IK
değil, İnsan Politikası zamanı
Felaket bağıra çağıra “
geliyorum “ diyor. Hem de hiç beklemediğiniz yerden.
Eğer, 2021 yılında,
Antalya’nın en prestijli bölgesindeki bir otelde stajını bitirip memleketine
dönmek için otobüs bekleyen 16 yaşındaki bir kız stajyer şunları söylüyorsa;
- Otelde
sistem yoktu Kimin ne yaptığı belli değildi. Fazla mesailerimizi de ödemediler
zaten. Ben okulu bitirince asla turizmde çalışmam.
Bu iş bitmiştir. Geçmiş
olsun.
Eğer bu haklı isyanı,
deneyimsiz bir gencin saçmalaması olarak görürseniz…
Bir daha ve daha da vahim
bir geçmiş olsun.
Yetersiz
işgücü sorunu artık en temel risk haline geldi.
Uzak olmayan bir gelecekte
sektör, yönetici ve çalışan bulmakta büyük zorluklar ile karşı karşıya gelecek.
Hatta bulamayacak.
Ne yönetici, ne de asgari
niteliklere sahip çalışan bulamayacağımız günler uzak değil.
Bu sorun sadece Türkiye’de
değil, genel olarak bütün Dünyada sektörü tehdit ediyor.
Avrupa otel endüstrisi de
eleman bulmakta zorlanıyor. Küresel bir işgücü krizi patlamak üzere ve
turizmciler bunu görmezden gelmeyi tercih ediyor.
Otel odaları yeterince
temizlenmiyor.
Yiyecek ve içecek
birimlerinde, önceki yılların servis seviyeleri yakalanamıyor
Otel resepsiyonları dil
bilmeyen, sisteme vakıf olmayan çalışanlarla dolu
Otelciliğin ruhuna çok uzak
çalışanlar standartları aşağıya çekiyor
Otel ile konuk arasındaki
iletişim kopmuş durumda.
Ne
oluyor? Neler olacak?
Geçen 18 aylık süre zarfında
kapanışların en büyük sıkıntısını yaşayan çalışanlar son aşamada artık bir
karar vermekle karşı karşıya kaldılar.
Sordukları ve cevabını
bulamadıkları birkaç soru vardı;
- Turizm ve Otelcilik sektörünün geleceği var mı?
- Ben, kişisel olarak Turizm ve Otelcilik sektörüne güvenebilir
miyim?
Sorulara
verdikleri cevaplar genellikle olumsuz
Geçtiğimiz 18 ayda uzun
süreli ücretsiz izinlere ya da askılara çıkarılan çalışanlar hayatları ile
ilgili önemli kararlar aldılar. Yeni iş alanlarına kaydılar. Eğitim alarak yeni
iş becerileri edindiler. Yeni sektörlerdeki gelirleri de otellerde
kazandıklarının çok üzerinde gerçekleşti.
Başta büyük zincirler olmak
üzere, oteller bu soruna çare arıyor. Temel soruya cevap bulmak için
çabalıyorlar. Giden yetenekleri nasıl geri getirebiliriz?
Türkiye’de durumu daha da
vahim hale getiren bir sorun daha var. Bu da giderek daha ciddi sonuçlar
doğuracağa benziyor.
Turizm eğitimine olan ilgi
hızla azalıyor. Turizm fakülte ve yüksek
okullarının kontenjanları dolmuyor. Mezun olanların ise sadece küçük bir
yüzdesi turizm sektörüne giriş yapıyor.
Şimdi
sektör yöneticileri için düşünme zamanı
Yetersiz ve başarısız
çalışan müşteri kaybettirir
Turizmden uzaklaşan
nitelikli çalışanları nasıl geri kazanırız?
Mevcut çalışanları kaybetme
riskini nasıl bertaraf ederiz?
Çalışanların yaşam kalitelerinin
yükselmesi için neler yapabiliriz?
Kadroların daha üstün
nitelikler kazanması için ne yapmalıyız?
Ortada
bir paradoks var
Çok somut bir realiteyi
görmek zorundayız. Ortada kirli odalar, resepsiyonda kuyruklar, lezzetsiz
büfeler varken, konuklar, otellerden mutsuz ayrılırken, kafaları kaldırıp
fiyatlara odaklanmak ve gelir yönetimini incelemek çok zor olacaktır. Oteller
standartları yakalamadan gelir ve karlılık gibi alanlara odaklanmakta zorluk
çekeceklerdir.
Kaybedilen donanımlı
işgücünü sektöre geri kazanmak için fazla bir zaman yok. 18 aydır para kaybeden
sektör, şimdi geri dönen talep sayesinde umutlanıyor. Ama bir yandan da geri
dönen talebi tatmin edecek hizmet seviyelerini yakalayabilmek için çareler
düşünüyor.
