Bu yazıyı 2009 yılında kaleme almışım. İçinde yazılanlar benden başka kimseyi heyecanlandırmış mı? Pek sanmam. Ben bu heyecanı koruyor muyum? Kesinlikle. Bir gün mutlaka
Günün birinde, ılık bir bahar akşamı, Antalya'da 35 bin kişilik stadyumda keyif içinde oturup, doksan dakika nefes almadan bir Şampiyonlar Ligi finali izler miyiz? İki konuk takımın maçını değil ama... Antalyaspor - Barcelona arasındaki
Bence evet!
Zahmetli bir yürüyüşün
sonunda bu finali izleriz. Antalya, futbolda devler ligine demir atmakla
kalmaz, Dünya Kentleri hiyerarşisinde de seçkinlerin arasına terfi eder.
Şampiyonlar ligi kupası kazanılırsa da, bundan böyle Antalya tarihi Şampiyonlar
Ligi öncesi ve sonrası olarak yeniden yazılır.
Bu finalden sonra
Antalya'nın yaşam kalitesindeki yükseliş hızının vitesi kaça takılır, yorumunu
okura bırakalım. Ama belli ki, böyle bir finale giden süreçte Antalya turizmi
de çağ atlar. Düşük fiyatlar turizm tarihimizde birer anı olarak kalır.
Eğer bir gün tarihin bir
noktasında çılgın bir yatırımcının girişim tutkusu ile Antalya'nın
zincirlerinden boşalma hırsı kesişirse, biz bu finali izleriz.
Bu uçuk yatırımcı ile
Antalya, bütün olasılıkların hesaba katıldığı, kitlelerin desteğini almış,
objektif aklın rehberliğinde, cesur bir safariye çıkarsa, Avrupa'nın vahşi
futbol ormanında bir Şampiyonlar Ligi finalini avlar.
Böyle bir hedef ile yola
çıkacak uçuk yatırımcının hayallerini bütün Antalya paylaşmalıdır. Sadece
futbol dünyası ile sınırlı bir destek yatırımcıyı Toroslar'ın zirvesine çıkışta
nefessiz bırakır. Orada da olsa olsa geyik avlanır.
Böyle bir heyecan
fırtınasını kasırgaya dönüştürecek iklim var mı?
Bence var.
Antalya'da bir kabına
sığamama durumu var. Mevcut ile yetinmeyen, büyüme hedefini çalışmanın amentüsü
sayan bir girişimcilik her alanda kendini gösteriyor. Belki de yüzlerce
uygarlıktan miras kalmış olağanüstü renkli bir devinim bu. Hiç tükenmeyen bir
yırtma arzusu. Doymak bilmez bir yatırım açlığı. Yeni ve farklı olana ilgi ve
kucak açma.
Öncelikle, statükodan ve
kısa vadeli bildik hedeflerden sıkılmış, hiç olmamış ve olmayacak gibi görünen
hayalleri besleyebilecek bir vizyona sahip uçuk bir işadamı ve cebinde bir yüz elli
milyon USD.
Bu işadamına omuz verecek,
gözü kapalı güvenilecek bir teknik adam, Türkiye'nin Alex Fergusson'u. Yerli ya
da yabancı.
Bu işadamının, Dünyanın ve
Türkiye'nin sayılı futbol otoritelerinin danışmanlığında oluşturduğu, dokuz
yıllık aşamalı projesi.
Bu projeye ikna olacak
Antalya futbol kamuoyu. Kayıtsız şartsız desteğini esirgemeyecek Antalyaspor
Yönetimi ve Genel Kurulu.
Kamuoyunun heyecanını
sürekli kışkırtacak bir medya faaliyeti. Her fırsatta bu kutsal hedefe atıfta
bulunan, konuya teorik destek veren bir yazar ordusu. Ateşi besleyen şimşek
gibi mesajlar ile okur köşeleri.
Stadyum içi ve dışı
mesaisini birkaç kat arttırarak desteğini akıl almaz boyutlara yükseltecek bir
taraftar camiası.
Okullarda sempati
oluşturma amacıyla, Antalyaspor ürünleri hediye olarak dağıtılabilir.
Taraftarlık ilk ve orta eğitim döneminde maruz kalınan dış etkilerle oluşan bir
tercihtir.
Proje mutlaka okullardaki
binlerce genci, çocuğu kazanmalıdır.
Projenin bilimsel ve tıbbi
ayağında rol Akdeniz Üniversitesi'nindir. Hedefe giden yolun sosyal ve kültürel
kılıfını oluşturmak rolü ile elbette Üniversite.
