Bu
yazıyı 2009 yılının zor zamanlarında yazmışım. İşin doğrusu bir çok tahminim de
tutmuş, öngörülerim beni yanıltmamış…
Ne
dersiniz?
Bir yazar: Dan Brown
Bir yönetmen: Spielberg
Bir besteci: Vangelis
1990'ların sonunda
Mısır'ın yaptığını, daha zengin bir malzeme ve daha güçlü bir sunum ile
yapmanın tam zamanıdır. Tarih adına, piramitler ve firavunlardan başka bir
zenginliği olmayan Mısır, 1990'larda üç tane romanla Dünya'nın seyahat
trafiğine ambargo koymuştu.
Christian Jaqo üç roman
ile insanlığın merak eyleminin odak noktasına bu gizemli Ülkeyi ustaca
yerleştirmişti.
Abartmamak kaydı ile
edebiyat, Ülkelerin tanıtımında çok önemli bir silahtır. Zamanlaması ustalık
gerektirir. Kitlelerin inanç ve düşünce iklimini iyi takip etmek şarttır.
İnsanoğlu, kriz
zamanlarında gizeme, inanç sistemlerine, manevi iklimlere yakınlaşır. Dinin
etkinliği yükselir. Duygusallık tavan yapar.
İşte bu nedenle tam
zamanıdır diyorum. Merak ile karamsarlık arasında gidip gelen insanlığı bu
coğrafyaya cezbedecek bir roman, bu romandan hazırlanacak bir senaryo ile bir
film ve ruhları sarsacak bir müzik için tam zamanıdır.
Mevlana
Aziz Paul
Hz.İbrahim ve Urfa
Neden Dan Brown?
2003 yılında yazdığı Da
Vinci Şifresi 2006 yılına kadar 60 milyondan fazla sattığı ve 44 dile
çevrildiği için. Bir romanı ortalama 1.5 kişinin okuduğunu varsayarsak, tek
kitap ile 90 milyon okura ulaşabilen kalitesi için.
Romanlarının geçtiği
coğrafyaları çok ustaca anlattığı, okura, maceralar boyunca diyar diyar geziyor
hissi yaşatabildiği için. Kendisini, gerilimin bir parçası gibi
hissettirebildiği için.
Sahne olarak Anadolu'yu
seçeceği bir tarihsel roman ile bu coğrafyayı en az 3-4 yıl boyunca milyonların
hafızasına nakşedeceği ve gezip görme arzusu uyandıracağı için.
Neden Steven Spielberg?
Bir Musevi Yönetmenin
çekeceği film ile, son zamanlarda hızla gerilen Türkiye-İsrail ilişkilerinde
bir yakınlaşma sağlanacağı için.
Tarihsel temalı filmlerde
gereken, gerçeğe en yakın kurguyu sağlayabildiği ve konunun gerektirdiği
objektif anlatım dilini başarı ile kullanabildiği için.
Schidlers List gibi bir
film ile ayrımcılığa karşı en etkin mesajı verebilmiş, savaşı ve etnik
ayrımcılığı ait olduğu yere, lanetliler müzesine yollayabilmiş marka bir film
yapımcısı olduğu için.
Neden Vangelis?
Gerçek adı Evangelos
Odysseas Papathanassiou olan sanatçı, komşumuzdur. Yunanistan doğumludur.
Ege'nin havasını solumuş, suyunu içmiş, yemeğini yemiştir. En azından bir
hemşerilik bağından söz edebiliriz.
Bizdendir, bizi anlar. En
başta bunun için.
Hemşerilik bağlarımız
sayesinde yukarıda saydığım üç konuya da vakıf olabileceği, Anadolu olarak
vermek istediğimiz mesajı notalara yükleyebileceği için.
Conquest of Paradise
filminde olduğu gibi, müziği bestelerken öyküyü yaşadığı, konunun özünü
iliklerinde hissedebildiği için. Müziğini, filmin bütününe adeta rengarenk,
şatafatlı bir asilzade giysisi gibi giydirebildiği için.
Notalarını, film
izleyicisinin, üzerine binip senaryo içinde diyar diyar dolaştığı birer hayali
zaman makinesi gibi kullanabildiği için.
Sektörde genel bir eğilim
gözlemliyorum. Sanki sadece 2009'a has bir durgunluk ile karşı karşıyayız. Bu
sezon atlatıldığında 2010'da her şey aslına rücu edecek.
Sanki 2010 Ocak ayı bir
milat. O gün sektör bir karabasandan uyanacak. Her şey birkaç yıl önceki haline
dönecek gibi.
