Hatta bir benzetme daha yapalım.
Turizmciler patlıcan gibi de olmalı. Yani değişmeyi bilmeli. Tıpkı patlıcan gibi.. Tıpkı patates gibi..
Değişmek şarttır. İyidir.
Sağlıklıdır. Değişmeyen çürür. Değişmeyen bozulur.
Topraktan çıkan patatese bakın. Değişiyor ve nelere dönüşüyor.. Tas kebabı oluyor. Haşlanıp yenebiliyor. Lapası var. Salatası var. Cips var. Patates kızartma var.
Yani patates
değiştikçe bir lezzet rüzgarı yaratıyor.
Turizmci
de patates gibi olmalı
Çevresini, kendisini
besleyen kültürel kaynakları, geleceği ve dünü doğru anlamalı. Mesleği ile
ilgili olan kuşakları tanımalı. Onların beklentilerini okumalı.
Hem kendisini, hem de
çalışmakta olduğu yeri değiştirmeli. Farklı bakış açıları geliştirmeli. Ya
patlıcana ne buyurulur? Haydi gözünüzde canlandırın bakalım. Karnıyarık.
İmambayıldı. Ezme. Türlü. Közleme. Alinazik. Hepsi birer lezzet yumağı…
Şimdi bu gastronomik
girişten sonra esas konuya gelelim.
Değişmek
daha lezzetli olmaktır. Daha yararlı olmaktır.
Ama çoğu insan değişmeye
ayak diretir. İnat eder. Eski düşünce kalıplarına bağlı kalmayı yüceltir.
Zamanında benimsemiş olduğu ilkelere sadakati mutlaklaştırır. Bunları terk
ederse çok kutsal bir mirasa ihanet etmişçesine acı çekeceğini düşünür.
“ Ben değişmem” cümlesi
onlar için hayati bir kod gibidir. Değiştiği anda, varoluşunun bütün genetik
dizilimi alt üst olacaktır adeta.
Değişmemek onlar için bir
gurur vesilesidir.
Ama
bilmeliler ki, değişmek gelişmektir.
Yaşananlardan ders çıkarmak
ve deneyimleri doğru yorumlayarak çıkan sonuçları rehber edinmek insanı
güçlendirir ve uyum becerisi sağlar.
Bir yılın daha sonu geliyor.
Dünya güneşin çevresinde bir tur tamamlayacak. Biz de bu turu zamana
ilişkilendirip, hayatımızdan bir yıl daha geçti, diyeceğiz.
Eğer gelecek yılın başında,
kendinize, çevrenize, hayata, bu yılın değerleri ve kriterleri ile bakacaksanız
geçmiş olsun. Gelecek yılı ıskalayacaksınız demektir.
Demek ki, bu yıldan hiçbir
şey öğrenmediniz. Sakın elde ettiğiniz bilgileri dağarcığınıza yüklemeyi
öğrenmek olarak tanımlama hatasına düşmeyin. Öğrenmek çok daha farklı bir
edinimdir.
Öğrenmek bilgi stoklamak
değildir, o bilgilerin rehberliğinde hayatımızda olumlu değişiklikler
yapabilmektir. Rotamızı düzeltmektir.
Değişmemek
tutarlılık değildir
Kendisinin değişmeyeceğine ‘
iman’ edenlerin bir tür kimlik
tutarsızlığı içinde olduklarını düşünmek yanlış olmaz. Onlarda tutarlılık
eksiktir.
Kaba bir adam nazik ve
huzurlu bir insan olmayı bir türlü benimseyemez. Geçmiş yılların siyasi,
sosyal, kültürel kalıplarına sadakat besleyenler bu çağı okuyamazlar.
Birçoğu da aslında
değişmekle beraber, bunu kabullenmekte zorlanır. Değişime ayak diremeyi tercih
eder. Değiştiğini kabul etmeyi gururuna yediremez.
Değişmeyi teslim olmak
sananlar da cabası. Hatta değişmeyi geçmişin anısına, orada kalanlara bir
ihanet gibi görenler de vardır.
Geçmiş
ile tutarlı olmak onlarda bir saplantıdır.
Bir başka handikap ise,
değişen insanlarla uyum sağlamakla ilgilidir. Çevremiz değişmektedir. Ama biz
geçmişe var gücümüzle sarılıp orada kalmayı tercih ederiz.
