Türkiye’deki
insani değerler en büyük kozumuz
Önce şu haberi okuyalım.
İngiliz Daily Mail gazetesinden tercüme edildi.
Almanya
yaşlılarını sürgün etmekle suçlanıyor
Çok sayıda yaşlı Alman
roket gibi yükselen bakım ücretleri nedeniyle Asya ve Doğu Avrupa’ya yerleşti.
Devlet ve sigorta
şirketleri yaşlıları ve hastaları ülke dışına yollamayı tercih ediyor.
Sağlıklı vicdanlar durumu
‘insanlık dışı sürgün’ ve dehşet verici bir alarm olarak tanımlıyor.
Gelişmeler, emeklilerin
sağlık bakımı için evlerini satmaya başladığı Britanya’yı da tehdit ediyor.
Alman emekliler Doğu
Avrupa’da ve Asya’da bakım evlerine gönderiliyorlar. Otoriteler bu durumu
‘insanlık dışı sürgün’ olarak tanımlıyor.
Özel sektörden sağlık
tedarikçileri işi iyice ileri götürdüler.
Denizaşırı ülkelerde
yaşlılar için evler inşa ediyorlar. Devlet sigortaları ise hala denizaşırı
ülkelerde servis verip veremeyeceklerini tartışıyor.
Uzmanlar, giderek daha çok
sayıda emeklinin bakım ücretlerini karşılamakta zorlandığı bu süreci bir saatli
bombaya benzetiyor.
Britanya’da her ay daha
fazla sayıda emekli bakım ücretlerini karşılayabilmek için evlerini satıyor. Bu
süreç Britanya için bir tehlike sinyali.
Almanya’da Sozialverband
Deutschland (VdK) isimli bir sosyo-politik danışmanlık kuruluşu Almanya’da
yaşanan süreci geri dönüşü giderek zorlanan bir tehlike sinyali olarak
değerlendiriyor.
VdK’nin Yönetim Kurulu
Başkanı Ulrike Mascher “ Almanya’yı inşa eden bu insanların bu duruma
düşmesine, adeta sürgün edilmelerine izin veremeyiz.” diyor. “ Bu insanlık dışı
bir utanç olur”.
İstatistiklere
bakıldığında, 2011 yılı itibarıyla 7.146 Alman emeklinin Macaristan’da yaşlı
bakım evlerinde yaşadığı ortaya çıkıyor.
600 Alman emekli
Slovakya’da hayatını sürdürürken, 3000 tanesi de Çek Cumhuriyeti’nde yaşama tutunmaya
çabalıyor.
İspanya, Yunanistan,
Tayland ya da Filipinler’de yaşayan emekli Almanların sayısı hakkında hiçbir
fikir yok.
Alman Federal İstatistik
Bürosu’nun verilerine göre 400 binin üzerinde yaşlı artık huzurevlerinin aylık
ödentilerini bile karşılayamıyor.
Bu sayı her yıl 5%
artıyor. Bu durum uzayan yaşam sürelerine karşılık emekli maaşlarının sabit
kalmasına bağlanıyor.
Sonuçta, Alman Devletinin
resmi sağlık fonu olan Krankenkassen artık yaşlılara ve emeklilere daha ucuz
bakım sağlanması için ülke dışında seçenekler arıyor.
AB yasaları, şimdilik
resmi sigorta şirketlerinin denizaşırı ülkelerdeki huzurevleri ile anlaşma
imzalamalarını engelliyor.
Ama Avrupa’nın nüfusunun
hızla yaşlanması bir gerçek ve parlamentolar yakın bir gelecekte bu duruma bir
çözüm üretmek için çalışıyorlar.
Evet…
Nedir Türkiye’nin bu
süreçten elde edeceği büyük yarar?
Anatacağım...
Keşke Almanya başta olmak
üzere, Batı’da yaşlıların yaşadığı sıkıntılar sadece bu haberdekiler olsaydı.
Daha ötesi var.
Avrupa’da yaşlıların yaşam
ile bağları kopuk. Artık sokakta, kafelerde, sosyal alanlarda yaşlılara
asalaklar gibi bakılıyor.
Batı gençliğinin
yabancılardan sonraki ‘düşmanı’ yaşlı nüfus…
Onları sırtlarına vurulmuş
yük gibi görüyorlar. Selam vermiyorlar. Ötekileştiriyorlar.
Yaşlı da olsa insanın en
vazgeçilmez gereksinimi iletişim…
Birileri ile konuşmak.
Birilerinin kendisine
konuşması…
Dünyanın neresinde olursa
olsun yaşlılar var olduklarını hissetmek, bunu sonuna kadar yaşamak istiyor.
Yaşamakta olduklarını hem kendilerine, hem de herkese kanıtlamak için her şeyi
yapıyorlar.
Bunun için gerekirse yılda
birkaç kez yurtdışına seyahate gidiyorlar. Uzun süre kalıyorlar.
Orada en fazla yaptıkları
şey her fırsatta bol bol personelle konuşmak, şakalaşmak…
Yoksa siz Side
bölgesindeki otellere onuncu, yirminci, kırkıncı kere gelen Almanların
gerçekten de o otelin ‘eşsiz’ kalitesine geldiklerini mi sanıyordunuz?
Yoksa siz ülkelerinde kış
başlarken evini kapatıp Alanya’daki apartlara gelen yaşlı İskandinavların
gerçekten de o apartın ‘eşi benzeri bulunmaz’ hizmet kalitesi için mi orayı
tercih ettiklerini düşünüyordunuz?
Birkaç başarılı marka
hariç, hayır!
Onlar öncelikle İNSAN’a
geliyorlar.
Onların ülkelerinde ve
komşularında artık olmayan şeye, İNSAN’a geliyorlar.
İnsan sesine. Gözlerdeki
dost bakışa. Sıcaklığa. Heyecana.
Sevecenliğe. Konukseverliğe. Saygıya.
Şefkate.
Side’nin, Alanya’nın,
Kemer’in izbe, leş gibi sokaklarına, kirli kaldırımlarına, ayyaş naralarına,
aniden patlayan sokak kavgalarına, çakma marka satan gecekondu dükkanlarda bile
bile kazıklanmaya, caddelerde trafik magandalarından korkmaya geliyorlar.
Yaşadıklarını anlamaya,
bilmeye, hissetmeye geliyorlar.
Zira geldikleri ülkelerde
insan olduklarından bile emin değiller. Oralarda gençler ve orta yaşlılar artık
onları insan yerine koymuyor.
Türkiye’nin bundan
sağlayacağı fayda nedir?
Çok…
Türkiye akıllı ve insani
bir stratejinin ürünü bir planlama ile imajını da parlatır, milyonlarca Batılı
emekliye ‘analık, babalık’ da yapar, hepsini yeniden hayata döndürür.
Bir Batı emekli cenneti
olur…
Nasıl mı?
Bir sonraki yazıya…
Ama unutmadan… Öyle aşırı
yatırım bütçelerine gerek yok. Biz olalım yeter. Binlerce yıldır olduğumuz
gibi…
Biz olalım.
Sevecen. Konuksever.
Şefkatli. Saygılı. Yaşlılara hürmetkar…
Kazanacaklarımızı hayal
bile edemezsiniz…
Bir sonraki yazıya çok
basit bir proje arz edeceğim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder