Türkiye turizmi, bundan yıllar önce kaybolan bir Genel Müdürü arıyor.
Hangi Genel Müdür bu?
Bir
zamanlar Türkiye’de bir Genel Müdür vardı.
Sabırlı bir kariyer
yolculuğunun sonunda zirveye tırmanabilmiş, yolculuğunun her aşamasını içine
sindirmiş bir Genel Müdür.
Sürekli gelişime gönül
vermiş.
Hem kendisinin, hem de
çalışma arkadaşlarının gelişimini çok önemseyen bir Genel Müdür.
Kariyer yolculuğunu, keyifli
bir öğrenme ve ekibini de eğitme süreci olarak değerlendirebilmiş bir Genel
Müdür.
Bu yolculuk boyunca dost
biriktirmiş ve çevresinde sevgi ve saygı çemberi oluşturabilmiş, bu çemberi bu
gün de koruyabilen bir Genel Müdür.
Saygın.
Yetenekli.
Karar verme noktasında
güçlü.
Sözü ve tavırları önemsenen
bir Genel Müdür.
Özel
hayat ve iş hayatını doğru harmanlayan
Hayatında iki ana yaşam
alanı olan ve her ikisini de dengeli biçimde yönetebilen bir Genel Müdür vardı.
Huzurlu. Sağlıklı. Kendisi ile barışık. Gülümseyen bir Genel Müdür.
İş ve özel Dünya.
Yani hayatını kazanmak için
çalışması gereken profesyonel alan.
Aile. Dostlar. İlgi
alanları. Hobiler. Sanat. Kültür. Spor. Etkinlikler.
24 saatini bir cerrah
titizliği ile planlayan ve buna uyan bir Genel Müdür vardı.
Bütün hepsine bağlı olarak,
kendisi de, çevresi de mutlu idi.
Ailesine
zaman ayırırdı
İş ve aile arasında bir
tercih noktasına gelmemek için çabalardı.
Ama iş, ailesine ait zaman
ve enerjiyi yutmaya başladığında, tercihi elbette aile olurdu.
İşinin, aile değerlerinin
önüne geçmesine asla izin vermezdi.
Kitap
okurdu
Kitaplara aşk ile bakardı.
Yazarlarına büyük saygı
duyardı
Bu Genel Müdür kitap okur ve
okuduğu kitaptan gerekli özü alırdı.
Bu nedenle okuması keyifli
ve yararlı olanlardan bir liste yapardı.
Yararsız kitaplara zaman
ayırmazdı.
Doğru kaynaklardan doğru bilgilere ulaşırdı.
Müzik
dinlerdi.
Hem de güzel müzikler
dinlerdi.
Kulağa hoş gelen…
Agresif mesajlar vermeyen
hoş müzikler dinlerdi.
Dinlediği güzel müziklerin
felsefesini bilirdi.
Hissederek dinlerdi.
Yaratılan güzel eserlerin
sahiplerine saygı duyardı. Korsan olarak dinlemek yerine mutlaka kasetlerini ya
da plaklarını satın alırdı ve evinin en güzel köşesinde tutardı.
Spora
meraklı idi.
Genellikle üç büyüklerden
birisinin sıkı taraftarı idi.
Ama ölçülü bir fanatiklik
ile..
Asla bel altına vurmadan..
Asla kabalaşmadan..
Asla rakip takım taraftarını
rencide etmeden..
Her kulübün tarihine,
kurumsal varlığına saygı duyarak.
Otelin
her noktasına ve birimine vakıftı.
Belboy
Ya da komi
Ya da meydancı
Ya da mutfak elemanı
Her nereden başlamış ise,
oradan tepeye ve yana doğru yaratıcı bir merak ile bakardı.
Otelin damarlarına kadar
merak ederdi.
Muhasebe.
Satış.
Kat ve meydan.
Teknik.
Bahçe.
Eğlence ve müzik
Mutfak.