Geçmişe bağlılık ile onur
kavramını bir araya getirir, bu bağlantı ile bağnazlığımıza bir bahane
bulduğumuzu düşünürüz.
Oysa yepyeni kuşaklar yaşam
arenasına çıkarken ve beraberlerinde kendi değerlerini, beklentilerini,
kurallarını taşırken, onlara karşı bir sosyal direniş mevzii kurmak çok
akıllıca bir davranış olmayacaktır.
Bakın bir konuda net olalım;
anlatmak istediğimiz değerlerimizi değiştirmek değil. Dürüst bir insanın bir
sahtekara dönüşmesi değil meramımız. Sözüne sadık bir tüccarın bu değerini
değiştirmesi de değil anlatmak istediğimiz..
Onun adı değişmek değil, ‘
çamurlaşmaktır’ Değişmekten anlamamız gereken, değerlerimizi korumak, ama yeni
Dünyayı ve yaşam modellerini doğru yorumlamak ve ona göre bir duruş
belirlemektir.
Gelelim
turizmcilerin patlıcan gibi olmasına
Dalından toplanan ve mutfağa
getirilen patlıcan doğru zamanlarda değiştirilmelidir. Zamanı geldikçe tezgaha
alınmalı ve değişik yemekler hazırlanmalıdır.
Yoksa?
Ne olacak, çürür. Mutfağı ve
hatta evi berbat bir koku ile doldurur.
Ne yaparsanız yapın,
patlıcan hala patlıcandır. Ama bir lezzet yumağıdır. Bu da onun insan eliyle
değiştirilmesi sayesinde olur.
Turizmci
de böyle değişim süreçlerini yaşamalıdır.
Bundan yıllar öncesindeki
modellere, kurallara ve uygulamalara takılıp kalırlarsa, tatlarını kaybederler.
Kabul görmezler. Öteki olarak kalırlar.
Değişimle ilgili
yapılabilecek akıllıca işlerden bir tanesi neleri değiştirmemiz gerektiğini doğru
analiz edebilmek ve bu konularda çalışabilmektir.
İletişimde, ilişkilerde,
sorunlara karşı çözüm üretmekte, giyim kuşamda, zamanı kullanmakta, araştırma
yöntemlerinde gelişmek güncel kalmanın ilk şartıdır.
Bunu başaramayanlar tatsız,
keyifsiz ve sıkıntı veren insanlar olarak kalırlar.
Başarılı ve güncel kalmak
isteyen bir turizmcinin ilk yapması gereken düzenli olarak çevresini ve Dünyayı
takip etmek ve alması gereken notları almaktır.
Akabinde bu notları bir
pusula gibi kullanarak değişiminin rotasını belirlemektir. Yoksa, benim
anlatmak istediğim amaçsız, rotasız, plansız bir değişim değil..
Dahası da var.
Çevreden yardım istemek.
Dostlarımızdan, ailemizden bizimle ilgili yalın ve samimi analizler yapmalarını
rica edebilir ve aldığımız görüşlere göre bir değişim rotası belirleyebiliriz.
Nasıl
bir değişim olmalı?
Önce düşüncelerimizi ve
sonra davranışlarımızı değiştirmeliyiz. Bir sonraki adımda, değişimimizin
sonuçlarını almaya başlarız.
Bir şartla.. Değişim, başı
ve sonu olan bir kalıp değildir. Bir süreçtir. Bunu böyle kabullendiğimizde
sürdürülebilir bir değişimden bahsedebiliriz.
Devamlı değişiriz ve olgunlaşırız.
Bir de bakarız ki, masasını paylaştığımız insanlar sohbetimizden tat alıyor. Birlikte
çalıştığımız arkadaşlarımız varlığımızdan keyif duyuyor.
Ağırladığımız konuklar
evlerine döner dönmez bizim lezzetimizi, hizmetimizi, sözlerimizi,
yaklaşımımızı özlemeye başlıyorlar.
Dememiz o ki, Turizmciler
patates, patlıcan gibi olmalı..
3 yorum:
Adil Bey, özellikle genç turizmciler için harika bir ışıksınız. Gerçekçi ve cesur paylaşımlarınız genç arkadaşlar için değerli birer armağan, teşekkürler.
Turizmci dostlarımızın ilham alması gereken bir tespit...Elma sepetinde ki portakal olmak istiyorsak üstada kulak vermeliyiz...Selam ve saygılarımızla görüşmek dileğiyle..
Adil bey, ağzınıza sağlık...
Yorum Gönder