Avrupa’da çare olarak
taraftar toplayan çözüm yolu, outsource işgücü. Daha önceki olumsuz
deneyimlerden dersini alan outsource firmaları, yeni döneme daha aktif, müşteri
odaklı ve üst düzey hizmet sözü ile girmeye çalışıyorlar. Bu noktada önemli
olan husus, firmaların otellere maliyetleri dikkate alan paketler sunmalarıdır.
Geçtiğimiz aylar boyunca
kapalı kalan oteller ve restoranlar tekrar hayata dönüyor.
Bir bütün olarak Otelcilik
tekrar ayağa kalkıyor. Bu ayağa kalkmanın çok hızlı ve tatminkar olduğunu
söylemek güç. Zira işletmeler kapalı dönemlerde zarar ettiler. Bu nedenle
donanımlı işgücü bulmakta zorlanıyorlar.
Bu zararları yerine koymak
gibi bir şansları da yok. Daha da kötüsü var. Restoranlar, temalı parklar,
oteller birçok taraftan baskı altındalar: Yükselen maliyetler, işgücü yetersizliği,
gıda tedarikindeki belirsizlikler, müşteri beklentilerindeki aşırı yükselişe
karşı yetersiz servis ve kayıplar. Hepsinin içinde en önemli sıkıntının işgücü
kıtlığı olduğu aşikar.
İşgücü
sıkıntısı ve artan işgücü maliyetinin arka planı
Virüs, geçen yıl, yiyecek
içecek mekanlarını ve otelleri kapanmaya zorladı.
Bu dönemde, kariyer
sitelerinden alınan veriler sektörün işgücü kaybının çok yüksek olduğunu
gösteriyordu. Yine bu iş arama sitelerinde turizm ve otelcilik alanında iş
arama oranları yüzde 35 oranında azaldı. Dünya ölçeğinde bakarsak, salgın
döneminde konaklama sektöründe işten çıkarılanların sayısı milyonlara ulaştı.
Çıkarılanlar, pandemi geçse dahi sektöre geri dönme eğiliminde değiller.
Konaklama işletmeleri,
önceki başvuru sahiplerine ulaşmaya ve bu boş pozisyonları doldurmaları için
onları işe almaya çalışıyor, bu da işgücü sıkıntısının konaklama endüstrisi
üzerindeki büyük etkisini yansıtıyor.
Bu noktada, sektörün bazı
ilginç şeyler de yaşamakta olduğunu belirtelim. Bundan yıllar önce konaklama
sektöründe bir pozisyon için iş başvurusunda bulunanlar, bu şirketlerden –
oldukça gecikmiş – geri dönüşler alıyorlar.
Konaklama işletmeleri,
önceki başvuru sahiplerine ulaşmaya ve bu boş pozisyonları doldurmaları için
onları işe almaya çalışıyor, bu da işgücü sıkıntısının konaklama endüstrisi
üzerindeki büyük etkisini yansıtıyor.
Yaşanan krizin arka
planında, gerileyen işçi ücretleri, yüksek devir hızının olduğu ortada. Mesela,
başlangıç seviyesindeki çalışan ücretleri diğer sektörlere göre düşük.
Global ölçekte bir çok
turizm ve otel işletmecisi, çalışanların payını arttırmadıkları sürece işgücü
kıtlığının devam edeceğini anladılar. Zira eksik işgücü bir kazanç değil, tam
tersine yüksek bir maliyet olarak etki yapıyor.
Tam bu noktada bir çelişki
daha ortaya çıkıyor. Bir tarafta çalışan ücretlerinin arttırılması gibi bir
zorunluluk var, diğer tarafta ise düşen gelirler var. Talep ve satış fiyatları
artmıyor. Bu durumda temel soru, işçi ücretleri nasıl arttırılacak?
2 yorum:
Eline,beynine sağlık.Son derece önemli sorunlara çözüm üretmek her profosyönelin görevi 😘
Ortada Dünya çapında bir kriz söz konusu. Patronlar, işverenler krizi sadece kendileri yaşıyormuş gibi davrnmayı bırakıp ortaki kriz pastasını paylaşacak. Cebinden bir bölümün eksilmesine göz yumacak. Patronlar cebindekinin eksilmemesi için çabaliyor. Bu pasta paylaşılacak sektör toparlanacak ondan sonra cebindekini artırmanın peşine düşecek. Artışı , kalifiye personel olmadan yapması mümkün değil. Böyle giderse mevcuttan daha kötü olacak.
Yorum Gönder