Sanılıyor ki, gelip geçici
bir sıkıntı yaşıyoruz. Ekonomik durgunluk bittiği anda, ki bunun için bir tarih
verilemiyor, Türkiye sahilleri ile tatilci, ayrılığın acısını çıkarırcasına
kucaklaşacak, sımsıkı olacaklar.
Biraz zor.
Kriz sonrasında, Ülkeler
değişecek.
İnsanlar değişecek.
Tatil alışkanlıkları
değişecek.
Tatilden beklentiler
değişecek.
Tatil kavramının aile
bütçelerindeki sırası değişecek.
Kısaca, turizm sektöründe,
ekmek artık aslanın midesinden de zor yerlerde olacak.
Türkiye turizminin rakip
yelpazesi genişleyecek.
Sadece Ülkeler ve
destinasyonlar değil, algılarla da mücadele etmek zorunda kalacağız. İnsanlar
kılı kırk değil, kırkbir yaracaklar seçim yaparken.
Tatil yeri tercihlerini
etkileyen küresel liberalizm, yerini sıkı bir milliyetçiliğe terk edecek.
Paranın ülke içinde kalması eğilimi yaygınlaşacak. Tasarruf bir yaşam biçimine
dönüşecek.
Tatil kavramı, deniz
kenarında tembel tembel güneşlenmekten farklı bir içerik kazanacak. Kendi
Ülkesini tanımak, kendi işletmeleri ile dayanışma içinde olmak modaya dönüşecek
ve bu moda giderek güçlenecek.
Sadece ülkelerle boğuşmak
bir yana, insanlarda kökleşen bu eğilimler ile de mücadele etmek zorunda
kalacağız ve işimiz bir katalog ve bir broşürden daha fazlasını gerektiriyor.
Türkiye, sektörün geleceği
adına, klasik satış ve pazarlama yöntemlerini aşan, insanların zihninde oluşan
eğilimleri yenebilen, güçlü ve kesintisiz bir programı acilen üretmelidir. Bu
görev, sektörün kurtuluş savaşı gibi bir yakıcılıkla önümüzde beklemektedir.
Broşürler, kataloglar,
afişler, bilboardlar, hepsi etkili. Hepsi tüketiciye ulaşan mesajlar veriyor.
Ama yetmeyecek. Yetmiyor da...
Bu yüzden bir yazar, bir
yönetmen ve bir besteci diyerek söze başladım.
Önce bir roman
Bu coğrafyaya ait olduğu
için bence Mevlana. Hayatı ve öğretisinin harmanlandığı, gerilimlerin ve usta
işi analizlerin, okuru, uzun bir hayali yolculuğa çıkardığı, getirip Konya'ya
bıraktığı bir roman...
Toroslar'ın ötesindeki
yüzlerce yıllık manevi miras ile sahilleri, doğal güzelliklerimizi, tarihsel
mirasımızı, kültürümüzü yoğurup okura lezzetli bir baklava tadında sunan bir
roman.
Okuru meraktan çıldırtan,
kitabı bitirir bitirmez hemen Anadolu'ya uçak biletini ayırtacak kadar yakıcı
ve tahrik edici bir roman.
Bu romanın mesajlarının,
Dünyadaki Mevlevi örgütlerinin gücü ve manevi etki alanı ile kaynaştığını
düşünüyorum.
Amiyane tabirle tadından
yenmez.
Bir yıl sonra da, romanın
senaryolaştırılması ve Spielberg Usta'nın dehasının değdiği ve Vangelis
hemşerimizin Akdeniz kokan ezgileri ile bir film.
Bu romanın ve filmin
yaratacağı merak ve gezip görme arzusunu ustaca değerlendiren bir organizasyon.
Bu merakı ve arzuyu kalıcı bir Anadolu bağımlılığına dönüştürecek usta işi gezi
programları.
Muhteşem olur.
Bence geç kalınıyor.
Zaman farklı bir şeyler yapma
zamanı.
1 yorum:
İlgi ile okuduğum yazınızda yer alan projeniz gerçekleşirse eğer, Türkiye cennetten bir köşede uygun fiyatlar ile tatilden çıkar, tembel temel güneşlenmekten farklı bir tatil algısı oluşur.
Ve ülkemiz ciddi bir prestij kazanacaktır. Turizm Bakanlığı’ nın bu tarz projelere destek vermesi gerek diye düşünüyorum. Müzik kısmında Mercan Dede ‘ yi önerebilirim, söz konusu Mevlana olduğunda. Dünya albümünde yer alan eserleri size devri alem yaptırıyor adeta.
Kataloglar, dergiler, broşürler…tamamda kısmına kesinlikle katılıyorum. Kılı kırkbir yarmak teriminizi de bilgibankıma ekledim.
Zaman, gerçekten farklı şeyler yapma zamanı..
Yorum Gönder