Bar.
Lokanta.
Hepsine zaman ve enerji
ayırırdı. Hepsine hakimdi. Her alana yetecek bilgi ve birikime sahipti. Bunu da
başarılı yönetimi ile kanıtlardı.
Ekip arkadaşları da bunu
bilirdi. Hepsi Genel Müdüre saygı ve sevgi ile bağlı idi.
Bu Genel Müdür zaman
yönetimi ustası idi.
Titiz bir planlama ile
gününü en verimli biçimde yaşardı. İşine, çalışma arkadaşlarına, dostlarına,
kendisine ve ailesine zaman ayırırdı.
Otelin her birimi onun
varlığını hissederdi.
Şimdi?
O
Genel Müdür kayboldu.
Yerine bambaşka bir model
geldi.
Bakın, mesaisi
demiyorum, ömrü neredeyse tamamen,
otelin yiyecek ve içecek üniteleri, eğlence alanları ve lobisi arasında geçen
bir gözlemci geldi.
Bir parça da işletme ile
müşteri arasında elçilik görevi olan bir gözlemci.
Günün birinde yatırımcı
birden odak değiştirdi.
Farklı bir bakış açısı
gelişti.
“ Otel her şey dahil sistem ile işletiliyor.
Senin bütün dikkatin büfelere, barlara yönelmeli. Bütün mesele cost yönetimidir. Aman
maliyetleri düşür. Yoksa kaybedersin.”
Ardından, cost her şeydir gibi
bir algı ortaya çıktı. Yöneticilerin başarısı neredeyse tamamen cost
hakimiyetine indirgendi.
Otel Genel Müdürleri tamamen
yiyecek ve içecek departmanı kökenli olmalıdır, düşüncesi bütün sektörü teslim
aldı.
Sonra Türkiye turizmine özgü
yeni görev tanımları türetildi.
Önce Otel Müdürü..
Sonra İşletme Müdürü..
Şimdi, Otellerde İşletme
Müdürleri var.
Bakın tekrar yazıyorum.
Mesaileri değil, ömürleri,
büfeler, barlar, lobiler arasında geçiyor. Biraz da eğlence alanlarına göz
atıyorlar. Geriye sadece uyumak için
zaman kalıyor.
İş
körlüğü böyle başlar
Hayatı, büfeler, barlar,
lobiler arasında geçen bir insan, buna ne kadar dayanabilir?
Bu nafile turlamalardan daha
ne kadar keyif alabilir?
Heyecanını daha ne kadar
canlı tutabilir?
Sosyal yaşamı sıfırlanan yönetici
daha ne kadar sağlıklı kalabilir?
Akıl ve beden sağlığı daha
ne kadar sağlam olabilir?
Yaratıcılık kalır mı?
İnce noktalara odaklanma
becerisi kalır mı?
Müziğe, kitaba, sanata,
spora, araştırmaya olan iştahını sürdürebilir mi?
Böyle bir tekdüzeliğin
sondan bir önceki durağı iş körlüğüdür.
Son durak ise, istifa ya da
işten çıkarma.
Böylece Oteller birer
yetenek ve değer öğütme değirmenine döner.
Müşteri memnuniyeti düşer.
Onları tekrar çekebilmek
için tek çare fiyatları indirmektir.
Gelirler düşer.
Sonrası malum.
Gelin, yeni bir döneme
geçelim. İlk adım, donanımlı, otoritesi sağlam, yetki ve sorumluluk alanları
geniş, iş ve özel hayatı dengeli Genel Müdürü geri getirmek olsun.
Oteller kazanır…
14 yorum:
Yazınız çok güzel, sektörden ayrılmış biz genel müdürlerin duygularına tercüman olmuşsunuz,
Yazınız benim olmadığım ama eşimim bulunduğu ve bir çok yöneticinin olduğu bir whats ap grupta paylaşılmış, eşim de okumak istermisin diye bana yolladı.
Yazıyı sonuna kadar okudum,
Yazınıza hiç kimse yorum yapmamış
Niye biliyor musunuz?
Ya okumadılar
Ya da yazacak bir şeyleri bulamadılar.
Tek bir yorum bile yok
Çok ilginç değil mi
Neyse kaleminize sağlık
Teşekkürler
Çok teşekkür ederim. Ben görevimi yerine getireyim, yeter.. Selamlar
Müdürüm gerçekten nokta atışı ile 12 den hedef vurulmak istense bundan daha iyi bir atış olamazdı yazınızı yorumlarınızı tüm samimiyetimle söylüyorum hayranlıkla okuyorum ve okudukça ümitleniyor ve bir nebze yaptığım işe saygım artıyor. Şuan otel ve turizm sektöründe çalışan personele çok afedersiniz maaşlı köle gibi davranılıyor sanki çalışanın bir ailesi yahut bir sosyal hayatı yokmuş gibi çalışsın isteniliyor. Her zaman personelin elini taşın altına koyması istenilmektedir. Örneğin yıllık izine bile ne zaman çıkılacak personele sorulmadan karar veriliyor...Yazınız ve emeğiniz için çok teşekkür ederim sağlıklı günler.
Genel Müdürüm ne güzel ifade etmişsiniz durumu. Şu anda Yönetmiyor İdare ediyoruz. İşletmelerin en önemli varlıkları çalışanlar. Görev tanımlarına bakmadan çalışanlar. Benim kitabımda da yer verdiğim bölüm var; İnsanın en önemli uzuvları olan Beyini Yürek ve Eli anlattığım. Bu uzuvları iş yaşamında da; Sermayedarın Yüreği, Yöneticinin Beyni, Çalışanın Eli olarak tanımlıyorum. Günümüzde kar amacı güden işletmeler ağırlıklı olsa da uzun vade de az kar etsede sürekliliği olan işletmeler kazanıyor. Kıymetimiz bilinmesede heyecanımızı kaybetmeden devam edelim. Sevgi ile kalın.
Adil bey, bunu okuyunca sizin değinmediğiniz daha nelerin kaybolduğunun farkına vardım. O kadar noktalara dokunmuşsunuz ki 30 yıl geriye gittim, ileri gitmemiz gerekirken. Genel Müdür gibi kaybolmayan RUHUNUZA sağlık. 👏👏👏Erhan Yakut
Üstat, elinize, dilinize sağlık. Bir dev(r)in duygularına tercüman oldunuz. Saygılar..
Adil bey, elinize, kaleminize sağlık.. bundan daha güzel anlatılamazdı...
Saygılar, Yaşar Göçer
Adil Bey,
Emeğinize yüreğinize ve kaleminize sağlık.
Sizi tanımak çok güzel
Adil hocam,
Cesaret ve nezaketle paylaştığınız yararlı görüşleriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla
Eğitimi turizm olan, yaklaşık 13 yılını(1986-1999) bu sektöre adamış ama pes etmiş, eşini bile sektörden seçmiş biri olarak yazınız için çok teşekkür ederim.
Maalesef her şeyde olduğu gibi bu sektöründe kısır hale gelmesine neden olanlar, eserleri ile mutlu olsunlar... Basit bir deyimle " bacasız sanayi Turizmide" bitirdiniz...
⭐⭐⭐⭐⭐
Ruhsuzlaşma tehlikesinde hakikaten GM kademesi, çünkü yatırımcı öylesini kârli sayıyor, F&B kökenli yöneticiyi yeterliydi gibi düşünüp neticede yanıldığını görüyor. Otel bambaşka bir dünya, o dünyayı avucunun içine alacak bilgi - görgü, kapasite ve vizyon olmadan sürekliliği olamaz. Sonuna kadar size katılmamak mümkün değil. Harika yazı..
Reyhan Başal
Yorum Gönder