Dokuz yılın son saatine
kadar eksilmeden sürecek aktif bir sabır.
Bütün hepsi bir araya
gelince neler olur?
Gözler, ufuktan aşka
susamış bir kadın silüetinde belli belirsiz gülümseyen final hayaline
kilitlenince neler olur?
Hayal edebilen var mı?
Kentin Akdeniz'e sevdalı
tepelerinden birisine kondurulmuş, 35 bin kişilik bir stadyumda.
Cesareti ve ruhu aklının
önüne geçmiş bir yatırımcının hayalleri ile Antalya'nın beklentileri bir
kavşakta kesişirse. Hayaller ve beklentiler kavuşursa.
Ben kendimi şimdiden dokuz
yıl sonraki altın finale hazırlarım.
250.000 nüfuslu Liverpool
kentinde her maçta tribünleri ' Asla yalnız yürümeyeceksin' diye inleten 45.000
kişi var. Nüfusu beş yıla kalmadan birkaç milyona varacak olan futbol
kentinden, Antalyaspor ile yan yana yürüyecek 45.000 kişi çıkmaz mı?
Antalyaspor A.Ş Yönetimine
projesini sunar. Genel Kurul onay verir. Altyapı yatırımları, transferler ve
kurumsallaşma girişimleri için 150 milyon USD'yi bankaya yatırır. Harcama
takvimi oluşturulur. Para önemlidir. Bütçenin uygulamasına sarsılmaz bir
disiplin ile nezaret edecek bir kurul şarttır. Her kuruş Antalyaspor adına ve
kılı kırk yararak harcanmalıdır.
Hedefler ve dokuzuncu
yılın sonunda varılacak finansal aşama garanti edilerek Antalyaspor A.Ş. halka
arz edilir. 1300 TL nominal değerli 100.000 adet hisse satılır. Her bir
hissenin dokuzuncu yılsonunda bir servete dönüşeceğini hisseden Antalyalı bu
hisseleri kapışacaktır.
Antalya'ya hakim bir
tepede 10 bin dönüm arazi alınır. Antalyaspor kampusü bu araziye kurulur.
Kampus diyorum, zira bir kolej havası şarttır.
Antrenman sahaları.
Kondüsyon merkezleri. Kros parkurları. İnsana mücadele gücü veren mükemmel bir
peyzaj. Spa merkezleri. Dokuz yıl sonra varılacak zirveye yaraşır, prestijli
bir Yönetim binası. Çok amaçlı bir konferans salonu. Kişisel gelişim amaçlı
odalar.
Akdeniz Üniversitesi bu
aşamada devreye girer. Kulüp bünyesinde, profesyonel görev yapacak tıp
doktorları, fizyoterapistler, bioenerji uzmanları, diyetisyenler, psikologlar, mentorlar,
istatistikçiler, uluslar arası sertifikalı masörlerden oluşan bir ekip kurulur.
Yapılanlar işin Kulübün
asli misyonu ile ilgili boyutudur.
Bir de Kulübü Dünyanın
vitrinine taşıyacak ve rekabetin dilini ve yöntemlerini iyi bilen profesyonel
bir ekip gereklidir. Marka uzmanları, Satış ve Pazarlamacılar, gelecek
tahmincileri, araştırmacılardan oluşan bir beyin takımı.
Rakiplerden bir adım önde
başlamanın yolu rakipleri her yönü ile iyi tanımaktan geçer. Bu ekip rakipleri
analiz etmek ve her sezon başında ayrıntılı bir raporu teknik ekibin önüne
koymakla da görevli olacaktır.
Akdeniz Üniversitesi
öncülüğünde her yaştan yeteneklerin eğitileceği spor okulları kurulur. Hem
futbol takımına oyuncu kazandırır, hem ihtiyaç fazlası yetenekli gençleri satarak
Kulübe gelir sağlar.

Kalan dört yılda neler
olur?
Türk Futbolunun üç
büyüklerin keyfine göre şekillenen kısır döngüsü kırılır.
Büyük Yürüyüşün ilk aşaması
bu…
Zor ve zahmetli…
Ama her yürüyüş bir minik
adımla başlamaz mı? Hayali bile uçurmuyor mu insanı?
Peki. Böyle uçuk bir
yatırımcı bulunabilir mi?
Ya da Türkiye'den, Yurtdışından
bir sponsor bulunabilir mi? Kim bilir?
Antalya'nın geleceğine
güven olmasa bu kadar yatırımcı koşa koşa gelir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder