık düşük
karbon salınımı istiyorlar.
Havacılık sektörüne göre,
küresel ekonomi için daha az önemli olan kurvaziyer sektörü, tüketicilerin
duygularındaki bir değişime karşı daha savunmasız bir durumda. İşin kötüsü bu
alanda alabileceği bir darbeye karşı da hiçbir hazırlığı yok gibi görünüyor.
Kurvaziyerler
şimdilik rahat olsunlar, ama…
Kurvaziyer sektörünün
şimdilik rahat olması için yeterli nedeni var. Seyahat endüstrisinde oldukça
niş bir alana tekabül ediyor.
Kaba bir hesaplama ile
küresel seyahat pazarının yüzde 2’si. Ama son 10 yılda hızlı bir yükseliş söz
konusu.
2009’daki 17.8 milyon
kurvaziyer yolcu sayısı 2018’de 28.5 milyona yükseldi. 2018 yılı kurvaziyer
seyahatlerinin toplam cirosu ise 45 milyar doları yakaladı. Çin’deki gelişmeler
ilginç Kurvaziyer yolcusu sayısı 2006-2019 arasında yüzde 40 oranında arttı.
Tuhaftır, bütün bu büyüme
onlarca yıldır kurvaziyerler hakkındaki kötü haber başlıklarına rağmen
gerçekleşti. Gemilerin denizi kirletmekte olduğu haberlerine prim vermeyen
yolcular bu sektörü büyütmeye devam etti.
Kurvaziyerler
pek masum değiller
1990’larda kurvaziyerlerin
ABD’de denizlere yasa dışı atık boşalttıkları haberleri patladı.
Bütün bunlar olurken,
kurvaziyer kaynaklı çevresel sorunların listesi kabarıklaştı. Önemli
problemlerden bir tanesi yakıt ile ilgiliydi.
Yakın zamana kadar bu
gemilerin çoğu, petrolün arıtılmasından elde edilen katı ve sülfür açısından
zengin bir yakıt kullanıyordu.
Bir analize göre
Barselona’ya yanaşan gemiler şehirdeki 560 bin aracın saldığı sülfür oksidin
beş katını bırakıyordu.
Bir süre sonra bu konu belli
ölçülerde çözümlendi. Sülfür salınımı ile ilgili bir küresel anlaşma imzalandı.
Gelgelelim, iş kurvaziyer sektörüne
gelince, çevre dostu bir gelişme bile hemen akabinde bir uyarı getirebiliyor.
Gemiler
limanlara atık su bırakıyor
Sülfür emisyonunu azaltmak
için en kolay yol olan Ovma Teknolojisi bir şok limanda yasaklanmış durumda.
Gerekçesi de, bu işlemden sonra limanlara yüksek miktarda atık su boşaltılması.
Her ne kadar kurvaziyer
sektörünün karbon ayak izleri ile ilgili data bulmak zor olsa da, iklim
hassasiyeti yüksek tüketiciler, yeni nesil gemilerin adeta birer yüzen şehre
benzediğini fark etmiş durumdalar.
Bir tahmine göre bu
yolcuların her birisi, denizde, karadakinin yaklaşık üş katı daha yüksek oranda
karbon ayak izi bırakacaklar.
Dünyanın en büyük kurvaziyer
şirketi 2015-2018 yılları arasındaki sera gazı emisyonlarının
yüzde 3 arttığını kabul ediyor
.
.
Toplam miktar ise 10.6
milyon metrik ton olarak kaydediliyor.
Böylesine riskler ile karşı karşıya olan endüstrilerin gelişmesi çok zordur. Haliyle kurvaziyer
dünyası da böylesine bir manzarada rahatça at oynatabileceğini sanmamalıdır.
Beş yıl öncesine kadar
okyanusların kirlenmesine büyük bir sorun olarak bakılmıyordu. Bu günlerde
onlar da bir süre önce plastik pipet üreticilerinin başına gelen gazap ile
yüzleşmek zorunda kalabilirler.
İklim değişikliği, artık,
tüketiciler nezdinde, kendilerini çözüm için güçlü hissetmeye başladıkları
temel bir sorun haline geldi
Çin’de
yükselen çevre hassasiyeti
Tüketicilerin sürdürülebilirlik
konusundaki hassasiyetlerinin yükselmekte olduğunu da gözden kaçırmamak
gerekiyor.
Bu konuda şaşırtıcı bir
örnek var. Çin’de tüketicilerin yüzde 78’i, çevreye duyarlı ürün ve hizmetlere
daha fazla ödemeye hazır olduklarını söylüyor.
Hükümetler ve yerel
yönetimler artık bu gelişmelerin dışında kalamıyor. Örneğin Cannes, kurvaziyer turizminin kontrol
altına alınmasını talep eden halkın isteklerine saygı duyuyor ve gereğini
yerine getiriyor.
Kurvaziyer sektöründeki
bütün oyuncular süreçleri dikkatle izleseler iyi olur.
Yakın bir zamanda, Dünya,
uçak, gemi ve benzeri seyahat araçlarını acımasızca sorgulamaya başlayacak. Ki
başladı bile.
Eğer, paket turların en
önemli bileşeni olan bu iki seyahat aracı küresel bir boykota maruz kalırsa, ne
olur? Bir düşünmekte yarar var.
Son söz: Ayağa kalkalım.
Herkese, her yere bağıralım. Sesimizi duyuralım. Dünya bitiyor. Ne turizmi, ne
oteli, ne eğlencesi.. Hayat tehlike altında, hayat!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder